YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/1236
KARAR NO : 2015/1042
KARAR TARİHİ : 18.03.2015
Taraflar arasındaki “tahliye” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 10.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 06.02.2012 gün ve 2009/836 Esas-2012/52 Karar sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesi’nin 10.07.2012 gün ve 2012/4312 Esas-2012/10441 Karar sayılı ilamı ile;
(…Dava, akde aykırılık sebebiyle kiralananın tahliye istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne, kiralananın tahliyesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde ihale ile belirlediği dağıtım firmaları ile yapacağı bayilik sözleşmesi gereğince, anlaşma yaptığı dağıtım firmasının ürünlerinin kiralananda kiracı tarafından satışa sunulması gerekirken, davalı kiracının, dağıtım firmasını kendisinin belirleyerek A. Petrol ve TAŞ. ile dağıtım sözleşmesi yaparak bu firmanın ürünlerini satmaya başladığını, akde aykırı davrandığını ve süreli ihtara rağmen de aykırılığın devam ettiğini belirterek, davalının kiralanandan tahliyesini istemiştir. Davalı vekili, davaya konu edilen akde aykırılık iddiasının, bizzat kiralananın kullanımı ile ilgili olmadığını, davacının akaryakıt dağıtım şirketini tayin etme hakkının bulunmadığını, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalının sözleşmenin 7 ve 15. maddeleri ile diğer hükümlerine aykırı hareket ettiğinden bahisle kiralananın tahliyesine karar verilmiştir.
Mülkiyeti davacıya ait benzin istasyonunun taraflar arasında düzenlenen 19.01.1983 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, üç yıl süreli işletme sözleşmesi ile Tophane Akaryakıt ve benzin istasyonunun tüm tesisat ve demirbaşları ile, akaryakıt ve servis istasyonunun müştemilatı ile birlikte davalıya kiraya verildiği anlaşılmaktadır. Kira sözleşmesinin varlığı taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, petrol istasyonunda, davacının izni olmadan, dağıtım firmasının davacı tarafça belirlenmesine izin verilmeden, davalı tarafın tek taraflı olarak belirlediği ve anlaşma yaptığı dağıtım firmalarının ürünlerinin, satışının yapılmasının sözleşmeye aykırılık olarak değerlendirilip, değerlendirilemeyeceği hususundadır.
Taraflar arasındaki işletme sözleşmesi 27 maddeden oluşmakta olup sözleşmenin bu maddelerinde ise kiralayan davacının, dağıtım firmalarını tek taraflı olarak belirlemesi ve belirlenen dağıtım firmalarının ürünlerinin, kiracı tarafından kiralananda satılması gerektiğinin taraflarca kararlaştırılmadığı görülmektedir. Bu hususta sözleşmede düzenlenmiş özel bir şart bulunmamaktadır.
Taraflar, imzalanan yazılı işletme sözleşmesine dayalı olarak edimlerini yerine getirmekle yükümlüdürler. Davacı, diğer petrol istasyonlarındaki uygulamalarının ticari teamül oluştuğundan bahisle davalıdan da aynı edimlerin yerine getirilmesini isteyemez. Sözleşmenin 7. maddesinde; kiralananın 3.kişilere devir edilemeyeceği ve istifadelerine terk edilemeyeceği 15. maddesinde ise; işletmecinin, kiralayanın menfaat ve itibarını haleldar edecek herhangi bir hareket ve muamelede bulunamayacağını taahhüt ettiği görülmektedir. Mahkemece, davacının iddia ettiği akde aykırılık olgusunun sözleşmenin bu iki maddesi içerisinde değerlendirilmesi hatalı olmuştur. Ayrıca Borçlar Kanunu’nun 256. maddesine göre de akde aykırılık olgusunun gerçekleşebilmesi için bu eylemin, kiralananın kullanımıyla ilgili olması zorunludur. İddia edilen olgu, kiralananın kullanımından kaynaklanmamaktadır. Ayrıca dosyada mevcut ve kesinleşen Beyoğlu Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/39 Esas – 143 Karar sayılı, davalı kiracı tarafından davacı kiralayan aleyhine açılan ve red kararı ile neticelenen muarazanın men’i davasının da, bu dava için delil niteliğini taşıdığı da kabul edilemez.
Tüm bu açıklanan hususlar karşısında, akde aykırılık olgusunun gerçekleştiğinden söz edilemeyeceğinden mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kiralanan petrol istasyonunun tahliyesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili şirketin petrol ve petrol ürünleri ticareti yapmak üzere Petrol Ofisi ve İstanbul Belediyesi’nin adi ortaklığı ile 16.08.1962 tarihinde B..-P..adıyla kurulmuş olduğunu, daha sonra değişiklikle “İstanbul Enerji Sanayi ve Ticaret AŞ” unvanını kullandığını, mülkiyeti kendine ait olan dava konusu akaryakıt istasyonunun 19.01.1983 tarihinde İşletme Sözleşmesi ile davalı tarafa kiraya verildiğini, davacının bunun dışında İstanbul’un çeşitli bölgelerinde başkaca akaryakıt istasyonlarına da sahip olduğunu, taraflar arasında imzalanmış bulunan işletme sözleşmesine göre oluşan ticari teamül ve fiili uygulama gereğince davalının 1983 yılından beri işletmecisi olduğu istasyonda müvekkili şirketin ihaleyle belirlediği dağıtım şirketi ürünlerinin satıldığını, hatta müvekkil şirketin kuruluş yılı olan 1962 yılında beri müvekkil şirkete ait tüm istasyonlarda aynı uygulamanın yapıldığını, ayrıca akaryakıt dağıtım firmasının tespiti müvekkil şirket tarafından yapıldığından buna ilişkin bedel olarak bayrak hakkı bedelinin de müvekkili şirket tarafından alındığını, bunun ticari teamülde intifa bedeli olarak yer aldığını, bu hususun davalı şirket tarafından da açıkça bilindiğini, 24.10.1995 tarihinde müvekkil şirketin davalının kullanımında olan akaryakıt istasyonu için T.. Petrol AŞ ile 10 sene müddetli Bayrak Hakkı Sözleşmesi imzalandığını, davalı şirketin de gerek bu sözleşme gerekse 1983 tarihli sözleşmede yer alan yükümlülükler gereğince T..Petrol AŞ ile bayilik sözleşmesi imzalayarak akaryakıt ikmaline başladığını, bayilik ve bayrak hakkı sözleşmelerinin 24.10.2005 tarihine kadar devam ettiğini, davalının işletmeyi devraldığı 19.01.1983 tarihinden 24.10.2005 tarihinde kadar davalı şirketin müvekkili şirket ile imzalamış olduğu sözleşmeler gereğince müvekkili şirketin belirlemiş olduğu dağıtım firmalarının ürünlerini sattığını, 24.10.2005 tarihinde dağıtıcı firma T.. Petrol AŞ ile imzalanmış bulunan sözleşmenin bitmesi sebebi ile yeni dağıtım firmasının belirlenmesi amacıyla ihale hazırlığı sürecindeyken davalı şirketin haksızlığı ve taraflar arasındaki sözleşmeye aykırılığı sonradan tespit edilen ve hüküm altına alınan Küçükçekmece 3 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/343 D iş sayılı dosyasından almış olduğu haksız ihtiyati tedbir kararı ile müvekkili şirketin yeni dağıtıcı firmayı belirlemesine ve sözleşme yapmasına engel olduğunu, akabinde dağıtıcı firmanın belirleme yetkisine hangi şirketin sahip olduğunun tespiti için Beyoğlu 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/39 esas sayılı dosyası ile açtığı muarazanın men-i davasının 05.05.2006 tarihinde davalı şirket aleyhine sonuçlandığını, böylece dağıtıcı firmayı belirleme hak ve yetkisinin müvekkili şirkete ait olduğunun hüküm altına alınarak kararın kesinleşmiş olduğunu, dolayısıyla davalı tarafın talebi sonucu verilen ihtiyati tedbir kararının haksızlığı ve davalının taraflar arasındaki işletme sözleşmesine aykırı hareket etmiş olduğunun sübuta erdiğini, davalı şirketin bu dönemde hiçbir şekilde müvekkili şirketin rızası olmadığını bildiği halde ve taraflarca yazılı bir şekilde ihtar edilmesine rağmen tek taraflı iradesi ile dava dışı üçüncü şahıs ve sermaye payı ve yönetim anlamında organik bağı bulunan A.. Petrol ve Tic Aş ile dağıtım sözleşmesi imzalayarak ve bu firmanın ürünlerini satmaya devam ettiğini, müvekkili şirketin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının iştirak şirketi olduğunu, sahip olduğu akaryakıt istasyonlarının işletmecisini seçimini ihaleyle tespit etmekte olduğunu, sözleşmeyle de bayrak hakkı adı altında bir bedelin ihaleyi alan firmadan tahsil edildiğini, davalının aldığı haksız ihtiyati tedbir kararı nedeniyle müvekkilinin söz konusu istasyon için ihale yapamadığını ve bu nedenle müvekkili şirketin zararlarının gün geçtikçe arttığını, davalının ihtarlara da olumlu cevap vermeyerek yaptığı sözleşmeyi iptal etmediğini, böylece; davalı şirketin müvekkili şirket ile imzalamış olduğu 19.01.1983 tarihli işletme sözleşmesi ile kiracısı olduğu mecuru gerek imzalanan esas sözleşmeye gerekse taraflar arasında imzalanan diğer protokollere ve yine gerekse ticari teamül ve mutad uygulamaya aykırı olarak kullanmaya ve sözleşmeyi ihlal etmeye devam ettiğini ileri sürerek davalı şirketin müvekkile ait mecurdan tahliyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin 19.01.1983 tarihli işletme sözleşmesiyle dava konusu petrol istasyonunda kiracı olarak bulunduğunu, bu işletme sözleşmesinin kira sözleşmesi mahiyetinde bir sözleşme olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı olduğunu, mevcut kiralık yer davacı tarafından çalıştırılırken müvekkili davalı şirket tarafından kiralandığı için davacının yapmış olduğu akaryakıt dağıtım şirketiyle olan sözleşmenin feshedilmeyerek devam ettirildiğini, 25.10.1995 tarihinde de T.. Petrol AŞ ile müvekkili şirket arasında 10 yıllık akaryakıt dağıtım sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmenin süresinin dolmasından önce davacının hangi dağıtım şirketi ile çalışacaklarını kendisinin belirleyeceğini söyleyerek bayrak hakkı için ilan yapacağını duyurduğunu, müvekkilinin de bunu üzerine kira sözleşmesinde böyle bir husus olmadığını ve müvekkilinin kendi akaryakıt istasyonunu kendisini belirleyeceğini söyleyerek itiraz ettiklerini ve bunun için Küçükçekmece 2.Asliye Hukuk Mahkemesinden ihtiyati tedbir kararı aldıklarını, sonucunda da A..Petrol ve Ticaret AŞ ile anlaşma imzaladıklarını, davalı şirketin dava dışı üçüncü şahıs olan akaryakıt dağıtım şirketi A..Petrol ve Ticaret Aş ile yapılmış ve yürürlükte bulunan akaryakıt bayilik sözleşmesini feshetmediklerini gerekçe göstererek kira sözleşmesine aykırılığına dayanan ve sonuçta taraflar arasındaki kiralananın tahliyesini isteyen işbu huzurdaki davayı açtığını, taraflar arasındaki kira akdinde davacının akaryakıt dağıtım şirketini tayin edeceği yönünde herhangi bir hüküm bulunmadığını, Beyoğlu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/39 Esas sayılı dosyasının davacıya karşı açılmış muarazanın men’i davası olduğunu, muarazanın men’i davalarının bir tespit ve eda davası olmadığını, burada verilen kararla davacıya herhangi bir yaptırım sağlayan bir hüküm verilmeyip tam tersine müvekkilinin açmış olduğu muarazanın men’i davasının reddedilmiş olduğunu, buna dayanarak davacının akde aykırılık vardır diyerek akdin feshini istemesinin mümkün olmadığını, kira akdinde davacının akaryakıt dağıtım şirketi tayin edeceği yönünde herhangi bir hüküm bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece; taraflar arasındaki imzalanan sözleşmenin niteliği itibarı ile hasılat kirası özelliği taşıdığı, sözleşmenin mahiyeti başlangıcı, uygulama zamanı ve aradan geçen uzun yıllar itibarı ile davalının davacı şirketin dağıtım şirketini belirleme yetkisinin olduğunu kabul ettiği ve kiraya verenin onayını almadan başka bir dağıtım şirketi ile sözleşme imzalamasının sözleşmenin ruhuna aykırı olduğu, davalının bu yeri petrol istasyonu olarak işletme konusunda kiraladığı, davacı kiralayanın menfaat ve itibarını zedeleyecek herhangi bir hareket ve muamelede bulunamayacağı şeklinde sözleşmenin 7. ve 15.maddelerine ve diğer hükümlerine aykırı hareket ettiği, davacının ihtarına rağmen davalının buna devam ettiği, kaldı ki bu hususun mahkeme kararları ile de sabit olduğu anlaşılmakla, davacının kiracıya ihtar ettiği sözleşmeye aykırılığın giderilmediği; böylece davacı kiraya verenin sözleşmenin feshi ve tahliye hakkının doğduğu sonucuna varılmakla sözleşmeye aykırılık nedeni ile davalının akaryakıt istasyonu olarak işletilen mecurdan tahliyesine karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık; kiralanan petrol istasyonunda satılacak ürünleri tedarik edecek olan dağıtım firmasını belirleme yetkisinin istasyon sahibi davacı tarafta mı yoksa işletici olan davalı kiralayanda mı olduğu, taraflar arasında daha önce kesinleşen Beyoğlu 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2006/39 Esas, 2006/143 Karar sayılı muarazanın men’i davasının bu yönden delil niteliği taşıyıp taşımadığı, varılacak sonuca göre; davalı tarafın kendisinin belirlediği dağıtım firmasıyla sözleşme imzalamasının taraflar arasındaki işletme sözleşmesine aykırılık oluşturduğundan bahisle mecurdan tahliyesine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasındaki kira sözleşmesinin incelenmesinde, kiralayan davacının dağıtım firmalarını tek taraflı olarak belirlemesi ve belirlenen dağıtım firmalarının ürünlerinin, kiracı tarafından kiralananda satılması gerektiğine ilişkin özel bir hüküm bulunmadığı anlaşıldığından davacı diğer petrol istasyonlarındaki uygulamalarının ticari teamül oluştuğundan bahisle davalıdan da aynı edimleri yerine getirilmesini isteyemez. Öte yandan, akde aykırılık olgusunun gerçekleşebilmesi için eylemin, kiralananın kullanımıyla ilgili olması zorunludur. Ne var ki iddia edilen olgu, kiralananın kullanımından kaynaklanmadığından akde aykırılık olgusunun gerçekleştiğinden söz edilemeyeceğinden mahkemece davanın davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine karar verilmesi isabetsizdir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce, taraflar arasındaki 19.01.1983 tarihli sözleşmenin 26.maddesinde sözleşmenin sona erme sebepleri düzenlenerek, “ofis” ile bayilik sözleşmesinin herhangi bir nedenle feshedilmesi durumunda sözleşmenin kendiliğinden fesih olacağının kararlaştırıldığı, bu madde hükmüyle açıkça, davalı kiracı ile dava dışı dağıtıcı firma (Petrol Ofisi Genel Müdürlüğü) arasındaki bayilik sözleşmesinin ilişkilendirildiği, bu durumun da dağıtıcı firmayı belirleme yetkisinin kiraya veren davacı tarafta olduğunun 1983 tarihli sözleşmeyle belirlendiğinin kabulün gerektirdiği, ayrıca bu yönde kuvvetli delil hükmünde olan Beyoğlu 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2006/39 Esas, 2006/143 Karar sayılı muarazanın men’i davası kararının bulunduğu, 1983 yılından 2005 yılına kadar fiili uygulamanın da aynı yönde olduğu, kiraya veren davacının sözleşme yaptığı dağıtıcı firmalarla davalı tarafın aynı tarihte bayilik sözleşmesi imzaladığı, ticari teamül ve akde aykırı davranış nedeniyle tahliye istemekte davacı tarafın haklı olduğu, bu nedenlerle yerel mahkemenin tahliye yönündeki kararının onanması gerektiği belirtilmiş ise de çoğunluk tarafından bu görüş benimsenmeyerek 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 256.maddesi (6098 sayılı TBK m. 316) hükmü uyarınca mecurdan tahliyenin ancak kiralananın kullanımından kaynaklanan bir nedenle istenebileceği, taraflar arasındaki sözleşmenin hasılat kirası niteliğinde değil 6570 sayılı Kanun kapsamında kira sözleşmesi olduğunun daha önce üç ayrı mahkeme ilamıyla belirlenmiş olduğu, kira sözleşmesinde de bayrak hakkının davacı tarafa tanındığı yönünde hüküm bulunmadığı, kiralananın kullanımından kaynaklanan bir tahliye nedeni de bulunmadığı gerekçeleriyle Özel Daire bozma ilamının yerinde olduğu belirtilmiştir.
O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 18.03.2015 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.