Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2012/567 E. 2012/909 K. 28.11.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2012/567
KARAR NO : 2012/909
KARAR TARİHİ : 28.11.2012

MAHKEMESİ : Aydın 1. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/04/2012
NUMARASI : 2012/69-2012/104
Taraflar arasındaki “Şikayet” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; Aydın 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nce istemin kabulüne dair verilen 17.03.2011 tarih, 2010/474 E., 2011/103 K. sayılı kararın incelenmesi karşı taraf (alacaklı) vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 26.01.2012 tarih, 2011/15207 E., 2012/1710 K. sayılı ilamı ile;
(…Alacaklı tarafından başlatılan ilamlı takibe karşı borçlunun, haline münasip evinin haczedildiğini belirterek bu haczin kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, haczedilmezlik şikayetinin kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
İ.İ.K.’nun 82/12 maddesi gereğince, borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki “aile” terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tesbit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı alacaklıya ödenmelidir.
Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan, ve ikamet için zorunlu ögeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır. Borçlunun görev ve sıfatı, kendisinin yukarıda belirlenenden daha görkemli bir meskende ikamet etmesini gerektirmez.
Somut olayda, mahkemece, Aydın 2.İcra Mahkemesinin 08/08/2008 tarih ve 2008/171 E.-347 K.sayılı dosyasında yapılan keşif sonunda düzenlenen bilirkişi raporu hükme esas alınarak şikayetin kabulüne karar verildiği görülmektedir. Ancak, anılan dosyada, bilirkişi incelemesinin 13/06/2008 tarihinde yapıldığı, bu tarihten itibaren şikayet tarihi 15/12/2010 ‘a kadar geçen süre nazara alındığında taşınmazın değerinde değişiklik meydana gelebileceği hususu da gözetilerek mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında keşif yapılarak bilirkişi raporu alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde şikayetin kabul edilmesi isabetsizdir….)
gerekçesi ile bozulmasına karar verilerek, dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Karşı taraf (Alacaklı) vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Şikayetçi taraf, karşı tarafça aleyhine yürütülen icra takibi üzerine maliki olduğu 243 ada, 13 parseldeki 5 no’lu bağımsız bölümü üzerine haciz konulduğunu, bu meskenin haline münasip evi olduğunu haczinin caiz olmadığını, daha önce de başka bir takip sonucu aynı meskeni üzerine karşı tarafça haciz konulması üzerine meskeniyet şikayetinde bulunduğunu, mahkemece evin haline münasip olduğu kabul edilerek haczin kaldırılmasına karar verildiğini,karşı tarafça aynı meskeni üzerine tekrar haciz konulmasının kötüniyetli olduğunu ileri sürerek,meskeni üzerine konulan haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmaz üzerine daha evvel karşı tarafça konulan haczin, meskeniyet şikayeti üzerine hükmen kaldırıldığı ve meskenin şikayet edenin haline münasip evi olduğunun belirlendiği, bu ilamın eldeki şikayet istemi yönünden kesin hüküm olmasa da, güçlü delil niteliğinde bulunduğu, bu nedenle yeniden keşif yapılmasına gerek olmadığı gerekçesi ile istemin kabulüne karar verilmiştir.
Karşı taraf vekilinin temyizi üzerine hüküm yukarıya başlık bölümüne alınan gerekçe ile bozulmuş; Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını temyize karşı taraf vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, haline münasip ev iddiası yönünden verilen ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen ilama konu çekişmeli taşınmaz hakkında, eldeki davada haline münasip mesken olup olmadığının yeniden araştırılması için, keşif yapılıp bilirkişi raporu alınmasının gerekip gerekmediği, mahkemece eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulup kurulmadığı noktasında toplanmaktadır.
İcra İflas Hukukunda kural olarak borçlunun malvarlığını teşkil eden mal, alacak ve hakları, alacaklılarına karşı bir tür teminat oluşturur. Borçlunun malvarlığını oluşturan mal, alacak ve hakları borç için haczedilebilirse de, borçlunun ve ailesinin yaşama ve ekonomik varlığını sürdürebilmesi için istisnai olarak bazı mal ve haklarının haczedilemeyeceği kabul edilmiştir.
Haczedilemeyen mal ve hakları düzenleyen 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’nun 82/12.maddesinde, borçlunun haline münasip evinin haczedilemeyeceği belirtilmiştir. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı, borçlunun haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Borçlunun sahip bulunduğu evin kıymeti, kendisinin ve ailesinin ihtiyacına cevap verecek normal bir evin bedelinden fazla ise, o zaman icra müdürü, borçlunun evini haczeder ve satar. Satıştan elde edilen paradan, ilk önce borçluya haline uygun bir ev alabileceği kadar para bırakılır; artan para ise evi haczettirmiş olan alacaklıya ödenir.( Prof.Dr.Baki Kuru İcra ve İflas Hukuku El Kitabı,Kasım 2004, syf 446-447)
Öte yandan, İcra İflas Hukukunda alacaklının alacağına ulaşması da asıl olandır. Bunun için bir taraftan borçlunun asgari düzeyde yaşam koşullarını elinden almamak, diğer taraftan alacaklının alacağına kavuşmasını kolaylaştırmak gerekir.
Somut olayda, şikayet eden S. Ö.’in çekişmeye konu 13 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu meskenine daha evvel A.Ö. tarafından yapılan takip sonrasında haciz konulduğu, şikayetçi tarafından 13.06.2008 tarihli istemle meskeniyet şikayetinde bulunulduğu, Aydın İcra Hukuk Mahkemesi tarafından 08.10.2008 tarih,171-347 sayılı ilamla; 27.08.2008 tarihinde yapılan keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda çekişmeye konu evin şikayet edenin haline münasip evi olduğu belirlenerek meskeniyet şikayetinin kabul edildiği, haczin kaldırılmasına karar verildiği ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. Kaldı ki, bir evin borçlunun haline münasip evi olup olmadığı, borçlunun haciz tarihindeki sosyal ve ekonomik durumuna göre belirlenecektir. (Prof.Dr.Baki Kuru İcra ve İflas Hukuku El Kitabı,Kasım 2004, syf 447)
Eldeki şikayete konu istem 15.12.2010 tarihinde yapılmış; haciz ise çekişmeye konu taşınmaz üzerine 10.11.2010 tarihinde konulmuştur. Önceki davada çekişmeye konu evin borçlunun haline münasip evi olup olmadığının belirlenmesi yönünden 27.08.2008 tarihinde keşif yapılmıştır. Şikayet tarihi itibariyle iki yıldan fazla bir süre önce yapılan keşiften sonra çekişmeye konu evin değerini etkileyecek bazı değişiklikler gerçekleşmiş olabilir. Örneğin, taşınmazın bulunduğu yöreden geçirilecek bir otoyol, havaalanı, alışveriş merkezi veya taşınmazda yapılan iyileştirmelerle değer artışını sağlayacak etkenler sonucu taşınmazın değeri iki yıl önceki halinden önemli farklılıklar arz edebilir. Böylece o dönemde haline münasip olan ev, değerinde meydana gelebilecek etkenler sonucu eldeki yargılama sırasında haline münasip ev olmaktan çıkabilecektir. Aradaki zaman farkı gözetildiğinde, önceki yargılama sırasında yapılan keşifle yetinilerek taşınmazın değerinin belirlenmemesi, haline münasip olma olgusunun eldeki dava yönünden de tekrar irdelenmemesi hatalıdır.
Öyle ise Yerel Mahkemece yapılacak iş, bozma ilamında değinildiği gibi çekişmeye konu taşınmazda bilirkişi marifetiyle keşif yapılması, evin borçlunun haline münasip olup olmadığı hususunun belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesinden ibarettir.
Açıklanan nedenlerle, Özel Daire bozma ilamında belirtilen gerekçelerle, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen bozma ilamına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Alacaklı(Karşı taraf) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 366/III. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.11.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.