Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2010/641 E. 2011/218 K. 27.04.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/641
KARAR NO : 2011/218
KARAR TARİHİ : 27.04.2011

MAHKEMESİ : İstanbul 4.İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14.08.2009
NUMARASI : 2009/1575 E-2009/2323 K.
Taraflar arasındaki “İtirazın kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 4.İcra Mahkemesince isteğin reddine dair verilen 30.07.2008 gün ve 2008/395 E- 2008/930 K. sayılı kararın incelenmesi istekli/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 27.01.2009 gün ve 2008/21480- 2009/1632 K. sayılı ilamı ile;
(“…Alacaklı vekili tarafından, borçlu aleyhine ilamsız takibe geçilmiş, ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu tarafından süresinde takibe itiraz edildiğinden, alacaklı vekili iş bu itirazın kaldırılması talebinde bulunmuştur.
Alacaklı taraf takip talebinde ve ödeme emrinde borcun sebebi olarak kredi kartı alacağını göstermiştir. İtirazın kaldırılması aşamasında kredi kartı kullanımına ilişkin sözleşme ve ihtarname ibraz edilmiştir.
İİK.nun 58/5.maddesi gereğince alacaklı belgeye dayanmakta ise, belgenin aslının veya onaylı örneğinin takip talebi anında icra dairesine sunulması zorunludur. Alacaklının bu hükmün gereğini yerine getirmemesi halinde, borçlunun şikayet yoluyla ödeme emrini iptal ettirme hakkı vardır.
Somut olayda, takip talebine ve ödeme emrine dayanak belgenin eklenmediği yolunda süresinde Mahkemeye yapılmış bir şikayet olmadığından, artık itirazın kaldırılması aşamasında bu eksiklik nazara alınamaz (HGK. nun 23/05/2001 tarih 2001/12-428 esas 426 karar).
Mahkemece, öncelikle yetki itirazı incelenerek yerinde görülmediği takdirde, itirazın esası incelenerek oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…”)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : İstekli/alacaklı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstek, itirazın kaldırılması istemine ilişkindir.
İcra Mahkemesince, “takip dosyasında kat ihtarnamesi takip dosyasına sunulmadığı gibi takip talebinde buna dayanıldığı hususunda da beyan bulunulmadığı, bu durumda alacaklı İİK nun 68. maddesine dayanamayacağından, görev itibariyle icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını talep edemeyeceği” gerekçesiyle “itirazın kaldırılması talebinin reddine” dair verilen karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı nedenle bozulmuştur.
İcra Mahkemesi “icra takibinde salt alacak sebebini bildiren ve hiçbir belge eklemeyen alacaklının, itirazın kaldırılması aşamasında kat ihtarnamesine dayanması ve buna göre icra mahkemesine başvurması olanağı bulunmadığı” gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
İstekli/alacaklı banka tarafından karşı taraf/borçlu aleyhine girişilen ilamsız icra takibinde, takip talebi ve buna uygun düzenlenen ödeme emrinde “6.393,67 YTL asıl alacak ve işlemiş faiz ile giderler toplamı 8.592,78 YTL alacağın” tahsili talep edilmekle birlikte, borcun sebebi olarak salt “kredi kartı alacağının” bildirildiği ve takip talebine dayanak belgelerin eklenmediği çekişmesizdir.
Ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu tarafından süresinde yetkiye, borca ve faizine itiraz edildiği ve fakat ödeme emri ve takip talebine dayanak belge eklenmediğine dair şikayet yoluna başvurulmadığı; alacaklı tarafça itirazın kaldırılması istemiyle İcra Mahkemesine yapılan eldeki başvuruda, yargılama aşamasında alacaklı vekilince dayanak belgeler olan kredi kartı sözleşmesi ve hesap kat ihtarnamesinin ibraz edildiği de uyuşmazlık dışıdır.
Uyuşmazlık; takip talebinde ve ödeme emrinde borcun sebebi olarak kredi kartı alacağını gösteren istekli/alacaklının, dayanak hiçbir belge eklememiş ve borçlu tarafça da bu yönde süresinde mahkemeye şikayette bulunulmamış olması karşısında; kredi kartı kullanımına ilişkin sözleşme ve ihtarnamenin eldeki yargılama aşamasında ibraz edildiği de göz önünde bulundurularak; takip talebine ve ödeme emrine dayanak belgenin eklenmediği yolundaki eksikliğin, itirazın kaldırılması aşamasında nazara alınıp alınamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere genel haciz yolu ile takip, alacaklının icra dairesine yapacağı bir takip talebi ile başlar. Takip talebinin geçerli olması ve buna dayanarak icra dairesinin borçluya ödeme emri gönderebilmesi için, takip talebinde bulunması gereken kayıtlar, takip talebinin şartları olarak adlandırılmaktadır.
Takip talebinde bulunması gereken zorunlu unsurlar 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 58. maddesinde düzenlenmiş olup; anılan maddede sıralanan diğer unsurların yanı sıra, maddenin ikinci fıkrasının dördüncü bendi gereği borcun sebebinin gösterilmesi ve üçüncü fıkrası uyarınca da “Alacak belgeye dayanmakta ise, belgenin aslının veya alacaklı yahut mümessili tarafından tasdik edilmiş, borçlu sayısından bir fazla örneğinin takip talebi anında icra dairesine tevdii…” zorunludur.
İcra dairesi, İcra ve İflas Kanunu’nun 58. maddesinde sıralanan unsurları taşıyan bir takip talebini kabul etmek ve buna dayanarak ödeme emri göndermek zorundadır. Buna karşılık, icra müdürünün Kanunda yer alan unsurları taşımayan bir takip talebini kabul etmemesi gerekir. Şayet kabul eder ve borçluya ödeme emri gönderirse, işte bu halde borçlu İcra Mahkemesine başvurarak şikayet (m.16) yolu ile takibin iptalini sağlamalıdır.
Diğer yandan; ilamsız icra prosedürü içinde itirazın kaldırılması, borçlunun itirazı ile duran (m.66) ilamsız icra takibine devam edilmesini sağlayan bir yol olup, bir dava niteliğinde değildir. Bu cümleden olarak itirazın kaldırılması, borçlunun borcu olup olmadığının tespit edilmesine yarayan bir yol olduğundan, icra mahkemesinin incelemesi, itirazın iptali davasına oranla daha basit ve sınırlıdır. O nedenledir ki alacaklı, alacağını yalnız İcra ve İflas Kanunu’nun 68. maddesindeki belgelerden biri ile ispat edebilir.
Bu noktada alacaklı; takibe konu alacağı belgeye dayalı olduğu halde, belge aslını veya örneğini takip talebi anında icra dairesine ibraz etmesine dair yasal zorunluluğu (m.58/3) yerine getirmeden giriştiği ilamsız takibe itiraz üzerine İcra Mahkemesinden itirazın kaldırılmasını talep etmiş ise; alacaklı yönünden ispat vasıtası olan belgelerin verilmemesine dair takip talebi ve ödeme emrindeki bu noksanlığın, itirazın kaldırılması aşamasında değerlendirilmesi olanaksızdır.
Bir diğer ifadeyle, İcra ve İflas Kanunu’nun 58. maddesinde öngörülen takip talebi şartlarının eksikliği ve buna dayalı ödeme emrine karşı çıkılması, aynı Kanunun 16. maddesi doğrultusunda İcra Mahkemesine yapılacak şikayetle olanaklıdır. Söz konusu takip talebi ve ödeme emrine şikayet yoluyla karşı çıkılmaması halinde, bu şikayet itirazın kaldırılması aşamasında değerlendirilemez.
Somut olayda; takip talepnamesinde ve ödeme emrinde, “kredi kartı alacağını” borcun sebebi olarak gösteren alacaklı, alacağın bağlı olduğu belgeleri açıklamamış ve dayanak belgeleri icra dairesine vermemiş ise de; borçlunun itirazı üzerine başvurduğu itirazın kaldırılması aşamasında, kredi kartı kullanımına ilişkin sözleşme ve hesap kat ihtarnamesini İcra Mahkemesine ibraz etmiştir.
Buna karşılık borçlu, ödeme emrinin tebliğinden sonra, takibin şekline göre yasal sürede yetki ve esasla ilgili itirazlarını icra dairesine bildirdiği halde, takip talebine ve ödeme emrine şikayet yoluyla karşı çıkmamıştır.
Şu hale göre; borçlunun, takip talebi ve ödeme emrinin usulsüzlüğü iddiasıyla İcra Mahkemesine şikayet yoluyla yapılmış bir başvurusu bulunmadığı gibi; itirazın kaldırılması aşamasında yargılamaya katılmamış ve bu yönde bir itirazının da bulunmamış olması karşısında, artık bu hususların incelenemeyeceği kuşkusuzdur.
Böyle olunca, eldeki itirazın kaldırılması talebiyle yapılan başvuruda, takibin dayanağı olan kredi kartı kullanımına ilişkin sözleşme ve ihtarnamenin alacaklı tarafça ibrazı ile dayanak belgelerin İcra Mahkemesince değerlendirilmesinde yasal bir engel bulunmamaktadır.
Burada artık mahkemece yapılacak iş; isteğin, hukuki nitelikçe itirazın kaldırılması olması da gözetilerek, icra dosyası ve aşamalarda alacaklı vekilince ibraz edilen belgeler çerçevesinde inceleme yapılarak, sonuca varmak olmalıdır.
Hal böyle olunca; aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, isabetsiz teşhis ve değerlendirmeye dayalı itirazın reddine dair önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç : İstekli/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 27.04.2011 gününde, oybirliği ile karar verildi.