Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2010/535 E. 2010/549 K. 03.11.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/535
KARAR NO : 2010/549
KARAR TARİHİ : 03.11.2010

MAHKEMESİ : Ankara 10.İş Mahkemesi
TARİHİ : 20.07.2010
NUMARASI : 2010/162 E-2010/500 K.
Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 10.İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 20.05.2009 gün ve 2006/489 E., 2009/300 K. sayılı kararın incelenmesinin davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 21.12.2009 gün ve 2009/10442 E., 2009/16633 K. sayılı ilamı ile;
(“…1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan davacının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, istek ilamda belirtildiği şekilde kısmen kabul edilmiştir.
Bu tür tazminat davalarında Borçlar Kanunun 125. maddesine göre zamanaşımı olay tarihinden itibaren 10 yıldır. Somut olayda davalı ıslah ile artırılan maddi tazminat miktarı yönünden yasal sürede zamanaşımı iddiasında bulunmuş, olay ise 27.01.1998 tarihinde meydana gelmiştir. Islah ile artırılan miktara ilişkin istemin 03.03.2009 tarihinde yapılmış olduğu açık olmakla, ıslah ile artırılan maddi tazminat yönünde Borçlar Kanunun 125. Maddesinde düzenlenen zamanaşımı süresinin fazlasıyla geçmiş olduğu ortadadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davacının ıslah ile artırılan maddi tazminat talebi yönünden istemin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde tazminata hükmolunması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2008 gün ve 2008/21-245 E., 2008/249 K. ve 02.07.2008 gün ve 2008/21-470 E., 2008/468 K. sayılı ilamları da aynı yöne ilişkindir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…”)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 12.07.2006 harç tarihli dava dilekçesinde 27.1.1998 tarihinde meydana gelen iş kazasında davacının malul kaldığını belirterek maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiş, bilahare maddi tazminat miktarının hesaplandığı bilirkişi raporunun ibrazı sonrasında maddi tazminat talebini 04.03.2009 harç tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporunda belirlenen miktar uyarınca artırmıştır.
Yerel mahkemece, davalı vekilinin ıslah dilekçesi üzerine verdiği cevap dilekçesinde ileri sürdüğü zamanaşımı def’i, olay tarihi ile dava tarihi arasında 818 sayılı Borçlar Kanununun 125.maddesinde düzenlenen 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesiyle reddedilerek bilirkişi raporu uyarınca davanın kısmen kabulü ile şartları oluşmayan manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; maddi tazminat talebinin ıslahı tarihi itibariyle ıslah ile artırılan miktar yönünden zamanaşımı süresinin dolduğu, süresinde yapılan zamanaşımı def’inin kabulü ile bu kısım yönünden maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle hüküm yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Özel Dairenin bozma kararına karşı Yerel Mahkemece bu kez Adli Tıp raporuna göre davacının sürekli işgöremezlik derecesinde değişme olduğu, bu durumda zamanaşımı süresinin olay tarihinden başlatılmasının sözkonusu olamayacağı, zamanaşımı süresinin sürekli işgöremezlik oranının belirlendiği Adli Tıp rapor tarihinden başlatılması gerektiği ve buna göre ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesiyle önceki hükümde direnildiğinden bahisle karar verilmiştir.
Hükmü temyize davalı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, işin esasına geçilmeden önce, direnme kararının gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı hususu, ön sorun olarak incelenmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli;gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir(HUMK.429 mad.).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Yukarıda anlatılan olayların gelişimine göre, yerel mahkemece, ilk kararda direnildiği belirtilmiş ise de;
Açıkça görüldüğü üzere yerel mahkeme bozmaya konu kararının gerekçesinde zamanaşımı süresinin olay tarihinden başladığı gerekçesi ile karar vermiş iken, Özel Daire bozma ilamından sonra ilk gerekçesini değiştirerek uyuşmazlıkta zamanaşımı süresinin Adli Tıp Kurumu rapor tarihinden başladığını belirtmek suretiyle tamamen farklı bir gerekçeye dayanmıştır.
Bu durumda, temyize konu karar, gerçekte Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429/3.maddesi anlamında bir direnme kararı niteliğinde olmayıp, Özel Daire bozmasına konu önceki karardan tamamen farklı bir gerekçeye dayalı, yeni bir hüküm niteliğindedir.
Yerel Mahkemenin bu yeni hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi görevi Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, dosya bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan gerekçeyle, davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 21.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 03.11.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.