YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2012/538
KARAR NO : 2012/821
KARAR TARİHİ : 21.11.2011
MAHKEMESİ : Ankara 5. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 23/02/2012
NUMARASI : 2012/24-2012/215
Taraflar arasındaki “boşanma ve nafaka” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 5. Aile Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 16.06.2010 gün ve 2009/990 E.- 2010/889 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 11.10.2011 gün ve 2010/14601 E.- 2011/15483 K. sayılı ilamı ile;
(…Türk Medeni Kanununun 166/1–2 maddesi uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğu…)
gerekçesiyle hüküm bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma ve nafaka istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece ilk kararda, tarafların evliliğin gerektirdiği ortak paylaşımı yerine getirmedikleri, ayrı ayrı odalarda oturdukları birbirlerine siz diye hitap ettikleri, yemeklerini ayrı ayrı yedikleri anlaşılmakla bu hali ile evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında taraflar eşit kusurludur. Evliliğin devamında taraflar ve müşterek çocuklar içinde bir yarar kalmamıştır. Bu durumda eşlerin birbirleri ile yaşamaya mecbur etmek kanunen mümkün bulunmadığı gerekçesiyle boşanma davasının kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile karar davalı yararına bozulmuştur.
Yerel mahkeme direnme olarak adlandırdığı kararında ise, önceki gerekçeleri yanında “tarafların aynı evi paylaşmalarına rağmen ortak hiç bir paylaşımlarının ve zevklerinin olmadığı, davacının davalının kazancını ve nereye harcadığını bilmediği, aralarında cinselliğin bulunmadığı, çocukları için dahi konuşmadıkları, evin ayrı odalarında vakit geçirdikleri anlaşılmaktadır. Evlilik birliğinin ortak paylaşımlara dayalı olması gerektiği sevinç ve üzüntülerin birlikte paylaşılması gerektiği, tarafların birbirlerinin kazancını da ve nereye harcadığını da birbirlerine sorma hakkının olduğu düşünüldüğünde evlilik birliğinin temelinden sarsılması için sadece üçüncü kişilerin şiddet hakaret gibi olaylara tanık olmasının gerekmediği iki insanın tüm hayatını paylaşmak üzere evlenmesi de gözönüne alındığında tarafların evlilikten beklenen menfaatlerinin ortadan kalktığı sabittir. Bu şekilde davacıyı bir yabancı ile birlikte yaşatmaya zorlamak hukuken mümkün değildir. Davanın reddi halinde kararın kesinleşmesinden itibaren geçecek üç yıllık süre sonunda davacı zaten boşanma hakkını kazanacaktır. Davacının istemediği bir birlikteliğe hukuk karşısında zorlanması davacının insan haklarının ihlalidir. Kaldı ki taraflar arasında fiziksel ve duygusal herhangi bir ortak yönde kalmamıştır.Bu durum karşısında önceki kararda direnilmesi” gerekçesine yer verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, direnme kararının gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı;dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu’nca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (HUMK. m.429).
Eş söyleyişle; mahkemenin ilk kararının gerekçesinde dayandığı maddi olgunun dışında yeni bir delile, yeni bir maddi olguya dayanması ve gerekçesini de bu yeni maddi olgu yönünde değiştirerek karar vermiş olması halinde, usulünce verilmiş bir direnme kararının varlığından söz edilemez.
Yerel mahkemece, bozmaya konu ilk kararının gerekçesinde tanık beyanlarına dayanarak davanın kabulüne karar vermiş iken, Özel Daire bozma ilamından sonra davacı asilin beyanı alınmış ve cinselliğin bulunmadığı yönünde farklı bir gerekçeye de dayanılarak direnme kararı verilmiştir.
Bu durumda, temyize konu karar, gerçekte Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429/3. maddesi anlamında direnme kararı niteliğinde olmayıp, Özel Daire bozmasına konu önceki karardan farklı gerekçeye de dayalı yeni bir hüküm niteliğindedir.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.11.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.