Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2011/34 E. 2011/216 K. 20.04.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/34
KARAR NO : 2011/216
KARAR TARİHİ : 20.04.2011

MAHKEMESİ : Ankara 5.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 17.06.2010
NUMARASI : 2010/243 E-2010/351 K.
Taraflar arasındaki “destekten yoksun tazminatı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 5.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 30.10.2008 gün ve 2008/461 E., 2008/448 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 07.12.2009 gün ve 2009/1989-8104 sayılı ilamı ile;
(“…Davacılar vekili dava dilekçesiyle, davalı tarafa Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı olan araç ile kaza yapan davacıların murisinin öldüğünü açıklayıp, fazlaya dair haklarını saklı tutarak davacılar için 10.000 YTL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihi işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesiyle, zararın teminat dışında olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1.maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın 85/1.maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer yandan; aynı kanunun 92.maddesinde, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının kapsamı dışında kalan hususlar sıralanmış olup, 92/a maddesinde, “işletenin; eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler” 92/b maddesinde ise, “işletenin, eşinin, usul ve füruunun, kendisini evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürülebilecekleri taleplerin” Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamı dışında kaldığı belirtilmiştir. Keza, Bu maddeye paralel olarak Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının Genel Şartlarının A-3 maddesinde de ZMSS kapsamı dışında kalan hususları düzenlenmiştir.
Bu yasal düzenlemelere göre destek zararı; ölenin değil üçüncü kişilerin üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarardır. İşletenin yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığı açıkca Karayolları Trafik Kanunun da düzenlenmediği gibi, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında da, bu yolda bir sınırlamaya yer verilmemiştir.
Hal böyle olunca; sürücünün ölümü nedeni ile onun desteğinden mahrum kalanların, işletenden ve onun sigortacısından destek tazminatı talebinde bulunabilecekleri ilke olarak benimsenmelidir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, zarar verici bir olay sonucu ölen sürücünün ekonomik desteğinden yoksun kalanların uğradıkları zarar, ölen sürücünün değil, destekten yoksun kalanların, bir başka ifade ile, işletene göre üçüncü kişi durumunda olanların üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarar olup, destekten yoksun kalanlar bu zararlarının tazmini için zarar sorumlusundan istemde bulunabilirler. Ancak, yansıma yolu ile zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olabilmeleri hukuken mümkün bulunmayıp, sürücünün ve dolayısıyla destek tazminatında bulunanların, kendi kusurlarından yararlanamazlar.
Bu durumda, işletenin destek sağlayan kişiye karşı ileri sürebileceği def’ileri, destekten yoksun kalanlara karşı ileri sürebilecek olmasına göre işleten, zararın oluşumunda sürücünün de birlikte kusurlu olduğunu ileri sürerek BK.nun 44/1 maddesi gereğince, tazminatın sürücünün kusuru oranında indirilmesini isteyebilir. Zira trafik kazası sonucu ölenin desteğinden yoksun kalanların Zorunlu Mali Sorumluluk sigortacısına yöneltebilecekleri yansıma yolu ile oluşan zararla ilgili tazminat istemlerinin tutarı, işletene karşı ileri sürebilecekleri tutar kadar olmalıdır. Dairenin son uygulamaları da bu yöndedir.
Dava konusu olayda, davacıların desteği olan sürücü M… A…’ın aracı kullanırken tek taraflı kaza sonucu öldüğü, tam kusurlu olduğu belirlenmiştir. O halde, yukarda açıklanan ilkeler ışığında; sürücünün ve dolayısıyla destek tazminatında bulunanların kendi kusurlarından yaralanmaları mümkün olamayacağından, davacıların talep ettikleri destekten yoksun kalma tazminatından işletenin, dolayısıyla onun sorumluluğunu üstlenmiş olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısının sorumluğuna karar verilmesi doğru görülmemiştir…”)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davalı tarafa Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı olan araç ile kaza yapan davacıların murisinin öldüğünü açıklayıp, fazlaya dair haklarını saklı tutarak davacılar için 10.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, zararın teminat dışında olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıların desteğinin hem işleten, hem de sürücü konumunda olduğu ve kazanın oluşumda da tam kusurlu bulunduğundan davacıların işletenden, dolayısıyla da onun sorumluluğunu sigorta eden davalı sigorta şirketinden talepte bulunmaya hakları olmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacı taraf vekilince temyizi üzerine; Özel Dairece, yukarıya aynen alınan gerekçeyle bozulmuştur.
Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacılar vekili getirmiştir.
Öncelikle mahkemenin ilk kararı ile bozma kararının içerikleri itibariyle özel daire bozma kararının maddi hataya dayalı olup olmadığı üzerinde durulmuştur.
Mahkeme ilk kararında, davacıların desteği olan sürücü M… A…’ın aracı kullanırken tek taraflı kaza sonucu öldüğü ve tam kusurlu olduğu; bu nedenle sürücünün ve dolayısıyla destek tazminatı talebinde bulunanların kendi kusurlarından yararlanmaları mümkün olamayacağından, davacıların talep ettikleri destekten yoksun kalma tazminatından işletenin, dolayısıyla onun sorumluluğunu üstlenmiş olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısının sorumlu tutulamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; temyiz üzerine Özel Daire tarafından da aynı gerekçeler benimsenmiş; ne var ki ilamın sonuç bölümünde “onama” ifadesi yerine “bozma” ifadesi kullanılmıştır. Şu hale göre özel dairenin gerekçesinin onamaya yönelik olduğu, ancak maddi hataya dayalı olarak sonuç bölümünün bozma olarak kaleme alındığı, “Bozma” ibaresinin özel daire kararının gerekçesiyle ve dosya içeriği ile örtüşmediği, açıkça maddi hataya dayalı olduğu belirgindir.
Bilindiği üzere usul kuralları (görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hata) kamu düzeni ile doğrudan bağlantılı olup, taraflar yararına usulü kazanılmış hak oluşturmamaktadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.03.1972 gün ve 1968/1-277-176; 01.03.1995 gün ve 1995/7-641-117; 23.01.2002 gün ve 2001/1-1010-2002/1; 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527; 04.11.2009 gün ve 2009/13-370-480 sayılı kararları; Baki KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001 Baskı, C. 5, s 4771 vd.)
O halde, açıkça maddi hataya dayalı özel daire kararının kaldırılarak dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, özel daire bozma ilamı kaldırılarak yerel mahkeme kararına yönelik temyiz itirazları incelenmek üzere dosyanın 17.HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine; kararın mahiyetine göre davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 20.04.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.