YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/1222
KARAR NO : 2014/1042
KARAR TARİHİ : 17.12.2014
MAHKEMESİ : Gaziosmanpaşa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/02/2013
NUMARASI : 2012/165-2013/37
Taraflar arasındaki “borçsuzluğun tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gaziosmanpaşa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın yetkisizlik nedeniyle reddine dair verilen 02.12.2011 gün ve E:2011/256, K:2011/673 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin 21.05.2012 gün ve E:2012/6541, K:2012/12950 sayılı ilamı ile;
(…Davacı vekili müvekkil şirketin JFK Hastanesi’nin sahibi olduğunu, şirketin SGK ile sağlık hizmeti satın alma sözleşmesi imzaladığını, ancak S.. M.. tarafından şirkete 07/02/2011 tarihli yazı gönderildiğini, yazı da şirketin . A., S. Y.ve M. A. isimli hastalara ait bazı işlemlerin bir kez yapılmasına rağmen iki kez faturalandığını, ayrıca davalının hastanenin her fatura döneminde %30’un üzerinde ilave ücret aldığı gerekçesiyle aralarındaki sözleşmenin bazı maddelerini ihlal ettiği gerekçesiyle, 250.000,00 TL cezai şart uyguladığını, davalı kurumun bazı hastaların operasyonlarının hastanede kayıtlı olmayan hekimler tarafından yapıldığını ve hastanede kayıtlı doktorlar üzerinden kayıt ettirildiğini iddia ederek şirketten 40.000 TL cezai şart ve faiz olarak 12.137,63 TL ödemesini ve bu ödemenin alacaklarından mahsup edileceğini bildiren yazı gönderdiğini, davalı kurumun hak sahiplerinin tedavilerinde kullanılan medikal malzemenin bedelinin Medula sistemine KDVsiz girilmesi gerektiği halde bazı hastaların tedavisinde kullanılan medical malzemelerin KDV’li olarak sisteme girildiğini belirterek şirketten anılan hastalar için fazla ödenen 67.559,10 TL yi müvekkil şirketin alacaklarından mahsup edeceğini belirterek, davalı kurum ile şirket arasında imzalanan sözleşme gereğince talep edilen 141.145,80 TL ödeme borcunun olmadığının tespit edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı; görev ve yetki itirazında bulunmuş, davanın esas yönünden de reddini dilemiştir.
Mahkemece, dava dilekçesinin yetki yönünden reddine, mahkemenin yetkisizliğine dosyanın karar kesinleştikten sonra istek halinde yetkili Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme 15.06.2007 tarihli olup, HMK.nun 6.maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı kanunun 10. maddesinde ise sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Tarafların sözleşmede yetkili mahkemeyi kararlaştırmış olmaları, HUMK.nun 6. maddesi uyarınca genel yetkili olan ve 10.maddedeki kural gereğince özel yetkili bulunan mahkemelerin yetkilerini kaldırmaz. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. (Bkz. HGK. 5.11.2003, 2003/13-640-627 sayılı kararı)
Açıklanan yasa hükümleri doğrultusunda somut olaya bakıldığında; taraflar arasında protokol hükümlerine uygun olarak sağlık hizmeti verme sözleşmesi düzenlendiği uyuşmazlık konusu değildir. Sözleşme, davacı şirketin yerleşim yeri olan İstanbul ili Bahçelievler ilçesinde imzalanmış olup sözleşmenin ifa yeri de burasıdır. Bu durumda HUMK’nun 10.maddesi uyarınca mukavelenin icra olunacağı Gaziosmanpaşa mahkemesinde dava açılabilir. Öyle olunca mahkemece işin esası incelenerek sonuca uygun karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir…)
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, sağlık hizmeti satın alma sözleşmesine dayalı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece;dava dilekçesinin yetki yönünden reddine, mahkemenin yetkisizliğine, dosyanın karar kesinleştikten sonra istek halinde yetkili Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, davalı yararına takdir olunan 1.100 TL ücreti vekaletin davacıdan alınıp davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire’ce; yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile karar bozulmuştur.
Yerel mahkemece, önceki kararda benimsenen gerekçe yanında, bozma sonrası yapılan duruşmada tarafların beyanlarını da gözeterek, Bahçelievler ilçesinin Bakırköy adli yargı sınırları içinde bulunduğu gerekçesine de yer vermek suretiyle önceki kararda direnilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu’nca mı, yoksa Özel Daire’ce mi yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi). Başka bir anlatımla; mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez (Hukuk Genel Kurulu’nun 26.06.2013 gün ve E:2012/9-1892, K:2013/881; 26.03.2014 gün ve E:2013/18-632, K:2014/394 sayılı ilamları).
Somut olayda ise; yerel mahkeme, temyize konu kararında, ilk kararının gerekçesinde yer vermediği ve dolayısıyla Özel Daire tarafından değerlendirilmeyen “Bahçelievler ilçesinin Bakırköy adli yargı sınırları içinde bulunduğu” gerekçesine yer vererek, yeni bir hukuki gerekçeye dayalı olarak “direnme” olarak adlandırdığı kararı vermiştir.
Mahkemenin “direnme” olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daire’ye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ:Yukarıda gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının
incelenmesi için dosyanın 13.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 17.12.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.