YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2012/607
KARAR NO : 2012/907
KARAR TARİHİ : 28.11.2012
MAHKEMESİ : Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/03/2012
NUMARASI : 2011/676-2012/125
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 16.02.2009 gün ve 2007/756 E. 2009/31 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 25.05.2010 gün ve 2010/1035 E. 2010/7128 K. sayılı ilamı ile;
(…Davacı, ihale sonucu davalı Belediye’den 15.9.1994 tarihli kira sözleşmesi ile mülkiyeti dava dışı Hazineye ait taşınmazı kiraladığını ve kira bedellerini davalıya ödediğini, bu arada davalı ile Milli Emlak Müdürlüğü arasında çıkan ihtilaf sonucu Milli Emlak Müdürlüğünün kiralanan taşınmaz için ecrimisil talep ettiğini, hazine aleyhine bu tahakkukun iptali için İdare Mahkemesinde açtığı davanın reddedildiğini ve talep edilen bu bedeli ödemek zorunda kaldığını belirterek 7.500 YTL ecrimisilin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazın denizden dolgu bir alan olup Belediyenin kullanımına terk edildiğini, taşınmazı usulüne uygun olarak davacıya kiraya verdiklerini, davacının ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacı tarafından ancak kira sözleşmesinin feshi ile kira bedellerini talep edilebileceği, maliye hazinesine ödenen bedelleri davalıdan talep edemeyeceği açıklanarak davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dışı maliye hazinesine ait olan taşınmazın davacıya kiraya verilip teslim edildiği, kira bedellerinin davacı tarafından davalıya ödendiği, bu dönem için hazinenin de davacıdan ecrimisil talebinde bulunduğu, davacının idare mahkemesine bu tahakkukun iptali için dava açtığı ancak reddedilerek kesinleştiği ve davacının maliyece talep edilen ecrimisil bedelini ödediği hususunda uyuşmazlık yoktur.
Borçlar Kanununun 249. ve devamı maddelerinde düzenlenen gerek adi gerekse hasılat kirasına ilişkin sözleşmeler, taraflar açısından şahsi hak doğuran sözleşmelerdir. Bu nedenle, kiralayanın malik olmasına gerek yoktur. Bu noktadan hareketle, kural olarak, kiralayanın kiralananı kullanım amacına uygun biçimde teslim etmesi ve kira süresi zarfında da aynı olguyu devam ettirmesi gerekir. Öte yandan aynı yasanın 253. maddesi uyarınca kiralayan belediye, kiralananın üçüncü bir şahıs tarafından kira sözleşmesinin yapılmasından önce mevcut olan ayni bir hak dolayısıyla tamamen veya kısmen zaptedilmesinden kiracı davacıya karşı sorumludur. Olayda hazine mülkiyet hakkına dayanarak davacının kiracılık hakkı ile bağdaştırılamayan bir iddiada bulunmuştur. Davacı her ne kadar taşınmazı kullanmışsa da bunun karşılığında tapu maliki hazineye karşı sorumlu tutulmuş ve ecrimisil tazminatı ödemiştir. Böylece, davacı-kiracının elinden kiralanan alınmış olmaktadır. Bu durumda davacı, zapt dolayısıyla taraflar arasındaki kira sözleşmesini fesih edebilir. Ödediği kira bedelini geri isteyebilir. Ne var ki davacı bu dava ile kira sözleşmesinin feshini değil, ödediği ecrimisilin tahsilini istemektedir. Davacı, ödediği ecrimisili kira bedellerini aşmamak kaydıyla talep edebilir. Burada davalının borcu sebepsiz iktisaptan değil kira sözleşmesinin feshedilebilir olmasından kaynaklanmaktadır. Davalı Belediyenin sorumluluğu aldığı kira bedelini geçmemek üzere kiracı davacının ödediği ecrimisil parası ile sınırlıdır. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı Belediye’den ihale ile kiraladığı taşınmazın kira bedellerini ödediğini, kira ilişkisinin devam sırasında kiralanan yer için dava dışı Milli Emlak Müdürlüğü tarafından ecrimisil talebinde bulunulduğunu, bu işlemin iptali talebi ile idari yargıda açtıkları davanın reddedilmesi üzerine, dava dışı Milli Emlak Müdürlüğü’ne kira konusu taşınmaz için ayrıca ecrimisil ödemek zorunda kaldıklarını beyanla, davalı Belediye’nin hukuka aykırı idari tasarruflarından dolayı Maliye veznesine ödedikleri ecrimisil tutarı şimdilik 7.500 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde özetle, denizden dolgu niteliğindeki alanın tasarruf yetkisinin Belediye Kanunu uyarınca Belediyelerine ait olduğunu, ayrıca davalının, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 256/3. maddesinde düzenlenen üçüncü kişinin hak iddiasına karşı ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece, üçüncü kişinin müdahalesi nedeniyle kira sözleşmesini feshetmesi ve ödediği kira bedelini geri istemesi gereken davacının üçüncü kişiye ödemiş olduğu ecrimisil bedelini isteyemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire’ce yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, Mahkemece aynı gerekçeler tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme hükmü, davacı vekili tarafından temyiz edilmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 249 ve devamı maddeleri uyarınca kiralayanın malik olması zorunlu olmayıp, kiralananın üçüncü bir şahıs tarafından kira sözleşmesinin yapılmasından önce mevcut bir hak dolayısıyla tamamen veya kısmen zaptedilmesinden kiralayan, kiracıya karşı sorumlu olur.
Somut olay itibariyle kiracı davacının Hazinenin ecrimisil talebine karşı dava açmasına rağmen bu davanın reddedilmiş bulunması karşısında Hazineye ödediği ecrimisil miktarını, akdi feshetmesine gerek olmaksızın, ödenen kira bedelini aşmamak üzere kiralayan davalıdan talep etmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 28.11.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.