Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2011/30 E. 2011/195 K. 20.04.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/30
KARAR NO : 2011/195
KARAR TARİHİ : 20.04.2011

MAHKEMESİ : Taşköprü Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15.09.2010
NUMARASI : 2010/197 E-2010/240 K.
Taraflar arasındaki “Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Taşköprü Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 16.12.2009 gün ve 2009/282 E. – 229 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 26.05.2010 gün ve 2010/3489 E- 9366 K. sayılı ilamı ile;
(“…Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik Kamulaştırma Kanununun 19.maddesi uyarınca kamulaştırma konusu irtifak hakkı bedelinin tesbiti ve bu hakkın davacı adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede kadastro çalışmalarının kesinleşip kesinleşmediği sorulmuş, taşınmazın davalı dışındaki malikler adına tespit gördüğünün anlaşılması üzerine, Kamulaştırma Yasasının 7. ve 8.maddelerinde belirtilen ön koşullar yerine getirilmeden dava açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Kamulaştırma Kanununun 14/5.maddesinin “malike ve zilyede karşı açılan davaların görülmesi sırasında, taşınmaz malın gerçek malikinin başka bir şahıs olduğu anlaşıldığı takdirde, davaya bu gerçek malik dahil edilmek suretiyle devam edileceği” amir hükmü karşısında gerçek maliklerin davaya dahil edilmesi suretiyle esas hakkında hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, dava şartı gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir…”)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik Kamulaştırma Kanununun 19.maddesi uyarınca kamulaştırma konusu irtifak hakkı bedelinin tespiti ve bu hakkın davacı adına tescili istemine ilişkindir.
Davacı idarece kamulaştırma konusu taşınmazın tapuda kayıtlı bulunmadığı ve bu nedenle zilyetlik tutanağı düzenlendiği ileri sürülerek, İdarece tespit edilen zilyet S… S…aleyhine, “Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tescili ve zilyedin haklarını” düzenleyen Kamulaştırma Kanununun 19.maddesi uyarınca irtifak hakkı bedelinin tesbiti ve tescil istemiyle 09.10.2009 tarihinde görülmekte olan dava açılmıştır.
Yargılama sırasında yapılan araştırma sonucu dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin yapıldığı ve 115 ada 77 parsel numarası ile, davadan önce 19.03.2009 tarihinde dava dışı Hüsnü Bilgin adına tescil edildiği belirlenmiştir.
Yerel Mahkemenin, “dava tarihinden önce kadastro görerek dava dışı üçüncü bir kişi adına sınırlandırma ve tespit yapılan taşınmazlarla ilgili olarak, Kamulaştırma Kanununun 7. ve 8.maddelerinde belirtilen ön koşullar yerine getirilmeden dava açılamayacağı” gerekçesiyle “davanın reddine” dair verdiği karar; Özel Daire’ce “Kamulaştırma Kanununun 14/5.maddesinin ‘malike ve zilyede karşı açılan davaların görülmesi sırasında, taşınmaz malın gerçek malikinin başka bir şahıs olduğu anlaşıldığı takdirde, davaya bu gerçek malik dahil edilmek suretiyle devam edileceği’ amir hükmü karşısında gerçek maliklerin davaya dahil edilmesi suretiyle esas hakkında hüküm kurulması gereğine” işaretle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tescili ve zilyedin haklarını düzenleyen Kamulaştırma Kanununun 19.maddesi uyarınca açılmış bulunan davada, taşınmazın dava tarihinden önce kadastro tespiti yapılarak maliki adına tespit ve tescil edildiğinin anlaşılmış olması karşısında; davaya, Kamulaştırma Kanununun 14/5.maddesi uyarınca gerçek malik dahil edilerek devam edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, kamu hizmetlerinin yürütülebilmesi için gerekli olan taşınmaz malların tapu sicilinde kayıtlı olmaması, bu taşınmazların kamulaştırılmasına engel teşkil etmez.
İşte bu nedenle yasa koyucu, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 19.maddesinde, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların idare adına tescili ve zilyedin hakları ile ilgili düzenlemeler getirmiştir. Anılan maddeye göre idarenin, taşınmazın kamu malı olmadığını belirlemesi halinde zilyede ve taşınmaza ilişkin bilgileri içeren belgelerle asliye hukuk mahkemesinde zilyede karşı dava açarak, taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile idare adına tescilini talep etmesi gerekir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, dava açılmadan önce, tapuda kayıtlı taşınmaz mallar hakkında yapılan kamulaştırmalarda uygulanması gereken, Kamulaştırma Kanunu’nun 8.maddesindeki satın alma usulünün, tapusuz taşınmaz mallar kamulaştırılırken uygulanması olanaklı değildir. Esasen bu durumda, idarenin anlaşma yapabileceği, mülkiyeti kanıtlanmış bir mal sahibi bulunmamaktadır.
Bu noktada sorunun çözümü; somut olayda olduğu gibi, tapu siciline kayıt edildiği halde, kamulaştırma aşamasında idarece tapuda kaydı bulunmadığı yönündeki belirlemeye dayalı olarak, Kamulaştırma Kanunu’nun 8.maddesinde öngörülen satın alma prosedürü uygulanmaksızın zilyet aleyhine 19.madde uyarınca açılan tespit ve tescil davasında; gerçek malik davaya dahil edilerek taraf teşkili yapılmadan, 2942 sayılı Kanununun 8.maddesinde öngörülen prosedür yönünden inceleme yapılması ve davanın reddi cihetine gidilmesi olanağının bulunup bulunmadığı sorusuna doğru cevabın verilmesiyle mümkündür.
Bu sorunun cevaplanabilmesi ise, usul hukuku ve kamulaştırma hukuku çerçevesinde taraf teşkilinin irdelenmesini gerektirir.
Bilindiği üzere, çekişmeli yargının konusu davalardır. Bir sübjektif hakkın mahkemeler vasıtasıyla ileri sürülmesi yetkisi, dava hakkı olarak tanımlanmakta olup; Anayasa ile teminat altına alınmış bulunan bu hak gereğince, herkes meşru bütün vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir (A.Y m.36).
Bu cümleden olarak, ilke itibariyle her davada duruşma yapılması ve tarafların duruşmaya usulüne uygun biçimde davet edilmeleri zorunludur. Uygulamada buna, taraf teşkili (teşkili tarafeyn) denilmektedir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 73.maddesi uyarınca, kanunun gösterdiği istisnalar haricinde hakim her iki tarafı istima veyahut iddia ve müdafaalarını beyan etmeleri için kanuni şekillere tevfikan davet etmedikçe hükmünü veremez. Bu hüküm, emredici nitelikte bulunduğundan, aksine işlem geçerli değildir.
Şu hale göre davalı, usulüne uygun biçimde duruşmaya davet edilmediği takdirde, savunma hakkını kullanmaktan yoksun bırakılmış olacaktır. Böyle bir hal tarzının ise, hem Anayasanın 36. maddesine, hem de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 73.maddesine aykırılık teşkil edeceği kuşkusuzdur.
Nitekim; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 14.maddesinde bu konuda özel bir düzenlemeye yer verilerek, idarenin açtığı davalarda gerçek hak sahibinin davalı olmadığının anlaşılması halinde gerçek malikin, tapu malikinin daha önce öldüğünün sabit olması halinde de mirasçılarının davaya dahil edilerek davaya devam edilmesi kuralı getirilmiş ve bu düzenleme, 4650 sayılı Kanunla değişiklikten sonraki metninde de aynen korunmuştur.
Şu hale göre; taraf teşkili sağlanmadan, 8.maddedeki prosedürün uygulanıp uygulanmadığı irdelenerek davanın reddi cihetine gidilmesi; bir yandan Anayasanın 36. ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 73.maddelerine, diğer yandan kamulaştırmayı sonuçlandırarak bedelin tespiti ve taşınmazın idare adına tesciline karar verilmesi ödev ve sorumluluğunu mahkemeye yüklemiş bulunan Kamulaştırma Kanununun özüne ve ruhuna aykırı olacaktır.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, tapu maliki H…B…’in adres tespiti ile dava dilekçesi tebliğ edilmek suretiyle davaya dahil edilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili cihetine gidilmeden davanın reddi yönündeki önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma ilamında belirtilen nedenlerle HUMK nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 20.04.2011 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.