YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/50
KARAR NO : 2010/47
KARAR TARİHİ : 03.02.2010
MAHKEMESİ : İskenderun 1.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20.10.2009
NUMARASI : 2009/114 E-2009/281 K.
Taraflar arasındaki “Alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İskenderun 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 17.04.2008 gün ve 2005/2389 E- 2008/84 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 18.02.2009 gün ve 2008/9724-2009/1962 sayılı ilamı ile;
(…Davacı, davalıya 27.10.2004, 10.12.2004, 30.12.2004, 14.2.2005, 8.4.2005 tarihli 5 adet makbuz ve bir adet 20.10.2004 tarihli havale dekontu karşılığında toplam 22.700 YTL borç verdiğini, davalının borcunu ödemediğini iddia ederek 22.700 YTL nin faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacıdan borç almadığını, tarafına makbuz karşılığı yapılan ödemelerin davacının ortağı olduğu dava dışı F…. Filtre Ltd. Şti.ne transfer ücreti olarak ödendiğini, savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı, dava dilekçesine eklediği 5 adet makbuz ve 1 adet dekontla davalıya borç verdiği iddiası ile eldeki davayı açmış, davalı ise yapılan ödemelerin davacının ortağı olduğu şirkete transferi için ödenen ücretleri olduğunu savunmuştur.
Dosyaya ibraz edilen, 10.12.2004, 30.12.2004, 14.02.2005, 08.04.2005 tarihli para makbuzlarında yapılan ödemelerin davalıya borç olarak verildiği yazılıdır. Davacının dayandığı bu yazılı belgeler karşısında bu 4 adet makbuzdaki ödemenin davalıya borç olarak verildiğinin kabulü gerekir. Buna karşılık 27.10.2004 tarihli belgede nakliye ve ev kirasına mahsuben ödendiği yazılı olup ayrıca 27.10.2004 tarihli havale dekontunda da davalıya borç olarak gönderildiğine dair bir açıklamada yoktur. Davacının dayandığı bu iki belge karşılığının borç olarak verildiği kanıtlanamamıştır. Bu durumda davalı 4 adet makbuzdaki ödemelerinde kendisine transfer ücretine karşılık olduğunu yasal delillerle kanıtlamakla yükümlü olup, bu yükümlülüğünü yerine getirememiştir. HUMK’ nun 288. maddesi gereğince miktar itibariyle olayda tanık da dinlenemez. Ne var ki davalı dava dilekçesinde ‘Her Türlü Yasal Delil’ demek suretiyle ‘yemin’ deliline de dayanmış olduğundan bu konuda davalıya, davacı tarafa yemin yöneltmeye hakkı bulunduğu hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, alacak istemine ilişkindir.
Davacı, 5 adet makbuz ve 1 adet dekonta dayanarak, davalıya borç verdiği iddiası ile toplam 22.700,00 TL alacağın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, kendisine yapılan ödemeleri kabul etmiş; ancak bu ödemelerin, davacının da ortağı bulunduğu şirkete transferi karşılığında yapıldığı iddiasında bulunmuştur.
Böylece davacının, davalıya, davaya konu edilen miktarda ödemede bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Davalının savunmasına konu ettiği ödemenin transfer ücretine karşılık yapılıp yapılmadığı, uyuşmazlığın temelini oluşturmaktadır.
Mahkemenin “dava konusu paranın, taraflar arasında akdedilen sözleşmeye dayalı transfer ücreti olarak verildiğinin davalı tarafından yazılı delille ispatlandığı” gerekçesiyle, “davanın reddine” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Mahkemece, “davalının yazılı delille davacıdan borç almadığını ispatlamış olması nedeniyle ayrıca yemin teklif etme hakkının hatırlatılmasının gerekmediği” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafından yapılan ödemeyi kabul eden, ancak bu ödemenin borç mahiyetinde olmayıp, davalının ortağı bulunduğu şirkete transfer ücreti olarak yapıldığını iddia eden davalının, bu iddiasını yasal delillerle ispatlayıp ispatlayamadığı; dolayısıyla davalı yana, davacıya yemin teklif etme hakkı olduğunun hatırlatılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği gibi, davanın çözümlenmesine etkisi olan bir vakıanın ispatı için, ispat yükü kendisine düşen tarafın diğer tarafa teklif ettiği yemine, taraf yemini veya kesin yemin denir (HUMK m.344).
Hakim tarafından re’sen teklif edilen yemin (HUMK m.355-362) karşıtı olarak kullanılan taraf yemininde, yemin teklifini taraflardan biri diğerine yapmaktadır. Bu cümleden olarak, yemin teklifini ispat yükü kendisine düştüğü halde iddiasını veya savunmasını başka delillerle ispat edememiş taraf yapar.
Bu halde, ilk önce diğer delillerin incelenmesi ve bunlar ile iddia veya savunma ispat edilememişse ancak bu takdirde yemin deliline başvurulması gerektiği kuşkusuzdur. Eş söyleyişle, diğer delilleri ile birlikte yemin delilini de bildirmiş olan taraf, diğer delillerle iddia veya savunmasını ispat edemezse, o zaman kendisine yemin teklifi hakkı kullandırılmalıdır.
Kuşkusuz, kesin delil niteliğinde bulunan yemin deliline dayanan taraf, bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlüdür. Şu durumda kural olarak, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemez.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, mahkemece yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ancak ispat yükü kendisine düşen tarafın yemin deliline başvuru hakkının varlığı ile mümkündür. Yasal olarak kullanılma hakkı bulunmayan bir hakkın varlığının mahkemece hatırlatılması da düşünülemez.
Yemin deliline dayanılabilmesi de ancak, ya tarafların delil listelerinde açıkça bu delile dayanmaları veya davacının dava dilekçesinde, davalının da cevap dilekçesinde yemin deliline dayanmaları veyahutta uygulamada kabul edildiği şekliyle sair deliller ifadesine yer vermeleri ile olanaklıdır.
Somut olayda; davacı tarafından ibraz edilen 20.10.2004 tarihli 4.000.000.000 TL meblağlı havale dekontunda davalıya borç olarak ödendiğine dair bir ibare bulunmayıp, 27.10.2004 tarih ve 2.700.000.000 TL meblağlı belgede nakliye ve ev kirasına mahsuben ödenmiş olduğu belirtildiğinden, davacının bu iki belge karşılığını davalıya borç olarak verdiğini ispatlayamadığı, Özel Daire ile Yerel Mahkemenin kabulünde olup, çekişme dışıdır.
Uyuşmazlık konusu olan ve davacı tarafça ibraz edilen 10.12.2004, 30.12.2004, 14.02.2005, 08.04.2005 tarih ve her biri 4.000.000.000 TL meblağlı para makbuzlarında, davacı “Nesim Saçan tarafından borç olarak verildi” ibareleri yazılı olup, makbuzlar “Parayı alan” davalı yanca imzalanmıştır.
Sözü edilen makbuzlar yönünden, varlığını kabul ettiği ödemenin borç olmadığı ve transfer ücretine karşılık yapıldığı savunmasında bulunan davalının, bu olguyu ispat yükümü bulunmaktadır. Alacak miktarı da nazara alındığında davalının bu savunmasını; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288, 289, 290. maddeleri gereğince, kesin delillerle ispatı gerekmektedir.
İspat yükü kendisinde bulunan davalının dayandığı 14.04.2005 tarihli sözleşmede, davacının da ortağı bulunduğu şirket tarafından davalıya toplam 22.700.000.000 TL ödemede bulunulması taahhüt edilmiş ise de; davacının ibraz ettiği 4 adet makbuzda sözleşmeye dayalı olarak ödeme yapıldığı yönünde bir açıklama yer almadığı gibi bu meblağın davalıya borç olarak verildiğinin açıkça yazılı olması karşısında, davalının savunmasını yazılı delille kanıtladığından söz edilmesi olanaklı değildir.
Az yukarıda da açıklandığı gibi; yemin teklif edecek taraf, ispat yükü kendisine düşen fakat iddiasını veya savunmasını ispat edememiş olan taraftır.
Sonuç itibariyle, uyuşmazlık konusu 4 adet makbuzdaki ödemenin kendisine transfer ücretine karşılık yapıldığı iddiasını yazılı delille kanıtlayamayan davalının, cevap dilekçesinde “her türlü yasal delile” dayandığı ve bu ifadenin yemin delilini de içerdiği göz önünde tutularak; davalı yana, davacıya yemin teklif etme hakkı olduğunun hatırlatılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken ispat yükü ters çevrilerek davanın reddine dair verilen önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 03.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.