Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2010/540 E. 2010/595 K. 10.11.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/540
KARAR NO : 2010/595
KARAR TARİHİ : 10.11.2010

MAHKEMESİ : Samsun 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 12/07/2010
NUMARASI : 2010/470-2010/465
Taraflar arasındaki “tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti istemi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Samsun 1. İş Mahkemesince davanın “kabulüne” dair verilen 01.06.2009 gün ve 2008/169-266 sayılı kararın incelenmesi taraflar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 16.02.2010 gün ve 2009/10935-1899 sayılı ilamı ile,
(…Davacı, 2926 sayılı Kanunun 36. maddesine göre, Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilen primlere ve sürdürülen tarımsal faaliyete dayalı olarak 1996 yılından dava tarihine kadar zorunlu tarım Bağ – Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiş, mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davacının, 01.08.1994 – 31.12.1994, 01.01.1997 – 31.12.1998 tarihleri arasında ve 01.12.2003 tarihinden dava tarihine kadar 2926 sayılı Kanun kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanaklarından 2926 Sayılı Kanunun 2. maddesine göre, Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılması koşulu 3. maddede belirtilen tarımsal faaliyetin kesintisiz sürdürülmesine bağlıdır. Bu bakımdan, davacının dava edilen süreler itibariyle tarımsal faaliyetinin süregeldiği kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmelidir. Davacının tütün ve çeltik teslimi dolayısıyla 1994, 1998 ve 2004 yıllarında prim tevkifatı yapılmıştır. Mahkemece; prim tevkifatının yapıldığı yıllar yönünden kabul kararı yerindedir. Ancak, tevkifatın bulunmadığı dönem yönünden tarımsal faaliyetin devam edip etmediği konusunda yeterli delil elde edilebilmiş değildir. Bu nedenle; 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu uyarınca adres bilgilerini saklamakla görevli ilgili Nüfus Müdürlüğü ve adres alt yapısından sorumlu il özel idaresi ve belediyeler ile adres değişikliğini bildirmekle yükümlü muhtarlıklardan da sorulmak suretiyle, davacının, bu dönemde nerede oturduğu, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde tarımsal faaliyette bulunup bulunmadığı, varsa bu ortaklık veya kiralamaya ve arazi miktarına ait delillerinin neler olduğu, icar sözleşmesi bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyete ara verip vermediği, hangi tür ürünler ektiği, ne kadar ürün elde ederek nerelere sattığı, ilçe tarım müdürlüğü, tarım kredi ile pancar, yağlı tohumlar veya davacının ürettiği ürün çeşitlerine göre üyesi olma ihtimali bulunan diğer kooperatif kayıtlarının başlangıç ve bitiş tarihleri, ortalama gelirinin ne kadar olduğu ve geçimini sağlamaya yetip yetmeyeceği, doğrudan gelir desteği alıp almadığı, kooperatif ve bankalardan tarımsal amaçlı kredi kullanıp kullanmadığı, tohum veya gübre alımlarına ilişkin belgeleri bulunup bulunmadığı, müstahsil makbuzları ile, özel şirketlere ürün teslim etti ise, buna ilişkin belgeler celp edilmeli, ilgili kişi ve kurumlardan sorulmalı, özellikle kooperatif kaydı araştırılmalı ve hâsıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Taraflar vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ürün bedellerinden yapılan tevkifat nedeniyle 2926 sayılı Kanun kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalılığının ve 5510 sayılı Kanunun geçici 24. maddesi kapsamında prim borçlarının yapılandırılması ve taksitlendirilmesi hükümlerinden yararlandırılması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Davacı, 2926 sayılı Kanunun 36. maddesine göre, Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilen primlere ve sürdürülen tarımsal faaliyete dayalı olarak 01.08.1994 – 31.12.1994, 01.01.1997–31.12.1998 ve 01.12.2003 tarihinden dava tarihine kadar zorunlu tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine ve son çıkan yapılandırma yasasından yararlandırılmasına karar verilmesini karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, davacının, 01.08.1994 – 31.12.1994; 01.01.1997 – 31.12.1998 tarihleri arasında ve 01.12.2003 tarihinden dava tarihine kadar 2926 sayılı Kanun kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine, davacının en son çıkan yapılandırma yasasından faydalandırılması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Davacının temyiz dilekçesi ile birlikte bir kısım evrak ibraz ederek temyiz etmesi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümüne aynen alınan nedenlerle, prim tevkifatının yapıldığı yıllar yönünden kabul kararının yerinde olduğu ancak tevkifatın bulunmadığı dönem yönünden tarımsal faaliyetin devam edip etmediği konusunda yeterli delil elde edilemediği, bu konuda gerekli araştırma yapılmadan eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesi ile mahkeme kararı bozulmuştur.
Mahkemece, ilk hükümde direnilmiş ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşme sırasında, işin esasına girişilmeden evvel, özel daire ve mahkeme kararının içerikleri gözetildiğinde ortada yeni bir hükmün mü, yoksa bir direnme kararının mı bulunduğu; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu’nca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu bir ön sorun olarak ele alınmıştır.
İlkin belirtilmelidir ki, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesinin 2.ve 3.fıkraları gereğince, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için; açıkça bozma ilamına uyulmamış olması; bozmadan esinlenilerek eylemli uyma anlamına gelecek herhangi bir araştırma yapılmaması ve yeni delil toplanmaması; bozulan ilk kararda yer alan hususlar direnmeye konu edilerek gerekçenin ilk karardaki ana çerçeveden çıkılmadan sadece onu güçlendirmeye yönelik olmak üzere yasal sınırlarda genişletilerek oluşturulması gerekmektedir.
Şu hale göre, ön sorunun çözümlenmesi için temyize konu kararların açıklanan özellikleri taşıyıp taşımadığının irdelenmesi gerekir.
Öncelikle, dava tarihi 4.4.2008 olmasına rağmen ilk kararın hüküm fıkrasında “…01.12.2003 tarihinden dava tarihi olan 10.04.2003 tarihine kadar 2926 sayılı Yasaya tabi zorunlu tarım bağ-kur sigortalısı olduğunun tespitine,” karar verilmişken; direnme kararında “…01.12.2003 tarihinden dava tarihi olan 04.04.2008 tarihine kadar olan sürede 2926 sayılı Yasaya tabi zorunlu tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine,” şeklinde hüküm oluşturulması üzerinde tartışılmış; bu durumun maddi bir hataya dayalı olduğu; çelişki ya da değişiklik olarak kabul edilmeyeceği Hukuk Genel Kurulunca oybirliği ile karara bağlanmıştır.
Diğer taraftan, mahkemece dosya kapsamı dikkate alınarak ıslah edilen talep doğrultusunda istemin kabulüne karar verilmiş; özel dairece bu karar yargılama aşamasında dosyaya ibraz edilmeyen ancak karar verildikten sonra temyiz aşamasında sunulan 1995 tarihli Bafra Ziraat Odası Çiftçilik belgesi dikkate alınarak bozulmuştur. Mahkemece bozma üzerine istemin kabulüne karar verilmiş; ne var ki ilk kararda yer almayan ve karar verildikten sonra temyiz aşamasında Özel Daireye ibraz edilip, dosyaya alınan Bafra Ziraat Odası kaydı irdelenerek; bu kaydın şayet sunulduğu gibi 21/12/1995 yılından başlaması halinde tevkifat da göz önüne alınarak kurum iç genelgesine göre idari yönden talebin kabulü de olanaklı olduğundan usul ekonomisi de göz önüne alınarak önceki hükümde direnildiği gerekçesi ile önceki hükümde direnilmiştir.
Mahkemenin ilk hükmünde yer almayan, Özel Dairenin denetiminden de geçmeyen, tamamen farklı bir gerekçe ile yeni nedenlere dayalı bu gerekçesinin, ilkini güçlendirmeye yönelik ve yasal sınırlarda genişletilmiş bir gerekçe olarak kabulüne olanak bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece verilen ve direnme kararı olarak nitelendirilen temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi ise, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, taraf vekillerinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle tarafların yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 10.11.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.