YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/40
KARAR NO : 2011/174
KARAR TARİHİ : 15.04.2014
MAHKEMESİ : Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 02/11/2010
NUMARASI : 2010/398-2010/386
Taraflar arasındaki “ Manevi tazminat ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 7.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın yetki nedeniyle reddine dair verilen 06.05.2010 gün ve 2009/451 E., 2010/180 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 14.07.2010 gün ve 7812-8650 sayılı ilamı ile;
(… Dava, kasıtlı ve yanlı doldurulan olumsuz sicil nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, davalının yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle, mahkemenin yetkisizliği nedeniyle dava dilekçesi reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nın 187/2. maddesi gereğince yetki itirazı ilk itirazlardan olup esasa yanıt süresi içinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazının süresi içinde ileri sürülüp sürülmediğini kendiliğinden denetlemekle görevli olan yargıç, bu denetimi yaparak sonucuna göre işlem yapmak zorundadır.
Eldeki davada, dava dilekçesi davalının merkez valisi olarak görev yaptığı İstanbul Valiliği Daimi Evrak Memuru’na 05.1.2010 günü tebliğ edilmiş, yetki itirazı ise Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nın 187. maddesinde öngörülen 10 günlük esasa yanıt süresi geçtikten sonra, 29.01.2010 günü ileri sürülmüştür.
Yerel mahkemece, dava dilekçesinin tebliğinde bir usulsüzlük bulunmadığı gözetilerek, süresi içinde ileri sürülmeyen yetki itirazının reddiyle işin esasının incelenmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, manevi tazminat istemine ilişkindir.
Yerel mahkemenin yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine ilişkin kararı, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuş; yerel mahkeme davalıya yapılan tebligatın usulüne uygun yapılmadığı bu nedenle davalının yetki itirazının süresinde olduğu gerekçesi ile önceki kararında direnmiştir. Hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
Yerel Mahkeme ile özel Daire arasındaki uyuşmazlık, dava dilekçesinin davalıya usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği, buna bağlı olarak da yetki itirazının süresinde yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu(Teb.K)’nun “Belli bir yerde veya evde meslek ve sanat icrası” başlıklı 17.maddesinde;“Belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine, meslek veya sanatını evinde icra edenlerin memur ve müstahdemlerinden biri bulunmadığı takdirde aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine yapılabilir. Ne var ki bu durumun mutlaka tebliğ evrakına şerh edilmesi gerekir. Aksi halde yapılan tebligat usulsüz olup, geçerli kabul edilemez.
Usule aykırı tebliğin hükmü ise 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 32.maddesinde düzenlenmiş; tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılacağı, muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi addolunacağı, belirtilmiştir.
Hemen belirtmelidir ki, tebligat ile ilgili yasa ve tüzük hükümleri tamamen şeklidir. Tebligat bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve tüzükte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır.
Kanun ve Tüzüğün amacı, tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususların belgeye bağlanmasıdır. Kanun ve Tüzük hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ile Tüzüğü’nde öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılamaz.
Nitekim, Kanunun ve Tüzüğün belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.
Diğer taraftan, yetki itirazı, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HUMK)’nun 187.maddesinde sayılan ilk itirazlardan olup; aynı Kanunun 195.maddesi gereğince davalı, ilk itirazları ile birlikte esas dava hakkındaki cevabını ve varsa karşı delillerini, dava dilekçesinin kendisine tebliği tarihinden itibaren on gün veya hakim tarafından bir süre tayin edilmiş ise o süre içinde mahkeme kalemine bildirmek ve bir örneğini de davacıya tebliğ ettirmek zorundadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Dava dilekçesi davalının “Merkez Valisi olarak görev yaptığı İstanbul Valiliği daimi evrak memuru’na 05.01.2010 günü tebliğ edilmiş; ancak, tebliğ evrakına davalının orada bulunmadığı hususu yazılmamıştır.
Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan ilkeler karşısında davalıya yapılan bu tebligatın, kanun ve tüzük hükümlerinde yer alan usule aykırı ve geçersiz olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Geçersiz olan bu tebligatın tebliğ tarihinin belirlenmesinde de, Tebligat Kanunu’nun 32.maddesinde yer alan açık hüküm gereğince, muhatabın beyan ettiği tarih esas alınacaktır.
Hal böyle olunca, dava dilekçesinin davalı vekilinin bildirdiği “27.01.2010” tarihinde tebliğ alındığının ve 29.01.2010 günlü yetki itirazının HUMK’nun 187. maddesinde öngörülen 10 günlük esasa yanıt süresi içerisinde ileri sürüldüğünün kabulü gerekir.
Sonuçta; yetki itirazının süresinde kabulüne ilişkin direnme uygun ve yerindedir
Ne var ki, bozma nedenine göre işin esasına yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmemiş olduğundan, dosyanın özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, davacı vekilinin esasa ilişkin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 15.04.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.