YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/63
KARAR NO : 2011/204
KARAR TARİHİ : 20.04.2011
MAHKEMESİ : Van 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 09/11/2010
NUMARASI : 2010/489-2010/527
Taraflar arasındaki “Tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Van Asliye 2.Hukuk Mahkemesinin davanın kabulüne dair verilen 8.10.2009 gün ve 396-428 sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 24.6.2010 gün ve 411-3432 sayılı ilamı ile;
“…Davacı dava dilekçesinde; mevkii ve sınırlarını açıklandığı yaklaşık 630 m2 yüzölçümlü ev ve arsa vasıflı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında kadastro harici bırakıldığını, 50 yılı aşkın zilyetliği bulunduğunu açıklayarak adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, 03.07.2007 ve 12.07.2007 günlü cevap dilekçelerinde; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan dere yatağı niteliğinde yerlerden olduğunu, davacının 8 yıl önce dereyi doldurmak suretiyle taşınmazı kullanmaya başladığını, bu tür yerlerin zilyetlikle edinilmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı Bostaniçi Belediye Başkanlığına yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Dahili davalı DSİ Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde; davanın yasal süresi içinde açılmadığını, yerin Çomar deresi içinde kaldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, teknik bilirkişi Yaşar Özler’in dosyaya sunduğu 29.07.2008 tarihli rapor ve krokisinde A harfi ile işaretli 471.21 m2 yüzölçümlü taşınmaz bölümü bakımından davanın kabulü ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, kazanma koşulları ve süresinin davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu taşınmazın teknik bilirkişi Y… Ö….’in hükme esas alınan 29.07.2008 tarihli rapor ve krokisi ile 11.05.2009 havale tarihli ek raporuna göre 742 sayılı tapulama parseli kapsamında kalan bir yer olduğu anlaşılmıştır. Sözü edilen parsel 7.8.1976 tarihinde yapılan tapulama çalışmaları sırasında Aralık 1953 tarih 84 sıra nolu tapu kaydına dayalı olarak R…K…adına tespit edilmiş, tapulama tutanağının kesinleşmesi ile adına tapu kaydı oluşmuştur. 16.03.1981 tarihinde sulama kanalı nedeniyle DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılan kamulaştırma ve ifraz sonucu 742 sayılı parsel iki parçaya ayrılmış, 1381 sayılı parsel kanal olarak DSİ adına tapuya bağlanmıştır. 1382 sayılı parsel ise kayıt maliki Reşit Kaçmaz adına işlem görmüştür. Daha sonra 30.06.1993 tarihinde tapuda yapılan satış ve devirle 1382 sayılı parsel S… A…a intikal etmiştir. 21.11.1994 tarihinde belediyece yapılan imar uygulaması sonucu 1382 sayılı parsel tescili istenen ve tapulama harici olduğu iddia edilen taşınmaz bölümü yine teknik bilirkişi Y… Ö…’in 11.05.2009 havale tarihli ek raporuna göre 1382 sayılı parsel kapsamında olduğu belirlenmiştir. İmar uygulama sonucu anılan parsel …..ila 2088 sayılı parsellere (36 adet parsele) ayrılmıştır. Dosya arasında bulunan imar paftasına göre parseller arasında yollar ayrılmış ve dava konusu yapılan yer 2053 ve 2058 sayılı imar parsellerinin güney ve batısında yol niteliğinde bırakıldığı saptanmıştır. 1382 sayılı parselin ifrazı sonucu oluşan imar parselleri bir bütün olarak düşünüldüğünde tescili istenen yerin diğer parsellerin yolla bağlantısını sağlayan ve yol niteliğinde bulunan bir yer olduğu açıkça görülmektedir. Van Kadastro Müdürlüğünün 14.06.2007 gün ve 1933 sayılı karşılık yazılarında; “… Bostaniçi beldesinde bahsi geçen yerde herhangi bir tapulama harici yerin bulunmadığı yapılan araştırmalar neticesinde saptandığı” bildirilmiştir.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular ile, tescili istenen taşınmazın 1976 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında tapulama harici bırakılan bir yer olmadığı saptanmıştır. Tapulama harici bırakılmayan, tapu kaydı kapsamında kalan sonradan kamulaştırma ve imar uygulamasına göre bir yerin paftada yol olarak bırakılması tapulama harici bırakıldığı anlamına gelmez. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16 ve 3194 sayılı İmar Kanununun ilgili hükümler gereğince yollar paftasında gösterilmekle yetinilir. İmar parselleri arasında kalan yolların aktif yol olarak kullanıldığının kabulü gerekir. Bu tür yerlerin kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilmesi mümkün bulunmamaktadır. O halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü gerekir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı Hazine vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, sınırları bildirilen çekişme konusu taşınmazın kadastro sırasında tescil harici bırakıldığını, taşınmazın babasının zilyet ve tasarrufunda iken sağlığında kendisine taksimle zilyetliğini devrettiğini, babasının ekli zilyetliği ile zilyetlik süresinin kadastrodan 20 yıl öncesine dayandığını, üzerine ev inşa ettiğini, taşınmaza çekişmesiz, aralıksız, malik sıfatıyla zilyet ettiğini, taşınmazın kadastro harici bırakılmasını gerektirir bir neden bulunmadığını ileri sürüp, tescil isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece; dava konusu yerin kadastro tespiti sırasında 742 nolu parsel olarak 1976 yılında R…K….adına tapulanan yer içerisinde kaldığı, DSİ kanalının geçmesi sonucu bu parselin ifraz edildiği, ifraz sonucu 1381 ve 1382 nolu parsellerin oluştuğu, 1382 nolu parselin ifrazı sonucu da yeni parsellerin oluştuğu, davacı adına tapu kaydı bulunan 2053 nolu parselin de ifrazen oluşan parsellerden olduğu, ifraz sonucu aslında evvelinde tapu kaydı içinde olan dava konusu yerin boşluk kaldığı, bu yerin evvelinde R….K…adına olduğu, 1981 yılında ifrazın gerçekleştiği, 1382 nolu parselin 1993 yılında S…A… adına yazıldığı, bu şahsın 1994 yılında taşınmazı ifraz ettiği, ifrazen oluşan 2053 nolu parselin 1994 yılında İzzettin İçen’e satıldığı, bu şahsın yeri 1999 tarihinde davacıya sattığı, davacının taşınmazı dava açıldıktan sonra E… Y…adlı şahsa sattığı, boşluk olan kısmın İ…. İ…e satılan yer içerisinde sayılması gerektiği; Kaçmazlardan itibaren alım-satım durumu dikkate alındığında dava tarihine kadar davacının nizasız ve fasılasız malik sıfatıyla eklemeli zilyetliğinin 20 seneyi geçtiği, yerin evvelinde tarla sonrasında ev ve bahçe olarak kullanıldığı, taşınmazın dere içerisinde kalmadığı, İ… İ…tarafından davacıya 2053 nolu parselle tek parça olarak yerin satıldığı, resmi satışın fiili satıştan bir kaç yıl sonra yapıldığı, dava konusu yer ile 2053 nolu parselin tek parça olduğu, her halükarda evvelinde tapulu yer sıfatı bulunduğu, ifraz sonucu boşluk gibi kaldığı, bu sebeple evvelinde de hazine ile ilgisi bulunmadığı, davacı lehine zilyetlik koşullarının oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarda aynen alınan ilamda gösterilen gerekçelerle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını davalı Hazine vekili temyize getirmiştir.
Davacının, gerek dava dilekçesinde öne sürdüğü maddi olgu, gerekse yargılama sırasındaki beyanlarından, çekişme konusu taşınmazda kadastro sonrası zilyetliğe dayalı olarak tescil isteminde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; çekişme konusu taşınmazın niteliğinin ne olduğu, imar yolu niteliğinde bulunup bulunmadığı, buna göre de zilyetlikle edinilebilecek yerlerden olup olmadığı ve davacı lehine zilyetlikle edinim koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dosya içeriğindeki çap kaydı ve tedavül belgelerinden; 742 parsel sayılı taşınmazın tarla vasfı ile 27 950 m2 olarak dava dışı Reşit Kaçmaz adına 28.9.1976 tarihinde Aralık 1953 Tarih, 84 nolu tapuya dayalı olarak tespit edildiği,kadastro tutanağının 28.1.1977 tarihinde kesinleştiği ;16.3.1981 tarihinde ise DSİ tarafından kanal yapılmak üzere kısmen kamulaştırılarak 1381 ve 1382 nolu parsellere ayrıldığı,1381 parselin DSİ adına, 1382 parselin de R..K… adına tescil edildiği, ölümü ile mirasçılarına intikal ettiği, mirasçılar tarafından ise 30.6.1993 tarihinde dava dışı Sait Acar’a satıldığı, anılan kişi tarafından da taşınmazın 21.11.1994 tarihinde parselasyona tabi tutularak 2053 ila 2090 nolu parsellere ayrıldığı, bu parsellerden 2089 ve 2090 nolu parsellerin yola kalbedildiği, 2053 nolu parselin ise, 224,79 m2 miktarla adına tescil edilen S…A…tarafından 23.12.1994 tarihinde İ…İ…’e satıldığı ;anılan kişi tarafından da davacı Sıdkı Özdek’e 9.8.1999 tarihinde satıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı eldeki davada 2053 nolu parselin bitişiğinde bulunan ve 21.11.1994 tarihinde yapılan ifraz sonucu boşluk olarak bırakılan taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı ile zilyetliğe dayalı olarak adına tescilini istemektedir.
Her ne kadar, Özel Dairece bozma ilamında, çekişme konusu taşınmazda imar yapıldığı belirtilmişse de, gerek Bostaniçi Belediye Başkanlığı’nın 17.3.2009 Tarih, 130 sayılı yazısında belirtildiği üzere, gerekse dosya içerisindeki çap kaydı ve tedavüllerin incelenmesinden dava konusu taşınmazda ve geldisinde herhangi bir imar uygulamasının yapılmadığı, çekişmeli taşınmazın imar yolu olarak da bırakılmadığı belirlenmiştir. Öte yandan çekişme konusu taşınmazın kadastro harici bırakılan bir yer olmadığı da Kadastro Müdürlüğü’nün 14.6.2007 tarih, 1933 nolu yazılarından ve Mahkemece yapılan keşif ve sonucunda alınan bilirkişi raporlarından anlaşılmaktadır.
Dava konusu taşınmaz 742 nolu kadastral parselden gelen ve ifrazlar sonucu boşluk olarak bırakılan, parsel nosu verilmeyen yerdir. Bilindiği üzere, tapulama harici bırakılmayan ve tapu kapsamında kalan bir yerin ifraz sırasında boşluk olarak bırakılması, bu yeri tapusuz hale getirmeyecektir.
Öte yandan 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1.maddesi “…Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir…” hükmünü içermektedir.
Sonuç olarak niza konusu yerin öncesi tapulu olup, itiraz sırasında parsel numarası verilmemesi bu yeri tapusuz taşınmaz haline getirmiyeceğinden, tapulu taşınmazların da zilyetlikle kazanımı söz konusu olamayacaktır.
O halde açıklanan bu değişik gerekçe ile Yerel Mahkemece davanın reddine karar verilmelidir.
Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkemenin direnme kararı usul ve yasaya aykırı olup; direnme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerekir.
SONUÇ: Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle, H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.4.2011 gününde, oybirliği ile karar verildi.