Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2010/73 E. 2010/109 K. 03.03.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/73
KARAR NO : 2010/109
KARAR TARİHİ : 03.03.2010

MAHKEMESİ : Konya 2.İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 09.12.2009
NUMARASI : 2009/949 E-2009/1546 K.
Taraflar arasındaki “şikayet” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 2.İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 09.02.2009 gün ve 2009/94 E-96 K. sayılı kararın incelenmesi (şikayetçi) davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, önce Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 23.06.2009 gün ve 2009/5530-13726 sayılı ilamı ile bozulmuş; daha sonra bu kararın dosya içeriğine uygun olmadığı gerekçesiyle mahkemece dairesine iadesi üzerine yine Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 28.10.2009 gün ve 2009/5530-13726 sayılı ilamı ile maddi hataya dayalı ilk bozma ilamı kaldırılıp, bu kez başka nedenlerle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Şikayetçi alacaklı banka vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstek, icra müdürlüğü işlemini şikayete ilişkindir.
İcra Mahkemesince bozma sonrası yapılan yargılamanın, 09.12.2009 tarihli celsesine şikayetçi bankayı temsilen Stj.Av. O… A… katılmış ve mahkemenin kısmen uyma kısmen de direnmeye ilişkin kararı onun yüzüne karşı verilmiştir.
Dosyada stajyer avukatın avukatı temsiline ilişkin yazılı bir olur bulunmadığı gibi kararın ayrıca şikayetçi vekiline tebliğ edildiğine ilişkin bir belgeye de rastlanmamıştır.
Direnme kararını şikayetçi banka vekili harç yatırmaksızın ve kararı yeni öğrendiğini ifadeyle 04.01.2010 havale tarihli dilekçesiyle temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere, İcra tetkik Mercii Hakimliğinin kararlarına karşı temyiz süresi İcra İflas Kanununun 363 maddesi gereği tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren 10 gün olup, kararın yüze karşı verilmesi halinde bu süre tefhimden, yoklukta verilmesi halinde ise tebliğ tarihinden itibaren hesaplanacaktır.
Somut olayda, temyiz süresinin hesabında esas alınan kararın yüze karşı verilmesi sırasında, temyiz eden avukat değil de stajyeri hazır bulunmuş; avukat kararı yeni öğrendiğinden bahisle ve stajyerine hükmün tefhim tarihine göre yasal süre geçtikten sonra temyiz etmiştir.
Bu nedenle öncelikle, yüzüne karşı karar verilen avukat stajyerinin hukuksal konumunun ve temyiz süresinin başlangıcına bu tefhimin esas alınıp alınamayacağının, avukatın kararı yeni öğrendiği iddiasının varılacak sonuca etkisinin ve konuya ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 4667 sayılı Kanunla değişik 23.maddesinde stajın yapılması ve stajyerin ödevleri düzenlenmiş; maddenin ikinci fıkrasında “Stajyer, avukatla birlikte duruşmalara girmek, avukatın mahkemeler ve idari makamlardaki işlerini yapmak, dava dosyaları ve yazışmaları düzenlemek, baroca düzenlenen eğitim çalışmalarına katılmak, baro yönetim kurulunca verilen ve yönetmelikte gösterilecek diğer ödevleri yerine getirmekle yükümlüdür. Stajyerler, meslek kurallarına ve yönetmeliklerde belirlenen esaslara uymak zorundadırlar.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine aynı Kanunun 26.maddesinde “Stajyerlerin yapabileceği işler” düzenlenmiş; bunlar “Stajyerler, avukat yanında staja başladıktan sonra, avukatın yazılı muvafakati ile ve onun gözetimi ve sorumluluğu altında, sulh hukuk mahkemeleri, sulh ceza mahkemeleri ile icra mahkemelerinde avukatın takip ettiği dava ve işlerle ilgili duruşmalara girebilir ve icra müdürlüklerindeki işleri yürütebilirler.” şeklinde sıralanmış ve bu yetkinin staj bitim belgesinin verilmesi veya staj listesinden silinme ile sona ereceği maddenin son fıkrasında belirtilmiştir.
İşlerin stajyer veya sekreterle takibi, dava dosyalarının incelenmesi ve dosyadan örnek alma ise, aynı Kanunun 46.maddesinde; avukatın, işlerini kendi sorumluluğu altındaki stajyeri veya yanında çalışan sekreteri eliyle de takip ettirebileceği; avukat veya stajyerin, vekâletname olmaksızın dava ve takip dosyalarını inceleyebileceği, bu inceleme isteğinin ilgililerce yerine getirilmesinin zorunlu olduğu, vekâletname ibraz etmeyen avukata ise dosyadaki kağıt veya belgelerin örneği veya fotokopisinin verilmeyeceği, şeklinde düzenlenmiştir.
Öte yandan, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Avukat Katiplerine Ve Stajyerlerine Tebligat” başlıklı 37.maddesi “Celse esnasında kazai merci tarafından sıfatları tesbit edilen avukat katiplerine ve stajyerlerine mütaakip celse gün ve saatinin bildirilmesi avukata tebliğ hükmündedir.” hükmünü içermektedir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 182.maddesi gereğince çıkarılan Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Kanunu Yönetmeliğinin 27.06.2009 tarih ve 27271 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelik değişikliğinin 1.maddesi ile değişik “Kapsam” başlıklı 2.maddesinde, bu yönetmeliğin, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun uygulanmasına ilişkin usul ve esasları kapsadığı, ancak Kanunun 27 nci maddesine dayanılarak çıkarılan Türkiye Barolar Birliği Staj Kredi Yönetmeliğinde ve 23 üncü maddesine dayanılarak çıkarılan Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Staj Yönetmeliğinde düzenlenen hususları kapsamadığı, belirtilmiştir.
Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Staj Yönetmeliğinin 19.maddesinde ise stajyerin yapabileceği işler düzenlenmiş; maddede aynen;
“Stajyer, avukat yanında staja başladıktan sonra, avukatın yazılı oluru ile onun gözetim ve sorumluluğu altında, sulh hukuk, sulh ceza mahkemeleri ile icra mahkemelerinde avukatın takip ettiği dava ve işlerle ilgili duruşmalara girebilir ve icra müdürlüklerindeki işleri yürütebilir.
Bu yetki, staj bitim belgesinin verilmesi veya staj listesinden adının silinmesi ile sona erer.
Stajyer, yanında staj yaptığı avukatın yazılı oluru ile dava dosyalarından fotokopi ve benzeri yollarla örnek alabilir.
Stajyer ayrıca vekaletname veya yazılı olur olmaksızın, dava ve takip dosyalarını inceleyebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Yönetmeliğin 20.maddesinde de, yanında staj yapılan avukatın, ilk üç ayın bitiminde ve staj süresinin sonunda birer rapor vereceği, son raporun kesin rapor olup, raporlarda stajyerin staja devamı, mesleki ilgisi, meslek ilke ve kurallarına yatkınlığı, katıldığı duruşmalar, yetki belgesi ile yürüttüğü işler, yaptığı araştırmalar ile uygulamalar ve benzeri çalışmaların değerlendirileceği, belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere, avukat stajyerinin ancak avukatın yazılı oluru ile onun gözetimi ve sorumluluğu altında, icra mahkemelerinde avukatın takip ettiği dava ve işlerle ilgili duruşmalara girebileceği ve icra müdürlüklerindeki işleri yürütebileceği kabul edilmiştir.
Diğer taraftan, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 432 maddesinin 4. ve 5.fıkralarında;
“Temyiz, kanuni süre geçtikten sonra yapılır veya temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz isteminin reddine karar verir ve Yargıtay’a gönderme için yatırılan parayı kullanarak ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder.
Bu ret kararı tebliğinden itibaren yedi gün içinde temyiz edilebilir, temyiz edildiği ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya kararı veren mahkemece Yargıtay’a yollanır. Yargıtay’ın ilgili dairesi temyiz isteminin reddine ilişkin kararı bozarsa, ilk temyiz dilekçesine göre temyiz istemini inceler.”
Denilmektedir.
Mahkemece, son celse duruşmaya katılan ve direnme hükmü tefhim olunan stajyer avukatın şikayetçi vekilinin yazılı oluru ile duruşmaya girip girmediği araştırılmadığı gibi, şikayetçi vekili avukatın tefhim tarihine göre süre geçtikten sonra yaptığı temyiz başvurusu konusunda değerlendirme yapılarak 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 432/4-5.maddesi hükümleri gereğince bir karar verilmesi ve bu kararın temyizi halinde dosyanın Yargıtay’a gönderilmesi gerekirken, bu gereklere uyulmadan dosya temyiz incelemesine gönderilmiştir.
Mahkemece yapılacak iş; direnme kararının tefhim edildiği celseye katılmayan şikayetçi vekili yerine duruşmada hazır bulunan ve hüküm tefhim edilen stajyer avukatın yukarıda açıklanan hükümlere uygun biçimde, şikayetçi vekili yanında staj yapıp yapmadığı, yapıyorsa şikayetçi vekilinin yazılı oluru ile onun gözetimi ve sorumluluğu altında hareket edip etmediği, duruşmaya girmesi konusunda verilmiş bir yazılı olur bulunup bulunmadığı da araştırılıp değerlendirilerek, buna ilişkin açıklama ve belgeler de eklenerek, temyizin süresinde olduğu düşünülüyorsa doğrudan, aksi halde şikayetçi vekilinin temyiz istemi konusunda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 432/4-5 maddelerinin gözetilmesi suretiyle bir karar verilerek, bu kararın temyizi halinde dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmesi olmalıdır.
Bu nedenlerle, açıklanan hususlar yerine getirilerek eksikler giderildikten sonra oluşacak duruma göre gereğinde doğrudan, gereğinde de temyiz istemi konusunda verilecek kararın temyizi halinde Yargıtay’a gönderilmek üzere dosyanın mahkemesine geri çevrilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE, 03.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.