YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/67
KARAR NO : 2011/212
KARAR TARİHİ : 20.04.2011
MAHKEMESİ : Kandıra Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21.01.2010
NUMARASI : 2009/489 E-2010/30 K.
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kandıra Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne dair verilen 20.03.2008 gün ve 2006/104 E., 2008/97 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 22.06.2009 gün ve 2009/1947-5924 sayılı ilamı ile;
(“…Uyuşmazlık, kira parasının tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatına ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 92.60 TL asıl alacak ve 212.14 TL işlemiş faiz yönünden itirazın iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, taşınmazda 15.04.1998 tarihine kadar kiracı olan davalının bu tarihten sonra işgalci sıfatıyla işletmeyi sürdürmesi nedeniyle kıymet takdir usulüne göre belirlenen tazminatın tahsili için hakkında yapılan icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini ve asgari %40 icra inkar tazminatının tahsilini istemiştir. Davalı, hakkında yapılan icra takibine borcu olmadığından itiraz ettiğini, istenen miktarın belli olmadığını, davacının bu konuda ancak eda davası açabileceğini, söz konusu taş ocağını kısa bir süre çalıştırdığından istenen bedelin fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davacı tarafından Kandıra İcra Müdürlüğü’nün 2002/520 sayılı dosyası ile yapılan icra takibi ile 1.536,00 TL asıl alacak, 844,80 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 2.380,80 TL “taşocağı tazminat bedeli” istenmiştir. Takibe itiraz eden davalı istemin yasal olmadığını, borç ve ferilerine itiraz ettiğini belirtmiştir. İtiraz üzerine açılan davada davacı tarafından sunulan 07.06.2001 tarihli Kıymet Takdir Kararı’nda taraflar arasında 15.04.1997- 15.04.1998 tarihleri arasında bir yıllık kira sözleşmesi yapıldığı belirtilerek bu tarihten sonraki dönem için rayiç bedeller üzerinden haksız işgal tazminatı ve gecikme zammı hesaplanmıştır. Söz konusu kararda taraflar arasında bir kira sözleşmesinin varlığı kabul edilmektedir. Kira sözleşmesi gerek Borçlar Kanunu gerek 6570 Sayılı Kanun çerçevesinde kendiliğinden sona ermez. Kira sözleşmesi ya tarafların ortak iradesi, ya yargı kararı ya da kiralananın yok olması suretiyle sonlandırılır. Davacı, kira süresinin sona ermesi nedeniyle kiralananı kullanmaya devam eden davalı hakkında haksız işgal tazminatı isteminde bulunmuştur. Mahkemenin önceki kararını bozan Dairemizin 21.02.2006 tarih ve 2005/12063 Es. 2006/1481 K. sayılı bozma ilamında da belirtildiği üzere taraflar arasındaki hukuki ilişki kira sözleşmesinden kaynaklanmakta olup kira sözleşmesinin yukarıda açıklandığı şekilde sona erdiği iddia ve ispat edilemediğine göre 15.04.1998 tarihinden sonraki davacı idarenin alacağının sözleşme hükümleri çerçevesinde belirlenip hüküm altına alınması gerekir. Bu durumda davacının sözleşmedeki kira parasını varsa artış koşulunu bildirmesinden sonra kira alacağının belirlenmesi gerekirken bilirkişi incelemesi ile belirlenen haksız işgal tazminatının hüküm altına alınması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…”)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; kira parasının tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece; davalının ruhsatı olmadığı halde mülkiyeti Devlet’e ait taşocağını işleterek BK’ nun 41.maddesine göre haksız fiil teşkil eden eylemde bulunduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile karar bozulmuştur.
Mahkemece; önceki gerekçelerle ve ayrıca aynı mahkemenin 2006/103 esas ile 2006/189 esas sayılı dosyalarına dayanılmak suretiyle direnme kararı verilmiş; hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu’nca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir. (HUMK.429 mad.)
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile dayanarak ve gerekçesini değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise; mahkemece, ilk kararda, tartışılıp değerlendirilmeyen aynı mahkemenin 2006/103 E., 2008/96 K. ile 2006/189 E., 2008/98 K. sayılı kesinleşmiş dava dosyalarına dayanılarak direnme olarak adlandırılan karar verilmiş; kararın gerekçesinde de açıkça bu dosyalar değerlendirilip, sonuca varılmıştır.
Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; bozmadan sonra toplanan yeni deline dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 6.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20.04.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.