YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/68
KARAR NO : 2011/252
KARAR TARİHİ : 29.04.2011
MAHKEMESİ : Ankara 5. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 15/06/2010
NUMARASI : 2010/587-2010/880
Taraflar arasındaki “Boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 5. Aile Mahkemesince davacının boşanma talebi yönünden davanın kabulüne, davalının manevi tazminat talebi yönünden davanın kısmen kabulüne dair verilen 18.07.2008 gün ve 2007/717 E., 2008/862 K. sayılı kararın incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 18.03.2010 gün ve 2010/3107-5215 K. sayılı ilamı ile;
“…Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; düzeltilerek onanmasına dair Dairemizin 8.12.2009 gün ve 17382-21169 sayılı ilamı ile ilgili kararı düzeltme isteminde bulunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü;
Mahkemece, boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, davalı yararına manevi tazminata hükmolunmasına karar verilmiş; tarafların temyizi üzerine, Dairemiz; “..hükmün, “davacı tarafından kusur tespiti, manevi tazminat ve vekalet ücreti yönünden; davalı tarafından da manevi tazminat yönünden temyiz edildiği” belirtilerek; davalının hükme ilişkin tüm, davacının ise vekalet ücreti dışındaki temyiz itirazlarının reddi ile hüküm vekalet ücreti yönünden davacı yararına düzeltilerek onanmıştır.
Davalı, temyiz itirazlarının yalnızca manevi tazminata ilişkin olmadığını, hükmün boşanmaya ilişkin bölümünü de temyiz ettiğini, Yargıtay’ın bu yöne ilişkin temyiz itirazlarını incelemediğini ileri sürerek kararın düzeltilmesini istemiştir.
Davalının 15.9.2008 tarihli temyiz dilekçesinin incelenmesinde; bozma isteğini hükmün sadece manevi tazminata ilişkin bölümüyle sınırlı tutmadığı, temyiz isteğinin hükmün boşanmaya ilişkin bölümünü de kapsadığı; ancak, davalının bu bölüme ilişkin temyiz itirazlarının Dairemizce ilk inceleme sırasında gözden kaçırıldığı ve incelenmemiş olduğu görülmekle, davalının karar düzeltme isteğinin bu sebeple kabulüne, Dairemizin 8.12.2009 tarihli 17382-21169 sayılı ilamının kaldırılmasına karar verilerek davalının boşanmanın esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi gerekmiştir.
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle, davacının uzun süredir bir başka kadınla karı koca hayatı yaşadığı gerçekleşmiş, davalıya atfedilebilecek herhangi bir kusur ortaya konulmamıştır. Mahkemece de davacı tamamen kusurlu kabul edilmiştir.
Türk Medeni Kanununun 166. maddesi hükmünü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlama ve değerlendirme doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, bir kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer yandan, gene böyle bir düşünce, tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi, karşı tarafın, evlilik birliğini temelinden sarsar nitelikte hiç bir eylem ve davranışı söz konusu olmadığı halde; evlilik birliğini devamı eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da madem ki evlilik birliği temelinden sarsılmıştır diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyleyse; Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı talep edebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için, diğer tarafın az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa, bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olmaz. Az kusurlu eşin davaya karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, evlilik birliğinin devamında bu eş ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. (TMK. m.166/2)
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının yukarıda açıklanan tutum ve davranışından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir.
Bu durumda yukarıda açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440/1-4. maddesi uyarınca davalının karar düzeltme isteğinin KABULÜNE, Dairemizin 8.12.2009 tarihli 2008/17382 esas, 2009/21169 karar sayılı kısmen onama kısmen de düzeltilerek onamaya ilişkin ilamının KALDIRILMASINA, hükmün yukarıda açıklanan sebeple BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının sair ve davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 29.04.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.