Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2010/724 E. 2011/289 K. 11.05.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/724
KARAR NO : 2011/289
KARAR TARİHİ : 11.05.2011

MAHKEMESİ : Bakırköy 3. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/04/2010
NUMARASI : 2010/223-2010/382

Taraflar arasındaki “Şikayet” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 3. İcra Mahkemesince şikayetin kabulüne dair verilen 01.06.2009 gün ve 2009/611 E.- 2009/517 K. sayılı kararın incelenmesi karşı taraf/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12 Hukuk Dairesinin 05.10.2009 gün ve 2009/15357 E.- 2009/18062 K. sayılı ilamı ile;
(…Alacaklının iflas yolu ile başlattığı adi takipte borçlular vekilinin 21.4.2009 tarihli itiraz dilekçesi ile, icra müdürlüğünce 22.4.2009 tarihinde takip durdurulmuştur. Hal böyle olunca İİK.nun 156/3 maddesi gereğince alacaklı itirazın kaldırılması ile beraber borçlunun iflasına karar verilmesini bir dilekçe ile ticaret mahkemesinden isteyebilir. Bu aşamadan sonra icra mahkemesine yapılan şikayetle borçlu takibin iptalini istemiş, mahkemece de “alacağın altın alacağı olduğu, İİK.nun 42. maddesine göre kamu düzeni ile ilgili olması nedeniyle süresiz şikayete tabi olduğundan” bahisle takibin iptaline karar verilmiştir.
Öncelikle belirtelim ki takip bizatihi altın alacağına ilişkin olmayıp, aradaki anlaşma gereği ödenmediği iddia olunan altınların bedeline ilişkin para alacağıdır. Bu durumda şikayete konu edilen işlemde 9.7.1941 tarih, 32/28 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama alanı yoktur.
Konu ile ilgili İİK. nun 16/1 maddesinde; “icra ve iflas dairelerinin yaptığı muameleleri hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabileceği ve şikayetin bu muamelelerin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içinde yapılacağı” açıklanmıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise “bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet olunabilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Şikayete konu edilen işlem yukarıda açıklanan hali ile anılan bu maddenin birinci fıkrası kapsamında olup maddenin ikinci fıkrasının uygulama yeri bulunmamaktadır. O halde şikayetin reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi isabetsizdir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Karşı taraf/alacaklı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstek, şikayet yoluyla takibin iptali istemine ilişkindir.
İcra Mahkemesinin, “ödeme emrinden ve takip talebinden, takip dayanağının altın alacağı olduğunun anlaşılmasına göre ilamsız takip yapılamayacağı, bu itibarla İcra ve İflas Kanunu’nun 42. maddesine göre kamu düzeni ile ilgili olması nedeniyle süresiz şikayete tabi bulunduğu” gerekçesiyle “Şikayetin kabulü ile iflas yolu ile yapılan ilamsız takibin iptaline” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; İcra Mahkemesince “takip talepnamesine ekli faturalardan alacağın altın alacağına ilişkin bulunduğunun kesin olarak anlaşıldığı” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Uyuşmazlık; şikayete konu takibin, bizatihi altın alacağına mı yoksa anlaşma gereği ödenmediği iddia olunan altınların bedeline dair para alacağına mı ilişkin olduğu; varılacak sonuca göre, İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında süresiz şikayete tabi bulunup bulunmadığı, noktasında toplanmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 42. maddesinde, “Bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine dair olan cebri icralar takip talebiyle başlar ve haciz yoliyle veya rehnin paraya çevrilmesi yahut iflas suretiyle cereyan eder.” Hükmü öngörülmüş olup; iflas yolu (İ.İ.K m.155-166), genel haciz yolunun (m.46-144) iflas hukukundaki karşılığıdır.
Genel iflas yolu, alacaklının icra dairesinde yapacağı bir iflas takibi ile başlar. Bunun üzerine icra dairesi, borçluya bir iflas ödeme emri gönderir; borçlu yedi gün içinde borcunu öderse iflas takibi son bulur, ödemezse alacaklı ticaret mahkemesine bir iflas davası açarak borçlunun iflasına karar verilmesini ister.
Buradaki takip talebi ve ödeme emri safhaları da, genel haciz yolundaki takip talebi ve ödeme emri safhaları ile benzerlik arz etmektedir. Bu noktada, takip talebinin yapılması ve içeriği, genel haciz yolundaki gibi olup, İcra ve İflas Kanunu’nun 58. maddesinde öngörülen kayıtları içermesi gerektiği gibi; ödeme emrinin düzenlenmesi ve borçluya gönderilmesi de, genel haciz yolundaki gibidir.
O halde talepte, İcra ve İflas Kanunu’nun 58. maddesinde sıralanan diğer unsurların yanı sıra, maddenin üçüncü bendi gereği, “Alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarı ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı gün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizinin” açıkça gösterilmesi gerekir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, iflas yoluyla adi takipte de, genel haciz yolundaki gibi takibin konusu para alacağı olup, burada sözü edilen paradan maksat, Türk parasıdır (m.58/3). Konusu para ödenmesinden başka bir şey olan alacaklar genel haciz yolunda olduğu gibi, iflas yoluyla takibe konu edilemezler.
Yine, alacağın yabancı para cinsinden olması halinde alacaklı, yabancı para üzerinden iflas yoluyla takibe girişemeyeceğinden; alacaklının, yabancı para alacağını Türk parasına çevirmesi ve Türk parası üzerinden takip talebinde bulunması, yabancı para alacağını hangi tarihteki kur üzerinden talep ettiğini açıkça bildirmesi zorunludur.
Öte yandan, altın herhangi kıymetli bir mal hükmünde olmakla, konusu altın olan alacaklar için az yukarıda da vurgulandığı gibi, iflas yoluyla adi takibe girişilemez. Şayet, alacaklı takip talebinde altın alacağının aynen verilmesini istemiş ise, bu bir menkul mal teslimi olduğundan, iflas yoluyla adi takip olanaklı değildir ve bu halde, altın alacağının icra dairesince tahsili yoluna gidilemeyeceğine ilişkin 09.07.1941 tarih 32/28 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararındaki görüş yerindedir.
Buna karşılık, alacaklı takip talebinde altın alacağı karşılığı olan parayı istemekte ise; bu halde sonuç itibariyle talep edilen Türk parası olduğundan, iflas yoluyla adi takip olanaklıdır.
Şayet icra dairesi, iflas ödeme emrinin düzenlenmesinde ve borçluya tebliğinde kanuna aykırı bir işlemde bulunmuş ise, bu halde borçlunun başvuracağı yol, genel haciz yolundaki gibi, icra mahkemesine şikayet (m.16) yoludur.
İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesinin birinci fıkrasına göre kural olarak şikayet yedi günlük süreye tabi olmakla birlikte, aynı maddenin ikinci fıkrasında, bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet yoluna gidilebileceği hükmü öngörülmüş; ikinci fıkrada yazılı olmayan, icra dairesinin kamu düzenine aykırı işlemlerine karşı şikayetin de süreye tabi bulunmadığı ilkesi, uygulama ve doktrinde yerleşmiştir.
O halde; borçlunun, üçüncü kişilerin ve kamunun menfaatini korumak için konulmuş amir hükümlere aykırı olarak yapılmış olan işlemlere karşı, icra takibi bitinceye kadar her zaman şikayet yoluna gidilebilecektir.
Bu noktada, İcra İflas Kanunu’nun 42. maddesindeki “Bir paranın ödenmesine…” deyimi ile, ancak para alacakları için iflas yolu ile adi takibe başvurulabileceği açıkça belirtildiğinden; altın alacağının aynen verilmesi gibi, konusu para ödenmesinden başka bir şey olan alacak iflas yoluyla takibe konu edildiğinde, borçlunun süresiz şikayet yoluna başvurabileceği kuşkusuzdur.
Tüm açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında;
Karşı taraf/alacaklı vekilince, şikayetçi/borçlular aleyhine girişilen iflas yolu ile adi takipte, ödeme emrinin 15.04.2009 ve 21.04.2009 tarihlerinde borçlular vekillerine tebliği üzerine 22.04.2009 tarihli dilekçeyle takibe ve borca itiraz edilmiş, aynı gün icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verilmiştir.
Alacaklı vekilince Ticaret Mahkemesinden iflas ve itirazın kaldırılması talep edilmiş olmakla birlikte, şikayetçi/borçlular vekili ödeme emrinin tebliği ile 7 günlük süreden sonra 27.05.2009 tarihli dilekçesiyle şikayet yoluna başvurarak, takip konusunun para veya teminat alacağı olmadığı, altın alacağına ilişkin bulunduğu iddiasıyla takibin iptalini istemiştir.
Uyuşmazlığın çözümü noktasında, eldeki şikayetin 7 günlük süreye bağlı olup olmadığına ilişkin sorunun çözümü, iflas yoluyla takibin altın alacağına mı yoksa para alacağına mı ilişkin olduğunun belirlenmesine bağlıdır:
Taraflar arasında mevcut altın alım satım sözleşmeleri çerçevesinde, karşı taraf/alacaklı Şirket tarafından şikayetçi/borçlu Şirketler aleyhine açılan iflas yolu ile ilamsız takipte düzenlenen takip talebinde ve ödeme emrinde alacak,“10.404.405,84 USD asıl alacak, 698.106,73 USD 28.03.2009 tarihinden 14.04.2009 tarihine kadar işlemiş sözleşme gereği değişken faizi toplamı 11.102.512,57 USD tutarındaki toplam alacağın, asıl alacak kısmına icra gideri ve vekalet ücreti eklenmek suretiyle takip tarihinden itibaren işleyecek (08,00 yıllık faiz) fazlaya dair ve faiz oranlarındaki artıştan doğan talep hakkı saklı) .. Harca esas değer: 11.102.512,57 USD x 1,5789 TL= 17.529.757,096 TL .. Takip tarihinde 1 USD= 1.5789 TL (T.C Merkez Bankası tarafından 13.04.2009 tarihinde saat 15:30 da açıklanmış döviz kuru)” ifadeleriyle açıklanmıştır.
Takip dayanağı belgeler ise, “ 25 Mart 2008 tarihli 253218 no’lu 300 kg altının ve 25 Mart 2008 tarih 253336 no’lu 50 kg altının satışına ilişkin sipariş formları ve noter tasdikli tercümeleri, 20 Şubat 2008 tarihli 609301 No’lu 10.352.865,60 USD meblağlı fatura ve paket listesi ile noter tasdikli tercümeleri, 350 kg altının teslimine ilişkin 21 Şubat 2008 tarihli konişmento ve noter tasdikli tercümeleri, 28.03.2008 tarihli 1.492.631,64 USD bedelli ve 28.03.2008 tarihli 8.911.774,20 USD bedelli Goldaş’ın imza ve onayını havi hesap teyit yazıları ve noter tasdikli tercümeleri, 350 kg altının teslimine ilişkin 20 Şubat 2008 tarihli 609321 no’lu teslim ve sevkiyat talimatları ve noter tasdikli tercümeleri, 21 Şubat 2008 tarihli taşıyıcı Via Mat International’ın sevkiyat ihbar belgesi ve noter tasdikli tercümesi, 08 Ağustos 2005 tarihli … Kuyumculuk Sanayi İth. İhr. A.Ş nin Garanti Taahhütnamesi ve tercümesi; 02 Nisan 2008 tarihli her iki borçluya gönderilen ödeme talepli ihtarları ve noter tasdikli tercümeleri ile Beşiktaş 6. Noterliği’nin 06 Ağustos 2008 tarihli 35530 yevmiye sayılı ödeme talepli ihtarı” şeklinde sıralanmış; anılan tüm belgelerde alım satıma konu altınların bedeli ve alacak miktarı “ABD Doları” olarak açıkça gösterilmiştir.
Takibe dayanak belgelerden, karşı taraf/alacaklı Şirket alacağının, altın satışına ilişkin sözleşmeden kaynaklanan para alacağına ilişkin bulunduğu ve bu alacağın “ABD Doları” olarak belirtildiği, açıkça görüldüğü gibi; alacaklı tarafça eldeki şikayete konu takipte, altın alacağının aynen verilmesi değil, kaynağı altın olan ve ödenmediği ileri sürülen altın bedelinin tahsilinin talep edildiği açıkça anlaşılmaktadır.
Nitekim; takip talebi ile buna uygun olarak düzenlenen ödeme emrinde altın alacağının karşılığı olan yabancı para alacağı, tahsili istenen alacak olarak açıkça belirtilmiş; alacaklı, İcra ve İflas Kanunu’nun 58/3. maddesine uygun olarak yabancı para alacağını Türk parasına çevirerek, Türk parası üzerinden takip talebinde bulunmuştur.
Öyle ise, altın satışına ilişkin sözleşmeden kaynaklanan para alacağına ilişkin miktar ve tutarın açıkça gösterildiği iflas yoluyla adi takipte, bizatihi altın alacağından ve 09.07.1941 tarih 32/28 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygunabilirliğinden söz edilmesi olanaklı değildir.
Sonuç itibariyle, takibe konu alacağın menkul mal hükmünde olan altın teslimine değil para alacağına ilişkin bulunması ve İcra ve İflas Kanunu’nun 42. maddesi çerçevesinde adi iflas yoluyla takibe konu edilebilmesi karşısında, şikayetçi/borçluların süresiz şikayet yoluna başvuramayacakları her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; İcra Mahkemesince, şikayetin reddi gereğine değinen ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, yanılgılı gerekçeyle şikayetin kabulüne dair önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç: Karşı taraf/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 11.05.2011 gününde, oybirliği ile karar verildi.