YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2012/270
KARAR NO : 2012/910
KARAR TARİHİ : 28.11.2012
MAHKEMESİ : İzmir 4.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/10/2011
NUMARASI : 2011/335 E-2011/530 K.
Taraflar arasındaki “muhtesat bedelinin tazmini” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 4.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 07.12.2009 gün ve 2009/104 E – 2009/436 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 22.03.2011 gün ve 2011/1409 E-2011/4574 K.sayılı ilamı ile;
(…Davacı vekili dilekçesinde, müvekkili olan davacının murisinin dava konusu taşınmazı davalılardan noterden satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını ve taşınmaz üzerine iyi niyetli olarak bina inşa ettiğini, sonradan davalıların açtıkları men’i müdahale davası sonucunda müdahalenin önlenmesine karar verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, beyan ederek taşınmaz üzerindeki muhtesat bedeli olarak şimdilik 20.000 TL.’nin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, tapu kaydının davalılar adına olduğu, muhtesatın arza tabi olup daha önce yapılan yargılamalarda, davacının bu muhtesatların kendilerine ait olduğu yönünde taleplerinin bulunmadığı, davacının iddiasının ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Medeni Kanunun 722.maddesi gereğince “Bir kimse kendi arazisindeki yapıda başkasının malzemesini ya da başkasının arazisindeki yapıda kendisinin veya bir başkasının malzemesini kullanırsa, bu malzeme arazinin bütünleyici parçası olur. Ancak, sahibinin rızası olmaksızın kullanılmış olan malzemenin sökülmesi aşırı zarara yol açmayacaksa, malzeme sahibi, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere bunların sökülüp kendisine verilmesini isteyebilir. Aynı koşullar altında arazinin maliki de, rızası olmaksızın yapılan yapıda kullanılan malzemenin, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere sökülüp kaldırılmasını isteyebilir.” Aynı Kanunun 723.maddesi gereğince malzeme sökülüp alınmazsa arazi maliki, malzeme sahibine uygun bir tazminat ödemekle yükümlüdür. Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyi niyetli değilse, hâkimin hükmedeceği miktar bu malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir.
Somut olayda, davacı taraf tapuda kayıtlı bulunan taşınmazı tapu harici satın alarak, bu taşınmaz üzerine bina inşa ettiğine göre iyi niyetli olmadığı kabul edilerek, sadece MK. madde 723 gereğince asgari levazım bedelini talep edebilecektir.
Öyle ise mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı H. T. vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, muhtesat bedelinin tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, “tapu kaydının davalı adına olduğu, muhtesatın arza tabi olup, daha önce yapılan yargılamalar sonucu davacı yanın muhtesatın kendilerine ait olduğu yolundaki talepleri ve müdahalenin men’i hakkında kesinleşmiş mahkeme kararları bulunduğu ve karar içeriğinden davacı yanın müdahalesinin ve muhtesatın kullanılmasına yönelik taleplerinin reddedildiği, mahkemelerce itibar gösterilmediği ve tüm bu nedenlerle de muhtesatın arza bağlı olup, davacı iddiası ispatlanamadığı” gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılan nedenlerle, bozulmuştur.
Yerel mahkemece; “Davacı, her şeyden önce taşınmazı satın alan sıfatında değildir. Satın alması hiçbir zaman olmamıştır. Satın alanlar davacının annesi C.ile babası A..’tir. C.sağlığında babaya satmış, baba da yine sağlığında üzerindeki muhdesat ve müştemilatı ile birlikte davalılara pay olarak satışını yaptığından davacı H.’un gerek anneden, gerekse babadan talep edebileceği bir miras hakkı da söz konusu değildir.” gerekçesiyle ilk hükümde direnilmiştir. Direnme hükmü, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık: davacı yararına muhtesat bedeline hükmedilmesi gerekip gerekmediği, noktasında toplanmaktadır.
Dosya kapsamından, Menderes Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Önce E:2004/664, K:2006/157; sonra E:2007/109, K:2007/729 sayılı) dava dosyasında; davacı H.T.tarafından, davalılar Cumhur ve S. T.aleyhine, davacının murisi C. T.’den intikal eden miras hakkına dayalı olarak 7569 parsel sayılı taşınmazın 403 m² lik kısmının davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile yapı değerinin arazi değerinden fazla olması nedeniyle uygun bir bedel karşılığında iyi niyetli yapı maliki C. T. mirasçıları adına tescili istemiyle açtığı davada, mahkemece, miras bırakanı C.T.’in hak sahibi olarak noterden düzenlenen sözleşme ile haklarını A.T.’e devrettiği, A. T.in de bedelini almak suretiyle davalılardan S.T.’na satmayı vaat ettiği, böylece davacı ve mirasçılarının yapı üzerinde hakkının kalmadığı, tapunun iptaliyle tescil davasının kabule şayan olmadığı gerekçesiyle davacı H. T.’in isteminin reddine karar verildiği, anılan kararın davacı tarafça temyizi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesi’nin 25.09.2006 gün ve E:2006/9983, K:9706 sayılı ilamıyla davacının temyiz isteminin reddine karar verildiği; davacı Haluk Tepedelen’in karar düzeltme isteminde bulunması üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Daires’inin 30.01.2007 gün ve E:2006/16016, K:2007/697 sayılı ilamıyla karar düzeltme isteminin reddine karar verilerek hükmün kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere, az yukarıda içeriğine yer verilen Menderes Asliye Hukuk Mahkemesi’nin dava dosyasında davacının muhtesat üzerinde bir hakkının bulunmadığı yönündeki kesinleşen belirleme, elde görülmekte olan dava bakımından güçlü delil oluşturmaktadır. Davacının bu belirlemenin aksini aynı kuvvet ve mahiyette başka bir delille ispat edememiştir.
O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle Menderes Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Önce E:2004/664, K:2006/157; Sonra 2007/109 E., 2007/729 K.) kesinleşen kararında “davacı ve mirasçılarının yapı üzerinde hakkının kalmadığı” gerekçesine yer verilmiş olmasına göre, yerel mahkemenin bu hususları gözeterek yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, direnme kararının onanması gerekir.
S O N U Ç : Davacı H.T.vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan, başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/1.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.11.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.