Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2010/599 E. 2011/178 K. 15.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/599
KARAR NO : 2011/178
KARAR TARİHİ : 15.04.2014

MAHKEMESİ : İzmir 8.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15.06.2010
NUMARASI : 2010/203 E-2010/249 K.
Taraflar arasındaki “İntifa hakkının muvazaa nedeniyle kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 8.Hukuk Mahkemesinin davanın kabulüne dair verilen 13.07.2009 gün ve 2008/133 E-2009/307 K. Sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 21.01.2010 gün ve 2009/14782-2010/326 sayılı ilamı ile;
(“…Dava, … ada….parsel sayılı taşınmazdaki yapının … kat ..numaralı bağımsız bölümü üzerindeki davalı lehine mevcut intifa hakkı kaydının terkini istemiyle açılmıştır.
Davalı, yaşlı eşler arasında hayatta kalan eşin açıkta kalmaması maksadıyla intifa hakkı tesisinin bir gelenek olduğunu, kaldı ki intifa hakkının bedeli ödenerek kurulduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı lehine olan intifa hakkının murisin kızı olan davacıdan mal kaçırmak amacıyla tesis edildiği ve muvazaalı olduğunun belirlendiği gerekçesiyle dava kabul edilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 794. maddesi hükmüne göre intifa hakkı hak sahibine konusu üzerinde tam bir yararlanma yetkisi sağlar ve tescil edilmişse herkese karşı ileri sürülebilir. Yasanın 796. maddesi uyarınca da intifa hakkı, konusunun tamamen yok olması ve taşınmazlarda tescilin terkini, yasal intifa hakkı sebebinin ortadan kalkması, sürenin dolması hak sahibinin vazgeçmesi ya da ölümü gibi sebeplerle sona erer. Davacı bu sebeplerin varlığı iddiasına dayanmamıştır. Davada intifa sözleşmesinin muvazaalı kurulduğu iddiası bulunmaktadır.
Kural olarak, genel hükümlere dayanılmak suretiyle intifa sözleşmesinin tarafların gerçek iradesiyle kurulmadığı, muvazaalı olarak yapıldığının iddia edilmesi olanaklıdır. Kısaca ifade etmek gerekirse; muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemenin dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarını Borçlar Kanununun 18.maddesi hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturması gerekir. Zira bu gibi durumlarda intifa sözleşmesinin ivazlı (bedel karşılığı) yapıldığı değil, bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilir.
Bu durumda mahkemece, sözleşmedeki gerçek amacın mirasçılardan mal kaçırmak olduğu ve sözleşmenin muvazaa ile illiyetli bulunduğu iddia edildiğinden gerçek amacın belirlenebilmesi için sözleşmenin yapıldığı tarihteki murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, intifa hakkı bedelinin mal varlığına oranı, murisin intifa sonucu elde edeceği bedele ihtiyaç durumu ve bu bedelin makul kalacak bir sınırda olup olmadığı, özellikle de yerel örf ve adete göre ileri yaşta yapılan evliliklerde ikinci eşin bir teminat ihtiyacını karşılamak üzere böylesine sözleşmeler yapılıp yapılmadığı incelenip araştırılmalı, istem sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan eksik inceleme ve araştırmayla dava kabul edildiğinden karar bozulmalıdır…”)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, muris muvazaasına dayalı olarak intifa hakkının geçersizliğinin tespit edilerek kaldırılması istemine ilişkindir.
Davacının babası miras bırakan tarafından, 02.12.2004 tarihli akitle … parsel sayılı taşınmazdaki ..nolu meskenin çıplak mülkiyeti kendi üzerinde bırakılarak, intifa hakkı 14.700.000.000 TL bedelle davalı eşine temlik edilmiştir.
Mahkemece, davalı lehine olan intifa hakkının murisin kızı olan davacıdan mal kaçırmak amacıyla tesis edildiği ve muvazaalı olduğunun belirlendiği gerekçesiyle dava kabul edilmiştir.
Davalının temyizi üzerine Özel Dairece karar başlık bölümüne aynen alınan nedenlerle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü davalı vekili temyize getirmektedir.
Hemen vurgulamakta yarar vardır ki, miras bırakan tarafından taşınmazda intifa hakkının temlikinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak istekte bulunulup bulunulamayacağı uygulama ve öğretide tartışmalı olup; bu konuda görüş birliğine varılmış değildir.
Ne var ki somut olayda, mahkemece intifa hakkı tesisinde muris muvazaası hukuksal nedeninin uygulanacağı kabul edilmiş,Özel Dairece de intifa hakkının muris muvazaasına konu olamayacağına dair bozma yapılmadığından,eldeki davaya mahsus olmak üzere intifa hakkı tesisinde muris muvazaası uygulanacağı konusunda usuli kazanılmış hak gerçekleşmiştir.
Hal böyle olunca; ilk karar, bozma ve direnme kararlarının açıklanan kapsamı ve gerçekleşen usuli kazanılmış hakkın varlığı karşısında, intifa hakkı tesisinde muris muvazaası hukuksal nedeninin uygulanacağı konusu mahkeme ve dairenin kabulünde olup, somut olay yönünden uyuşmazlığa konu değildir.
Uyuşmazlık mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı noktasındadır.
Öncelikle belirtmekte yarar vardır ki, uygulamada ve öğretide “Muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada, miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda; yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak; resmi sözleşmenin muvazaa nedeniyle geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır.
Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında, birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır.
Hukuk Genel Kurulu’nca dosya kapsamı ve toplanan deliller irdelenmiş; mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye elverişli bulunmuş ve miras bırakan tarafından davalı eşine yapılan intifa hakkı tesisi şeklindeki temlikin mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak temlik edildiğinin kanıtlanamadığı,davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatına varılmıştır.
Açıklanan bu değişik gerekçe ile usul ve yasaya aykırı bulunan direnme kararının bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 15.04.2011 gününde, Oyçokluğu ile karar verildi.