Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2010/76 E. 2010/76 K. 17.02.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/76
KARAR NO : 2010/76
KARAR TARİHİ : 17.02.2010

MAHKEMESİ : Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 22/10/2009
NUMARASI : 2009/3211-2009/386
Taraflar arasındaki “İtirazın İptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Beyoğlu 1.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 12.6.2007 gün ve 340-168 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 5.5.2009 gün ve 2008/1325-5344 sayılı ilamı ile;
(…Davacı vekili, davalı tarafından kasko sigorta sözleşmesi ile teminat altına alınan müvekkiline ait aracın kaza sonucu hasarlandığını, hasar bedelinin tahsili için başlatılan takibe davalının haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, davalının itirazının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, poliçe prim bedelinin davacı tarafından ödenmemesi nedeniyle müvekkilinin sorumluluğunun başlamadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, poliçe prim peşinatının ödendiğinin davacı tarafından ispat edilemediği, bu nedenle TTK’nın 1295/2. maddesi gereğince davalının sorumluluğunun başlamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, kasko sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkin ilişkindir.
Kural olarak, Sigorta Hukukunda sigorta akdinin meydana gelmiş olması, sigortacının sorumluluğunun başlamış olmasını gerektirmez. Sigortacının sorumluluğunun başlayabilmesi için, TTK.’nun 1282 ve 1295. maddeleri hükümleri uyarınca primin tamamının veya ilk taksitinin ödenmiş olması zorunludur. TTK.’nun 1295. maddesi emredici nitelikte bir düzenleme olmasına rağmen, aynı yasanın 1264/4. maddesi hükmü uyarınca, sigorta ettiren yararına aksine düzenleme yapmak mümkündür.
Somut olayda, taraflar arasında, 26.01.2006/2007 tarihleri arası kasko sigorta sözleşmesinin davalının acentesi olan G…. Ltd.Şti. tarafından düzenlendiği, prim borcunun taksitlere bölündüğü, kazanın 11.03.2006 günü saat 16.50’de meydana geldiği ve prim taksitinin ise aynı gün saat 14.36 da davacının kredi kartından dava dışı G….. Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd.Şti. tarafından mail order işlemi ile tahsil edildiği hususlarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, davacının sigorta prim borcunu ödeyip ödemediği, dolayısıyla davalı sigortanın sorumluluğunun başlayıp başlamadığı noktasında toplanmaktadır.
Davacı taraf, kredi kartından dava dışı G….. Ltd.Şti. tarafından mail order işlemi ile yapılan tahsilâtın sigorta prim borcuna ilişkin olduğunu, bu şirket ile davalının acentesi olan ve poliçeyi düzenleyen G…… Ltd.Şti.‘nin aynı adreste faaliyette bulunduğunu ve bu iki şirketin yöneticilerinin aynı olduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise prim borcunun kendilerine veya sözleşmeyi düzenleyen acenteye ödenmediğini savunmuştur. Dosyada mevcut bu iki limited şirkete ait ticaret sicil kayıtlarına göre, her iki şirketin adresinin ve müdürünün aynı olduğu ve aynı kişilerin şirket ortakları oldukları anlaşılmaktadır. Yine dosya içinde, dava dışı bu iki limited şirket tarafından yazılan 11.4.2007 tarihli yazıda, davacının kredi kartından yapılan 162 YTL’lık tahsilatın kasko poliçesi nedeniyle alınmadığı, G…. Ltd.Şti. tarafından başka bir borcuna mahsuben alındığı belirtilmiş ise de, bu borcun ne olduğu açıklanmamıştır. Davacı ise, dava dışı bu iki şirket ile davaya konu kasko sigorta poliçesi dışında bir ilişkisinin bulunmadığını, bu tahsilatın davaya konu poliçenin prim borcuna ilişkin olduğunu ileri sürmüştür.
Bu durumda, mahkemece, davacı tarafın bu iddiaları dikkate alınarak, dava dışı G….. Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd.Şti.’nin davacının kredi kartından mail order işlemi ile ne için 162 YTL tahsilat yaptığının ve ayrıca bu poliçeye ilişkin yapıldığı iddia edilen ödemenin davalı sigorta şirketi kayıtlarına girip girmediğinin araştırılarak, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye davalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, karanın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir..)
gerekçesiyle (2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazının kabulü ile karar davacı yararına bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesine ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1299 maddesine dayalı sigorta tazminatının tahsiline yönelik icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup; takip talebine itiraz eden alacaklı/sigortalı tarafından borçlu/kasko sigortacısı aleyhine açılmıştır.
Uyuşmazlık; rizikonun gerçekleşmesinden önce davalı sigortacının sorumluluğunun başlayıp başlamadığı; bunu tespite yönelik olarak geçerli prim ödemesinin yapılıp yapılmadığı noktasındadır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Müddet” başlıklı 1282.maddesinde aynen;
“Aksi kararlaştırılmış olmadıkça sigortacı, primin ödendiği tarihten itibaren gerçekleşen rizikolardan mesuldür. Sigortanın devam müddeti mukavelede yazılı değilse tarafların müşterek maksadiyle mahalli teamül ve sair haller göz önünde tutularak mahkemece tayin olunur.”
Hükmü yer almakta;
Aynı Kanunun 1294. maddesinde;
“Sigorta ettiren kimse, primlerin en yüksek haddinin tayinine ait hususi hükümler mahfuz kalmak üzere, mukavele ile kararlaştırılmış olan primi ödemekle mükelleftir. Sigorta primi mukavelede gösterilmemişse ilgili vekaletçe tasdik edilmiş olan tarifeler gereğince tayin olunur.
(Değişik fıkra: 21/06/1994 – KHK – 537/1 md.) Sigorta primi para olarak ödenir. Ödeme için senet verilmesi halinde senet bedelinin tahsil edildiği tarihte ödeme yapılmış sayılır.
Primin aylık veya yıllık olarak taksitle ödenmesi kararlaştırılabilir. Böyle bir mukavele yoksa sigorta priminin toptan ödenmesi lazımdır.”
Denilmekte;
Yine Aynı Kanunun “Ödeme zamanı” başlıklı 1295.maddesinde ise;
“Sigorta priminin tamamının, taksitle ödenmesi kararlaştırılmışsa ilk taksitin, akit yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi gerekir.
(İkinci fıkra iptal: Anayasa Mahkemesi’nin 11/03/1997 tarih ve E.1997/24, K.1997/35, sayılı Kararı ile)
Sigortacının sorumluluğu primin veya ilk taksitin ödendiği tarihten başlar. Şu kadar ki, kara ve denizde mal taşıma işlerine ait sigortalarda sigortacının sorumluluğu, akdin yapıldığı andan başlıyacağı gibi sigorta primi de henüz poliçe tanzim edilmemiş olsa bile o anda muaccel olur.
Sigortacının sorumluluğu başlamadan önce sigorta ettiren kararlaştırılmış olan primin yarısını ödeyerek mukaveleden kısmen veya tamamen cayabilir.”
Şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Bu hükümler göstermektedir ki, sigorta hukukunda ilke olarak, sigorta akdinin meydana gelmiş olması, sigortacının sorumluluğunun başlamış olmasını gerektirmez. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’ nun 1279 ncu maddesi hükmüne göre riziko, genel olarak sigorta sözleşmesinin vücut bulması ve yine aynı Yasanın 1295 nci maddesi uyarınca sigortacının sorumluluğunun başlamasından sonra oluşması halinde sigorta teminatı içerisinde kabul edilir. Sigortacının sorumluluğunun başlayabilmesi için de TTK’nun 1282 ve 1295. nci maddeleri hükümleri uyarınca primin tamamının veya taksitle ödemenin kararlaştırıldığı durumda da ilk taksitinin ödenmiş olması zorunludur. TTK.nun 1295 nci maddesinde yer alan bu düzenleme emredici niteliktedir. Ancak, Aynı Yasanın 1264/4. maddesi hükmü uyarınca, sigorta ettiren yararına aksine düzenleme yapmak da mümkündür.
Somut olaya gelince; davacı ile davalının acentesi Gürsoy Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd.Şti. arasında 26.01.2006-26.01.2007 tarihleri arasında geçerli olmak üzere 26.01.2006 tarihli kasko sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; prim borcu taksitlere bölünmüştür. Poliçede 26.01.2006 tarihinde tahsil edilmesi gereken peşinat 220,76 YTL olarak gösterilmiş; ilki 27.02.2006 tarihinde olmak üzere kalan rakam ise aylık 132,00 YTL takside bağlanmıştır.
Yine aynı taraflar arasında, bu poliçenin tamamlayıcısı olmak üzere, 14.02.2006 tarihinde güvenli araç sigorta zeyilnamesi-tahsil zeyili başlıklı poliçe düzenlenmiş; 14.02.2006 tarihinde 25,79 YTL peşinat ve 14.03.2006-14.04.2006 ve 15.05.2006 tarihlerinde de 25,00’er YTL de taksit olmak üzere ödeme planı yapılmıştır.
Böylece, sigorta poliçesinin, davalı sigorta şirketinin yetkili sigorta acentesinde tanzim ve imza ile davacı sigorta ettirene teslim edildiği uyuşmazlık konusu değildir. Poliçeyi tanzim eden acentenin prim tahsilâtını yapmaya yetkili olduğunda da kuşku bulunmamaktadır.
Yeri gelmişken, taraflar arasındaki sözleşme nedeniyle geçerli prim ödemesinin yapılıp yapılmadığı ve buna bağlı olarak da sigortacının sorumluluğunun başlayıp başlamadığının irdelenmesinde yarar vardır:
Yukarıda da ayrıntısıyla açıklandığı üzere, yasanın amir hükmüne göre; sigorta priminin tamamının veya taksitle ödenmesi kararlaştırılmış ise ilk taksitinin akit yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi gerektiği gibi sigortacının sorumluluğu da ancak primin veya ilk taksitinin ödendiği tarihten başlar.
Davacı vekili sözleşmede kararlaştırılan peşinatın ödendiğini, ancak, makbuz alınmadığını; takip eden ilk taksitin ise 162 YTL tutarında olmak üzere riziko gerçekleşmeden önce ödendiğini ileri sürmüş ve 17.11.2006 tarihli dilekçesine eklediği fotokopi belgeye dayanmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki, poliçede geçen 220,76 YTL peşinatın yatırıldığına ilişkin makbuzun alınmadığı davacı sigortalının açıkça kabulünde olup; bu miktarın ödendiğine ilişkin başkaca delil de ibraz edilmemiş; ödeme iddiası kanıtlanamamıştır. Davacı vekili her ne kadar ayrıca ilk taksit olarak 162 YTL ödendiğini ileri sürmüş ve fotokopi belge ibraz etmişse de, bu ödemenin poliçeyi düzenleyen G…. Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd.Şti ne yapıldığına ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı gibi; anılan şirket 13.03.2007 tarihli cevabi yazısında davacıdan mail order işlemi için herhangi bir ödeme talimatı alınmadığını, herhangi bir tahsilatın da yapılmadığını bildirmiştir.
Davacının yaptığını ileri sürdüğü ödeme ise, davacıya ait sigortalı aracın hasarlandığı kazanın meydana geldiği 11.03.2006 günü saat 16.50’den önce aynı gün saat 14.36’da davacının kredi kartından G….. Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd.Şti. isimli işyerinden mail order yoluyla gerçekleşen 162.00 YTL tutarındaki işleme dayanmaktadır.
Mahkemece, gerek bankanın cevabi yazısından gerek defter ve belgeler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinden, dava dışı G…… Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd.Şti. tarafından davacının kredi kartı hesabından mail order yoluyla 162,00 YTL tahsilat yapıldığı tespit edilmiştir.
Ne var ki, tahsilatı yapan dava dışı G…..Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd.Şti.’nin ticaret sicilinde “Tasfiye Halinde G…… Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd.Şti.” olarak ayrıca kayıtlı olduğu; gerek poliçeyi tanzim eden şirketten (acente) gerek davalı sigorta şirketinden ayrı bir tüzel kişiliği bulunduğu; davacı ile davalı sigorta şirketi arasındaki ilişkide taraf veya prim tahsiline yetkili durumda olmadığı da dosya kapsamı ile belirgindir.
Hal böyle olunca; sözleşmede taraf olmadığı gibi, davalı sigorta şirketi ile acentelik ilişkisi iddia ve ispat edilmeyen dava dışı şirkete yapılan ödemenin, poliçede belirlenen prim peşinatına ya da taksitine karşılık yapıldığını kabule olanak bulunmamaktadır. Kaldı ki, bir an için bu ödemenin poliçeyle bağlantılı olduğu düşünülse dahi yatırılan miktar, yatırılması gereken taksit miktarıyla örtüşmemekte; bu ödemenin peşinat karşılığı değil, takip eden ilk taksit karşılığı olduğu ileri sürüldüğüne ve peşinatın ödendiği de ayrıca kanıtlanamadığına göre varılacak sonuç değişmemektedir.
Sonuç itibariyle; davacı sigortalı ile davalı sigortacının acentesi arasındaki poliçede takside bağlanan primin; ne peşinatının ne de takip eden taksitlerinin rizikonun gerçekleştiği tarihten önce davalı sigorta şirketine ya da acentesine ödendiği kanıtlanamamıştır.
O halde, davalı sigortacının sorumluluğunun başladığından da söz edilemez.
Tüm bu açıklanan nedenlerle; davanın reddi yönündeki direnme kararı usul ve yasaya uygun olup; onanması gerekir.
S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 17.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.