YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/687
KARAR NO : 2011/19
KARAR TARİHİ : 02.02.2011
MAHKEMESİ : Eskişehir 3. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/02/2010
NUMARASI : 2010/50-2010/163
Taraflar arasındaki “şikayetin reddi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir 3. İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 28.01.2009 gün ve 2008/76 E., 2009/54 K. sayılı kararın incelenmesinin şikayetçi vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 27.10.2009 gün ve 2009/11735 E., 2009/20689 K. sayılı ilamı ile;
(…Şikayetçi üçüncü kişi vekili, birinci haciz ihbarnamesine süresinde itiraz ettikleri halde, ikinci haciz ihbarnamesinin gönderilmesinin usulsüz olduğunu belirterek, ikinci haciz ihbarnamesinin iptalini de talep etmiş olup, mahkemece bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Şikayetçi vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstek, üçüncü şahsa gönderilen birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerinin iptali istemine ilişkindir.
Şikayetçi üçüncü kişi vekili, kendilerine gönderilen birinci haciz ihbarnamesinin, tebligat içinden çıkan ihbarnamede muhatap kısmında acentaları olan başka bir tüzel kişiliğin belirtilmiş olması nedeniyle, ikinci haciz ihbarnamesinin ise birinci haciz ihbarnamesine süresinde itiraz edilmesine rağmen gönderilmiş olması nedeniyle iptallerine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, tebligat zarfında yazılı isim ile tebligat içinden çıkan ihbarnamede yazılı olan muhatabın farklı olmasının sonucu etkilemeyeceği, kaldı ki ihtarnamede ismi yazılı diğer muhatabın şikayetçi üçüncü kişinin acentesi olduğu gerekçesiyle birinci haciz ihbarnamesi ile ilgili şikayetin reddine karar verilmiştir.
Şikayetçi üçüncü kişinin temyizi üzerine Özel Dairece, şikayetçi üçüncü kişinin, birinci haciz ihbarnamesine süresinde itiraz edildiği halde ikinci haciz ihbarnamesinin gönderilmesinin usulsüz olduğu gerekçesine dayalı olarak ikinci haciz ihbarnamesinin iptali talebi yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemece, önceki gerekçe genişletilmek suretiyle red kararı verilmekle taleplerin tamamının reddedildiği, ayrıca alacağın icra dosyasında tahsil edilmesi ile davanın konusuz kaldığı belirtilerek ilk hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Direnme kararı şikayetçi üçüncü kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık şikayetçi üçüncü kişinin ikinci haciz ihbarnamesinin iptali talebi yönünden yerel mahkemece olumlu veya olumsuz bir karar verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre; hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Aynı kural HUMK.nun 389. maddesinde de tekrarlanmıştır. Yine, HUMK.nun 381. maddesi, kararın tefhiminin en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur hükmünü amirdir.
ir, hüküm sonucu hükmün esasıdır. Hüküm sonucunun yöntemine uygun olarak düzenlendiğinden bahsedilebilmesi için hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, talep sonuçlarından her biri hakkında verilen hüküm ile taraflara tanınan haklar ile yüklenBu hüküm yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Yukarıda belirtilen ilkelerin gerçekleştirilebilmesi için hükmün çok açık biçimde yazılması gereken borçlar birer birer açık ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmelidir. Bunun yanında, hüküm sonucu infaz edilebilir nitelikte olmalıdır.
Uyuşmazlığın çözümü için 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 89/1. maddesi uyarınca üçüncü şahsa çıkarılan birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerinin niteliğinin de incelenmesi gerekmektedir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 89/1. maddesinde düzenlenen birinci haciz ihbarnamesi ile borçlunun hamiline ait olmayan veya cirosu kabil bir senede müstenit bulunmayan alacak veya sair bir talep hakkının veya üçüncü şahıs elindeki menkul bir malın haczi halinde, keyfiyetin üçüncü şahsa duyurulması amaçlanmıştır. Üçüncü kişi takip borçlusuna borçlu olmadığı, takip borçlusunun malının yedinde bulunmadığı, takip borçlusuna daha önce ödeme yaptığı gibi itirazlarını belirterek haciz ihbarnamesine itiraz edebilir. İtiraz ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde yazılı veya sözlü olarak yapılabilir.
Birinci haciz ihbarnamesini alan üçüncü kişi hiç veya süresinde itiraz etmemişse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi gerektiği bildirilir.
Birinci haciz ihbarnamesine süresinde itiraz edilmesi halinde artık şikayetçiye ikinci haciz ihbarnamesi gönderilemez, gönderilmesi halinde, birbirine bağlı iki ayrı işlemden oluşan uygulamada ikinci haciz ihbarnamesi yok hükmündedir, dolayısıyla yasanın açık hükmüne aykırı ve temelden yoksun olarak çıkarılan 89/2 ihbarına (ikinci haciz ihbarnamesine) karşı şikayet İİK 16/2 maddesine göre, bir hakkın yerine getirilmesi ile ilgili olduğundan süreye tabi değildir.
Somut olayda, karşı taraf-alacaklı tarafından, eldeki şikayete taraf olmayan -borçlu şirket aleyhine girişilen ilamsız icra takibi sırasında; şikayetçi-üçüncü şahsa çıkarılan birinci haciz ihbarnamesinde, İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği’nin 39. maddesinde asli unsur olarak öngörülen “üçüncü şahsın adı” doğru olarak yazılmadığından birinci haciz ihbarnamesinin geçerli olduğundan söz edilemeyeceği ileri sürülerek itirazda bulunulmuş; bu ihbarnameye itiraz edildiğinden ikinci haciz ihbarnamesinin gönderilemeyeceği de şikayete konu edilmiştir. Mahkemece yukarıda açıklanan birinci ve ikinci ihbarnamelere ilişkin yasal düzenlemeler göz ardı edilerek verilen karar doğru olmadığı gibi, üçüncü şahsın iptalini talep ettiği ikinci haciz ihbarnamesine ilişkin şikayet konusunda gerek kararın gerekçesinde herhangi bir değerlendirme yapılmaması ve gerekse sonuçta hüküm fıkrasında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması da yerinde değildir.
O halde, mahkemece üçüncü şahsın ikinci haciz ihbarnamesinin birincisine bağlı ancak ayrı bir işlem olması nedeniyle iptali talebi yönünden olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, bu konuda verilmiş açık bir hüküm bulunmadığından, şikayetin reddine dair hüküm sonucunun her iki talebi de kapsadığına ilişkin direnme kararı, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 381, 388 ve 389. maddelerinde yer alan açık hükümlere uygun düşmemektedir.
Hal böyle olunca, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 02.02.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.