Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2011/209 E. 2011/292 K. 11.05.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2011/209
KARAR NO : 2011/292
KARAR TARİHİ : 11.05.2011

MAHKEMESİ : Antalya 3. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30.07.2010
NUMARASI :2010/870 -2010/972

Taraflar arasındaki eski hale iade ve tahliye davasından dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla Antalya 3.Sulh Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 30.07.2010 gün ve 2010/870 E.-2010/972 K. sayılı Kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ndan çıkan 8.12.2010 gün ve 2010/18-617 Esas- 637 Karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davalı Av….tarafından kendi adına asaleten ve diğer davalı Ş.. K… adına vekaleten verilen dilekçe ile istenilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek karar düzeltme isteminin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapu kütüğünde mesken olarak gösterilen ve yönetim planında yer alan bağımsız bölümlerin münhasıran mesken olarak kullanılabileceği yönündeki düzenleme nedeniyle mesken dışında bir amaçla kullanılması yasaklanan bağımsız bölümü davalılardan malikin kiracısı olan diğer davalı avukatın “avukat yazıhanesi” olarak kullanması nedeniyle, eski hale iade ve tahliye istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece bozulmuştur. Yerel mahkemenin direnmesi üzerine bu karar yine davacı vekilince temyiz edilmiş;Hukuk Genel Kurulu’nca;
“…634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu(KMK)’nun 28. maddesinin birinci fıkrasında; “Yönetim planı yönetim tarzını, kullanma maksat ve şeklini yönetici ve denetçilerin alacakları ücreti ve yönetime ait diğer hususları düzenler.Yönetim planı, bütün kat maliklerini bağlıyan bir sözleşme hükmündedir.” denildikten sonra, ikinci fıkrasında; “Yönetim planında hüküm bulunmıyan hallerde, anagayrimenkulün yönetiminden doğacak anlaşmazlıklar bu kanuna ve genel hükümlere göre karara bağlanır.” hükmü öngörülmüştür.
Bu hüküm karşısında; kat mülkiyetli yapının yönetiminin, sözleşme hükmünde olan Yönetim Planı gereğince yapılacağı; çıkan anlaşmazlıklarda Yönetim Planında hüküm bulunduğu takdirde, öncelikle Yönetim Planında yer alan hükümlerin, aksi takdirde Kat Mülkiyeti Kanunu ve genel hükümlerin uygulanması gerektiği kuşkusuzdur.
Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında; avukatlık bürolarının 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu(KMK)’nun 24/1 maddesinde düzenlenen yasak işler kapsamına girmediği benimsenmiştir.
Ne var ki, 634 sayılı KMK.nun 28.maddesi karşısında ana gayrimenkulün yönetim tarzı, kullanma maksat ve şekline ilişkin anlaşmazlıkların çözümünde KMK’nun 24.maddesinden önce, yönetim planı hükümlerinin uygulanması gerekir.
Somut olayda Yönetim Planında yer alan, bağımsız bölümlerin münhasıran mesken olarak kullanılacağı hükmü karşısında dava konusu bağımsız bölümün avukatlık bürosu olarak kullanılması mümkün değildir. Yönetim planında sadece doktor muayenehaneleri için bu kurala istisna getirilmiş olup; bu istisna da yorum yoluyla genişletilemez.
O halde Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır…”
gerekçesi ile bozulmuştur.
Davalılardan avukat kendi adına asaleten diğer davalı adına vekaleten Hukuk Genel Kurulu kararına karşı karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Hemen belirtmelidir ki, kural olarak avukatlık büroları 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu(KMK)’nun 24/1. maddesinde düzenlenen yasak işler kapsamında olmamakla birlikte, yönetim planında taşınmazın sadece mesken olarak kullanılacağı belirtilmiş ise taşınmaz avukat bürosu olarak kullanılamaz.
Ne var ki, Hukuk Genel Kurulu’nun 08.12.2010 günlü kararından sonra 25.02.2011 tarih ve 27857 (mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 13.02.2011 gün ve 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un yine aynı Kanunun 215/5-j maddesi gereğince yayımı tarihinde yürürlüğe giren 194.maddesiyle; 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 24 üncü maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere “1136 sayılı Avukatlık Kanununda avukatlık büroları ve hukuk büroları ile ilgili düzenleme yapılıncaya kadar meskenlerdeki avukatlık ve hukuk büroları faaliyetlerine devam ederler. Bu süre, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıldır. Bu hüküm 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda ilgili düzenleme yapılıncaya kadar meslek mensupları tarafından açılan bürolar hakkında da uygulanır.”fıkrası eklenmiştir.
Bu durumda; davanın derdest olduğu aşamada gerçekleşen bu yasal değişikliğin eldeki davaya etkisinin mahkemesince değerlendirilmesi ve buna göre bir karar verilebilmesi için Hukuk Genel Kurulu’nun esasa ilişkin bozma kararının kaldırılarak, mahkeme kararının yasa değişikliğinden kaynaklanan bu usulü neden ve değişik gerekçelerle bozulması gerekir.
SONUÇ : Davalı avukatın kendi adına asaleten ve diğer davalıya vekaleten karar düzeltme isteminin kabulü ile Hukuk Genel Kurulu’nun 08.12.2010 gün 2010/18-617 E., 637 K.sayılı kararının kaldırılmasına; direnme kararının yukarıda belirtilen yasa değişikliğinden kaynaklanan usulü ve değişik nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 11.5.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, mesken nitelikli bağımsız bölümün Avukatlık Bürosu olarak kullanılması nedeniyle eski hale getirilmesi istemine ilişkindir.
Kat Mülkiyeti Yasasının 24. maddesinin ikinci fıkrasında tapuda mesken olarak gösterilen bağımsız bölümde işyerinin tüm kat maliklerinin oybirliği ile vereceği kararla açılabileceği hükmüne yer verilmiş iken Yargıtay uygulamalarında avukatlık büroları için oybirliği ile karar koşulu aranmamış, 13.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasa’nın 194. maddesinde Kat Mülkiyeti Yasasının 24. maddesine eklenen fıkra ile de 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda avukatlık büroları ile ilgili düzenleme yapılıncaya kadar meskenlerdeki avukatlık ve hukuk bürolarının faaliyetlerini sürdüreceği, bu sürenin bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl olduğu şeklinde bir düzenleme getirilmiştir.
Ancak; Kat Mülkiyeti Yasasının 28. maddesinde Yönetim planının, yönetim tarzını, kullanma maksat ve şeklini düzenleyen ve bütün kat malikleri ile külli ve cüzi haleflerini bağlayan bir sözleşme hükmünde olduğu, yönetim planında hüküm bulunmayan hallerde anagayrımenkulün yönetiminden doğacak anlaşmazlıkların Kat Mülkiyeti Kanunu ve genel hükümlere göre karara bağlanacağı öngörülmüştür. Buna göre hakimin ilk olarak kat maliklerinin bağımsız bölümlerinde huzur ve sükun içinde yaşayabilmeleri için yasanın emredici kurallarına aykırı olmamak, niteliğine uygun kullanımı engellememek üzere yönetim planı ile getirilen düzenlemeleri uygulaması gerekmektedir. Dava konusu taşınmazın Yönetim planının 5. maddesinin birinci bendinde kat maliklerinin dükkanlar dışındaki bağımsız bölümlerini münhasıran mesken olarak kullanacakları hükmüne yer verilmiş, ikinci bendinde de dispanser, klinik, poliklinik niteliğinde olmayan muayenehaneler bu yasak kapsamı dışında tutulmuş olup, yönetim planındaki bu düzenleme ile meskenin avukatlık bürosu olarak kullanılması, kat maliklerinin oybirliği ile karar vermesi halinde mümkündür. Bu durumda yukarıda açıklandığı üzere Kat Mülkiyeti Yasasının 28. maddesinde uyuşmazlığın çözümünde öncelikle yönetim planında mevcut olan hükmün uygulanmasının öngörüldüğü, gerek Hukuk Genel Kurulu (YHGK 20.12.2002 T. 2002/18-772 E.- 2002/1090 K. YHGK 11.06.2003T, 2003/18-411E. 2003/417 K. vs.) gerekse Dairemizin bu güne kadar ki tüm kararlarının da bu yönde olduğu, 6111 sayılı Yasanın 194. maddesi ile Kat Mülkiyeti Yasası’nın 24. maddesine eklenen hükmün Kat Mülkiyeti Yasası’nın 28. maddesinin uygulanmasını engelleyici bir düzenleme olmayıp 24. maddenin ikinci fıkrasına geçici olarak bir istisna getirdiği, yönetim planında mesken dışında kullanımı yasaklayıcı bir hükmün bulunmaması halinde getirilen yeni düzenlemenin uygulanabileceği dikkate alındığında davanın reddine ilişkin mahkeme kararının bozulması yolundaki Hukuk Genel Kurulu kararı doğru olduğundan karar düzeltme isteminin reddi gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun kararının bozulması yönündeki görüşüne katılmıyorum.