YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/478
KARAR NO : 2010/527
KARAR TARİHİ : 20.10.2010
MAHKEMESİ : Pendik 1.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 01.04.2010
NUMARASI : 2009/465 E-2010/136 K.
Taraflar arasındaki “Tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Pendik 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 29.11.2005 gün ve 2000/730-2005/532 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 15.6.2009 gün ve 17387-9923 sayılı ilamı ile;
(…Davacı Hazine, 08.11.2000 tarihli dava dilekçesinde, aleyhine Pendik Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 2000/730 (Dairenin 2008/17387) sayılı dosyasında H… N… kızı S… Metin’in açtığı davada; 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonu Başkanı S… İ… ile iki komisyon üyesi tarafından “MAHKEME KARARI UYGULAMA TUTANAĞI” ismi verilerek 31.07.1989 tarihinde yasa ve yönetmeliğe aykırı olarak düzenlenmesi nedeniyle yok hükmünde olan tutanak ile Pendik Tapu Sicil Müdürlüğünün 05.11.1990 gün 2405 sayılı Yazası Kadastro Müdürünün 07.11.1990 tarihli yazısı ve ve Tescil Beyannamesi dayanak gösterilerek 12.11.1990 tarihinde tescil nedeni “orman kadastrosu” olduğu belirtilerek yolsuz olarak tapuya tescil edilen B… Köyü,
235 parsel sayılı 2514.158 m2 yüzölçümlü K… Ballıca Özel Ormanı’na,
236 parsel sayılı 1.855,181 m2 yüzölçümlü (Devlet Şu İşleri Genel Müdürlüğünün Ömerli Barajı Kamulaştırması nedeniyle 392, 393 ve 394 sayılı parsellere ayrılmıştır.) Uzunburun Özel Ormanı’na,
237 parsel sayılı 980.278 m2 yüzölçümlü (Devlet Şu İşleri Genel Müdürlüğünün Ömerli Barajı kamulaştırması nedeniyle 389, 390 ve 391 sayılı parsellere ayrılmıştır.) Sarı Çamur Özel Ormanı’na ait,
Yine davacı Hazine, 08.11.2000 tarihli dava dilekçesiyle, Garanti Bankası A.Ş. aleyhine Pendik Asliye (2) Hukuk Mahkemesinin 2000/786 (Dairenin 2006/16650) sayılı dosyasında açtığı davada, aynı tutanak ve aynı yazılar dayanak gösterilerek tescil nedeni “Orman Kadastrosu” olduğu belirtilerek 12.11.1990 tarihinde yolsuz olarak tapuya tescil edilen
Ballıca Köyü,
239 parsel sayılı 80.000 m2 yüzölçümlü Fındıklı Dere Özel Ormanı’a,
240 parsel sayılı 70.000 m2 yüzölçümlü Kilimli Özel Ormanı’na,
241 parsel sayılı 25.000 m2 yüzölçümlü Eğrek Özel Ormanı’na ait, tapu kayıtlarının iptalini ve Hazine adına tescilini istemiştir.
Davacı Hazine tarafından açılan bu davaların, dava dilekçelerinde özetle; B… Köyünde 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre 1942 yılında yapılan orman kadastrosunda dava konusu bu ÖZEL ORMAN parsellerini de kapsayan 2613.5 hektarlık alanın Ballıca Devlet Ormanı ismiyle orman kadastrosunun yapıldığını, ancak A…. Z… Diler isimli kişinin Kasım 1932 tarih 13 ila 32 numaralı (tapu kaydı 20 adetdir. Ancak dava dilekçesinde Kasım 1932 tarih 16 ve 32 nolu tapulara dayanılmamıştır.) 18 adet tapu kayıtlarındaki 1/2 ve 2/5 payına dayanarak açtığı dava sonucu, Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 gün ve 1943/251-800 sayılı kesinleşen kararı ile “… tapu kayıtlarında mevki, hudut ve miktarları gösterilen sahanın Ballıca Devlet Ormanı sınırları dışına çıkarılmasına” karar verilmişse de, daha sonra 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 Sayılı Yasa hükümlerine göre, özel ve tüzel kişilere ait tüm ormanların hiçbir bildirime gerek olmaksızın devletleştirildiğini ve dava konusu taşınmazların da tamamının Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden orman olması ve 1942 yılında yapılan orman kadastro sınırları içinde kalması nedeniyle, Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 gün ve 1943/251-800 sayılı kararının ve bu kararın dayanağı tapu kayıtlarının yasal değerlerini yitirip hükümsüz kaldığını, 1944 tarihli mahkeme kararının davacısı olan ve tapu kayıtlarının bir kısmında 1/2, bir kısmında da 2/5 pay sahibi, A…. Z… D… ’in 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince Devletleştirilmiş olan bu ormanların, bedelinin ödenmesi konusundaki isteğinin “tapu kayıtlarının bu yerlere ait olmadığı” gerekçesiyle ret edildiğini, bu tarihten sonra 31.03.1950 tarihinde yürürlüğe giren 5658 Sayılı Yasa gereğince bu yerlerin özel orman olduğundan iade edilmesi konusundaki talebinin de, Orman İdaresi tarafından “dava konusu taşınmazların Devlet Ormanına bitişik olduğu ve iade koşullarını taşımadığı” gerekçesi ile reddedildiğini, böylece 1942 yılı orman kadastrosunun aynı sınırlarla yeniden geçerlilik kazandığını, 1952 yılında 5653 Sayılı Yasaya göre yapılan makiye ayırma çalışmalarının hiç bir zaman tamamlanmadığını ve aslında maki niteliğinde olmayan bu ormanlarda başlatılan makiye ayırma işlemlerinin yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun yapılmadığının belirlenmesi üzerine, Orman Yönetimce makiye ayırma işleminin 1963 yılında iptal edildiğini, Ballıca Köyünde 1962 yılında yapılan genel arazi kadastro çalışmaları sırasında 10 adet özel orman parseline dayanak gösterilen ve A…. Z… D… ’in 1/2 ve 2/5 payı bulunan Kasım 1932 tarih 13 ila 32 numaralı “tapu kayıtlarının araziye uygulanmasına çalışılmış ise de tapu kayıtların ihtiva ettiği yerlerin zeminde bilinememesi ve yerlerinin bulunamaması nedeniyle uygulanamadığı” belirtilerek tapu kayıtlarının “uygulanamayan kayıtlar listesine” alındığını, orman dışında kalan ve tarım arazisi olarak tesbit tutanakları düzenlenen 1 ila 223 sayılı parseller (bu parsellerin toplam alanı 1.638.205 m2’dir) hakkında tapu sahiplerinin aynı tapu kayıtlarına dayanarak yaptıkları itirazların tapulama komisyonunca reddedilmesi üzerine, tapu malikleri tarafından aynı tapu kayıtlarının B… Köyü 1 ila 223 sayılı kadastro parsellerine ait olduğu iddiası ile Üsküdar Tapulama Mahkemesinde açtıkları davanın yetkisizlik kararı ile önce Kartal İlçesine, daha sonra da Pendik Kadastro Mahkemesine geldiğini ve bu mahkemede davaların birleştirildiğini, Ballıca Köyü 1 ila 223 sayılı parseller hakkındaki davaların halen Pendik Kadastro Mahkemesinin 1993/37 ve 41 Esas sayılı dava dosyalarında devam ettiğini, 1976 yılında 6831 Sayılı Yasanın 1744 Sayılı Yasa ile değişik hükümlerine göre çalışma yapan 1 Numaralı Orman Kadastro Komisyonunca “Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 tarih ve 1943/251-800 sayılı kararı ile orman sınırı dışına çıkartılan ormanların 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 Sayılı Yasa kapsamında devletleştirilmiş olması nedeniyle, bu mahkeme kararının ve 5653 Sayılı Yasaya göre bu yörede yapılan ve hiçbir zaman tamamlanmayan ve daha sonrada 1963 yılında iptal edilen makiye ayırma işleminin hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağına” işaret edilerek, Ballıca Devlet Ormanının tamamının 1942 yılında yapılan ilk orman kadastrosundaki sınırlarına ve 2613.5 Hektar yüzölçümüne aynen uyulup, geçerlilik tanınarak bu yerlerin önceden olduğu gibi yine orman kadastrosu sınırları içerisinde bırakılarak işlem sonucunun 18.06.1981 tarihinde, itirazlı olan yerler hakkındaki kararları da 19.11.1981 tarihinde ilan edilip kesinleştiğini, 1985 yılında 2896 Sayılı Yasa hükümlerine göre çalışma yapan 24 Numaralı Orman Kadastro Komisyonun 1 numaralı ekibinin de 1976 yılında 1744 Sayılı Yasaya göre yapılan ve kesinleşen çalışmalara aynen uyarak dava konusu yerleri yine orman sınırları içerisinde bıraktığını, ancak herhangi bir nedenle sınırlama dışı kalmış orman olması nedeniyle yeniden tesis ettiği 70, 71 ve 72 OSN ile Ballıca I. Devlet Ormanı ve 73 ila 79 OSN ile Ballıca II Devlet Ormanı ve 80 ila 85, 629, 649 OSN ile Ballıca III Devlet Ormanı ismini verdiği üç parça taşınmazın yeniden kadastrosunu yaparak diğer çalışmalarla birlikte tüm işlem sonuçlarını 15.08.1985 tarihinde ilan ettiğini ve bu işlemlerin de kesinleştiğini, Orman Bakanlığının 13.02.1987 gün 6 sayılı “OLURU” ve Orman Genel Müdürlüğünün 15.03.1989 gün 834 sayılı iş emri ile S… İ… Başkanlığında kurulan 59 numaralı orman kadastro komisyonuna B… Köyünde daha önce 3116, 1744 ve 2896 Sayılı Yasa hükümlerine göre 2 ve 2/B madde uygulaması yapılıp bitirilen ormanlara sadece “6831 Sayılı Yasanın 3302 ve 3373 Sayılı Yasalarla değişik 2/B maddesi gereğince orman niteliğini kaybeden yerlerin orman sınırları dışına çıkarılması görevi” verdiği ve bu komisyonun 06.07.1989 tarihinde düzenlediği (1) numaralı işe başlama tutanağında kendisine verilen görevi belirterek işe başladığı halde 59 Numaralı Orman Kadastro Komisyon Başkan ve ikinci üyesinin kendilerine verilen görev ve yetkinin dışına çıkarak 31.07.1989 tarihinde “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağı” ismini vererek düzenlediği bir tutanakla, (Bu tutanak 6831 Sayılı Yasanın 7. maddesi hükmüne göre kurulan beş kişilik orman kadastro komisyonu tarafından düzenlenmemiş, S… İ… , A… A… , A… K… S… ’den oluşan üç kişilik bir heyet tarafından düzenlenmiştir. Bu nedenledir ki, Özel Orman Kadastro Tutanağı olarak isimlendirilmemiştir.) daha önce yörede yapılan Orman ve Arazi Kadastro Yasaları karşısında hiçbir hukuki değeri kalmayan, Kasım 1932 tarih ve 13 ila 32 numaralı tapu kayıtlarını ve yine 4785 Sayılı Yasa karşısında hiçbir geçerliliği kalmamış olan, Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 gün ve 1943/251-800 sayılı kararını dayanak göstererek 1962 yılında yapılan genel kadastro sırasında dahi nereye ait olduğu belirlenemediği için “uygulanamayan tapu kayıtları listesine” alınan ve genişletilmeye elverişli, belirsiz sınırları taşıyan ve bir kısım payların kime ait olduğu dahi belli olmayan 18 adet tapu kaydının toplam yüzölçümü 968.739 m2 olduğu, bu tapularda A.. .Z.. D… ’in payına karşılık 453.990 m2 yeri bulunduğu halde, bu 18 adet tapu kaydının 1942 yılında kadastrosu yapılan ve 1976 ve 1985 tarihlerinde kesinleşen işlemlerle de sınırları belli edilen, Ballıca Devlet Ormanı içinde kalan bir kısım yerlere ait olduğu kabul edilerek tapu kayıtlarının miktarının çok fazla toplam yüzölçümü 844.0355 Hektar (8.440,355 m2) olan 10 adet “özel orman” parselinin belirlenmesini yaparak, sözkonusu 31.07.1989 tarihli “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağını” İstanbul Orman Bölge Müdürlüğüne, Orman Bölge Müdürlüğününde 28.08.1989 gün ve 12540 sayılı yazısı ile Genel Müdürlüğe gönderdiğini, bu arada Orman Bölge Müdürlüğünce oluşturulan heyet tarafından, Orman Kadastro Yönetmeliğinin 55. maddesi gereğince 12.04.1990 tarihinde düzenlenen, “Şekli ve Hukuki İnceleme Tutanağında” ve yine bu tutanaktan sonra 15.05.1990 tarihinde düzenlenen “Sonuçlandırma Tutanağında” 10 adet özel orman parseli hakkında yapılan işlem ve çalışmalardan hiç söz edilmeyip gizlendiğini, tutanaklarda sadece Ballıca Devlet ormanlarda yapılan 2/B madde uygulamalarından bahsedildiğini, 15.05.1990 tarihli sonuçlandırma tutanağının düzenlenmesinden sonra, Orman Kadastro Yönetmeliğinin 57. maddesi gereğince Valilikten alınan 18.06.1990 günlü “olur” evrakında da, yine Özel Orman işlemlerinden söz edilmeyip sadece Ballıca Devlet Ormanında 423.060 m2’lik alanın orman niteliğini yitirmesi nedeniyle 2/B madde uygulaması sonucu orman rejimi dışına çıkartılması işlemlerinin Orman Bölge Müdürlüğünün 18.06.1990 gün ve 8552 sayılı yazısı ile Valiliğin bilgisine sunulup sadece bu konularda 20.06.1990 tarihli “Valilik Oluru”nun alındığını, Ballıca Devlet Ormanında yapılan ve 20.06.1990 tarihinde “Valilik Oluru” alınan 2/B madde çalışmalarının 14.11.1990 tarihinde 6831 Sayılı Yasanın 11/1. maddesi gereğince askı ilanına çıkartıldığını, ancak askı ilan tarihinden önce 31.07.1989 tarihli “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağı” Orman Genel Müdürlüğünün 06.09.1989 gün 1411 sayılı Pendik Tapu Sicil Müdürlüğünün 05.11.1990 gün 2405 sayılı yazıları dayanak gösterilerek Pendik Kadastro Müdürünün 07.11.1990 tarihinde düzenlediği Tescil Bildirimine esas krokilere göre 8.440.355 m2 yüzölçümlü 10 adet özel orman parselinin 12.11.1990 tarihinde tescil nedeni “Orman Kadastrosu” olduğu belirtilerek yolsuz olarak tapuya tescil edildiğini, 59 Numaralı Orman Kadastro Komisyonu üyelerinin Genel Müdürlüğün 15.03.1989 gün ve 834 sayılı yazı ile kendisine verilen ve işe başlama tutanağında da belirtilen emre uymayıp yetki ve görevi dışına çıkarak, 4785 Sayılı Yasa ve 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 12/4. maddesi karşısında hiçbir yasal dayanağı bulunmayan, eski tapu kayıtları ile 1944 tarihli mahkeme kararı dayanak gösterilerek düzenlenen 31.07.1989 tarihli “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağı” esas alarak askı ilanına çıkartılmadan, yürürlükteki yasa ve yönetmeliğe aykırı olarak ve bu yerlere dahi ait olmayan eski tapu kayıtları miktarından çok fazla yüzölçümü ile oluşturulan özel orman parseli hakkında yapılan işlemlerin ve tapu kayıtlarının yolsuz tescil niteliğinde ve yok hükmünde olması nedeniyle (TMY. 1025 EMY.933 mehaz İsviçre M.Y. 975. maddesi) iptalini ve bu yerlerin Hazine adına tescilini” istediği anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılan keşif ve alınan raporlara göre, sabit görülmeyen davanın reddine karar verilmiş, hüküm Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonu üyelerinden bir kısmının Orman Genel Müdürlüğü tarafından kendilerine verilen yetki ve görevin dışına çıkarak; Orman ve Kadastro Yasaları ile 4785 Sayılı Yasa karşısında hiçbir geçerliliği bulunmayan eski tapu kayıtlarının ve 1944 tarihli mahkeme kararının uygulanmasından söz edilerek o tarihte yürüklükte bulunan ve 02.09.1986 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan, Orman Kadastro Yönetmeliğinin 60. maddesi dayanak gösterilerek yasa ve yönetmeliğe uygun olarak kurulmadığı için orman kadastro komisyonu niteliğinde olmayan yetkisiz üç kişilik bir heyet tarafından düzenlenen 31.07.1989 tarihli “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağı” esas alınarak özel mülkiyete konu olmayacak Devletin Hüküm ve Tasarrufu altındaki yerlerde yolsuz olarak oluşturulan ve yok hükmünde olan özel orman parsellerine ait tapu kayıtlarının iptali ile Hazine adına tescil istemine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı ile, Daireye temyiz incelemesi için gönderilen ve toplam yüzölçümleri 1.628.205 m2 olan Ballıca Köyü 1 ila 223 sayılı parsellere ait Pendik Kadastro Mahkemesinin 1993/37 ve 41 (Dairenin 2007/3530-3529) sayılı dava dosyaları içindeki bilgi ve belgelere göre;
1) Çekişmeli taşınmazların bulunduğu B… Köyünde ilk olarak 1942 yılında 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan orman kadastrosu ile 6831 Sayılı Yasanın 1744 Sayılı Yasa ile değişik hükümlerine göre 1976 yılında yapılarak itirazsız yerlerde 18.06.1981, itirazlı yerlerde 19.11.1981 tarihlerinde ilan edilerek kesinleşen yine aynı Yasanın 2896 Sayılı Yasa ile değişik hükümlerine göre yapılan ve 15.08.1985 tarihinde ilan edilip kesinleşen işlemler ile, 3302 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan ve 14.11.1990 tarihinde ilan edilen 2/B madde uygulamaları bulunmaktadır. Bu işlemlerin tümünde 31.07.1989 tarihli tutanak dayanak gösterilerek oluşturulan 10 adet özel orman parsellerinin tamamı Ballıca Devlet Ormanı sınırları içinde gösterilerek Devlet Ormanı olarak işlem gördüğü anlaşılmaktadır.
2) Ballıca Köyünde 7 Numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından 1942 yılında yapılan orman kadastrosunda, (623 ila 645 OSN ila çevrili) B… Köyü evleri ve mezru tarlalarını muhtevi (kapsayan) tapulu araziler ile (1 ila 219 ve 222, 223 sayılı parseller) Üç Ağaç mevkiinde yine tapulu ve mezru tarlaların (220 ila 221 sayılı kadastro parsellerinin bulunduğu yer) orman dışında bırakıldığı, kadastrosu yapılan Ballıca Devlet Ormanının iç sınırının 623 ila 645 Orman Sınır Noktaları bu ev ve tarlaların dış sınırı 181, 182, 183, 184 ila 616 Orman Sınır Noktalarının da Ballıca Devlet Ormanlarının dış sınırı olduğu orman kadastro harita ve tutanaklarından anlaşılmaktadır.
Ballıca Devlet Ormanın dış sınırlarının Doğusu; (588 ila 210 OSN) Riva Deresi, halen Ömerli Baraj Gölü sonra Şile İlçesi Kervansaray Devlet Ormanı ve Göçbeyli Ormanları Batısı; 181 ila 555 Emirli Köyü sınırı ve (181 ila 190 OSN) K… Köyü Devlet Ormanları kısmen Ömerli Baraj Gölü, Kuzeyi; (190 ila 210 OSN) Riva deresi halen Ömerli Baraj Gölü sonra Şile İlçesi E…. Köyü Devlet Ormanları, Güneyi; 555 ila 569 OSN K… Köyü Devlet Ormanları ve 569 ile 588 (588 OSN Riva deresi kenarındadır) orman sınır noktaları ile 1948 yılında Gebze İlçesi sınırları içinde kalması nedeniyle tahdidi yapılan halen T…İlçesi, T….Köyü, Karaağıl Devlet Ormanları olduğu, tahdit tutanaklarında açıklanarak 182 ila 616-182 numaralı orman sınır noktaları içerisinde kalan ve toplam yüzölçümü 2.613,5 Hektar (26.135.000 m2) olan ve dava konusu 241 nolu parsel hariç diğer 9 adet orman parselini de içine olan ormanın, Ballıca Devlet Ormanı ismiyle kadastrosunun yapıldığı, başka bir anlatımla toplam yüzölçümü 8.440.355 m2 olan dava konusu 232, 233, 234, 235, 236, 237, 238, 239, 240, 241 sayılı 10 adet özel orman parsellerinden 241 sayılı Eğrek Özel Orman parseli hariç diğerlerinin Ballıca Devlet Ormanının sınırları içinde bırakıldığı ve bu şekilde yapılan orman kadastrosunun 07.07.1942 tarihinde ilana çıkartılması üzerine, davacı A.Ziyaettin Diler 25.02.1942 tarihli dava dilekçesi ile Orman Yönetimi aleyhine, Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 1943/251 sayılı dosyasında açtığı davada, “Kurtdoğmuş Köyü civarında Kasım 1932 tarih 13 ila 32 numaralı 18 adet ve toplam yüzölçümü 968.739 m2 ve tapudaki pay oranına göre 453.990 m2 olan tapuda kayıtlı taşınmazlarının Devlet Ormanı sınırları içine alınmasının yasaya aykırı olduğunu” ileri sürerek orman sınırlamasının iptali ile Orman Yönetimin, elatmasının önlenmesini istediği, mahkemenin 06.10.1944 gün ve 1943/251-1944/800 sayılı kararı ile “… bilirkişi tarafından verilen 21.06.1944 tarihli rapor ve krokiye nazaran, davacının tapuyla uhdeyi tasarrufunda olan Kurtdoğmuş Karyesinin
1) Canavar Yatağında Kasım 1932 tarih 31 nolu, Şarken; Garben, Şimalen ve Cenuben; sahibi senet araziler ile mahdut 400 arşın ağıl yerinin mülk ebniyesi,
2) Canavar Yatağında, Kasım 1932 tarih 30 nolu, Şarken; sahibi senet ağılı, Garben, Şimalen ve Cenuben sahibi senet arazileriyle mahdut 5 dönüm üç evlek tarla,
3) Üç Ağaç mevkiinde Kasım 1932 tarih 32 nolu, Şarken, Garben, Şimalen ve Cenuben sahibi senet arazileriyle mahdut 1000 arşın ağıl, avlu ve furun ve kahya ve çoban odalarını müştemil çiftlik ebniyesi ile yeri,
4) Üç Ağaç mevkiinde, Kasım 1932 tarih 27 nolu, Şarken ve Garben; sahibi senet arazileri, Şimalen çiftlik ebniye ve ağılı, Cenuben; dere ile mahdut 4 dönüm bir evlek 200 arşın bir kıta tarla,
5) Kilimli nam mahalde Kasım 1932 tarih 24 nolu, Şarken; Kilimli Deresi ve Ahmet Tarlası, Garben; tarikiam, Cenuben; Sivrioğlu Deli Ahmet ve Çakırın Ahmet ağa tarlaları, Şimalen: Çoban Mustafa Tarlası ile mahdut 20 dönüm bir kıta tarlanın 2/5 hissesi,
6) Kilimli Dere mevkiinde, Kasım 1932 tarih 28 nolu, Şarken; Kilimli Göl, Garben: Mehmet Ağa Sınırı Elyevm Çoban Mustafa tarlası, Cenuben; Mukaddem Kara İbrahim sınırı Elyevm Kara Emin vereseleri, Şimalen; İsmail vereseleri sınırı ile mahdut 50 dönüm tarlanın tamamı,
7) Yarışlar Pınarı nam mahalde, Kasım 1932 tarih 29 nolu Şarken; çalılık, Garben; Mukeddem Musa sınırı Elyevm Çakır Alinin Mehmet ağa tarlası ve Seyit, Cenuben; yol, Şimalen; Seyit Tarlası ve dere ile mahdut 30 dönüm tarla,
8) Ağıl nam mahalde, Kasım 1932 tarih 13 nolu Şarken; ağıl, Garben; Mukaddem Topçuoğlu sınırı Elyevm Hacıoğlu Salih ve Boşnaklar tarlası, Cenuben; Mukaddem Musa sınırı Elyevm Yusuf ağa tarlaları ve dere, Şimalen; yol ile mahdut 10 dönüm tarlanın 1/2 payı,
9) Ağıl Civarı nam mahalde Kasım 1932 tarih 26 nolu Şarken; tarik, Garben; Mukaddem Sururi ağa sınırı Elyevm Kürtoğlu Salih tarlası, Cenuben; kendi çalılığı, Şimalen; ağıl ile mahdut 4 dönüm tarlanın tamamı,
10) Ağıl Civarı nam mahalde, Kasım 1932 tarih 20 nolu Şarken; tarikiam, Garben; Göl Deresi, Cenuben; ağıl, Şimalen; yol ile mahdut 5 dönüm tarlanın nısfı,
11) Eyrekler nam mahalde, Kasım 1932 tarih 23 nolu Şarken; Akkıranlar Gölü ve eyrek, Garben; Çakırın Mehmet Ağa tarlası, Cenuben; Mukaddem İmamoğlu sınırı Elyevm Köse Süleyman ve Nalbant tarlaları, Şimalen; Şerife ve Feyzullah tarlaları ile mahdut 25 dönüm tarlanın nısfı,
12) Burçaktepe veya Arpa Tarla mevkiinde, Kasım 1932 tarih 15 nolu Şarken; tarik, Garben; Çakır Alinin Mehmet ağa tarlası ve çalılık, Cenuben; tarikiam ve Hacı oğlu Salih tarlası, Şimalen; Topal Seyit tarlası ve dere ile mahdut 10 dönüm tarlanın yarısı,
13) Ballıca Bayırı nam mahalde, Kasım 1932 tarih 17 nolu Şarken; Pekmezci Geçidi, Garben; Kurna Karyesi sınırı ve harmanyeri, Cenuben; Karaağıl sınırı ve çalılık, Şimalen; yol ile mahdut 50 dönüm tarlanın beşte iki hissesi,
14) Akkıranlar veya Kıranlar Dere nam mahalde, Kasım 1932 tarih 16 nolu Şarken; dere, Garben; Sarıbeşoğlu Mehmet ve Kadir oğulları tarlaları ve değirmen bendi Cenuben; dere ve Arif Onbaşının Ahmet Tarlası, Şimalen; Eğrekler ve ağıl altı ile mahdut 50 dönüm tarlanın 2/5 hissesi,
15) Fındıklere mevkiinde, Kasım 1932 tarih 22 nolu Şarken; Kadiroğlu Abdullatif ve Kürtoğlu Seyit tarlaları, Garben; dere, Cenuben; Çoban Mustafa tarlaları ve çalılık, Şimalen; yol ile mahdut 50 dönüm tarlanın 2/5 hissesi,
16) Ballıca nam mahalde, Kasım 1932 tarih 25 nolu Şarken; Kızılcıkdere ve Pekmezci Geçidi, Garben; yol ve çalılık, Cenuben; tarikiam, Şimalen Karaağıl sınırı ve Yaş Yataklar hududu ile mahdut 100 dönüm tarlanın 2/5 hissesi,
17) Sıra Yataklar nam mahalde, Kasım 1932 tarih 21 nolu Şarken; Karaağıl sınırı ve Yanık Yatak, Garben; tarik, Cenuben; dere, Şimalen; Ihlamurlu Bayır ve Uzunyayla ile mahdut 100 dönüm tarlanın 2/5 hissesi
18) Poyraz Eğrek nam mahalde Kasım 1932 tarih 18 nolu Şarken; Ballıca Bataklık, Garben; tarik, Cenuben; Karaağıl sınırı ve yol, Şimalen Harmanyeri ile mahdut 30 dönüm tarlanın 2/5 hissesi,
19) Canavar Yatağında dere nam mahalde, Kasım 1932 tarih 14 nolu Şarken; tarik, Garben; Fındıklıdere ve Cenuben; Karaağıl ve Mandacı Yatağı, Şimalen; Canavar Yatağı ile mahdut 10 dönüm tarlanın 2/5 hissesi,
20) Poyraz Eğrek nam mahalde, Kasım 1932 tarih 19 nolu Şarken; Emin Mustafa açma sınırı ve Ballıca ve Garben; tarikiam, Cenuben; Karaağıl sınırı ve çalılık, Şimalen; Harmanyeri ve yol ile mahdut 100 dönüm tarlanın 2/5 hissesine, davacı A… Z… ’nın mutasarrıf bulunduğu ve meskür gayri menkullerin Salifikir Devlet Ormanları tahdit ve tesbit kararında hudut ve mevkileri gösterilen saha içine ithal edildiği ve müddei tarafından vaki itirazı 3210 Sayılı Kanun gereğince müddetinde yaptığı anlaşılmış olmasına binaen, müddeialeyh idare canibinden vuku bulunan işbu müdahalenin men ile Salüfül ikir gayri menkullerin Devlet Ormanı hududu haricine çıkarılmasına” denilerek dava dilekçesinde 18 adet tapu kaydına dayanıldığı halde 20 adet tapu kaydının mevki, miktar ve sınırları yukarıda belirtildiği gibi yazılmak suretiyle toplam 46 hektarlık (460.000 m2) sahanın (bu miktar davacı A… Z…’nın 10 Kasım 1932 tarih 13 ila 32 nolu 20 adet tapu kayıtlarındaki payının karşılığıdır.) orman sınırları dışına çıkarılmasına ve Orman Yönetiminin elatmasının önlenmesine dair verilen kararın Orman Yönetiminin temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 05.02.1945 gün ve 1945/400-629 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
3) Sözü edilen Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 gün ve 1943/251-800 sayılı kararına ait dava dosyası bulunamadığı gibi, bu kararın dayanağı olduğu bildirilen 21.06.1944 tarihli krokinin aslının dahi bulunmadığı, Mimar R…. Ş…. tarafından 23.02.1968 tarihinde aslına uygun olarak düzenlenen örneği olduğu bildirilen krokinin herhangi bir ölçüye ve ölçeğe dayanmayıp zemine uygulama olanağı da olmayan basit bir kroki niteliğinde olduğu, bu kroki üzerine davacının dayandığı tapuların uyduğu bildirilen alanların üzerine tapu kayıtlarının tarih ve numaralarının bazılarının doğru, bazılarının ise yanlış yazıldığı, 21.06.1944 tarihli kroki üzerindeki bazı bilgilerin başka yazı ve kalemlerle sonradan eklendiği, dava dilekçesinde delil olarak dayanılmayan iki adet tapu kaydının 1943/251-1944/800 sayılı gerekçeli karara davacının dayandığı tapu kaydıymış gibi gösterilip, hükme dayanak yapıldığı, dava konusu özel orman parselleri Ballıca Köyü idari sınırları içinde olduğu halde, dayanılan tapu kayıtlarının Ballıca köyüne batıda komşu olan Kurtdoğmuş Köyüne ait olduğu, Ballıca Köyünde 1962 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında özel orman parsellerine ait olduğu söylenen tapu kayıtlarının sınırında gösterilen kişiler ya da mirasçıları adına tesbit edilen hiçbir özel mülkün bulunmadığı, tapu kayıtları tutanak örnekleri ve kadastro haritalarının incelenmesinden anlaşılmaktadır.
4) Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 gün ve 1943/251-1944/800 sayılı kararına konu olup, o tarihte de fiilen orman olması nedeniyle Ballıca Devlet Ormanı sınırları içine alınan arazinin sözü edilen mahkeme kararının Yargıtay 1.Hukuk Dairesi tarafından 05.02.1945 tarihinde onanmasından sonra 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 Sayılı Yasanın 1.maddesindeki “Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte varolan gerçek veya tüzel kişilere, vakıflara ve köy, belediye, özel idare, kamu tüzel kişiliklerine ilişkin bütün ormanlar bu yasa ile devletleştirilmiştir. Bu ormanlar hiçbir işlem ve bildirime lüzum olmaksızın Devlete geçer” hükmü gereğince Devletleştirilmiş sayılacağı 4785 Sayılı Yasa yürürlüğe girince A…Z… Di…’in devletleştirme bedelinin ödenmesi için Orman Yönetimine başvurulduğu, ancak “tapu kayıtları bu yerlere ait olmadığından bedel takdiri yapılamayacağı” gerekçesiyle talebinin red edildiği, bu işleme karşı o tarihte idari ya da adli yargıda herhangi bir dava açılmadığından işlemin kesinleştiği, gerçekten tarla, ağıl ve ağıl yeri cinsli tapu kayıtlarının eskiden beri orman olan bu yerlere ait olmadığı, bir an için aksi düşünülse bile H.G.K.’nun 23.09.1970 gün ve 1969/5-587-450 sayılı kararında belirtildiği gibi T.M.Y.’nın 705 (EMY 633 İsviçre M.Y. md.656) ve 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesi hükümlerine göre, Devletleştirme kapsamındaki yerlerin hiçbir işleme ve bildirime gerek olmadan tescilden önce mülkiyetinin Hazineye geçtiği, bu nedenle; taşınmazların kamu malı niteliği kazandığı ve böylece 1942 yılında belirlenen Ballıca Devlet Ormanının kadastro sınırlarının yeniden ve aynen geçerlilik kazandığı, 4785 Sayılı Yasanın yürürlük tarihinden önce verilip yine yasanın yürürlüğünden önce Yargıtayca onanan 06.04.1944 gün ve 1943/251-800 sayılı mahkeme kararı ile bu kararın dayanağı olan tapu kayıtlarının hiçbir hukuki geçerliliklerinin kalmadığı, bilimsel görüşler ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.12.1989 gün ve 1989/16-659-695 ve 19.06.1991 gün 1991/16-271-375 ve 27.02.2002 gün 2002/1-19-97 ve 10.05.2006 gün 2006/20-148-284 S.K. ve ilgili Yargıtay Dairelerinin (20. Hukuk Dairesinin 21.09.2004 gün 2004/7435-8852 ve 27.03.2007 gün 2007/34-3970 S.K.) tüm kararlarından anlaşılmaktadır.
5) Devletleştirilen bir kısım özel ormanların sahiplerine iade edilmesine ilişkin 5658 Sayılı Yasanın 31/03/1950 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine tapularda pay sahibi ve Asliye Hukuk Mahkemesinin 1943/251 sayılı dosyasının davacısı olan, A…Z… D…’in vekili Av.D…B…aracılığıyla Orman Yönetimine verdiği 28.07.1950 tarihli dilekçe ile, “Üçağaç Çiftliğinde tapulu olan arazide 4785 Sayılı Yasa gereğince evvelce Devletleştirilmiş kısım var ise 5658 Sayılı Yasa hükümlerine göre iadesini” istemesi üzerine,Orman Yönetimince görevlendirilen 9 Numaralı Orman Tahdit Komisyonunda Mühendis İ…. A…tarafından 05.08.1950 tarihinde düzenlen ve Orman İşletme Müdür Yardımcısı Rami Gümüş’ün “Orman Genel Müdürlüğünün 12.09.1950 gün ve Şb.5.5.110/16 sayılı emirleri gereğince 03.11.1950 gününde mahallen gördüm. Rapordaki görüşlere aynen iştirak ettim” şerhi verilerek 03.11.11950 tarihinde tasdik ettiği raporun sonuç kısmında aynen “5658 Sayılı Kanun gereğince iadesi istenen çiftlik ormanlarının mahallen yapılan incelemesinde kuzeyde Karatepe, doğuda Göçbeyliği, batıda Kurtdoğmuş, güneyde P… Geçidi ve K… Köyü basit meşe baltalığı Devlet Ormanları ile fasılasız bitişik olduğundan ve tahditlerinin de (kadastrosunun) devlet namına icra edilmiş bulunmalarından 5658 Sayılı Yasanın birinci maddesi gereğince iadesinin mümkün olmayacağının” bildirilmesi üzerine, “söze konu ormanın dört tarafından Devlet Ormanlarıyla çevrili bulunduğu tesbit edildiğinden 5658 Yasa hükmüne göre iadesine imkan yoktur” denilerek aynı gerekçelerle iade isteminin reddedildiğine dair Orman Genel Müdürü Y. imzalı 08.12.1950 tarih ve 6071 sayılı yazının A… Z….. D…. vekili Av. D… B…’a 09.12.1950 tarihinde bizzat tebliğ edilip evrak üzerine imzasının alındığı, ancak bu işleme karşı da süresinde adli yada idari yargıda hiçbir dava açılmadığından iade talebinin reddine ilişkin işlemin o tarihte kesinleştiği, böylece 10 adet özel orman parselinin de içinde bulunduğu 2.613.5 hektar yüzölçümlü Ballıca Devlet Ormanının 1942 yılında belirlenen orman kadastro sınırının yeniden ve aynen ikinci kez geçerlik kazandığı, Orman Genel Müdürlüğünün bu ormanlar üzerinde 1942 yılından önce ve sonra hiçbir zaman elini çekmeyip bakım, dikim ve faydalanma faaliyetlerini bu güne kadar sürdürdüğü ve Ballıca Devlet Ormanı sınırları içinde olup, 65 kodunun altında kalan (235, 236 ve 237 sayılı parsellerin doğu ve kuzey 238 sayılı parselin Kuzey ve Batı, 240 sayılı parselin doğu sınırında bulunan) Devlet Ormanlarının tümünün Orman Genel Müdürlüğü tarafından Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne 99 yıl süre ile irtifak hakkı ile tahsis edildiği 1744 Sayılı Yasa hükümlerine göre görev yapan (1) Nolu Orman Kadastro Komisyonunun 22.07.1977 tarihinde düzenlendiği (4) nolu tutanak ve DSİ İstanbul Proje Müdürlüğünün 21.07.1976 tarih ve 5412 sayılı yazısından anlaşıldığı, DSİ Genel Müdürlüğünün de tahsisen aldığı, Ömerli Baraj Gölü sahasında kalan Ballıca Devlet Ormanının yüzölçümünün 1.282.400 m2 olduğu, bu ormanları daha sonra İSKİ (İstanbul Su ve Kanalizasyon) Genel Müdürlüğüne devrettiği görülmektedir.
6) İstanbul İşletme Müdür Muavini E… T…. ve arkadaşları tarafından düzenlenen 17.04.1952 tarihli tutanakta da belirtildiği gibi, dava konusu parsellerde içinde olmak üzere 10 adet özel orman parsellerini kapsayan 2.613,5 Hektar (26.125,000 m2) yüzölçümlü Ballıca Devlet Ormanının da 1945 ve 1950 yılında çıkartılan yangınlarda orman alanlarının yakıldığı, sadece 700 Hektarlık saha üzerinde orman ağaçlarının kaldığı, ancak ağaçlandırma çalışmalarının hemen yapılamaması nedeniyle bu orman alanlarının üzerini sekonder (ikincil) maki elamanı olan meşe sürgünlerinin kapladığı, ormancılık bilimine göre, meşeler kanatlı tohum gurubundaki ağaçlardan olmadığından rüzgar v.s. gibi tabi olaylarla tohumlarının araziye dağılamayacağı, meşelerin yakılması, tahrip edilmesi, kesilmesi sonucu yer altında kalan köklerinin, dış baskıların ortadan kalkmasıyla filizlenip o yerlerin kısa zamanda orman örtüsü ile kaplanıp yeniden orman haline geleceği, işte bu nedenle 1952 yılında 5653 Sayılı Yasaya göre yapılan çalışmalarda; kesinleşen orman sınırı içinde kalan yerlerin makilik saha olarak gösterilmeye çalışıldığı, ancak Yargıtay Kararlar Dergisinin Aralık 2001 sayısında yayınlanan 20. Hukuk Dairesinin 10/05/2001 gün ve 2001/3179-3713 sayılı kararını direnme yoluyla inceleyen ve 20. Hukuk Dairesinin kararında belirtilen ilkeleri aynen ve oybirliği ile kabul ederek, Pendik Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin direnme hükmünü bozan, Yargıtay H.G.K.nun 03/07/2002 gün ve 2002/20-558-588 sayılı kararında kabul edildiği gibi, İstanbul Anadolu Yakasında bulunan ormanlar maki niteliğinde olmadığından, dava konusu taşınmazların da içinde bulunduğu B… Köyündeki ormanlar da dahil olmak üzere, İstanbul Anadolu Yakasındaki ormanlarda yapılan makiye ayırma çalışmalarının hiçbir zaman tamamlanmadığı, ilana çıkartılmadığı, Orman İdaresinin bir iç işi olan makiye ayırma çalışmalarının tümünün 1963 yılında iptal edildiği, yine 20. Hukuk Dairesinin konu ile ilgili tüm kararları ile 1. Hukuk Dairesinin 26/07/2000 gün ve 6766/8652 ve 14/05/2001 gün ve 5062/5949 ve 7. Hukuk Dairesinin 13/12/2004 gün 4196/4556 ve 16. Hukuk Dairesinin 15.01.1991 gün 1990/5423-121 (YKD Mayıs 1991) 17. Hukuk Dairesinin 24/01/2005 gün ve 2004/13822-165 sayılı kararlarında, makiye ayırmanın, orman rejimi dışına çıkarma işlemi olmadığı, Orman Yönetiminin bir iç işi olan makiye ayırma çalışmalarının her zaman iptal edilebileceği ve makiye ayrılan yerlerin önceden olduğu gibi kesinleşen orman sınırı içinde kalmaya devam edeceği, esasen 5653 Sayılı Yasanın geçmişe etkili olarak uygulanacağı konusunda hiçbir hüküm bulunmadığı gibi 5653 Sayılı Yasada ve bu yasa hükümlerine göre çıkartıldığı kabul edilen 17.08.1950 tarihli yönetmelikde maki komisyonlarının 5653 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği, 03.04.1950 tarihinden önce orman kadastrosu kesinleşen orman alanlarında makiye ayırma işlemi yapacağı konusunda hiçbir hüküm bulunmadığı, Yasa ve Yönetmelikte bulunmadığı halde, eğer yasa geriye yürütülerek yasanın yürürlüğe girdiği tarihte orman kadastrosu kesinleşen Devlet Ormanlarında makiye ayırma işlemi yapmışsa, bunun hiçbir yasal dayanağı bulunmaması nedeniyle yok hükmünde olacağı, işte bunun içindir ki dava konusu taşınmazların bulunduğu İstanbul Anadolu Yakasında yapılan makiye ayırma çalışmalarının tümünün 1963 yılında iptal edildiği ve bu iptalin yasa ve yönetmeliğe uygun olduğunun Pendik Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin verdiği direnme kararını bozan H.G.K.’nun 03.07.2002 gün ve 2002/20-558-588 sayılı kararıyla kabul edildiği, 22.03.1996 gün ve 1995/5-1 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararında sadece “makiye ayrılan yerlerde Toprak Tevzi yoluyla oluşturulan tapu kayıtlarına değer verileceğinin” kabul edildiği, davalıların dayandığı ve köy, cins, mevki ve sınır olarak bu yerlere ait olmadığı anlaşılan tapu kayıtlarının Toprak Tevzi yoluyla oluşturulmadığından, bir an için aksi düşünülse bile YKD’nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan H.G.K.’nun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19-97 sayılı kararında kabul edildiği gibi makiye ayrılan yerlerde eski tapu kayıtlarına, dolayısı ile dava konusu özel ormanların dayanağı olan tapu kayıtlarına değer verilemeyeceği, yine H.G.K.’nun 28.05.2003 gün ve 2003/20-371-358 sayılı kararında ise “geçerli makiye ayırma işlemi olup olmadığının, ancak süresinde açılacak orman kadastrosuna itiraz davasında tartışılıp değerlendirilecek bir konu olduğu kabul edilmiştir.
7-Dava konusu taşınmazların bulunduğu B… Köyünde 1962 yılında yapılan, Tapulama çalışmaları sırasında A…. Z… D… ’in pay sahibi olduğu ve 10 adet Özel Orman parseline dayanak yapılan, Kasım 1932 tarih 13 ila 32 numaralı tapu kayıtları, tapulama ekibince zemine uygulanmaya çalışılmış ise de, “bu kayıtların sınırlarının ve kapsadığı yerlerin bilirkişilerce bilinememesi ve tapu kayıtlarında yazılı ağıl yeri ve tarla gibi taşınmazların zeminde bulunmaması nedenleriyle uygulanamadığı” açıklanarak köyde ölçülmeyen tarım arazi kalmadığına dair 11.07.1962 tarihli tutanak düzenlendiği ve sözü edilen tapu kayıtlarının tümünün “uygulanamayan kayıtlar listesine” alındığı, arazi kadastro çalışmasında dava konusu özel orman parseller ile etrafındaki arazilerin tamamının bulunduğu yerin (1942 yılında 2.613.5 Hektar yüzölçümü ile Ballıca Devlet Ormanı olarak kadastrosu yapılan ormanların tamamının bulunduğu yerlere) kadastro paftaları üzerine “Devlet Ormanı” belirtmesi yapılarak o tarihte yürürlükte bulunan 5602 Sayılı Yasa hükümlerine göre orman olarak tesbit ve tescil harici bırakıldığı, Y.K.D.’nin Nisan 1991 sayısında yayınlanan 8. H.D. 11.12.1990 gün 1990/19646-17152 S.K. ve Y.K.D’nin Ekim 2008 sayısında yayınlanan 1. Hukuk Dairesinin 10.04.2008 gün 2008/2557-4650 sayılı kararları ve konu ile ilgili diğer Yargıtay Dairelerinin kararlılık kazanan içtihatlarında kabul edildiği gibi, kadastrosu yapılan yerlerde uygulanmayan tapu kayıtları zilyetlikle birleşmedikçe sahibine hiçbir hak kazandıramayacağı, 3402 Sayılı Yasanın 12/4. maddesi hükmüne göre kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtlarının işleme tabi kayıt niteliğini kaybedeceği, bu tapu kayıtlarına dayanılarak kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüklerinde hiçbir işlem yapılamayacağı, ancak açılacak bir tescil davasında (M.Y. 713) lehe karar alınıp sicile kayıt edilmesinden sonra bu kayıtlara değer verilebileceği, somut olayda eski tapu kaydı maliklerinin dava konusu taşınmazlar üzerinde 1942 yılından önce ve sonra hiçbir zaman zilyetlikleri bulunmadığı, orman niteliğinde olduğu tartışmasız olan ancak, davalılar tarafından “özel orman” davacı Hazine tarafından Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup özel mülkiyete konu olmayan ve Orman Yönetimi tarafından “devlet ormanı” olduğu iddia edelin dava konusu yerlerin 01.06.1937 ve 08.09.1956 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 3116 Sayılı Orman Yasasının 63. maddesindeki “Hususi orman sahipleri bu kanunun meriyeti tarihinden itibaren iki sene içinde ormanlarının sınırlarını tahdit ederek bu sınırları hendek açmak, kuru duvar yapmak, sabit kayalar üzerine işaretler hakketmek veya yeniden sabit işaretler dikmek suretiyle belli etmeye mecburdurlar” hükmü ile, bu maddenin devamı olan maddelerde ve yine 08.09.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 Sayılı Orman Yasasının 50. maddesindeki “Hususi Orman Sahipleri, bu yasanın 7. maddesi hükümlerine göre tayin olunan orman hudutlarına Orman Bakanlığınca tesbit edilecek işaretleri koymaya mecburdurlar” hükmü ve bu maddenin devamı olan maddelerinde yazılı işlemleri yaptıklarına dair davalıların bu kanunda savunmaları bulunmadığı gibi, hiçbir delilde ibraz etmedikleri ve bu konuda dava dosyası içinde hiçbir bilgi ve belgenin de bulunmadığı, aksine Orman Yönetimi ve Hazinenin, 1942 yılından önce ve sonra hiçbir zaman bu ormanlardan elini çekmediği, bakıp gözettiği, işlettiği, amenajman planları yaptığı, yanan orman alanları ile orman içi açıklıkları hemen ağaçlandırıldığı, İstanbul İline içme ve kullanma suyu sağlayan Ömerli Baraj Gölü Sahasında kalan 65 metre su kotunun altında kalan ormanları 1976 yılında DSİ Genel Müdürlüğü lehine 6831 Sayılı Yasanın 17. maddesi hükmüne göre 99 yıllığına irtifak hakkı ile tahsis ettiği, dava konusu taşınmazların bitişikteki 380, 381, 382, 383, 387, 388 parsel sayılı Devlet Ormanlarının devamı olduğu ve bu ormanların aynı nitelikte yaşlı kızılçam, asli ağaç türü olan meşe, gürgen ve diğer orman ağaçları ile tam kapalılıkta bulunduğu, dava konusu taşınmazların yüksek eğimli tarıma uygun olmayan engebelli arazi olduğu, bu durumun özellikle 2000/730 sayılı dava dosyası içinde bulunan ve gerçeğin kendisi olan eski tarihli memleket haritaları ile hava fotoğrafları ve fotogometri yöntemiyle düzenlenen haritalarda ve ortafoto haritalarında açıkça göründüğü, yine dava konusu parsellerde içinde olmak üzere bu Devlet Ormanlarında Orman İdaresi tarafından yapılan “Yangın Koruma Yol ve Şeritleri”nin 1976 tarihli memleket haritalarında gösterildiği,
8- 1962 yılında yapılan Tapulama çalışmalarında kişiler adına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle veya zilyetlik koşulları oluşmadığından Hazine adına tarım arazisi olarak tesbit tutanakları düzenlenen Ballıca Köyü 1 ila 223 sayılı parseller hakkında (bu parsellerin toplam yüzölçümü 1.628,205 m2’dir ve davalıların dayandığı tapu kayıtlarının miktarı olan 968.739 m2 ve paya isabet eden 453.990 m2’den çok fazladır.) A….. Z…. D….mirasçıları, A….E… D…ve arkadaşlarının özel orman parsellerine uyduğu kabul edilen, Kurtdoğmuş Köyünde ikisi ağıl yerine diğerleri tarlaya ait olan Kasım 1932 tarih 13 ila 32 numaralı tapu kayıtlarına dayanarak yaptıkları itirazların tapulama komisyonunca reddedilmesi üzerine, A… E… D… ve arkadaşları tarafından aynı tapu kayıtlarının B… Köyü 1 ila 223 sayılı tarım arazisi parsellerine ait olduğunu iddia edilerek, bu parsellerin adlarına tescili isteği ile açtıkları davanın, yetkisizlik ve görevsizlik kararları ile Pendik Kadastro Mahkemesine geldiği ve birleştirilerek 1993/37 ve 41 sayılı dava dosyalarında görülmekte iken bu parsellere ait davaların 2003 yılında yeniden ayrılıp her bir parsel için ayrı bir dava dosyası (2003/4 ila 2003/222 E. sayılı) oluşturulduğundan 1993/37 ve 41 sayılı davaların konusuz kaldığı gerekçesiyle karara bağlandığı ve Pendik Kadastro Mahkemesinin 1993/37 ve 41 E. sayılı dava dosyalarının halen Dairemizin 2007/3530- ve 2007/3529 sayılarında kayıtlı olduğu, bu dava dosyalarından ayrılan bir kısım parsellere ilişkin Kadastro Mahkemesinde verilen kararların A… E… D… ve arkadaşlarının temyizi üzerine Daireye temyiz incelemesi yapılmak üzere gönderildiği, temyize konu bu davanın incelenmesi sırasında davacı Hazinenin delil olarak dayandığı bu dosyaların da göz önünde bulundurulduğu, ayrılan bir kısım parsellere ait davaların ise halen kadastro mahkemesinde devam ettiği, davanın konusu olan özel orman parsellerinin hiçbirinin eski tapu kayıtlarının niteliğine uygun olarak ağıl yeri ya da tarla olmadığından, bu tapu kayıtlarının dava konusu parsellere köy, mevki, sınır, cins ve yüzölçümü ile uyduğu kabul edilemeyeceği gibi, Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 gün ve 1943/251-800 sayılı kararının dayanağı olduğu söylenen ve aslı bulunamayan ölçüsüz ve ölçeksiz olan 22.06.1944 tarihli krokinin T.M.Y.’nın 719 (E.M.Y.’nın 645 İsviçre M.Y. 668) ve 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 20/A maddesinde anılan “tapuların dayanağı harita, plan ve kroki” olarak kabul edilemeyeceği gibi gerek 1943/251-800 sayılı ve gerekse daha önce Orman Yönetimi ile tapu malikleri arasında 235, 236 237 sayılı parseller hakkında sırasıyla Pendik Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/69 ve Asliye (2) Hukuk Mahkemesinin 1994/68-67 sayılı dosyalarında 239, 240 ve 241 Sayılı parseller hakkında Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 1994/45-42-44 sayılı dosyalarında görülen davalarda Hazine taraf olmadığı gibi temyize konu bu davada dayanılan hukuki vakıalar da aynı olmadığından bu kararların Hazineyi bağlamayacağı ve Hazine aleyhine kesin hüküm olarak kabul edilemeyeceği aşağıda ayrıntılarıyla izah edilmiştir.
9- 1977 yılında 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan ve 18.06.1981 tarihinde ilan edilen çalışmalarda; 1942 yılında 1 Nolu Orman Kadastro Komisyonunca 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre 1942 yılında yapılan orman kadastrosunda Devlet Ormanı olarak sınırlandırılan Ballıca Ormanında Üç Ağaç mevkiinde tarla olan sahalar (200 ila 221 sayılı parsellerin bulunduğu yer) ile yine B…. Köyü yerleşim sahası ve etrafındaki tarlalar (1 ila 219 ve 222, 223 sayılı parsellerin bulunduğu yerler) gerek 1962 yılı arazi kadastro paftasında, gerekse 1977 yılında düzenlenen orman kadastro haritalarında dört tarafının Devlet Ormanı ile çevrili iki büyük iç poligon halinde ziraat arazisi olarak ve bu iç poligonların dışında kalan alanlarında (dava konusu özel orman parselleri dahil) Ballıca Devlet Ormanı olarak gösterildiği, 1976 ve sonraki yıllarda düzenlenen orman ve arazi kadastro paftaları ile memleket haritalarında ve hava fotoğraflarında bu Devlet Ormanlarının sınırları içindeki dere yataklarının İstanbul İline içme ve kullanma suyu sağlayan Ömerli Barajı Göl sahasının genişletilmesi nedeniyle su ile dolup göl haline geldiği ve dava konusu ormanların” Ömerli Baraj Gölü Su Toplama Havzası içinde kalıp, 65 metre kotunun altındaki orman sahalarının tümünün Orman Genel Müdürlüğü tarafından 99 yıl süreyle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne tahsis edildiği,” şeklinde açıklamalarda bulunulduğu, 31.07.1989 tarihli “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağında” 238 sayılı Burçaktepe parselinin kuzeyinde ve batısında ve 237 sayılı Sarıçamur parselinin kuzeyinde ve doğusunda ve 236 sayılı Uzunburun ve 235 sayılı Küçük Ballıca Özel Orman parsellerinin doğusunda ve 238 sayılı parselin Batısında ve Kuzeyinde ve 240 sayılı parselin doğusunda bulunan Ömerli Baraj Gölünün 65 metre su kotunun altında kalan, Devlet Ormanı alanlarının tümünün 235, 236, 237, 238 ve 240 sayılı Özel orman parsellerinin çap sınırlarının dışında bırakıldığı ve 235, 236, 237 sayılı parsellerin doğusunda ve kuzeyinde ve 238 sayılı parselin batısında ve kuzeyinde ve 240 sayılı parselin doğusunda bulunan ve 1942 yılı orman kadastro sahasında kalan 1.282.400 m2 orman alanlarının Orman Genel Müdürlüğü tarafından 99 yıl süre ile Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne tahsis edildiği, böylece 235, 236, 237, 238, 239 ve 240 sayılı özel orman parsellerinin dört tarafının 241 sayılı parselinde Kuzey ve Güney sınırının Ballıca Devlet Ormanı ile çevrili ve bu ormanların devamı olduğu ve özel orman parsellerinin arazi üzerinde hiçbir sabit sınır, harita ve ölçüye dayanmadan farazi olarak cetvelle çizilen düz hatlarla Ballıca Devlet Ormanından ayrıldığı, hava fotoğrafları, 1/25000 ölçekli memleket haritaları ile orman kadastro haritaları ve orman kadastro tutanaklarının incelenmesinden anlaşılmaktadır.
10) 1744 Sayılı Yasa hükümlerine göre düzenlenen 24.08.1977 tarihli 14 nolu tutanakta “A… Z… D… Mirasçıları adına Avukat H… Ö… ’ın 02.09.1977 tarihli dilekçesine ekli Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 gün ve 1943/251-800 sayılı mahkeme kararına konu 20 parça tapulu yerin orman sınırları dışına çıkarılması istenmiş ise de, sahanın bugünkü durumu itibariyle büyük bölümlerinin ormanlık olduğu, bir kısmında Orman Genel Müdürlüğünün ağaçlandırma faaliyetlerinin devam ettiği, mahkeme kararındaki sınırlar ile 20 parça tapulu yerin sınırlarının arazide tesbit edilemediği, 1952 yılında çekilen hava fotoğraflarında söz konusu yerlerin orman olarak gözüktüğü, bu sahada tapu kayıtlarında yazılı olduğu gibi belirli bir tarla ve ağıl v.s. gibi yerlerin hava fotoğraflarında bulunmadığı, 1962 yılında genel arazi kadastrosu sırasında yapılan tapulama tesbitlerine (1 ila 223 sayılı parsellere) karşı bu tapu kayıtlarına dayanılarak tapulama mahkemesinde açılan davaların halen devam ettiği, uygulama imkanı olmayan Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 gün ve 1943/251-800 sayılı kararının, halen devam etmekte olan Tapulama Mahkemesindeki davalarda uygulanması gerektiği, Devlet Su İşleri Proje Müdürlüğünün 20.09.1976 gün 6635 sayılı yazılarına göre Ömerli Barajı Su Toplama Havzası içinde kaldığından ve 1952 tarihli hava fotoğraflarında orman gözüktüğünden su ve toprak rejiminin ve orman bütünlüğünün bozulacağı, esasen bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmemesi nedeniyle ormanda bırakılmasına oybirliği ile karar verildi” denilerek A….Z…D… mirasçılarının istekleri ret edildiği ve 1942 yılı orman kadastro sınırları esas alınarak 2.613,5 hektar sahanın tamamının (dava konusu yerler dahil olmak üzere) Ballıca Devlet Ormanı sınırları içinde bırakıldığı, I ve II numara ile gösterilen poligonların 2. madde uygulaması sonucu orman niteliğini kaybetmesi nedeniyle orman sınırları dışına çıkartılarak işlem sonuçlarının 18.06.1981 tarihinde ilan edildiği, yine tapu malikleri tarafından süresinde hiçbir dava açılmadığından, dava konusu taşınmazları Ballıca Devlet Ormanı sınırları içinde bırakan bu işlemlerin de 18.06.1982 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.
11- Ballıca Devlet Ormanında 1984 yılında 24 Numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından yapılarak 15.08.1985 tarihinde ilan edilen orman kadastrosu, aplikasyon ve 2896 Sayılı Yasayla değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulamasında da 3116 Sayılı Yasaya göre 1942 yılında Devlet Ormanı olarak sınırlandırılan ve daha sonra 1977 yılında yapılan ve eski tapu kayıtları ile 06.10.1944 gün 1943/251-800 sayılı mahkeme kararının 4785 Sayılı Yasa karşısında geçersiz olduğunu belirleyen ve 18.06.1981 tarihinde ilan edilerek 18.06.1982 tarihinde kesinleşen işlemle 2.613,5 hektarlık Ballıca Devlet Ormanı’nın tamamı yine Devlet Ormanı sınırları içinde gösterildiği, ancak 1942 yılında yapılan orman kadastrosunda orman sınırları dışında bırakılan bazı alanlar 23.11.1984 tarih ve 30 nolu “orman kadastrosu başlıklı” tutanakla Ballıca I, Ballıca II, Ballıca III Devlet Ormanları ismi verilerek 6831 Sayılı Yasanın 2896 Sayılı Yasa ile değişik 7. maddesi gereğince orman sınırları içerisine alındığı, 23,11.1984 tarihli 30 nolu tutanakta yeniden tahsis edilen 73 ila 79 orman sınır noktaları ile sınırlandırılıp kadastrosu yapılan 109.167 m2 yüzölçümlü Ballıca II Devlet Ormanının dava konusu 241 sayılı Eğrek Özel Ormanı ile bu ormana kuzeyde komşu 387 ve güneyde komşu 388 sayılı Devlet Orman parsellerini içine aldığı ve 15.08.1985 tarihinde ilan edilerek kesinleştiği, 31.07.1989 tarihli “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağında” bu orman kadastrosunun dahi nazara alınmadığı, yine 1984 yılında 24 nolu komisyonca bazı bölgelerde 2/B madde uygulaması yapılarak III, IV, V, VI, VII, IX, X, XI, XII, XIII, XV, XVI, XVII poligon numarası verilen yerler, nitelik kaybı nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılmışsa da, bunlardan IV, V, IX, XII, XIII, XV, XVII numaralı poligonlara Orman Genel Müdürlüğü tarafından Kartal Asliye (3) Hukuk Mahkemesinde dava açılması üzerine, bu poligonların orman niteliğini kaybetmediği saptanarak mahkemenin 1987/1271 sayılı kararı ile komisyon kararı iptal edilip yeniden orman sınırları içerisine alındığı, böylece dava konusu olan özel orman parsellerin tümünü Ballıca Devlet Ormanı sınırları içine alan bu işlemin de 15.08.1985 tarihinde kesinleştiği, H.G.K.’nun 11.03.1992 gün ve 1991/14-253-170 sayılı kararında belirtildiği gibi hak düşürücü süreler geçerek kesinleşen orman sınırlarını hiçbir merci ve makamın değiştirmesinin mümkün olmadığı, bir an için 06.10.1944 gün 1943/251-800 sayılı kararın dava konusu yerlere ait olduğu kabul edilse bile H.G.K.’nun 20.03.1996 gün ve 1995/20-1086-174 sayılı kararında kabul edildiği gibi, hak düşürücü süre kesin hükümden önce geleceğinden kesin hükmün, orman kadastrosunu kendiliğinden geçersiz olması sonucunu doğurmayacağı, yanlışlığın hak düşürücü süre içinde açılacak bir dava ile düzeltilmesi gerektiği,
12- “Ballıca Köyü sınırları içerisinde bulunan ve 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan orman kadastrosunda orman sınırı içine alınan ormanlar ile, daha sonra 1744 ve 2896 Sayılı Yasa hükümlerine göre orman kadastrosu aplikasyon 2. ve 2/B madde çalışmaları yapılan yerlerde sadece 6831 Sayılı Orman Yasasının 3302 ve 3373 Sayılı Yasayla değişik 2/B madde uygulama çalışmalarını yapmak üzere Orman Bakanlığının 13.02.1987 gün ve 6 sayılı “oluru” ve Orman Genel Müdürlüğünün 15.03.1989 gün 834 sayılı “iş emri” dayanak gösterilerek ve 07.06.1989 tarihli (1) Numaralı İşe Başlama Tutanağında kendisine verilen görevin sadece 2/B madde uygulaması olduğunu yazarak çalışmaya başlayan, Seyfullah İnan başkanlığındaki 59 Numaralı Orman Kadastro Komisyonu 08.06.1989 tarihinde düzenlediği (2) Nolu Tutanakla V, IV, IX, XII, XIII, XVII nolu poligonları 09.06.1989 tarihinde düzenlediği (3) Nolu Tutanakla XVIII, XIX, XX, XXII, XXIII, XXIV nolu poligonları, 13.06.1989 gün ve (4) Nolu Tutanakla XXV, XXVI, XXXII, XXVIII, XXIX, XXX, XXXI, XXXII, XXXIII numaralı poligonların bulunduğu sahaların orman niteliğini kaybetmesi nedeniyle 6831 Sayılı Yasanın 2/B maddesi hükmüne göre orman rejimi dışına çıkartılmasına karar verildiği, bundan sonra Yönetmeliğin 46. maddesi gereğince 14.06.1989 tarihinde (5) numaralı “İşi Bitirme Tutanağını”, Yönetmeliğin 55/2. maddesi gereğince 12.04.1990 tarihinde “Şekli ve Hukuki Noksanlıkları İnceleme Tutanağını” ve Yönetmeliğin 55/3. maddesi gereğince 15.06.1990 tarihinde 6 Numaralı “İşi Sonuçlandırma Tutanağını” düzenleyerek, yönetmeliğin 57. maddesi gereğince yaptığı 2/B madde uygulaması işlemlerini Orman Bölge Müdürlüğünün 18.06.1990 gün ve 8552 sayılı yazısı ekinde Valilik onayına sunmuştur. İstanbul Valililiğinin “59 Numaralı Orman Kadastro Komisyonun 07.06.1989 tarihinden 15.06.1990 tarihine kadar Ballıca Köyünde yaptığı çalışmalarda 423.060 m2 sahanın 2/B maddesi ile orman sınırları dışına çıkarıldığına dair almış olduğu 1 nodan 6 noya kadar olan tutanaklarda yazılı kararları onaylanmıştır” şeklinde şerh verilerek yapılan işlemler Vali tarafından 20.06.1990 tarihinde onaylanmış ve Yönetmeliğin 57/2. maddesi gereğince kadastro işlemleri yürürlüğe girmiştir. Bundan sonra 59 Nolu Orman Kadastro Komisyonu Valilik onayında belirtilen 1 ila 6 numaralı tutanakları 14.11.1990 tarihinde ilana çıkarmış ve bu tutanaklarda (7) Nolu Orman Kadastro Komisyonunun 1942 yılında belirlediği, tahdit sınırları esas alınarak 2.613,5 Hektar yüzölçümlü Ballıca Devlet Ormanının tamamını 1976 ve 1984 tarihinde yapılan çalışmalarda olduğu gibi orman sınırları içerisinde göstermiş, ancak Kartal Asliye (3) Hukuk Mahkemesinin 1987/1271 sayılı 1986 tarihli kararı ile 31.12.1981 tarihinden önce nitelik kaybetmemesi nedeniyle 1984 tarihli Komisyon kararı iptal edilerek yeniden orman sınırları içerisine alınan IV, V, IX, XII, XIII, XV, XVII numaralı 2/B madde poligonlarını 08.06.1989 tarihli tutanakla tekrar orman sınırları dışına çıkarmış, ayrıca bu yerlerle birlikte XVIII, XIX, XX, XXI, XXIII, XXIV, XXV, XXVI, XXVII, XXVIII, XXIX, XXX, XXXI, XXXII, XXXIII numaralı 2/B madde poligonlarını da 31.12.1981 tarihinden önce orman niteliğini kaybettiği gerekçesiyle 06.09.1989 gün (3) Nolu ve 13.06.1989 gün (4) nolu tutanakla orman sınırları dışına çıkarmıştır. 1987 tarihli mahkeme kararı ile 31.12.1981 tarihinden önce orman niteliğini kaybetmediği hükmen belirlenen yerlerin 1989 yılında yeniden 31.12.1981 tarihinden önce nitelik kaybettiği gerekçesiyle orman sınırı dışına çıkartılması açık bir yasa ihlalidir. Ancak bu işlemlere karşı dava açılıp açılmadığı dosya kapsamından anlaşılamamıştır.
13- 59 Nolu Kadastro Komisyonu tarafından 14.06.1989 tarihinde (5) numaralı İşi Bitirme Tutanağının düzenlenmesinden sonra, Komisyon Başkanı Seyfullah İnan, Ormancı Üye A… A… ve Ziraatçı Üye A.. K… S… tarafından 1986 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliğinin 60. maddesine dayanak gösterilip “Mahkeme Kararını Uygulama Tutanağı” ismi verilerek 31.07.1989 tarihinde düzenlenen tutanakda, “A. Z. D…varisleri adına Av. S… K… ’nın, Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 gün ve 1943/251-1944/800 sayılı kararı uygulanarak sahanın kendilerine teslimini istediğine dair Genel Müdürlüğe verdiği 05.06.1989 tarihli dilekçesinin, (Bu dilekçe Av. H..N… N… antetli kağıda yazılmış Av. S… K…tarafından imzalanmıştır. H…N… N…, A.Z….Di… mirasçılarından aldığı vekaletler ile mirasçılar üzerine 12.11.1990 tarihinde intikalden tapuya tescil işlemini yaptırarak aynı gün aynı yevmiye numarası ile dava konusu parselleri satan kişidir) Genel Müdürlüğün 15.06.1989 gün 1155 sayılı yazısı ile Orman Bölge Müdürlüğüne intikal ettirilmiş ve Bölge Müdürlüğünün 23.06.1989 gün ve 3396 sayılı yazısı ile de Komisyona ve Alemdağ İşletme Müdürlüğüne intikal ettirilmesi üzerine, Komisyonca sözü edilen mahkeme kararı ile 1/16.000 ölçekli tüm tapuları gösterir krokinin incelendiği, bu krokide gösterilen 12 nolu (Kasım 1932 tarih 16 nolu 50 dönüm tapunun bulunduğu yer) ve 13 nolu (Kasım 1932 tarih 20 nolu 5 dönüm tapunun bulunduğu yer) tapu parsellerinin ormanla ilişkisi olmayıp orman dışında kaldığı, 1, 4, 7, 16 ve 17 nolu tapu parsellerinin de, tapu sınırlarının gayri muayyen olduğu; diğer 2, 3, 5, 6, 8, 9, 10, 11, 14, 15, 18, 19 ve 20 nolu tapu parsellerinin dört yönünün de araziye uyduğu görüldüğü, mahkeme kararı ve tapu hududuna göre araziye uyan ve aplike edilen bu parsellerin gerek Medeni Kanun, gerek Yargıtay İçtihatlarına göre hudutlarına itibar edilmesi gerektiği, hudut olarak tam araziye oturtulmayan, ancak bazı yönleri ile araziye uyan 1, 4, 7 ve 16 nolu tapu parsellerinde ise, tapu miktarları kadar bir sahanın tesbit edilmesine komisyonca karar verildiği” yazıldıktan sonra “18 adet tapu kaydının aplikasyon ve sınırlaması yapılarak bunlardan tüm hudutları uymadığı belirtilen 1, 4, 7, 16 ve 17 numaralı tapu parsellerinin meşe baltalığı niteliğinde olduğu 1 ve 17 numaralı tapu parsellerinin Kilimli Özel Ormanı (P.240), 4 ve 7 numaralı tapu parsellerinin Fındıkdere Özel Ormanı (P.239), 16 numaralı tapu parselinin Eğrek Özel Ormanı (P.241) olarak mahkeme kararına göre tefrik ve tesbit edildiği, diğer tapuların ise hudutlarının sabit olduğu, miktarlarına uyulmayıp, sınırlarına uyularak krokisinde 5, 10, 14, 15 ve 19 numara ile gösterilen ve halen meşe baltalığı niteliğinde olan tapu parsellerinin Burçaktepe Özel Ormanı (P.238) olarak, halen meşe baltalığı ve çam ağaçları ile kaplı olan diğer tapu parsellerinden, 8 numaralı tapu parselinin Sarı Çamur Özel Ormanı (P.237), 3 numaralı tapu parselinin Uzunburun Özel Ormanı (P.236), 9, 11 ve 20 numaralı tapu parsellerinin Küçük Ballıca Özel Ormanı (P.235), 6 numaralı tapu parselinin Ballıca Bayırı Özel Ormanı (P.234), 2 numaralı tapu parselinin Poyrazeğrek Özel Ormanı (P.233), 18 numaralı tapu parselinin Buçuktarla Özel Ormanı (P.232), olarak mahkeme kararında tefrik ve tesbit edilerek 18 parça tapunun aplikasyon ve sınırlaması tamamlanarak mahkeme kararının uygulandığı” şeklinde açıklama yapılmıştır. Ancak yukarıda 4. 5 numaralı bentlerde izah edildiği gibi eski tapu kayıtları bu yerlere ait olmadığı için devletleştirme bedellerinin ödenmesi istemi ret edilen ve yine dört taraftan Devlet Ormanı ile çevrili olduğu tesbit edilmesi nedeniyle 5658 Sayılı Yasa gereğince iade edilmesinin mümkün olmadığından iade talebinin reddine dair kararın tapu sahibi vekiline 09.12.1950 tarihinde tebliğ edilerek o tarihte adli ve idari yargıda dava açılmadığından kesinleşen ve yine yukarıda 7 ve 8 nolu bendlerde belirtildiği gibi, arazi kadastro ekiplerinin 11.07.1962 tarihli tutanakta cins ve sınırlarına göre nereye ait olduğu belli olmadığı için uygulanmayan kayıtlar listesinde gösterilen ve yukarıda 9. ve 10 nolu bendlerde yazılı olduğu gibi (1) nolu Orman Kadastro Komisyonunun köydeki bilirkişiler de hazır olduğu halde uygulamaya çalıştıkları, ancak; 24.08.1977 gün 14 nolu tutanakta, nereye ait olduğu belli olmayan tapu kayıtları ile 06.10.1944 tarihli mahkeme kararının halen kadastro mahkemesinde davaları devam eden 1 ile 223 sayılı parsellerle ilgili dava dosyalarında uygulanması gerektiği açıklanarak bu konudaki istemleri ret edilerek sonuçları ilan edilip 18.06.1982 tarihinde kesinleşen ve yine yukarıda 11 nolu bendde açıklandığı gibi 1984 yılında (24) Numaralı Orman Kadastro Komisyonunca yapılan ve ilan edilerek 15.08.1985 tarihinde kesinleşen işlemlerle Ballıca Devlet Ormanı ve yeniden kadastrosu yapılan Ballıca II Devlet Ormanı sınırları içinde gösterilen ve Devlet Ormanlarının bitişiğinde ve bu ormanların devamı ve ayrılmaz parçası olması nedeniyle (bir an için tapu kayıtlarının bu yerlere uyduğu kabul edilse bile H.G.K.’nun 19.06.1991 gün ve 1991/16-271-375 ve 10.05.2006 gün 2006/20-148-284 Sayılı Kararlarında da belirtildiği gibi) iadesi mümkün olmayan ve 6831 Sayılı Yasanın 7/2. ve 1986 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliğinin 3. maddesinde yazılı beş kişinin katılımı ile kurulmadığı için, Orman Kadastro Komisyonu olarak kabul edilmesi mümkün olmayan, Komisyon Başkanı S..İ…, ormancı üye A..A…ve ziraatçi üye A… K… S… Den oluşan üç kişilik yetkisiz ekip tarafından düzenlenen 31.07.1989 tarihli Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağı dayanak gösterilerek ve Orman Kadastro Yönetmeliğinin 60. maddesine yanlış anlam verilerek yasa ve yönetmeliğe aykırı ve yolsuz olarak Ballıca Köyü idari sınırları içinde 10 adet özel orman parseli oluşturulmuştur. Bu nedenle, 31.07.1989 tarihli “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağı” ile yapılan işlem 6831 Sayılı Yasanın 7/1. maddesinde yazılı “özel orman kadastro” işlemi değildir.
Davalıların dayandığı ve Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 gün 1943/251-800 sayılı kararına konu olup özel orman parsellerin oluşumuna esas alınan ve A…. Z… D… Adına olan K… Köyü Kasım 1932 tarih 13 ila 32 nolu kayıtların mevki, sınır, pay ve yüzölçümü ve uygulandığı özel orman parsel numaraları aşağıda tabloda gösterilmiştir.
NO MEVKİİ CİNSİ YÜZÖLÇÜMÜ SINIRLARI
13
Ağıl nam mahalde
Bir kıta tarlanın tamamı
10 dönüm= 9190 m2
(238 p. Uygulandı)
Şarken: Ağıl,
Garben Mukaddem Topçuoğlu sınırı, Hacı oğlu Salih ve Boşnak tarlaları,
Cenuben: Mukaddel Musa Ağa Elyevm, Yusuf Ağa tarlası ve dere,
Şimalen yol
14
Canavar yatağı dere nam mahal
Bir kıta tarlanın 2/5 payı
10 dönüm=9190 m2
(235 p. Uygulandı)
Şarken: Tarikiam,
Garben: Fındıklıdere,
Cenuben: Karaağıl ve Mandacı Yatağı,
Şimalen: Canavar Yatağı
15
Burçaktepe arpa tarlası
Bir kıta tarlanın nısıf payı
10 Dönüm= 9190 m2
(238 p. Uygulandı)
Şarken: Tarik,
Garben: Çakır, Ali’nin Mehmet Ağa tarlası ve çalılık,
Cenuben: Tarikiam ve Hacıoğlu Salih tarlası,
Şimalen. Topal Seyit tarlası ve dere
16
Akkıranlar (Kıranlıdere)
Bir kıta tarlanın 2/5 payı
50 Dönüm= (45950 m2)
(orman dışında kaldığından özel orman parsellerine uygulanmadı)
Şarken: dere
Garben: Sarıbaşoğlu Mehmet ve Kadiroğulları tarlası ve değirmenbendi
Cenuben: Dere ve Arif Onbaşının Ahmet tarlası
Şimalen: Eğrekler ve ağıl altı
17
Ballıca Bayırı
Bir kıta tarlanın 2/5 payı
500 Dönüm= (459500 m2)
(234 parele uygulandı)
Şarken: Bekmezci geçidi,
Garben: Kurna Karyesi sınırı ve harman yeri,
Cenuben: Karaağıl sınırı ve çalılık,
Şimalen: yol
18
Poprazeğrek nam mahal
Bir kıta tarlanın 2/5 payı
30 dönüm= (27570 m2)
(232 parsele uygulandı)
Şarken: Ballıca Bataklık,
Garben: tarikiam,
Cenuben: Karaağıl sınırı ve yol,
Şimalen: harman yeri
19
Payraz Eğrek
Bir kıta tarlanın 2/5 payı
100 dönüm= (91900 m2)
(233 parsele uygulandı)
Şarken: Emin Mustafa açma sınırı ve Ballıca,
Garben: Tarikiam,
Cenuben: Karaağıl sınırı ve çalılık,
Şimalen:harman yeri
20
Ağıl civarı
Bir kıta tarlanın 1/2 payı
5 dönüm=(4595 m2)
(238 parsele uygulandı)
Şarken: Tarikiam
Garben: Göl Deresi
Cenuben: ağıl
Şimalen:yol
21
Sıraağaçlar nam mahal
Bir kıta tarlanın 2/5 payı
100 dönüm=(91900 m2)
(237 parsele uygulandı)
Şarken: Karaağıl sınırı ve yanık yatak,
Garben: Yol ve çalılık,
Cenuben: dere
Şimalen:Ihlamurlubayır Uzunyayla
22
Fındıklı dere
bir kıta tarlanın 2/5 payı
50 dönüm=(45950 m2) (239 parsele uygulandı)
Şarken:Kadiroğlu Abdüllatif Ağa ve Kürtoğlu Seyit ağa tarlaları,
Garben: dere,
Cenuben:Çoban Mustafa tarlaları ve çalılık,
Şimalen: yol,
23
Ereğli
Bir kıta tarlanın nısıf payı
25 dönüm= (22975 m2) (241 parsele uygulandı)
Şarken. Akıranlar Gölü ve Eğrek,
Garben: Çakırın Mehmet ağa tarlası,
Cenuben: Mukaddem İmamoğlu tarlası sınırı elyevm Köse Süleyman ve Nalbant tarlaları,
Şimalen Şerife ve Feyzullah tarlaları,
24
Kilimli
Bir kıta tarlanın 2/5 payı
20 dönüm=(18380 m2) (240 parsele uygulandı)
Şarken. Kilimli dere ve Ahmet tarlası, Garben: Tarikiam,
Cenuben: Sivrioğlu Deli Ahmet ve Çakırın Mehmet ağa tarlaları,
Şimalen: Çoban Mustafa tarlaları,
25
Ballıca
bir kıta tarlanın 2/5 payı
100 dönüm=(91.900 2)
(236 parsele uygulandı)
Şarken: Kızılcık dere ve pekmezci geçidi
Garben: Yol ve çalılık
Cenuben: Tarikiam,
Şimalen: Karaağıl sınırı ve başyataklar,
26
Ağıl Civarı
bir kıta tarla tam
4 dönüm=( 3676 m2)
(238 parsele uygulandı)
Şarken: Tarikiam,
Garben: Mukeddem Sururi ağa sınırı elyevm, Kürtoğlu salih tarlası,
Cenuben: kendi çalılığı,
Şimalen: ağıl,
27
Uçagaç
tarla tam
4 Dönüm, 1 Evlek,
200 arşın=(4020 m2)
(238 parseleuygulandı)
Şarken ve Garben: sahibi senet arazileri,
Cenuben: dere
Şimalen: Çiftlik ebniyesi ve ağıl,
28
Kilimli
tarla
tam
50 dönüm= (45950 m2)
(240 parsele uygulandı)
Şarken: Kilimli gölü,
Garben: Mukaddem Mahmut oğlu sınırı elyevm çoban Mustafa tarlası,
Cenuben: Mukaddem Kara İbrahim oğlu sınırı elyevm Kara Emin vereseleri,
Şimalen: İsmail vereseleri sınırı
29
Yarışlı nam mahalde
tarla
tam
30 dönüm=(27570 m2)
(239 parsele uygulandı)
Şarken: Çalılık
Garben;Mukeddem Musa Ağa sınırı elyevm, Çakır Ali’nin Mehmet Ağa tarlası ve Sait,
Şimalen: Seyit tarlası ve dere
Cenuben: yol
30
Canavar yatağı
Bir kıta tarlanın tamamı
5 dönüm 2 Evlek
=(5055 m2)
(235 parsele uygulandı)
Şarken: Sahibi senet ağılı
Garben-Şimalen ve Cenuben sahibi senet arazileri
31
Canavar yatağı
Ağıl yeri tam
400 Arşın= (228 m2)
(235 parsele uygulandı)
Şarken-Garben, Şimalen ve Cenuben sahibi senet arazileri
32
Üçağaç
Ağıl, avlu, furun, kahve ve Çoban odalarını müştemil çiftlik yeri
1000 Arşın= (570 m2)
(uygulanmadı)
Şarken-Garben, Şimalen ve Cenuben sahibi senet arazileri
(13 ila 31 nolu tapu kaydının toplam yüzölçümü 1.615.259 m2’dir özel orman parsellerine uygulanmayan 16 ve 32 nolu kayıtlarının miktarı çıkartıldığında kalan 968.739 m2’dir
14) Orman Kadastro Komisyonu niteliğinde olmayan bu üç kişilik heyet tarafından “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağı” ismi verilerek 31.07.1989 tarihinde yerel bilirkişilerin bilgisine dahi başvurulmadan düzenlenen tutanakla;
Tümü K…Köyü İdari sınırları içinde olan ve 1945 yılından 1989 yılına kadar arazi ve Orman Kadastro Komisyonları ya da başka amaçla oluşturulan heyetlerce sınırları, mevkisi bilinemediği için yerine uygulanması mümkün olmadığı belirtilen, Kasım 1932 tarihli tapu kayıtlarından Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 2000/730 (Dairenin 2008/17387) sayılı dosyasında dava konusu olan;
235 parsel sayılı 2.514,158 m2 yüzölçümlü küçük Ballıca Özel Ormanına, Kurtdoğmuş Köyü, Canavar Yatağı mevkiindeki tarla cinsli tapu kaydının 2/5 payına ait, Kasım 1932 tarih 14 nolu 10 dönüm (9190 m2) ve yine Canavar Yatağı mevkiindeki tarla cinsli Kasım 1932 tarih 30 nolu 5 dönüm 2 evlek (5055 m2) ve yine Canavar Yatağı mevkiindeki ağıl yerine ait, Kasım 1932 tarih 31 nolu 400 Arşın (228 m2) ki toplam yüzölçümleri 14.473 m2 olan üç adet tapu kaydı uygulanmıştır. Tapu kayıtlarının hiç birinde belli bir kişi sınırı olmadığı gibi, Karaağıl, Manda Yatağı, Canavar Yatağı gibi belirsiz değişir sınırlar bulunmaktadır. Pafta ve harita örneklerinde görüldüğü gibi 235 sayılı parselin Doğusu Riva deresi, Batısı; başka bir dosyada aynı nedenle dava konusu edilen 234 parsel sayılı Ballıca Bayırı Özel Ormanı, Kuzeyi: dava konusu 236 sayılı Uzunburun Özel Orman parseli ve 382 parsel sayılı Ballıca Devlet Ormanı, Güneyi: 1948 yılında Gebze sınırları içinde kalması nedeniyle orman kadastrosu yapılan ve halen Tuzla İlçesi T…. Ören Köyü İdari sınırları içindeki Karaağıl Devlet Ormanı ile çevrilidir. Dosya içindeki haritalardan görüldüğü gibi 235 sayılı parselin ortasında 292 rakımlı Küçük Ballıca isimli tepe ile, birçok dere ve derecikleri bulunmaktadır. 235 sayılı parsel yükselti eğrilerine göre yüksek eğimli ve çok engebeli bir arazidir. Cetvelle çizilen düz bir çizgi ile 382 Sayılı Devlet Ormanı parselinden ayrılmıştır. Sınırda hiçbir özel mülk bulunmamaktadır. Parselin doğusunda eski tarihli memleket haritalarında ismi yazılı Riva Deresi bulunduğu halde, tapu kayıtlarının hiç birinde dere sınırı bulunmamaktadır. Önceki davalarda Hazine taraf olmadığı için bu davalar Hazineyi bağlamaz. 143/251-800 sayılı kararın dayanağı olduğu kabul edilen kroki T.M.Y.’nın 719 (E.M.Y.’nın 645) ve 3402 Sayılı Yasanın 20/A maddeleri anlamında tapunun dayanağı plan ve kroki değildir. Tüm bu olgulara karşın ikisi tarlaya, birisi ağıl yerine ait, yüzölçümleri toplamı 14.473 m2 olan, tapu kayıtlarının eskiden beri ve halen de orman olan 2.514.158 m2 yüzöçümlü 235 parsel sayılı Küçük Ballıca Özel Ormanına köy, mevki, cins ve miktar olarak uyduğu kabul edilemez.
236 parsel sayılı 1.855,181 m2 yüzölçümlü Uzun Burun Özel Ormanı’na, Kurtdoğmuş Köyü, Ballıca mevkiindeki tarla cinsi tapu kaydının 2/5 payına ait Kasım 1932 tarih 25 nolu 100 dönüm (919.000 m2) yüzölçümlü, Kızılcık Dere, Pekmezci Geçidi, çalılık, Karaağıl Sınırı ve Başyataklar gibi belirsiz ve değişir sınırlı tapu kaydı uygulanmıştır. Tapu kaydının sınırında kişi isimleri bulunmamaktadır. Dosyadaki haritasından 236 sayılı parselin Doğusu kadim Riva Deresi (halen Ömerli Baraj Gölü ve göl sahasında kalması nedeniyle DSİ Genel Müdürlüğüne tahsis edilen Devlet Ormanı), dereden sonra Şile İlçesi sınırları içinde kalan ve Kervansaray Devlet Ormanı ismiyle kadastrosu yapılan orman, Batısı; 382 parsel sayılı Ballıca Devlet Ormanı, Kuzeyi: dava konusu 237 parsel sayısı verilen Sarıçamur Özel Ormanı, Güneyi; Yukarıda yazılı dava konusu 235 parsel sayısı verilen Küçük Ballıca Özel Ormanı ile çevrilidir. Dosyadaki haritalarda görüldüğü gibi, içinde Ömerli Barajı Gölüne akan birçok dere ve derecikler bulunmaktadır. 236 sayılı parsel yüksek eğimli, engebeli, batı sınırında bulunan 382 parsel sayılı Ballıca Devlet Ormanın devamı ve ayrılmaz parçasıdır. Eskiden beri ve halende orman niteliğindedir. Tarla cinsli olup, sınırda hiçbir özel mülk bulunmayan ve davada taraf olmadığı için Hazineyi bağlamayan T.M.Y’nın 719 (E.M.Y. 645) ve 3402 Sayılı Yasanın 20/A maddeleri anlamında plan ve kroki olduğu kabul edilmesi mümkün olmayan 1943/251 sayılı kararın dayanağı olduğu kabul edilen ve şekil olarak da 236 sayılı parsele benzemeyen krokinin ve tarla cinsli 91900 m2 yüzölçümlü tapu kaydının, eskiden beri ve halende orman olan 1.892.562 m2 yüzölçümlü 236 parsel sayılı Uzun Burun Özel Ormanına köy, mevki, cins ve miktar olarak uyduğu kabul edilemez.
237 parsel sayılı 980.278 m3 yüzölçümlü Sarıçamur Özel Ormanı’na Kurtdoğmuş Köyü, Sıra Ağaçlar mevkiindeki tarla cinsli olan tapu kaydının, 2/5 payına ait, Kasım 1932 tarih 21 nolu 100 dönüm (919.000 m2) yüzölçümlü, Karaağıl sınırı, Basık Yatak, çalılık, Başyataklar gibi belirsiz ve değişir sınırlı tapu kaydı uygulanmıştır. 237 sayılı parselin çap sınırına göre, Doğusu; Riva Deresi (halen Ömerli Baraj Gölü ve bu göl sahasında kalması nedeniyle DSİ Genel Müdürlüğüne tahsis edilen Devlet Ormanları, dereden sonra Şile İlçesi Kervansaray Devlet Ormanı, Batısı; 382 sayılı Ballıca Devlet Ormanı parseli, Güneyi: yukarıda yazılı dava konusu 236 parsel sayısı verilen Uzun Burun Özel Ormanı ile çevrilidir. Memleket haritası ve diğer haritalarda görüldüğü gibi, 237 parsel sayılı taşınmaz içinde Ömerli Baraj Gölüne akan birçok dere ve derecikler bulunan yüksek eğimli, engebeli, Batısındaki 382 sayılı Ballıca Devlet Ormanının devamı ve ayrılmaz parçası ve eskiden beri ve halende orman niteliğinde bir arazi parçasıdır. Sınırında hiç bir özel mülk bulunmayan ve davada taraf olmadığı için Hazineyi bağlamayan T.M.Y.’nın 719 (E.M.Y. 645) ve 3402 Sayılı Yasanın 20/A maddeleri anlamında plan ve kroki olduğu kabul edilmesi mümkün olmayan 1943/251-800 sayılı kararın dayanağı olduğu kabul edilen ve şekil olarak da 237 sayılı parsele benzemeyen krokinin ve 91.900 m2 yüzölçümlü tapu kaydının eskiden beri ve halende orman olan 980.625 m2 yüzölçümlü SARI Çamur Özel Ormanı isimi verilen 237 sayılı parsele köy, mevki, cins ve sınır olarak uyduğu kabul edilemez.
Asliye (2) Hukuk Mahkemesinin 2000/786 (Dairenin 2007/16650) sayılı dosyasında davaya konu olan;
239 parsel sayılı 80.000 m2 yüzölçümlü Fındıklı Dere Özel Ormanına Kurtdoğmuş Köyü, Fındıklı Dere Mevkiindeki tarlanın 2/5 payına ait Kasım 1932 tarih 22 numaralı 50 dönüm (45950 m2) ve Yaraşlı Mevkiindeki tarlaya ait Kasım 1932 tarih 29 nolu 30 dönüm (27570 m2) ki toplam yüzölçümü 73.520 çalılık, yol ve kişi sınırlı olan tapu kayıtları uygulanmıştır.Dosyadaki haritalardan 239 sayılı parselin doğu, kuzey ve güneyinin 383 sayılı 3.481.972 m2 yüzölçümlü Ballıca Devlet Ormanı, batı sınırı Fındık Dere, sonra Kurtdoğmuş Devlet Ormanı ile çevrilidir. Sınırında tapu kayıtlarında ismi yazılı şahsa ait hiçbir özel mülk bulunmamaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi Hazine taraf olmadığı için Hazineyi bağlamayan ve tapu kaydının dayanağı plan ve harita olarak kabul edilmesi mümkün olmayan şekil olarak da 239 sayılı parsele benzemeyen 1943/251-800 sayılı kararın dayanağı olduğu kabul edilen krokinin ve 73.250 m2 yüzölçümlü üç adet tapu kaydının köy, mevki, cins ve sınır olarak eskiden beri ve halen de orman olan 80.000 m2 yüzölçümlü 239 parsel sayılı Fındıklı Dere Özel Orman parseline ait olduğu kabul edilemez.
240 parsel sayılı 70.000 m2 yüzölçümlü Kilimli Özel Ormanına, Kurtdoğmuş Köyü, Kilimli mevkiindeki tarla cinsli tapu kaydının 2/5 payına ait Kasım 1932 tarih 24 nolu 20 dönüm (18380 m2) ve yine Kilimli mevkiindeki tarla cinsli Kasım 1932 tarih 28 numaralı 50 dönüm (45.950 m2) toplam yüzölçümleri 64.330 m2 olan Dere, Kilimli Gölü ve kişi sınırlı tapu kayıtları uygulanmıştır. Haritasına göre 240 sayılı parselin batı, kuzey ve güney sınırlarının 383 parsel sayılı Ballıca Devlet Ormanı, Doğu sınırının Ömerli Baraj Gölü sahasında kalması nedeniyle DSİ Genel Müdürlüğüne tahsis edilen Devlet Ormanı ile, başka bir anlatımla dört sınırı Devlet Ormanı ile çevrilidir. Tapu kayıtlarında yazılı kişi tarlaları sınırda bulunmamaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi Hazine taraf olmadığı için Hazineyi bağlamayan ve tapu kaydının dayanağı plan ve harita olarak kabul edilmesi mümkün olmayan şekil olarak da 240 sayılı parsele benzemeyen 1943/251-800 sayılı kararın dayanağı olduğu kabul edilen krokinin ve toplam 64,330 m2 yüzölçümlü iki tapu kaydının köy, mevki, cins ve sınır olarak eskiden beri ve halende de orman olan 70.000 m2 yüzölçümlü 240 parsel sayılı Kilimli Özel Orman parseline ait olduğu kabul edilemez.
241 parsel sayılı 25.000 m2 yüzölçümlü Eğrek Özel Ormanına K…. Köyü, Ereğli Mevkiindeki tarla cinsli tapu kaydının 1/2 payına ait Kasım 1932 tarih 23 sıra numaralı 25 dönüm (22975 m2) yüzölçümlü tapu kaydı uygulanmıştır. Yukarıda (11) nolu bendde açıklandığı gibi 241 sayılı parsel, kuzey ve güneyindeki ormanlarla birlikte 1942 yılı orman kadastrosunun dışında bırakılmıştır. 2896 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 7. maddesi gereğince 24 Nolu Orman Kadastro Komisyonunun düzenlediği 23.11.1984 gün 30 nolu tutanakla 109.167 m2 yüzölçümlü Ballıca II Devlet Ormanı olarak ilk defa orman kadastrosu yapılmış ve 15.08.1985 tarihinde ilan edilerek kesinleşmiş olduğu halde bu durum nazara alınmadan 31.07.1989 tarihli Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağı ile Devlet Ormanından düz çizgi ile ayrılarak 241 nolu parsel oluşturulmuştur. Halen kuzeyinde 387 sonra 382, güneyinde 388 parsel sayılı Devlet Ormanları, doğusu yol ve yoldan sonra kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak kişiler adına tesbit tutanakları düzenlenip özel ormanlara uygulanan tapu kayıtlarına dayanılarak A… Z… D… mirasçıları tarafından dava konusu edilen 38, 39 sayılı ve batısı yine aynı şekilde tesbitleri yapılıp, yine aynı şekilde kadastro mahkemesinde dava konusu edilen ve halen davaları devam eden 25, 26 ve 28 sayılı parsellerle çevrilidir. Uygulanan tapu kaydının sınırında yazılı Akkıranlar Gölü ve kişi tarlalarının bulunmamaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi Hazine taraf olmadığı için Hazineyi bağlamayan ve tapu kaydının dayanağı plan ve harita olarak kabul edilmesi sayılı karar dayanağı olduğu kabul edilen krokinin ve 22975 m2 yüzölçümlü tapu kaydının köy, mevki, cins ve sınır olarak eskiden beri ve halende de orman olan 25.000 m2 yüzölçümlü 241 parsel sayılı Eğrek Özel Orman parseline ait olduğunun kabul etme olanağı bulunmamaktadır.
241 sayılı parselin 1942 yılında 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan orman kadastrosunda orman sınırı dışında kaldığı, ancak evvelce sınırlaması yapılmış olup da herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış orman olması nedeniyle 1984 yılında 2896 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan orman kadastrosunda orman sınırları içine alındığı ve ilan edilerek 15.08.1986 tarihinde kesinleştiği, 6831 Sayılı Yasanın 11/1. maddesinde anılan hak düşürücü sürelerinin çoktan geçtiği ve bir an için 06.10.1944 günlü karar kesin hüküm olarak kabul edilse dahi hak düşürücü sürenin kesin hükümden önce geleceği düşünülmeden S… İ… ve arkadaşlarının, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan yerde yasa ve yönetmeliği yok sayarak 241 nolu parsele ilişkin taşınmazı 31.07.1989 tarihli tutanakla özel orman kabul etmesi açık yasa ihlalidir” ve yapılan işlem yok hükmündedir.
15) Bu özel orman parselleri hakkında yapılan işlem orman ya da arazi kadastro işlemidir. Kaynağını yürürlükte bulunan Yasa ve Yönetmeliklerden almadığı için yasal olmayan tamamen hukuka aykırı olan bir işlemle 31.07.1989 tarihli tutanakla dava konusu taşınmazların özel orman olduğundan söz edilerek haritaları düzenlenmiş ve yürürlükte bulunan yasa ve yönetmeliklere göre orman ve arazi kadastrosuna ait bütün işlemlerin sonuçlarının, askı ilanı ile kamuya duyurulması gerektiği halde 31.07.1989 tarihli tutanakla yapılan işlem askı ilanına dahi çıkartılmadan, dosya içindeki Resmi Senet Örneğinden anlaşıldığı gibi 12.11.1990 tarihinde A..Z..D…adına tescil nedeni “orman kadastrosu” olduğu yazılıp tescil edildikten sonra aynı gün intikalen mirasçıları adlarına tapuya tescil edilerek hemen ardından;
Asliye (2) Hukuk Mahkemesinin 2000/786 (Dairenin 2006/16650) sayılı dosyasında davaya konu edilen 239 sayılı parsel M…A…ve E…V… a onların da A… Ç… ve H…A… E…’na, 240 sayılı parsel yine M….A…ve E…V…a, onların da E… K… ve B…E…’e ve 241 sayılı parsel C…B…. ve A… S…B…’a bunların da D…K…ve A.. Ç…’a sattığı, bu kişilerin de aynı parselleri 20.04.1999 tarihinde Türkiye Garanti Bankası A.Ş.’ne devir etmesi nedeniyle davalı banka adına tapuya tescil edilmiştir.
Gönderilen dava dosyasının örneğine göre; Asliye (3) Hukuk Mahkemesinin 2000/738 sayılı dosyasında dava konusu iken, bu mahkemenin kapatılması nedeniyle halen Asliye (2) Hukuk Mahkemesinin 2005/117 sayılı dosyasında Hazine tarafından aynı nedenle açılan davası devam eden, Burçak Tarla Özel Ormanına ait 232 ve Poyraz Eğrek Özel Ormanına ait 233 ve Ballıca Bayırı Özel Ormanına ait 234 sayılı parseller ile Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 2000/730 (Dairenin 2008/17387) sayılı dosyasında dava konusu olan 235, 236 ve 237 sayılı parsellerin dosya içindeki 12.11.1990 gün ve 7990 Yevmiye nolu Resmi Senet örneğine göre iktisap nedeni 59 Nolu Orman Kadastro Komisyonunun 31.07.1989 tarihli “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağı” ve Pendik Kartal Kadastro Müdürlüğünün 07.11.1990 tarih 5098 sayılı yazıları ile eki değişiklik beyannameleri gereğince resmi senette yazılı 18 parça tapu zabıt kayıtlarının 10 parça gayrimenkul olarak Ahmet Z…..D… adına ORMAN KADASTROSU suretiyle özel orman olarak tescilinden sonra ekli veraset ilamları ve Kadıköy 7. Noterliğinden mirasçılarının bir kısmının 22.09.1988, bir kısmının 18.10.1990, bir kısmının 06.11.1990 tarihlerinde verdikleri vekaletnameler ile H…N… K…’e, bir kısmının yine aynı noterlikte 06.11.1990 ve 12.11.1990 tarihinde Av. H… N…N… ’na verdikleri vekaletnameler gereğince bu vekillerin de mirasçılar adına intikale talip olduklarını, müşterek mülkiyet olarak mirasçıları adlarına intikalen tescil edildikten sonra yine aynı Resmi Senetle ve aynı yevmiye numarası ile 232, 233 ve 234 sayılı parsellerin şirketi tek başına temsile yetkili B… K… ’in, Av. A… M… ’e 08.11.1990 tarihinde verdiği vekaletname ile 468.000.000.-TL bedel karşılığında G… Emlak Ormancılık ve Ticaret A.Ş’ne ve 235, 236 ve 237 sayılı parsellerin de aynı mirasçıların H… N… K… ile Hatice N… N… ’na verdikleri vekaletnameler ile alıcı S…. M….’in 01.11.1990 tarihinde Av. A… M…’e verdiği vekaletname ile Hulusi N….kızı S… M… e 1.075.000.000,-TL bedel karşılığı sattığından tescil edileceği resmi senede yazılarak sözü edilen bu Resmi Senede göre tüm parsellerin iktisap nedeninin “ORMAN KADASTROSU” olduğu belirtilerek, aynı gün aynı yevmiye ile önce A… Z.. D… ve hemen ardından mirasçıları adına intikalen tescilleri yapılmış, hemen sonra da 232, 233, 234 sayılı parseller G….Emlak Ormancılık ve Ticaret A.Ş. adına, 235, 236, 237 sayılı parseller de H… N…. kızı S… M…adına tescil edilmiştir. Bu işlemlerin tümü aynı resmi senet ve 12.11.1990 gün 7990 yevmiye numarasıyla yapılmış, daha sonra şirketin unvanının R… İSTANBUL Turizm A.Ş. olarak değiştirilmesi üzerine 232, 233 ve 234 sayılı parseller bu şirket adına 08.11.1991 tarihinde tescil edilmiştir. A….Z… D… mirasçılarının vekaletname verdikleri tarihler nazara alındığında, özel orman parsellerinin oluşturulmasına esas olan işlemlerin 59 Nolu Orman Kadastro Komisyonunun bu köyde yaptığı çalışmaları ilana çıkarmadan önce düşünülerek yapıldığı açıkça anlaşılmaktadır.
16- Yukarıdaki bendde açıklandığı gibi Pendik Tapu Sicil Müdürlüğünün 19.10.1989 gün 1434 sayılı ve 05.11.1990 gün O54.T.34181/2405 sayılı yazıları dayanak gösterilerek, Kartal Kadastro Müdürü Ziya Çoban tarafından 31.07.1989 tarihli “Mahkeme Kararını Uygulama Tutanağı”nı esas alarak 07.11.1990 tarihinde düzenleyip imzaladığı, “Kadastro gören yerlerde yapılacak düzeltme ve değişiklik işlemleri için TESCİL BİLDİRİMİ” (Beyanname)’ne eki krokileri esas alınarak ve 10 parça taşınmazın iktisap nedeni “ORMAN KADASTROSU” olduğu belirtilerek,
232 sayılı parsel 1,306,000 m2 yüzölçümünde Burçaktarla Özel Ormanı,
233 sayılı parsel 77,318 m2 yüzölçümünde Poyraz Eğrek Özel Ormanı,
234 sayılı parsel 928,082 m2 yüzölçümünde Ballıca Bayırı Özel Ormanı,
235 sayılı parsel 2,514,158 m2 yüzölçümünde Ballıca Özel Ormanı,
236 sayılı parsel 1,855,181 m2 yüzölçümünde Uzun Burun Özel Ormanı,
237 sayılı parsel 980,278 m2 yüzölçümünde Sarıçamur Özel Ormanı,
238 sayılı parsel 497,395 m2 yüzölçümünde Burçaktepe Özel Ormanı,
239 sayılı parsel 80,000 m2 yüzölçümünde Fındıklıdere Özel Ormanı,
240 sayılı parsel 70,000 m2 yüzölçümünde Kilimli Özel Ormanı,
241 sayılı parsel 25,000 m2 yüzölçümünde Eğrek Özel Ormanı, ismiyle önce A…. Z… D… adına, hemen sonra intikalen mirasçılar adına 12.11.1990 tarihinde tapu kütüğüne 7990 yevmiye numarasıyla tescil edilip ardından 238 sayılı parsel hariç dosya içindeki örneğine göre halen Asliye (2.) Hukuk Mahkemesinin 2005/117 sayılı dosyasında dava konusu olduğu anlaşılan 232, 233 ve 234 sayılı parseller davalı şirkete satılıp adına tescil edilmiştir.
Pendik Asliye (1) Mahkemesinin 2000/730 (Dairenin 2008/17387) sayılı dosyasının konusu olan 235, 236, 237 sayılı parsellerde yine aynı gün aynı yevmiye ve aynı resmi senetle Hulusi Necati kızı Setenay METİN’e satılmıştır. Halen 235 sayılı parselin Setenay Metin adına kayıtlıdır. 236 sayılı parseller Ömerli Barajı nedeniyle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce kısmen kamulaştırılması üzerine 14.12.2000 tarihinde 392, 393 ve 394 sayılı parsellere ayrılmış, bunlardan 2.347,50 m2 yüzölçümlü olan 392 ve 1.844.728,81 m2 yüzölçümlü olan 394 sayılı parseller yeniden H…N…kızı S… M… adına 7.204,69 m2 yüzölçümlü 393 sayılı parselde DSİ Genel Müdürlüğü adına kanal cinsiyle 14.12.2000 tarihinde tescil edilmiştir.
237 sayılı parsel yine Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün kısmi kamulaştırması nedeniyle 389, 390, 391 sayılı parsellere ifraz edilmiş, 390 parsel sayılı 25.565.73 m2 yüzölçümlü taşınmaz DSİ Genel Müdürlüğü adına ve 110.339 m2 yüzölçümlü 389 ve 844.374.56 m2 yüzölçümlü 391 sayılı parseller de 14.12.2000 tarihinde yine davalı S… M… adına tescil edilmiştir.
Pendik Asliye (2) Hukuk Mahkemesinin 2000/786 (Dairenin 2006/16650) sayılı dosyasının konusu olan 239, 240 ve 241 sayılı parseller 12.11.1990 tarihinde A…Z… D…. ve aynı gün intikalen mirasçıları adına tescil edildikten sonra yukarıdaki bendde açıklandığı gibi intikal ve satışlardan sonra Türkiye Garanti Bankasına geçmiş ve halen 239, 240 ve 241 sayılı parseller davalı Türkiye Garanti Bankası A.Ş. adına tapuya kayıtlıdır.
17) Orman Genel Müdürlüğünün 238 parsel sayılı Burçak Tepe Özel Ormanı hakkında A…Z… D… mirasçıları aleyhine Pendik Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 1994/43 sayılı dosyasında açtığı davanın reddine karar verilmiş, Orman Yönetiminin hükmü temyiz etmiş ve 2006 yılında Daireye gelen dava dosyasındaki eksikliklerin giderilmesi için Dairenin 04.07.2006 gün ve 2006/7000-9999 sayılı kararı ile yerel mahkemeye iade edilmiş ve halen Daireye gönderilmemiştir. Ancak Dairenin 13,06.2006 gün 2006/5733-8263 sayılı kararı ile mahkemesine iade edilen 235, 236 ve 237 sayılı parsellere ait Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 2000/730 (Dairenin 2008/17387) sayılı dosyasının iki yıl altı ay sonra 15 Aralık 2008 tarihinde Daireye gönderilmesi sırasında 238 sayılı parsele ait 1994/43 sayılı dava dosyasının fotokopi örneğinin de 2000/730 sayılı dava dosyasına eklendiği görülmüştür.
18) Yine 2000/730 sayılı dava dosyasının mahkemesine iadesi üzerine bu dosya içine örneği konularak gönderilen 2000/729 sayılı dosyada, 237 sayılı Sarçamur Özel Orman parselinin 25.565 m2 bölümü DSİ Genel Müdürlüğünce 127.650.000.-YTL bedel karşılığında kamulaştırılması sonucu bu parselden ifraz edilip 390 parsel sayısı ile ve 25.565 m2 yüzölçümü ile DSİ Genel Müdürlüğü adına su kanalı olarak tescil edildiği 390 sayılı parsel hakkında 2000/730 sayılı dosyanın dava dilekçesinde gösterilen nedenlerle, “bu parselin Hazineye ait bir yer olduğu halde A…. Z… D…. ve mirasçıları ve onların satışı ile S… M…. adına yolsuz olarak tescil edildiği ve yolsuz tescil nazara alınmadan DSİ Genel Müdürlüğünce kamulaştırılıp ve kamulaştırma bedelinin de S… M…. ödendiği, 390 sayılı parselin mülkiyetinin Hazineye ait olduğunun tesbitini fazlaya ilişkin hataları saklı tutularak kamulaştırma bedeli olarak Setanay Metin’e ödenen 127.818.650.- YTL’nin, ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte Hazineye geri ödenmesi” istemiyle Hazine vekili tarafından, S… M… aleyhine dava açıldığı ve yargılamanın halen devam ettiği, davalı S… M… in R….İstanbul Turizm A.Ş’nin ortağı N… K….’in kızı olduğu, davaya bakan hakimin kızının da N… K… e ait S…Halı A.Ş.’de çalışması nedeniyle hakimin Hazine vekili tarafından ret edildiği, reddin red edilmesine ilişkin mercii kararının Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmemesi nedeniyle 20. Hukuk Dairesinin 06.07.2007 gün ve 2007/8854-9779 sayılı kararı ile temyiz dilekçesinin reddine karar verildiği, 2000/730 sayılı dava dosyası içindeki Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 2000/729 sayılı dosyanın örneğinin incelenmesinden anlaşılmıştır.
19) Yukarıda 17. bende yazılı Burçak Tepe Özel Ormanına ait 238 sayılı parsel hakkında Orman Yönetiminin A…. Z… D… mirasçıları aleyhine Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 1994/43 sayılı dosyasında açtığı davadan ayrı, Maliye Hazinesi tarafından yine A….Z….D… mirasçıları aleyhine Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 2000/728 sayılı dosyasında 238 sayılı parselin yolsuz olarak oluşturulan ve yok hükmünde olan sicil kaydının iptali için dava açıldığı, yargılamasının halen devam ettiği, Hazine vekili tarafından yukarıda (17) bentte belirtilen nedenlerle davaya bakan hakimin reddinin, reddine dair verilen merci kararının 20. Hukuk Dairesinin 02.05.2008 gün ve 2008/4641-6767 sayılı kararı ile “Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 2000/728 sayılı dava dosyasında davalı S… M…’in R… İstanbul Turizm A.Ş.’nin ortağı N… K…’in kızı olduğu ve davaya bakan hakimin kızının da N… K….’in ortağı olduğu S… Halıda çalıştığı iddia edilmişse de 2000/738 sayılı dosyanın davalısının S…M… olmayıp A…Z…D… mirasçıları olduğu ve davaya bakan hakimin kızının da davalı A… Z… D… mirasçılarının yanında çalıştığı iddia edilmediği, bu hali ile hakimin reddi için ileri sürülen konuların H.Y.U.Y’nun 29. maddelerinde anılan sebeplerden olmadığı anlaşılmakla Hazinenin temyiz itirazları reddine ve merci kararının onanmasına karar verildiği, 2000/730 sayılı dava dosyası içindeki Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 2000/729 sayılı dosyasının örneğinden anlaşılmıştır.
20) Yukarıda 12. bende açıklandığı gibi, S… İ… Başkanlığında 6831 Sayılı Yasanın 7/2. maddesi ve yönetmeliğin 3. maddesi hükmüne göre 5 kişinin katılımı ile kurulan 59 Numaralı Orman Kadastro Komisyonu B… Köyündeki ormanlarda çalışmaya başlamadan önce 07.06.1989 tarihinde düzenlediği (1) numaralı “İşe Başlama Tutanağında” “Komisyonca Genel Müdürlük tarafından Ballıca Devlet Ormanında 6831 Sayılı Yasanın 3302 Sayılı Yasa ile değişik 2/B madde uygulaması yapmak üzere yetki verildiğini” belirtmiş ve daha sonra düzenlendiği, 2, 3 ve 4 numaralı tutanaklarda önce Ballıca Devlet Ormanın aplikasyonunu yapmış, başka bir anlatımla 1942 ve 1984 yılında belirlenen orman sınır noktalarının yerlerini belirlemiş ve 10 adet özel orman parsellerinin de Ballıca Devlet Ormanı sınırları içinde kaldığını düzenlediği harita ve tutanaklarda göstermiş, daha sonra IV ila XXXIII poligon numaralarını verdiği yerleri orman niteliğini kaybettiği gerekçesiyle 2/B madde uygulaması ile orman rejimi dışına çıkarmış 14.06.1989 tarihinde (5) NUMARALI İŞİ BİTİRME TUTANAĞI 15.06.1989 TARİHİNDE (6) numaralı “İşi Sonuçlandırma Tutanağı” düzenlemiş ve 1986 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliğinin 55. maddesi gereğince yaptığı işleri Orman Bölge Müdürlüğüne bildirmiştir. Orman Bölge Müdürlüğü aynı yönetmeliğin 55/2. maddesi gereğince Kd.m.şb.md. G… E… Or. İşl. Md. A… B… , Or. İşl.Şefi İ… G… den oluşturduğu heyete işlem dosyasını verip inceletmiş ve bu heyetin verdiği 12.04.1990 tarihli İNCELEME RAPORUNDA “59 NUMARALI Orman Kadastro Komisyonun B… Köyü için düzenlenen 1, 2, 3, 4 ve 5 sayılı tutanaklarda şekli ve hukuki bir noksanlığa rastlanamadığını” bildirmiş ve tutanak numarası verilmeyen ve 59 Numaralı Orman Kadastro Komisyonunca da düzenlenmeyen 31.07.1989 tarihli MAHKEME KARARI UYGULAMA TUTANAĞINDAN hiç söz etmemiştir. Orman Kadastrosu Yönetmeliğinde, orman kadastro komisyonlarının nasıl oluşturulacağı, nasıl çalışacağı, tutanakları nasıl düzenleyecekleri ayrıntılarıyla gösterilmiştir. Bu hükümlere göre orman kadastro komisyonları beş kişiden oluşmaktadır. Orman Genel Müdürlüğü, komisyonların bir yerde hangi işleri yapacağını, o yerde işe başlamadan önce komisyonlara bir yazılı emir ile bildirmekte ve komisyonlar bu emri “işe başlama tutanaklarına” yazıp kendisine verilen emir doğrultusunda çalışma yaparak her gün yaptığı çalışmalara bir sıra numarası verip tutanakların başına “Orman Kadastro Tutanağı” “Aplikasyon Tutanağı” ya da “2/B Madde Uygulama Tutanağı” gibi isimler vererek çalışmalarını bu tutanaklarda göstermektedir. İşte 59 Numaralı Orman Kadastro Komisyonu bu köyde yaptığı çalışma tutanaklarına yukarıda belirtildiği gibi (1)’den başlanmak üzere (5)’e kadar numara vermiş ve tutanakların hangi amaçla düzenlendiğini belirtmiştir 31.07.1989 tarihli tutanak yasa ve yönetmeliklere uygun olarak kurulmuş orman kadastro komisyonu tarafından düzenlenmemiş, aksine yetkisini yasa ve yönetmeliklerden almayan bir heyet tarafından düzenlenmiştir. 6831 Sayılı Yasanın 7. ve Yönetmeliğin 25. maddelerinde Devletten başka gerçek ve tüzel kişilere ait ormanların kadastrosunun dahi orman kadastro komisyonlarınca yapılacağı öngörülmüştür. Yasa ve yönetmeliklere uygun olarak kurulan Komisyona bu yerde işe başlarken Genel Müdürlük tarafından özel orman kadastrosu ve 1944 tarihli mahkeme kararını uygulama görev ve yetkisi de verilmemiştir. Bu nedenle yapılan işlem yok hükmündedir ve bir kadastro işlemi olarak kabul edilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Dolayısıyla yok hükmünde olan bir işlem dayanak gösterilerek oluşturulan sicilde yok hükmünde ve yolsuz tescil niteliğindedir.
21) Yukarıda belirtildiği gibi Orman Kadastro Komisyonları bir yerde işe başlamadan önce Orman Genel Müdürlüğünün kendisine verdiği yetki çerçevesinde görev yapmakla yükümlüdür. 59 Numaralı Orman Kadastro Komisyonuna ya da başka bir heyete bu yerde işe başlamadan önce eski mahkeme kararlarını uygulaması konusunda bir görev ve yetki vermediği gibi, bu komisyonun düzenlediği 1 ila 6 nolu işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlandırma tutanaklarında ve 12.04.1990 tarihli “Şekli ve Hukuki Noksanlıkları İnceleme Tutanağında” ve onay için Valiliğe gönderilen evrakda ve Valiliğin onayladığı evrakda keza 14.11.1990 tarihli ilan yazısı ve tutanağında 31.07.1989 tarihli “MAHKEME KARARI UYGULAMA TUTANAĞI”ndan ya da özel orman kadastrosundan hiç söz edilememiştir. Yukarıda belirtildiği gibi 31.07.1989 tarihli tutanak 59 Numaralı Komisyon tarafından değil, yetkisini yasa ve yönetmelikten almayan üç kişilik bir heyet tarafından düzenlenmiştir. H.G.K’nun 03.12.1997 gün 1997/1-655-1003 sayılı kararında kabul edildiği gibi 31.07.1989 tarihli tutanak hukukun koruyuculuğu altında olmayıp yok hükmündedir. Dolayısıyla bu tutanak dayanak gösterilerek yapılan tescil işlemleri de T.M.Y.’nın 1025 (E.M.Y. 933 İsviçre M.Y..975) maddesi gereğince YOLSUZ TESCİL niteliğinde olup, adına sicil oluşturulan kişiye mülkiyet hakkı kazandırmayacağından, hiçbir süreye bağlı kalmadan her zaman açılacak dava ile iptal edilebilir.
22) Dairenin iade kararı üzerine gönderilen Pendik Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 1997/101 sayılı dosyasında, A… Z… D… mirasçılarının Orman Genel Müdürlüğü aleyhine açtıkları davada 232 parsel sayılı 1.306.300 m2 yüzölçümlü Burçak Tarla Özel Ormanına uygulanan 30 dönüm yüzölçümlü tarla cinsli tapu kayının 2/5 payına ait Kasım 1932 tarih 18 nolu ve 233 parsel sayılı 77.318 m2 yüzölçümlü Poyraz Eğrek Özel Ormanına uygulanan 100 dönüm yüzölçümlü tarla cinsli tapu kaydının 2/5 payına ait Kasım 1932 tarih 19 nolu ve yine 234 parsel sayılı 928.082 m2 yüzölçümlü Ballıca Bayırı Özel Ormanına uygulanan 500 dönüm yüzölçümlü tarla cinsli tapu kaydının 2/5 payına ait Kasım 1932 tarih 17 nolu tapu kayıtlarının 31.07.1989 tarihli “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağı” ile toplam 2,311.690 m2 yüzölçümlü 232, 233, 234 sayılı özel orman parsellerine uygulandığını ve bu parsellerin, A.Ziyaettin DİLER mirasçıları tarafından üçüncü kişilere 12.11.1990 tarihinde satıldığını, Kasım 1932 tarih 17, 18, 19 nolu toplam yüzölçümleri 630 dönüm (587.970 m2) olan tapu kayıtlarının Güneyinin Karaağıl Sınırını okuduğunu, 31.07.1989 tarihli “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağına” dayanak gösterilen Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 gün ve 1943/251-800 sayılı kararının eki 21.06.1944 tarihli krokinin 232, 233, 234 sayılı özel orman parsellerinden başka bu parsellerin güneyinde kalan 765 dönüm araziyi de kapsadığını 6831 Sayılı Yasanın 11/1. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açmaları nedeniyle 232, 233, 234 sayılı parsellerin güneyinde kalan 765 dönüm arazinin A. Ziyaettin Diler mirasçıları adına tescilini istedikleri, Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 04.12.2003 gün 1997/101-823 sayılı kararı ile “Dava konusu edilen 765 dönüm arazinin kadastrosu yapılarak 15.09.1948 tarihinde kesinleşen Karaağıl Devlet Ormanı sınırları içinde kaldığı, bu bölgede maki tefrikinin iptal edildiği, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Orman Genel Müdürlüğü arasında görülen, Kartal Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.02.1961 gün ve 1959/217-313 sayılı kararının davacılarla ilgisinin bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine 20. Hukuk Dairesinin 12.04.2005 gün ve 2005/856-4320 sayılı kararı ile onandığı ve karar düzeltme isteminin de Dairenin 05.01.2006 gün ve 2005/13381-332 sayılı kararı ile ret edilip kesinleştiği, temyize konu Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 2000/730 (Dairenin 2008/17387) sayılı dosya içinde bulunan Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 1997/101 sayılı dava dosyasının örneğinin incelenmesinden, mahkemenin bu bölgede 1952 yılında yapılan makiye ayırma işleminin iptal edildiğini ve makiye ayırmanın hukuki sonuç doğurmayacağını kabul etmektedir.
Gerçekten dosyadaki harita ve tutanaklarda görüldüğü gibi 232, 233, 234 ve 235 sayılı özel orman parsellerinin Güney sınırı; Ballıca Devlet Ormanının Güney sınırını oluşturan 569 ila 588 Orman Sınır Noktalarına (OSN) dayanmaktadır. Orman kadastrosunun yapıldığı 1948 yılında Gebze İlçesi Tepeören Köyü sınırları içinde kalması nedeniyle 1948 yılında orman kadastrosu yapılan ve davacılar yönünden 15.09.1948 tarihinde kesinleşen ve halen Tuzla İlçesi T… Köyü İdari sınırları içinde bulunan Karaağıl Devlet Ormanının Kuzey sınırı 569 ila 588 Orman Sınır Noktalarıdır. Başka bir anlatımla 232, 233, 234 ve 235 Nolu Özel Orman parsellerinin güney sınırı, Ballıca Devlet Ormanının güney sınırını (569 ila 588 Nolu OSN) oluşturmakta, aynı sınır noktaları T…. Köyü Karaağıl Devlet Ormanının kuzey (569 ila 588 OSN) sınırını oluşturmaktadır. Dava ve temyize konu 236 ve 237 sayılı özel orman parsellerinin Karaağıl Sınırı ile hiç bir bağlantıları bulunmadığı halde 31.07.1989 tarihli “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağında” Kuzey sınırları Karaağıl Sınırı okuyan Kasım 1932 tarih 25 nolu tapu kaydının 236 sayılı parsele ve yine Kasım 1932 tarih 21 nolu tapu kaydının da 237 parsele ait olduğunun kabul edilmesi açık bir çelişki olup, 31.07.11989 tarihli tutanağın hiçbir hukuki ve bilimsel görüşe dayanmadan farazi olarak düzenlendiğinin açık bir kanıtıdır.
23) 235, 236, 237 sayılı parsellere ait Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 2000/730 (Dairenin 2008/17387) sayılı dosyasının 28.07.2005 tarihinde yapılan keşfinde 235, 236, 237 parsellere ait olduğu iddia edilen Kasım 1932 tarih 14, 21, 25 nolu tapu kayıtlarının sınırları okunmuş, yerel bilirkişiler, “sınırdaki yollar orman içindeki patika yollardır. Tapular buraya aittir, sınırları değişmemiştir” şeklinde soyut beyanda bulunmuşlardır. Yukarıda 14 nolu bende belirtildiği gibi, tapu kayıtlarının sınırında hiçbir özel mülk ve sabit sınır bulunmaktadır. Tarla cinsli belirsiz ve değişir sınırlı olan ve komşu Kurtdoğmuş Köyüne ait tapu kayıtlarının eskiden beri orman niteliğinde olan dava konusu taşınmazlara köy, mevki ve cins olarak uyduğu kabul edilemez.
24) a- 239, 240 241 sayılı parsellere ait Asliye (2) Hukuk Mahkemisinin 2000/786 (Dairenin 2006/16650) sayılı dosyasında mahkemece yapılan keşif sırasında dinlenen yerel bilirkişiler, eski tapu kayıtlarında yazılı kişi sınırlarının hiçbirinin dava konusu parsellerin sınırında olmadığını bildirdikleri halde, Kadastro Mühendisi M… G…. , Kadastro fen memuru S… K… ve Emekli Kadastro Müdürü N… Ü… tarafından düzenlenen 31.12.2005 tarihli raporda; “yerel bilirkişiler eski tapu kaydında yazılı sınırları bilememişlerse de tarafımızdan yapılan inceleme de 239 parsele uygulanan Fındıklı Dere Mevkiindeki Kasım 1932 tarih ve 22 nolu tapu kaydının mevkii ile Topoğrafik hudut hadleri olan yol ve dere hadlerinin uyduğu diğer hadlerinin bilinememesi nedeni ile tam uygunluk sağlanamadığını,”
b) Yine aynı tutanakta dava konusu 240 sayılı parsele uygulanan, K.evvel 1321 tarih 65-66 nolu sicilden gelen Kasım 1932 tarih 24 ve 28 nolu tapu kayıtlarından parsel 24 nolu tapu kaydının doğusunda okunan KİLİMLİ DERE’nin doğru olduğunu, ancak sınırlarında yazılı A… tarlasının bu yere bir kilometre uzakta ve barajın içinde kaldığını, batıda okunan yolun bulunduğunu, sırttan geçen araba yolu olduğunu, güneyinde yazılı Servi oğlu Deli A… ve Ç…M… ağa yerlerinin bu taşınmaza çok uzak mesafede olup, baraj altında kaldığını, kuzey sınırda yazılı Çoban M… yı bilmediklerini,
Yerel bilirkişiler eski tapu kaydının sınırında yazılı yerleri ve kişi tarlalarını bilememişlerse de tarafımızdan yapılan izlenim ve incelemede Kasım1932 tarin 24 no.lu tapu kaydının topoğrafik hadler olarak yol ve dere ve baraj gölü altında kaldığı beyan edilen (Sivri oğlu Deli A… ve Çakırın M…. Ağa) hadleri ile kayden sabit mevkii ve yine bu parsele uygulanmış bulunan aynı tarih 28 nolu tapu kaydının KİLİMLİ GÖLÜ hadleri ile bu tapu kayıtlarının 240 nolu parsele uyduğu kanaatinde olduklarını,
c) Yerel bilirkişiler “aynı tutanakta 241 sayılı parsele uygulanan Kasım 1932 tarih 25 nolu tapu kaydının mevkisinin doğru olduğunu,ancak kaydın doğusunda okunan Akkıranlar Gölünün burada olmayıp K… Köyü sınırları içerisinde olduğunu, tapu kaydının diğer hudutlarında okunan isimleri de bilmediklerini, 241 sayılı parselin çevresinin çalılıklarla kaplı olduğunu, ancak
Tarafımızdan yapılan izlenim ve incelemede işbu 241 parselin hudutlarında topoğrafik had olmadığı gibi yerel bilirkişilerce de tapu kaydına yönelik bilgi verilemediği için Kasım 1932 tarih 23 nolu tapu kaydının uygulama olanağı bulunmadığı kanaatinde olduklarını” bildirdikleri halde mahkemece Hazinenin davasının ret edilmiş olması yasaya aykırı olmuştur.
25) Hukuk Genel Kurulunun 11.12.1996 gün ve 1996/13-678-868 sayılı kararı ile bu konudaki bir çok kararında belirtildiği gibi, “H.Y.U.Y.nın 76. maddesi gereğince dava dilekçesinde sıralanan olayların hukuki açıdan nitelendirilmesi ve uygulanacak yasal kuralların aranıp bulunması görevi doğrudan hakime aittir.” Dava konusu somut olayda bu ilke aynen geçerlidir.
Davacı Hazinenin dava dilekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; bu özel orman parsellerine uygulanan tapu kayıtlarının sınırlarının belirsiz, gayri sabit ve genişletilmeye elverişli olduğu gibi, bu parsellere de ait olmadığını, kayıt miktar fazlası bulunduğunu, parsellerin özel mülkiyete konu olmayacak kamu malı niteliğindeki yerlerden olduğunu ve toplam yüzölçümü 968.739 m2 olan Kasım 1932 tarih 13 ila 32 numaralı bu tapulardaki A… Z… D…. payının karşılığının 453.996 m2 olduğu, diğer payların kime ait olduğu da belli olmadığı halde A… Z…..D… adına kayıtlı bu pay tapu kayıtları dayanak gösterilerek toplam yüzölçümü 8.440.355 m2 olan 10 adet özel orman parselinin iktisap nedeni “ORMAN KADASTOSU” olduğu belirtilerek A… Z… D…. adına yolsuz olarak (TMY. md.1025) oluşturulduğunu, A….Z… D… mirasçılarının Kasım 1932 tarih ve 13 ila 32 numaralı tapu kayıtlarına dayanılarak B… Köyü 1 ila 223 sayılı parseller (1 ila 223 sayılı parsellerin toplam yüzölçümünün 1.628.205 m2 olduğu ve halen kadastro mahkemesinde davası devam eden 1973/37 ve 41 sayılı(Dairenin 2007/3530-3529) olup Daireye temyiz incelemesi için gönderilen Hazinenin delil olarak dayandığı dava dosyaları içinde bulunan, mahkeme hakimi tarafından düzenlenen tutanakdan anlaşılmaktadır.) hakkında dava açmış olduklarından tapu kayıtları kapsamlarının 1942 yılından beri orman sınırları dışında olduğu kabul edilerek kadastro tesbit tutanakları düzenlenen 1 ila 223 sayılı parsellere ait dava dosyalarında belirlenmesi gerektiği halde, bu olgular gözönünde bulundurulmadan 10 adet toplam 8.440.355 m2 yüzölçümündeki parsellerin tamamının özel orman olduğundan söz edilerek kişilere verildiğini, yine sözü edilen eski tapu kayıtlarının köy, mevki, cins ve sınırlarının zemine dahi uymadığı, 1945 yılından 1986 yılına kadar görev yapan arazi ve orman kadastro komisyonları ile, bu amaçla kurulan diğer heyetler tarafından bir çok kere kabul edildiği halde, bu tapu kayıtları dayanak gösterilerek özel orman parselinin oluşturulmasının ve tescil edilmesinin yasaya aykırı yok hükmünde ve yolsuz tescil niteliğinde (TMY. 1025, E.M.Y. 933 mehaz İsviçre M.Y. 975 maddesi) olması nedeniyle eski tapu kayıtlarının tamamen dışında kalıp, kayıt miktar fazlası olan Ballıca Köyü 235, 236, 237, 239 ve 240 tapu ve 241 sayılı parsellerin sicil kayıtlarının iptaliyle Hazine adına tapuya tescillerini istediği anlaşılmaktadır.
26-Davalı tarafın delil olarak dayandığı ve Orman Genel Müdürlüğünün davalı ya da davalıların akdi halefleri aleyhine 1994 yılında açtığı dava dosyaları ve bunlara ait kararların incelenmesinde; davacı Orman Yönetiminin 26.01.1994 tarihli dava dilekçelerinin birbirinin kopyası olduğu gibi mahkeme kararlarının da gerekçelerinin aynı olduğu görülmektedir. Orman Yönetimi 1994 tarihli dava dilekçelerinde özetle;
“A… Z… D… mirasçılarının başvurusu üzerine, 59 Numaralı Orman Tahdit Komisyonunca, hukuki niteliğini yitirmiş bulunan Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 06.10.1944 gün ve 1943/251-800 sayılı ilamına değer verilerek bu ilamın uygulanması suretiyle Özel Orman statüsü ile bu kişiler adına 235, 236, 237, 239, 240 ve 241 sayılı parseller tapuya tescil edilmişse de 1944 tarihli mahkeme kararının; o tarihte yürürlükte bulunan yasa hükümleri uygulanmak suretiyle verildiğini, 1944 tarihli mahkeme kararında taşınmazların niteliği hakkında bir hüküm bulunmadığını, kararın verildiği tarihten sonra 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 Sayılı Yasa ile hiç bir bildirime gerek olmaksızın özel ve tüzel kişilere ait tüm özel ormanların Devletleştirilmiş olması nedeniyle bu yasanın yürürlük tarihinden önce verilen mahkeme kararının ve tapu kayıtlarının hukuki değerinin kalmadığını, bu konuların müfettişlerin düzenlediği raporlarda da belirlendiğini, ilgili Kadastro Komisyon üyeleri ile işlemi yapanlar hakkında görevlerini kötüye kullanmalarından dolayı ceza davası açıldığını, Anayasanın 169. maddesi uyarınca Devlet Ormanının özel mülkiyete konu olamayacağını, bu nedenle tapu kayıtlarının iptalini” daha sonra 17.06.1994 tarihli ıslah dilekçesiyle “tapu kayıtlarının iptali ile orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmesinin” istemiştir.
Tümü aynı olan mahkeme kararlarının gerekçesinde özetle;
[“1944 tarihli mahkeme kararının uygulanması A…. Z… D…. mirasçıları tarafından daha önceki yıllarda işlenmişse de uygulama olanağı bulunmadığından bu güne kadar uygulanmadığından 1989 yılında 6831 Sayılı Yasanın 3302 Sayılı Yasa ile değişik 2/B maddesi uygulamasında A….Z…. D… mirasçıları vekili Av. S…. K…’nın talebi üzerine 59 Numaralı Orman Tahdit Komisyonunca (Yukarıda izah edildiği gibi uygulamayı yapan Orman Yasası ve Yönetmeliğine göre kurulan orman tahdit komisyonunu değildir.) dava konusu yerin özel orman niteliğiyle sınırlandırıldığı ve 14.05.1990 tarihinde ilana çıkartılarak 14.05.1991 tarihinde kesinleştiği (Yukarıda 12, 13, 14, 15 ve 16 numaralı bentlerde açıklandığı gibi 59 numaralı orman kadastro komisyonun 07.06.1989 tarihli tutanakla işe başlamış ve 15.06.1989 tarihinde “işi sonuçlandırma tutanağı” düzenleyerek çalışmaya son vermiş ve bu tarihler arasında düzenlendiği, altı adet tutanağı valilik onayına sunmuş ve valilik tarafından 20.06.1990 tarihinde onaylandıktan sonra 6831 Sayılı Yasanın 11/1. maddesi gereğince 14.11.1990 tarihinde askı ilanına çıkartılmış, ancak bu tarihten önce on adet özel orman parseli 12.11.1990 tarihinde A… Z… D… adına iktisap nedeni “orman kadastrosu” olduğu yazılarak tescil edildiğinden mahkemenin 31.07.1989 tarihli tutanakla yapılan işlemi orman kadastrosu olarak nitelendirmesi ve orman kadastrosunun kesinleştiğinin kabul edilmesinin hiçbir dayanağı bulunmamaktadır.) 1942 yılında Ballıca Devlet Ormanı olarak orman kadastrosu yapılan 2613.5 Hektarlık sahanın Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 gün ve 1943/251-800 sayılı kararı ile iptal edildiği (Halbuki H.G.K.’nun 4785 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden beri kabul ettiği ilkelere ve özellikle 27.12.1989 gün ve 1989/16-659-695, 10.05.2006 gün 1991/16-271-375 ve 27.02.2002 gün 2002/1-19-97 ve 10.05.2006 gün 2006/20-148-284 sayılı kararlarında belirtildiği gibi, 4785 Sayılı Yasanın yürürlüğünden önce Devlet Ormanı sayılan yerler hakkında verilen ve kesinleşen mahkeme kararlarının ve tapu kayıtlarının 4785 Sayılı Yasa karşısında hiçbir yasal dayanağı kalmamıştır) 1952 yılında Ballıca Devlet Ormanının tümünün makiye ayrıldığı, daha sonra 1963 yılında makiye ayırma işlemi Orman İdaresi tarafından iptal edilmişse de bunun davalı kişileri bağlamayacağı, 22.03.1996 gün ve 1993/5-1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “maki komisyonlarının yaptığı işlemlerin geçerli ve makiye ayrılan yerlerde oluşturulan özel tapulara değer verilmesinin” kabul edildiği (Bu bölgede makiye ayırma işleminin geçersiz olduğu, Pendik Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin direnme yoluyla verdiği kararını inceleyerek ve 20. Hukuk Dairesinin bozma kararındaki hukuki dayanakları aynen kabul ederek (“20. Hukuk Dairesinin bu kararı Y.K.D’sinin Aralık 2001 sayısında yayınlanmıştır”) oybirliği ile bozan H.G.K.’nun 03.07.2002 gün ve 2002/20-558-588 sayılı kararı ile kabul edilmiştir. Bu karara konu olan 20. Hukuk Dairesinin 10.05.2001 gün 2001/3179-3713 sayılı bozma kararının 1. bendinde aynen “Ballıca Devlet Ormanının 1942 yılında 1 Numaralı Orman Tahdit Komisyonu tarafından tahdidinin yapıldığı, kısmen itiraza uğramakla Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 gün ve 1943/251-800 sayılı (“bu karar somut olayda 31.07.1989 tarihli mahkeme kararı uygulama tutanağına konu olan karardır”) kesinleşen kararı ile iptal edildiği, daha sonra 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 Sayılı Yasa gereğince kesinleşen bu kararın hükmü kalmadığından 1942 yılı tahdit sınırları ile devletleştirildiği, ancak Hazine adına tapu kaydı oluşturulmadığı, sözü edilen mahkeme kararı lehine olanlar 5658 Sayılı Yasa hükümlerine göre iade talebinde bulunmuşlarsa da Orman Genel Müdürlüğünün 12.09.1950 gün şb.3.5110-16 sayılı yazısında iadeye tabi yerlerden olmadığı tesbit edilmekle İADE TALEBİNİN REDDİNE karar verildiği, böylece 1942 yılı ilk tahdit hattının kesinleşmiş haliyle geçerliliğini koruduğu” yine aynı kararın 10. bendinde “… 21.07.1952 tarihinde maki tefrik tutanağı düzenlenmiş ise de 27.01.1953 tarihli raporda belirtilen gerekçelerle maki tefriki onaylanmamış, daha sonra 2 Numaralı Tahdit Komisyonunun verdiği 02.05.1963 tarihli raporda “yerin eğim, erozyon ve diri örtü durumu itibariyle evvelden beri bu günkü haliyle orman mevhumu içinde mütalaa olunması, makiye tefrik muamelesinin iptaliyle orman rejimine tabi tutulması” nın bildirilmesi üzerine 20.05.1963 tarihinde Başmüdürlük oluruyla “Ballıca Köyü mülki hudutları içinde bulunan arazinin makiye ayırma işleminin İPTAL ile ORMAN REJİMİNE alınması uygundur” oluru verildiği ve B… Köyünde makiye ayırma işlemi hiçbir zaman sonuçlanmadığı” görüşlerine yer verildiği ve yine Y.K.D’nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan H.G.K.’nun 27.02.2002 gün 2002/1-19-97 sayılı kararında (makiye ayrılan yerlerde sadece özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kayıtlarına değer verileceği, davalıların dayandığı tapu kayıtlarının bu yolla oluşturulmadığı için kendilerine bir hak sağlamayacağı kabul edilmiştir) dava konusu parselin 59 Numaralı Orman Tahdit Komisyonunca özel orman niteliğiyle sınırlandırıldığı, kesinleşen orman tahdidinin ancak 6831 Sayılı Yasanın 11/1. maddesi gereğince altı aylık askı ilan süresinde açılacak dava ile iptal edilebileceği, askıdan indikten sonra Bakanlık onayı ile işlemin iptal edilmesinin geçersiz yok hükmünde olduğu (mahkeme kararlarında kabul edilenin aksine 31.07.1989 tarihli tutanakla yapılan işlem özel orman kadastrosu işlemi olmadığı gibi 59 Numaralı Orman Kadastro Komisyonunca da yapılmamış ve ilana da çıkartılmamıştır) gerekçeleriyle”]
Orman Yönetiminin 239, 240, 241 sayılı parseller hakkında Asliye (1) Hukuk Mahkemesinde açtığı davaların 16.07.1997 tarihinde reddine karar verilmiş ve kararlar 20. Hukuk Dairesinin 03.02.1998 tarihli gerekçesiz kararları ile onanmış, yine Yönetimin karar düzeltme istemini de 11.06.1998 günlü gerekçesiz kararla ret edilmiştir.
Yine Orman Yönetiminin aynı iddia ile 235 sayılı parsel hakkında açtığı dava Asliye (1) Hukuk Mahkemesince 01.04.1998 tarihinde, 236 sayılı parsel hakkındaki davası Asliye (2) Hukuk Mahkemesince 01.04.1998 tarihinde 237 sayılı parsel hakkındaki dava Asliye (2) Hukuk Mahkemesince 26.01.1998 tarihinde ret edilmiş, 235 ve 236 sayılı parsellerle ilgili kararlar 02.11.1998, 237 sayılı parsel ile ilgili kararda 23.11.1998 tarihinde 20. Hukuk Dairesinin gerekçesiz kararı ile onanmış ve Orman Yönetiminin karar düzeltme işlemi de 04.05.1999 günlü kararlarla ret edilmiştir.
İşte davalılar; Orman Genel Müdürlüğünün taraf olduğu bu kararların Hazine yönünden de kesin hüküm oluşturulduğunu iddia etmekteyse de, davacı Hazine temyize konu bu davalarda; bir yerin orman olması ya da olmamasının ya da özel orman olmasının ayrı, o yerin tapuya tescil edilmesinin ayrı konular olduğunu, kadastro tapusunun oluşturulmasının arazi kadastrosuna ait bir görev olduğunu, özel orman parsellerinin oluşumuna esas alınan tapu kayıtları ile mahkeme kararının bu yerlere uymadığını ve 4785 Sayılı Yasa karşısında geçerliliğinin de bulunmadığını 31.07.1989 tarihli mahkeme kararı uygulama tutanağı ile yapılan işlemin “orman kadastro işlemi olmadığını” ve 59 Nolu Orman Kadastro Komisyonunca bu ormanlarda 1989 yılında yapılan işlemler 14.11.1990 tarihinde askı ilanına çıkartıldığı halde, bu tarihten iki gün önce 12.11.1990 tarihinde 10 Adet özel orman parselinin iktisap sütununa “Orman kadastrosu” olduğu yazılarak A…. Z… D… ve mirasçıları adına tapuya tescil edilmesinin yolsuz ve yok hükmünde olması nedeniyle M.Y.’nın 1025 (E.M.Y.933) maddesi gereğince iptalini istendiğinden Orman Genel Müdürlüğü ile davalılar ve onların halefleri arasında görülen davalar, temyize konu dava yönünden kesin hüküm ya da güçlü delil oluşturmaz. Çünkü önceki davalar ile temyize konu davanın, tarafları ve dayanılan hukuki vakıalar farklıdır.
Maddi anlamda kesin hükmü düzenleyen H.Y.U.Y nın 237. maddesi gereğince “kesin hüküm ancak konusunu oluşturan husus hakkında geçerlidir. Kesin hüküm vardır denilebilmesi için iki tarafın, davanın konusunun ve dayanılan sebebin aynı olması gerekir”. Madde metninden de anlaşılacağı gibi kesin hükmün varlığından söz edebilmek için davanın taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir.
Bu koşullardan birincisi davanın konusu, yani dava ile elde edilmek istenen sonuçtur. Taşınmaza ilişkin davalarda davanın konusu, taşınmazın kendisidir. Ancak, aynı taşınmaza ilişkin değişik hakların dava konusu edilmesi halinde taşınmaz aynı olmasına rağmen dava konusunun aynı olduğundan söz edilemez. Örneğin: Davanın tarafları ve dava konusu taşınmaz aynı olmasına rağmen, mülkiyete ilişkin dava reddedildikten sonra aynı taşınmaz hakkında irtifak hakkı dava edilebilir.
Kesin hüküm koşullarından ikincisi dava sebebidir ki; bilimsel görüşler ile yerleşik yargısal kararlar da, dava sebebi, davanın dayandırıldığı vakıalar olduğu kabul edilmektedir. Dava sebebi, hukuki sebepten ayrıdır. Örneğin: Gerçek kişi adına tapulu taşınmazın mera olduğu iddiasıyla tapusunun iptali ile mera olarak sınırlandırılması istemiyle Hazinenin açtığı davada, taşınmaz hakkında orman araştırması yapılmayıp, sadece mera niteliği araştırılarak sonuçta taşınmazın mera olmaması nedeniyle dava reddedilirse, bundan sonra aynı taşınmazın kesinleşmiş orman sınırları içinde kaldığı ya da orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla açılacak davada, dava sebebi aynı olmadığı için kesin hükmün varlığından söz edilemez. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 27.12.1990 gün ve 1990/14371-15373 sayılı kararında “Davacı Hazine davalılar murisi adına tescil edilen 339 sayılı parselin kayıt miktar fazlasının iptal ve tescilini istemiştir. Davalılar ile Orman Yönetimi arasında daha önce görülen davada, yerin orman olup olmadığı tartışılmış ise de bu davada Hazine taraf değildir. Temyize konu bu davanın hukuki sebebi değişik olup, önceki davada kayıt miktar fazlası konusu tartışma konusu yapılmamıştır. Hal böyle olunca kesin delilin varlığından söz etme olanağı yoktur” yine aynı Dairenin 10.04.2002 gün ve 2002/3848-4512 sayılı kararında “daha önce Hazine ile tapu malikleri arasında kadastro mahkemesinde görülen dava sonucu verilen karar gereğince dava konusu parsel davalılar adına tescil edilmiştir. Ne var ki; kesinleşen ilam içeriğinden, kadastro mahkemesindeki davanın orman olgusuna dayandırılmadığı, önceki davada temyize konu davanın davacısı Orman Yönetiminin taraf olmadığı, ormana ilişkin olarak da araştırma ve değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Öyle ise önceki ilamın orman olgusu yönünden kesinleşmiş bir hüküm olarak ele alınması olanağı yoktur. Toplanan delillerden, çekişmeli yerin öncesinin orman olduğu belirlenmiştir. Orman yönetiminin davasının kabulü ile davalılar adına olan sicil kaydının iptaline karar verilmesi doğrudur” görüşlerine yer verilerek mahkeme kararı onanmıştır. Somut olayda da daha önce Orman Yönetimi ile davalıların halefleri arasında görülen davanın tarafları ve davada dayanılan hukuki vakıalar (sebepler) farklı olduğundan kesin hüküm ya da güçlü delilin varlığı kabul edilemez.
Kesin hükmün koşullarından üçüncüsü, davanın taraflarının aynı olmasıdır. Tarafların aynı olmasından kasıt, her iki davada da sıfatlarının aynı olması, başka deyişle her iki davada davacı ya da davalı sıfatıyla hareket etmeleri değildir.
Orman Genel Müdürlüğü 04 Haziran 1937 tarih ve 3204 sayılı yine 24 Temmuz 1940 tarih ve 394 sayılı ek yasa ile kurulan bir kamu tüzel kişiliğidir. Ormanların işletilmesi, korunması, denetimi yasa ile bu genel müdürlüğe verilmiştir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 07.01.1948 gün ve 16/19-1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, “Yangın ve sair sebep ve suretle ağaçları tamamen veya kısmen yok olan orman zeminleri de dahil olduğu halde, ormana müteallik tecavüz ve mülkiyet ve emsali adli kazaya tabi davalarda, Hazineyi temsilen Hazine avukatının huzuruna lüzum olmadan, Devlet namına işletme ve istimar hak ve salahiyetine sahip bulunan Orman Genel Müdürlüğüne mensup Avukatlar bu kabil davaları münhasıran takip ve müdafaa edebileceklerine ve ayrıca Hazineye husumet tevcihine lüzum ve zaruret bulunmadığına” karar verilmiştir. Sözü edilen YİBK. Kararında Devlet ormanlarının, kuru mülkiyetinin Hazineye, işletilmesi, korunması ve denetiminin ise kuruluş yasası ile Orman Yönetimine ait olduğu, Orman Genel Müdürlüğünün tek başına aktif ve pasif dava ehliyetine sahip olduğu vurgulanmış, sözü edilen İçtihadı Birleştirme kararında, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler ile Devlet ormanlarının mülkiyetine sahip olan Hazinenin, bu tür yerlere ilişkin, mülkiyet hakkından kaynaklanan dava açamayacağı kabul edilmemiştir. İçtihadı Birleştirme Kararının lafzına değer verilirse, bu takdirde M.Y. 713 (E. 639) maddesi gereğince açılan tescil davalarında Hazine veya Orman Genel Müdürlüğünden her hangi birine husumet yönelterek dava açılması yeterli olacaktır ki H.G.K.’nun 07.02.2007 gün ve 2007/8-76-58 sayılı kararında da belirtildiği gibi bunun kabulü mümkün değildir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları tüm yargı organlarını bağlar ise de, İçtihadı Birleştirme Kararı hukukun genel ilkelerine ve yasa hükümlerine aykırı olarak yorumlanıp uygulanamaz. O halde, İçtihadı birleştirme kararı, Hazinenin dava hakkını kısıtlamak amacından ziyade, Orman Yönetiminin ormanlara ilişkin olarak tek başına dava açma hakkının bulunduğunu açıklamaya yöneliktir.
27) 3116 Sayılı Yasa ile sadece devlet ormanlarının yapılması öngörülmüştür. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan ayrıcalıklar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 Sayılı Yasa ile iadeye tabi tutulmuş ve iade koşulları yasada gösterilmiştir. Kamu mallarının nelerden ibaret olduğu 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16. maddesinde de ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Devlet ormanları devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kamu mallarından sadece birisidir. Üzerinde eylemli orman ağaçları bulunan ve halen eylemli olarak orman olan taşınmazlar, her nasılsa kesinleşmiş orman sınırları dışında bırakılmış olsa veya 3116, 4785 ve 5658 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan araştırma sonucu hukuken orman sayılmasa da bu tür yerler 3402 Sayılı Yasanın 16/C, 18. ve M.Y. 715 maddeleri gereğince devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olmaları nedeniyle, özel mülkiyete konu olamazlar. Medeni Yasa mülkiyet hakkının doğumunu, nedene (illete) bağlı bir hukuksal işlem olarak kabul etmiştir. Yasalarımıza göre tapuya yapılan tescilin geçerli olabilmesi ve mülkiyet hakkının doğması için geçerli bir hukuksal nedene dayanması zorunludur. Geçerli bir hukuksal nedene dayanmayan tescil işlemi yolsuz tescil niteliğini taşır ve her zaman iptali istenebilir (H.G.K. 30.05.2001 gün ve 2001/1-464-470 ve 03.12.2008 gün 2008/7-717-722 s.k.)
Yolsuz tescil sonucu ayni hak kazanılamaz (Prof.Dr.M.Kemal Oğuzman, Prof.Dr.Ömer Selici Eşya Hukuku 5. Bası 1998 s.141)
Kamu malları özel hukukun alanı dışındadır. M.Y.nın 715 ve 999 maddeleri kamu mallarını eşya hukuku dışında bırakmıştır. Aslında özel mülkiyete konu olamayacak taşınmazlar hakkında kişiler adına sicil oluşturulması o taşınmazın özde kamu malı olma niteliğini değiştirmez (1.H.D. 11.09.1989 gün ve 1989/8162-9365 ve H.G.K. 03.12.2008 gün ve 2008/7-717-722 sayılı ve bu kararda sözü edilen diğer kararlar). Bu nedenlerle davacılar adına oluşturulan tapu kaydı yolsuz tescil niteliğinde olup, davacılara hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı gibi, yolsuz oluşturulan ve oluşturulduğu günden itibaren geçersiz olan tapu kaydı Hazine tarafından açılacak dava ile her zaman iptal edilebilir. Bu ilkeler, H.G.K. 23.11.1988 gün 1988/1-125-964, 21.02.1990 gün 1989/1-700-101 ve 06.05.1992 gün 1992/1-187-295 ve 05.05.1999 gün 1999/1-302-258 ve aynı gün 1989/1-304-206 ve 30.06.1999 gün 1999/1-554-561 ve 30.05.2001 gün 2001/1-464-470 ve 27.02.2002 gün 2002/1-19-97 ve 19.02.2003 gün 2003/20-102-90 ve 11.06.2003 gün 2003/13-414-410 ve 09.06.2004 gün 2004/1-335-554 ve 03.12.2008 gün 2008/7-717-722 sayılı kararlarında da açıklanmış ve kabul edilmiştir.
Gerçekten de özel orman parsellerinin sicillerinin oluşturulmasına esas alınana 31.07.1989 tarihli “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağı” yasa ve yönetmeliğe uygun olarak kurulan orman kadastro komisyonu tarafından düzenlenmediği gibi, bu tutanakda sözü edilen mahkeme kararının dayanağı olduğu söylenen krokinin aslı da bulunmamaktadır. Sözü edilen kroki ölçeksizdir yerine uygulanması mümkün olmayan sonradan değişik kalem ve yazılarla ilaveler yapılan basit bir krokidir. Tapu kayıtları köy, mevki, cins ve miktar olarak özel orman parseline uygun değildir. 6831 Sayılı Yasanın 11/4. maddesi ile 1986 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliğin 64. maddesinde sadece kadastro işlemi kesinleşmiş Devlet Ormanlarının tapuya tescil edilmesi öngörülmüştür. İşlemin yapıldığı 31.07.1989 tarihinde yürürlükte bulunan 1986 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliğinin 25/1. maddesindeki “Gerçek ve tüzel kişilere ait ormanların kadastrosu bu yönetmelikte gösterilen esaslar dahilinde orman kadastro komisyonlarınca yapılır” hükmünden sonra, diğer fıkralarında hangi taşınmazların orman kadastro komisyonlarınca özel orman olarak sınırlanacağı gösterilmiştir. Tapusuz özel orman olamayacağından, yönetmelikte, kadastrosu yapılan özel ormanların tapuya tescil edilmesi hükmü yer almamıştır, Yine sözü edilen yönetmeliğin 55, 56, 57, 58 ve 59. maddelerinde orman kadastro komisyonlarınca orman kadastrosunun nasıl bitirileceği, dosyaların nasıl hazırlanacağı, valilik onayına her zaman sunulacağı, ilanın nasıl yapılacağı, bu ilandan sonra kimlerin hangi mahkemede, kime karşı dava açacağı bir sıra halinde ve ayrıntıları ile gösterilmiş, 60. maddesinde ise, askı ilan tarihleri arasında açılacak davalar sonucu verilen ve kesinleşen kararların, komisyonlarca tesbit edilen sınırların değiştirilmesini gerektiriyorsa, mahkeme kararına göre orman sınırlarında düzeltmenin nasıl yapılacağı, bu işlemlerden sonra 64. maddesinde kadastrosu kesinleşen Devlet Ormanlarının tapuya nasıl tescil edileceği açıklanmıştır. Yasa ve yönetmeliklerde, dava konusu özel orman parsellerinin oluşum ve tescillerine esas alınan 31.07.1989 tarihli “mahkeme kararı uygulama tutanağı” gibi bir tutanağı düzenlenmesini ve bundan sonra tescil edilmesini öngören hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Dava konusu parseller hakkında yapılan işlemlerin tümü hatalı, yürürlükteki yasa ve yönetmeliklere aykırı işlemlerdir. Kaynağı yasa ve yönetmeliklerde bulunmamaktadır. Taşınmazların tapu siciline tescil işlemi Medeni Yasanın 1025 (EMY 933 İsviçre MY 975) maddesinde anılan “yolsuz tescil”in yolsuz tescil sahibine hiçbir zaman mülkiyet hakkı kazandıramaz. Mahkemenin vereceği iptal kararı, yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durum saptanıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (ihzari) başka bir anlatımla, sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını ve yolsuz olduğunu belirleyen bir hüküm olacaktır. Bu tür kayıtlarda T.M.Y’nın 1023 (EMY. 931 İsviçre M.Y. 974) maddesindeki “iyi niyetle edinme” kuralı da uygulanamayacağı bilimsel görüşlerde ve Yargıtay Kararlarında kabul edilmektedir.
Yukarıdaki açıklanan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinde;
28) Dava konusu taşınmazların bulunduğu B…. Köyünde 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre 7 Numaralı Orman Kadastro Komisyonunca 1942 yılında yapılan ve 07.07.1942 tarihinde ilan edilen orman kadastrosunda, Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 2000/730 (Dairenin 2008/17387 sayılı dosyasında dava konusu edilen 235, 236 ve 237 sayılı ve Asliye (2) Hukuk Mahkemesinin 2000/786 (Dairenin 2006/16650) sayılı dosyasında dava konusu edilen 239, 240 sayılı parselleri de kapsayan 2613.5 hektarlık saha 1 Nolu bende açıklandığı gibi Ballıca Devlet Ormanı sınırları içine alınmış, A…. Z…. D…’in 25.02.1942 tarihli dilekçe ile Orman Yönetimi aleyhine Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı dava sonucu bu mahkemenin 06.10.1944 gün ve 1943/251-1944/800 sayılı kesinleşen kararı ile “…bilirkişi tarafından verilen karar 21.06.1944 tarihli rapor ve krokiye nazaran, davacının uhdeyi tasarrufunda olan K…. Köyü, Kasım 1932 tarih 13 ila 32 nolu tarla cinsli tapuların mevkileri, miktarları ve sınırları yazılarak sahaların orman sınırları dışına çıkarılmasına ve Orman Yönetiminin elatmasının önlenmesine” karar verilmiştir. 3. bende yazıldığı gibi bu kararın dayanağı kroki aslı bulunmamaktadır. Mimar R… Ş… tarafından 23.12.1968 tarihinde aslına uygun olarak düzenlenen örneği olduğu bildirilen kroki herhangi bir ölçüye ve ölçeğe dayanmadığından zemine uygulama olanağı olmayan basit bir krokidir. Kroki üzerindeki bilgilerin değişik yazı ve kalemlerle yazılmıştır. Dava konusu taşınmazlar Ballıca Köyü idari sınırları içinde olduğu halde, Kasım 1932 tarihli tapu kayıtları K… Köyüne aittir. Tapu kayıtlarının cinsi tarla olup, dava konusu taşınmazlar hiçbir zaman tarla olarak kullanılmamıştır. Tapu kayıtlarının sınırlarında yazılı kişilere ait hiçbir taşınmazın 1962 yılında bu köyde yapılan genel arazi kadastrosunda, bu kişiler ya da mirasçıları adına tesbit ve tescil edilmemiştir. Tapu kayıtlarının köy, mevki, cins ve sınır olarak dava konusu parsellere uyduğu kabul edilemez. Bir an için aksi düşünülse bile Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 günlü kararının 1. Hukuk Dairesince 05.02.1945 tarihinde onanmasından sonra 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesindeki hüküm gereğince Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte dahi orman olan taşınmazlar Devletleştirilmiş sayılır. 4785 Sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra A. Z… D…. devletleştirme bedeli için Orman Yönetimine başvurmuş ancak “tapu kayıtlarının bu yerlere uymadığından bedel takdiri yapılamayacağı” gerekçesiyle talebi ret edilmiş ve bu işleme karşı adli ve idari yargıda dava açılmadığından bu işlem kesinleşmiş, 4785 Sayılı Yasa gereği taşınmazların mülkiyeti o tarihte Hazine’ye geçmiş ve taşınmazlar kamu malı niteliğini kazanmıştır.
29- 5658 Sayılı Yasanın 31.03.1950 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine; A…. Z… D… vekili aracılığıyla 28.07.1950 tarihli dilekçe ile Orman Yönetimine başvurarak 5658 Sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasını istemiştir. 5658 Sayılı Yasanın 1. maddesine göre “iade edilecek özel ormanın Devlet Ormanı içinde bulunmaması veya ona bitişik olmaması” gerekir. Orman ve arazi kadastro paftalarında görüldüğü gibi dava konusu parseller tüm yönlerden 1942 yılında orman kadastrosu kesinleşen dava konusu parsellerle aynı nitelikteki 380, 381, 382 ve 383 sayılı Devlet Ormanı parsellerine bitişiktir. Tapu sahipleri vekilinin özel ormanın iade edilmesine ilişkin 28.07.1950 tarihli dilekçesi üzerine, Orman Yönetimince 9 Numaralı Orman Tahdit Komisyonunda Mühendis İ… A…. ’ın görevlendirilmiş ve bu mühendis tarafından düzenlenen 05.08.1950 tarihli raporda “iadesi istenen ormanın Devlet Ormanları ile bitişik olduğu, bu nedenle iade şartlarını taşımadığı”nın bildirilmesi nedeniyle bu gerekçelerle iade istemi reddedilmiş ve ret kararı tapu malikleri vekiline 09.12.1950 tarihinde tebliğ edilmiş, süresinde adli yada idari yargıda dava açılmadığından özel orman iade işleminin reddine dair karar da kesinleşmiştir. Bu durumda özel orman parsellerinin içinde bulunduğu 2.613,5 Hektar yüzölçümlü Ballıca Devlet Ormanının 1942 yılında belirlenen orman kadastro sınırı aynen ve yeniden geçerlilik kazanmıştır. Başka bir anlatımla 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre 1942 yılında yapılan orman kadastro sınırı aynen ve yeniden geçerlilik kazanmıştır. Hazine ve Orman Yönetimi 1942 yılından önce ve sonra, dava konusu taşınmazlardan elini çekmemiş ve taşınmazlar üzerinde ekim, dikim, bakım ve koruma gibi faaliyetlerini bu güne kadar aralıksız sürdürmüştür.
30) İstanbul İşletme Müdür Muavini E… T… ve arkadaşları tarafından düzenlenen 17.04.1952 tarihli tutanakta da belirtildiği gibi, dava konusu parsellerde içinde olmak üzere 2613.5 hektar yüzölçümlü Ballıca Devlet Orman sahasında 1945 ve 1950 yılında çıkartılan yangınlar sonucu 1600 Hektarlık orman sahası yanmıştır. Ağaçlandırma çalışmalarının hemen yapılamaması nedeniyle yanan bu orman alanlarının üzerini maki elamanı olan meşe sürgünlerinin yeniden kaplamış, bu nedenle 1952 yılında 5653 Sayılı Yasaya göre yapılan çalışmalarda; kesinleşen orman sınırı içinde kalan yerler makilik saha olarak nitelendirilmişse de makiye ayırma çalışmaları hiçbir zaman sonuçlandırılmamıştır. Yargıtay Kararlar Dergisinin Aralık 2001 sayısında yayınlanan 20. Hukuk Dairesinin 10/05/2001 gün ve 2001/3179-3713 sayılı kararını direnme yoluyla inceleyen ve 20. Hukuk Dairesinin kararında belirtilen ilkeleri aynen ve oybirliği ile kabul ederek Pendik Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin direnme hükmünü bozan H.G.K.nun 03/07/2002 gün ve 2002/558-588 sayılı kararında kabul edildiği gibi, dava konusu taşınmazların bulunduğu B… Köyü de dahil olmak üzere İstanbul Anadolu Yakasındaki ormanlarda 1952 yılında yapılan tüm makiye ayırma çalışmaları 1963 yılında iptal edilmiş ve makiye ayırma çalışmaları hiçbir zaman tamamlanmamıştır. Bin an için aksi kabul edilse bile 29.03.1972 gün 14143 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 1968/4-1966-40-1971/35 sayılı Danıştay İçtihadı Birleştirme Kararında açıklanan ve kabul edilen “…Türk ve Yabancı İdare hukuku yazarları sakat ve kanuna aykırı idari işlemlerin idare tarafından geri alınabileceği konusunda tam bir görüş birliği içindedirler. … Bu durumda, idare iğfal edilmiş olduğundan kişiler için sağlanan hukuki vaziyetler hiçbir zaman müktesep hak teşkil etmez ve bu kabil işlemler her zaman makable şamil (geçmişe etkili) olarak idare tarafından geri alınabilir. İdarenin bu tarzdaki hareketi hiçbir şekilde idari istikrarı da zedeleyecek nitelikte değildir…” ilkesi karşısında, Yasa hükümlerine ayrı olarak yapılan makiye ayırma işleminin hukuken geçerli olan yeni bir işlemle iptal edildiği saptanmıştır. 20. Hukuk Dairesinin konu ile ilgili tüm kararları ile 1. Hukuk Dairesinin 26/07/2000 gün ve 6766/8652 ve 14/05/2001 gün ve 5062/5949 ve 7. Hukuk Dairesinin 13/12/2004 gün ve 4196/4556 ve 16. Hukuk Dairesinin 15.01.1991 gün 1990/5423-121 Bk. YKD Mayıs 1991 sayısı) ve 17. Hukuk Dairesinin 24/01/2005 gün ve 2004/13822-165 sayılı kararlarında, makiye ayırma çalışmalarının her zaman iptal edilebileceği, makiye ayrılan yerin önceden olduğu gibi kesinleşen orman sınırı içinde kalmaya devam edeceği kabul edilmiştir. Bu nedenle 1952 yılında yapılan maki çalışmalarının davalılar yararına hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağı kuşkusuzdur. İade talebinin reddine dair işlemin tapu maliki Avukatı D… B… ’a 09.12.1950 tarihinde tebliğ edilip kesinleşmesinden ve bu yerde yasa ve yönetmeliğe aykırı olarak yapılan ve hiçbir bir zaman tamamlanmayan maki çalışmalarının 1963 yılında iptalinden sonra Orman Genel Müdürü Y. İmzası ile İstanbul Orman Başmüdürlüğüne gönderilen 12.01.1966 gün ve 389 sayılı yazıda, dava konusu özel orman parselleri ile birlikte milyonlarca metrekare yüzölçümlü 380, 381, 382 ve 383 sayılı orman parsellerini de kapsayan Ballıca Devlet Ormanı’nın “İ… H… G…. vereseleri uhdesinde kayıtlı iken 4785 Sayılı Yasa uyarınca Devletleştirilen 5653 Sayılı Yasaya göre maki florası ile kaplı arazinin sahiplerine iadeleri gerekebileceği, ancak vus’atının üç hektardan büyük olması nedeniyle 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesi gereğince özel orman rejimine tabi tutulmasının anlaşılabilmesi için bütün maki sahalarının talimatname hükümlerine göre kurulacak bir heyetle inceletilerek gerekli raporun gönderilmesi” şeklindeki yazının davalı yararına hiçbir hukuki sonuç meydana getireceği düşünülemez.
31) Ballıca Köyünde 1962 yılında yapılan genel arazi kadastrosunda A. Z… D…’in 1932 tarihli pay tapu kayıtlarına dayanarak yaptığı itiraz sonucu; “tapu kayıtlarının sınırlarının ve yerlerinin bilirkişilerce bilinememesi tapu kayıtlarında sınır ve nitelikleri yazılı bir taşınmaz bulunmaması nedeniyle uygulanamadığı” konusunda tutanak düzenlenerek kayıtlar uygulanamayan kayıtlar listesine alınmıştır. 8. bende açıklandığı gibi, A… Z… D… mirasçılarının aynı tapu kayıtlarına dayanarak B… Köyü 1 ila 223 sayılı toplam yüzölçümü 1.628.205 m2 olan parseller hakkında kadastro mahkemesinde açtıkları davalar halen devam etmektedir. Yörede 1942 yılında 5602 Sayılı Yasa kapsamında yapılan kadastro çalışmaları sırasında dava konusu özel orman parsellerinin bulunduğu yerler de içinde olmak üzere 1942 yılında orman sınırı içine alınan yerler ile halen ve fiilen orman olan taşınmazların tümünün bulunduğu yerlere 1962 yılında düzenlenen kadastro paftaları üzerine “Devlet Ormanı” nitelemesi yapılarak tapulama harici bırakılmıştır. 21. bende açıklandığı gibi, A…. Z…. D…. mirasçıları 31.07.1989 tarihli mahkeme kararı uygulama tutanağı ile 232, 233 ve 234 sayılı özel orman parsellerine uygulanan Kasım 1932 tarih 17, 18 ve 19 sayılı kayıtların bu parsellerin güneyinde bulunan Karaağıl Devlet Ormanının 765.000 m2’lik bölümüne de ait olduğundan adlarına tescili iddiası ile Orman Genel Müdürlüğü aleyhine açtıkları dava Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 04.12.2003 gün ve 1997/101-823 sayılı kararı ile ret edilmiş ve 20. Hukuk Dairesinin 12.04.2005 gün 2009/856-4220 sayılı kararı ile onanıp kesinleşmiştir.
32) 1977 yılında 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasa hükümlerine göre Ballıca Devlet Ormanının 1942 yılında belirlenen sınırları esas alınarak işlem yapılmış ve 28.06.1981 tarihinde ilan edilen aplikasyon ve 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. madde çalışmaları sırasında orman kadastro komisyonu tarafından düzenlenen orman kadastro tutanağında “1942 yılında 1 Nolu Orman Kadastro Komisyonunca 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre 1942 yılında yapılan orman kadastrosunda Devlet Ormanı olarak sınırlandırılan Ballıca Devlet Ormanında Üç Ağaç mevkiinde tarla olan saha ile, B… Köyü yerleşim sahasının (bu yerler gerek 1942 yılı orman kadastro haritasında, gerekse 1977 yılında düzenlenen aplikasyon haritasında gösterilmiştir) dört tarafının Devlet Ormanı ile çevrili iki büyük iç poligonun orman sınırı dışında bırakıldığı, bu iki iç poligon dışındaki Ballıca Devlet Ormanının baltalık Devlet Ormanı niteliğinde olduğu, bu Devlet Ormanı sınırlar içinde bulunan derelerin, Ömerli Barajı nedeniyle su ile dolduğu ve bu ormanlar Ömerli Barajı Su Toplama Havzası içinde kalıp, 65 kodun altındaki ormanların tümünün 99 yıl süreyle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne tahsis edildiği,” şeklinde açıklamalarda bulunulmuştur. Yine orman kadastro komisyonunca düzenlenen 24.08.1977 tarihli 14 nolu tutanakta “A… Z… D… mirasçıları adına Avukat H… Ö… ’un 02.09.1977 tarihli dilekçesine ekli Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 gün ve 1943/251-800 sayılı mahkeme kararına konu 20 parça tapulu yerin orman sınırları dışına çıkarılması istenmiş ise de, sahanın bugünkü durumu itibariyle büyük bölümlerinin ormanlık olduğu, bir kısmında Orman Genel Müdürlüğünün ağaçlandırma faaliyetlerinin devam ettiği, mahkeme kararındaki sınırlar ile 20 parça tapulu yerin sınırlarının arazide tesbit edilemediği, 1952 yılında çekilen hava fotoğraflarında söz konusu yerlerin orman olarak gözüktüğü, bu sahada belirli tarla ve ağıl v.s. bulunmadığı, Tapulama çalışmalarında yapılan tesbitlere (B…. Köyü 1 ila 223 sayılı parsellere) karşı aynı tapu kayıtlarına dayalı olarak tapulama mahkemesinde açılan davaların halen devam ettiği, uygulama imkanı olmayan Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 1943/251-800 sayılı kararının, Tapulama Mahkemesince uygulanması gerektiği” belirtilerek 1942 yılında belirlenen orman kadastro sınırlarına göre 2613 hektar sahanın tamamı (dava konusu parseller dahil olmak üzere) Ballıca Devlet Ormanı sınırları içinde bırakılmış, böylece A.Ziyaettin Diler mirasçılarının itirazlarının yine red edilerek yapılan işlemler 25.06.1981 tarihinde ilana çıkartılmış ve dava açılmadığından kesinleşmiştir.
33) 11. bende anlatıldığı gibi 1984 yılında 2896 Sayılı Yasa hükümlerine göre çalışma yapan 24 Nolu Komisyonu 1942 ve 1977 yıllarında belirlenen sınırlarına aynen uyarak Ballıca Devlet Ormanı sınırlarını yeniden belirlemiş, ancak 1942 yılında yapılan orman kadastrosunda ve 1977 yılında yapılan çalışmada orman sınırı dışında bırakılmış olan bir kısım yerleri 6831 Sayılı Yasanın değişik 7. maddesi gereğince Ballıca I, II ve III Devlet Ormanı ismi vererek orman sınırı içine almıştır. 109.167 m2 yüzölçümlü Ballıca II Devlet Ormanı içinde, Asliye (2) Hukuk Mahkemesinin 2000/786 (Dairenin 2006/16650) sayılı dosyasında temyize konu 241 sayılı Eğrek Özel Orman parseliyle birlikte bu parselin kuzeyindeki 387 ve güneyindeki 388 sayılı parsellerin tamamının bulunduğu anlaşılmaktadır. Kesinleşen orman kadastro sınırları hiç bir makam ve merci tarafından değiştirilemez 3402 Sayılı Yasanın 22/1. maddesi hükmü gereğince “Evvelce tesbit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastrosu yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci defa kadastroya tabi tutulmuşsa, ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır ve Türk Medeni Yasasının 1026 ncı maddesine göre işlem yapılır. Süresinde dava açılmadığı takdirde ikinci defa yapılan kadastro, Tapu Sicil Müdürlüğünce re’sen iptal edilir” Yukarıda açıklandığı gibi 31.07.1989 tarihli tutanakla yapılan işlem orman kadastro işlemi değildir. Bir an için aksi düşünülse bile 239, 240, 235, 236 ve 237 sayılı parseller 1942 yılında 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan orman kadastrosu sınırları içindedir. 4785 Sayılı Yasanın yürürlüğünden sonra tapu malikinin bedel konusundaki isteği ve 5658 Sayılı Yasanın yürürlüğünden sonra iade istemi ret edilip 09.12.1950 tarihinde tebliğ edilerek kesinleşen işlemle 1942 yılı orman kadastro sınırı aynen geçerli hale gelmiştir. 1942 yılında orman sınırları dışında olup, 1984 yılında 24 Nolu Orman Kadastro Komisyonunca 2896 Sayılı Yasa hükümlerine göre orman sınırı içine alınma işlemi kesinleşmiştir. Bu nedenle 31.07.1989 tarihli tutanakla yapılan işlem davalıların ve mahkemenin kabulü gibi orman kadastro işlemi olarak kabul edilse dahi, ikinci kadastro (sınırlandırma) işlemi ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılacağından 3402 Sayılı Yasanın 22/1. ve T.M.Y.’nın 1026. maddesi gereğince hiçbir süreye bağlı kalınmadan her zaman iptali gerekir.
34) Yukarıda 12, 19, 24 ve 25 bentlerde açıklandığı gibi 6831 Sayılı Yasanın 7/2. maddesi hükmüne göre S… İ…. Başkanlığında beş kişiden alınan 59 Nolu Orman Kadastro Komisyonu sadece orman niteliğini kaybeden yerleri orman rejimi dışına çıkarma (2/B madde uygulama) çalışması yapmak üzere görevlendirilmiş ve bu köyde 07.06.1989 tarihli “İşe Başlama Tutanağında” kendisine verilen görevi yazarak işe başlamış 2, 3 ve 4 nolu tutanaklarla orman niteliğini yitiren yerlerle ilgili 2/B madde tutanaklarını düzenledikten sonra 5 nolu 14.06.1989 tarihli “İşi Bitirme Tutanağı”, 6 nolu 15.05.1990 tarihli “İşi Sonuçlandırma Tutanağı” düzenlemiş ve dava konusu özel orman parsellerini 1942, 1977, 1984 yılı çalışmalarında olduğu gibi Ballıca Devlet Orman sınırı içinde göstermiş Valilik onayına sunmuş ve bundan sonra özel orman parsellerinin oluşturulmasına esas alınan 31.07.1989 tarihli tutanak hariç diğer işlem sonuçlarını 14.11.1990 tarihinde ilan etmiştir.
59 nolu orman kadastro komisyonunun 14.06.1989 tarihli (5) nolu “İşi Bitirme Tutanağı” nı düzenlemesinden sonra Orman Genel Müdür Yardımcısı A… M… imzalı 15.06.1989 tarihli ve 1155 sayılı yazı, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğüne gönderilerek “A…Z…D…varisleri vekili Av. S… K…’nın 05.06.1989 tarihli dilekçesi ve eklerinin gönderildiği (Sözü edilen ve Av. Selda Kaya imzalı tarihsiz olarak Av. N…. N…. antetli kağıda yazarak Orman Genel Müdürlüğüne hitaben verilen bu dilekçede arazinin geçmişi anlatıldıktan sonra sonuç olarak durumun bir kere daha tetkiki ile 3116, 5653 ve 6831 Sayılı Yasalarca mülkiyeti A….Z… D… ’e ait olduğu belirlenmiş olan taşınmazların ÖZEL ORMAN olarak tarafımıza teslimi istenmiştir.) B… Köyünün 59 Nolu Orman Kadastro Komisyonunun 1989 yılı programında bulunduğu mahkeme ve eldeki tetkik edilerek 2/B maddesi uygulamasından önce (halbuki 15.06.1989 tarihinden önce 2/B madde uygulaması yapılıp tamamlanmıştır.) Orman Kadastro Yönetmeliğinin 60 ncı maddesi gereği mahkeme kararına göre gerekli işlemin yapılması ve sonuçta bilgi verilmesi” bildirilmiş, aynı mahiyetteki İstanbul Orman Bölge Müdürü M… Ç… imzalı 23.06.1989 tarih 9396 sayılı yazı 59 Nolu Orman Kadastro Komisyonu Başkanlığına gönderilmiş ise de orman kadastro komisyonu olmayan S… İ…, A… A…. ve A…. K… S…’ den alınan üç kişilik heyet 31.07.1989 tarihli 9 sayfalık “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağı” başlıklı tutanağı düzenleyerek Orman Bölge Müdürlüğüne 28.08.1989 gün 12540 sayılı yazı ekinde Orman Genel Müdürlüğüne göndermiştir. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğüne gönderilen 06.09.1989 gün 1411 sayılı Genel Müdür Yardımcısı A… M… imzalı yazıda “59 Nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından düzenlenen harita ve tutanakların Bölge Müdürlüğündeki dosyalar ile yeni komisyon tarafından yeniden düzenlenecek olanlar cetvelinin de aynı haritalarla birlikte ilgili dosyalara takılması söz konusu ormanların Özel Orman olarak korunması ve işletilmesi için gerekli tedbirlerin alınması istenmiştir. 59 Nolu Komisyonun B… Köyünde yaptığı çalışmalar Bölge Müdürü M… Ç…imzalı 18.06.1990 tarihli 8552 sayılı yazı ekinde Valilik onayına sunulmuş, Valilik, komisyonun 1 ila 6 nolu tutanaklarda yaptığı 42.3060 Hektar alanın 2/B madde ile orman dışına çıkartma işlemlerini 20.06.1990 tarihinde onamış ve yine aynı tutanaklar 14.11.1990 tarihinde 6831 Sayılı Yasanın 11/1. maddesi gereğince askı ilanı yoluyla kamuya duyurulmuştur. Gerek Orman Genel Müdürlüğü gerekse Bölge Müdürlüğü yazışmalarında 31.07.1989 tarihli tutanakla yapılan işlem “orman kadastro” işlemi olarak nitelendirmiş ve tescil aşamasında Pendik Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüklerine gönderdiği yazılarda 31.07.1989 tarihli tutanakta yapılan işlemin olduğunu açıklayarak bu Müdürlükleri de yanıltmış ve özel orman parsellerinin tapuya tescilini sağlamıştır. Yukarıda anlatıldığı gibi 31.07.1989 tarihli tutanak orman kadastro komisyonu tarafından düzenlenmemiş, Valilik onayına sunulmamış, komisyona işe başlama emrinde böyle bir tutanak düzenlenmesi için yetki ve görev de verilmemiştir. Komisyon bu yerde 14.06.1989 tarihli (5) nolu “İşi Bitirme Tutanağı” düzenlenmesinden sonra yürürlükteki yasa ve yönetmeliklere aykırı olarak ve yönetmeliğin 60. maddesine yanlış anlam verilerek düzenlenmiştir. Gerek arazi ve gerekse orman kadastro komisyonlarının yaptıkları tüm işlemler askı ilanına çıkartılıp itiraz edilmemesi halinde kesinleştirir. Sözü edilen 31.07.1989 tarihli tutanak ilan edilmemiş, bütün yazışmalarda böyle bir tutanağın düzenlendiği gizlenmiştir. Kaynağını yasalardan almayan işlemler yok hükmünde olduğundan 31.07.1989 tarihli tutanak esas alınarak yapılan tescil geçerli bir nedene dayanmamaktadır. M.Y.’nın 1025 maddesi gereğince “yolsuz tescil” niteliğinde olduğundan iptal edilmesi gerektiği gibi dava konusu 241 sayılı parsel hariç diğer özel orman parselleri 1942 yılı orman kadastro sınırları içindedir. Bir an için 1944 tarihli kararla iptal edildiği düşünülse bile, 4785 Sayılı Yasa ile 5658 Sayılı Yasaların yürürlüğe girmesinden sonra tapu malikinin iade istemi ret edilip avukatına 09.12,1950 tarihinde tebliğ edilmesi ve idari yargıda dava açılmaması nedeniyle 1942 yılı orman kadastro sınırı aynen geçerlilik kazandığından ve 1977 ve 1984 yıllarında yapılan işlemler de dava konusu parseller orman sınırı içinde gösterilerek ilan edilmesine karşın süresinde dava açılmadığından ve 241 sayılı parsel 1984 yılında ilk olarak orman sınırları içine alınıp kesinleştiğinden ve hiçbir merci ve makamın kesinleşen orman sınırlarını değiştirmesi mümkün olmadığından 31.07.1989 tarihli tutanakla yapılan işlem “özel orman kadastro” işlemi olduğu bir an için kabul edilse dahi 3402 Sayılı Yasanın 22/1. maddesi gereğince ikinci kadastro olacağından bütün sonuçlarıyla hükümsüzdür ve yine yolsuz sicilde ismi yazılı kişilere mülkiyet hakkı kazandırmaz. TMY’nın 1026 maddesi gereğince hiçbir süreye bağlı kalmadan iptali gerekir. Yukarıda açıklandığı gibi mahkemenin vereceği iptal kararı, tescilin yolsuz olduğunu, mülkiyet hakkının baştan beri doğmadığını belirleyen ve mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran açıklayıcı başka bir anlatımla, yolsuz sicilin oluşturulduğu günden itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını belirleyen ve bu tür kayıtlarda TMY’nın 1023. maddesindeki “iyi niyetle edinme” kuralının uygulanamayacağını belirleyen bir karar olacaktır.
35) Yürürlükteki yasalarımızda tapu sicillerinin nasıl oluşturulacağı, tapuya tescil işlemlerinin nasıl yapılacağı gösterilmiştir. Bu hükümlere göre;
a) Genel arazi kadastro sonucu düzenlenen Kadastro Tesbit Tutanakları 30 gün askı ilanına çıkartılması ve askı ilanına karşı süresinde dava açılmayarak kesinleşmesi halinde iktisap nedeni “”kadastro” olduğu belirtilerek ya da dava açılmışsa bu konuda verilecek mahkeme kararının kesinleşmesi ile iktisap nedeni “hükmen” yazılarak tapu sicil kayıtları oluşturulur. (3402 Sayılı Yasa mad. 11 ve 12). 3116 ya da 6831 Sayılı Yasalar gereğince yapılan orman kadastrosuna karşı hak sahibi gerçek ya da tüzel kişilerin açtıkları orman kadastrosuna itiraz davalarının kabul edilmesi halinde mahkeme “dava konusu taşınmaz orman sayılmayan yerlerden olduğundan orman kadastro sınırı dışına çıkartılmasına” şeklinde karar verecektir. Bu kararın kesinleşmesinden sonra yönetmeliğin 60. maddesi gereğince orman kadastro haritalarında düzeltme yapılacak ve mahkeme kararı ile orman sayılmayan yerin haritası yapılıp kesinleşen orman bölümünden çıkartılarak kalan bölüm 6831 Sayılı Yasanın 11/4. maddesi gereğince Hazine adına orman niteliğiyle tescil edilecektir. Ancak, hemen belirtmek gerekir ki; Bu mahkeme kararı ile orman olmadığı belirlenen taşınmaz davacı kişi adına tescil edilemeyecektir. Tapu siciline kayıtlı olmayan yer özel orman olamayacağından, işlem tarihinde yürürlükte bulunan Orman Yasasında ve 1986 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliğinde “Özel Ormanların” kişiler adına tescil edileceğine ilişkin hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Orman sayılmayan yer olması nedeniyle mahkeme kararı ile orman sınırı dışına çıkartılan yer hakkında hak sahibinin M.Y.’nın (EMY. 639) maddesi gereğince Hazine ve ilgili kamu tüzel kişisine husumet yönelterek açacağı tescil davasının mahkemece kabul edilip kararın kesinleşmesi halinde kişi adına tapu sicili oluşturulabilecektir.
b) 6831 Sayılı Yasanın 7. maddesi gereğince yapılan orman kadastrosuna aynı Yasanın 11/1. maddesi gereğince altı aylık ilan süresi içinde dava açılmaması ya da dava açılmışsa bu davanın ret edilip kesinleşmesiyle yapılan orman kadastro işlemi kesinleşeceğinden, iktisap nedeni “orman kadastrosu” olduğu belirtilerek aynı maddenin 4. fıkrası gereğince, sınırları belirlenen taşınmazın Devlet Ormanı niteliğiyle Hazine adına tapuya tescil edilecektir.
c) Kadastro yapılmayan yerler ile kadastro yapılmış olduğu halde tesbit ve tescil harici bırakılan yerler hakkında hak sahiplerinin Hazine ve ilgili kamu tüzelkişiliği aleyhine M.Y. 713 (E.M.Y. 639) maddesi gereğince açılan tescil kararlarının kesinleşmesi sonucu sicil oluşturulacaktır.
d) Sadece Hazineye ait taşınmazların Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanan genelge hükümlerine uyularak yapılan idari tahkikat ve buna göre düzenlenecek kroki esas alınarak Hazine adına sicil oluşturulması mümkündür.
Sayılan bu haller dışında tapu kütüğüne yapılan tescil işlemlerinin tümü yolsuz tescil niteliğinde olup, sahibine hiçbir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağından, ilgilisi tarafından açılacak dava sonucunda her zaman iptal edilebileceği (T.M.Y. md.1025).
Dava dilekçesinin genel anlamından davacı Hazinenin yok hükmünde olan bir işlem sonucu köy, cins, sınır ve miktar olarak dava konusu taşınmazlara uymayan ve toplam yüzölçümü 968.739 m2 A…Z.. D…’in payının karşılığı 453.990 m2 olan 18 adet tapu kaydına dayanılarak 8.440.355 m2 yüzölçümlü 10 adet özel orman parselinin yolsuz olarak kadastrosu ve aplikasyonu kesinleşen, Ballıca Devlet Ormanı içinde “yolsuz ve kayıt miktar fazlası olarak” oluşturulduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile Hazine adına tescilini istediği anlaşılmaktadır. Özel orman parselleri hakkında oluşturulan sicil kaydı, yukarıda açıklanan nedenlerle yok hükmünde olan bir işlemle “yolsuz olarak” oluşturulduğundan davacı Hazinenin davasının kabulüne ve davaya konu özel orman parsellerinin tapu kayıtlarının iptaline ve bitişiğindeki kadastrosu kesinleşerek Hazine adına tecsil edilmiş orman parselleri ile birleştirilerek Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü gereklidir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yolsuz tescil iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Öncelikle, eldeki davaya kadar olan gelişmelerin ve eldeki dosya içeriğinin açıklanmasında yarar vardır:
Çekişme konusu 235,eski 236 ve eski 237 parsel sayılı taşınmazlar 1942 yılında 3116 sayılı yasa uyarınca yapılan orman tahdidi sırasında Ballıca Devlet Ormanı tahdit sınırları içerisine alınmış; bu orman kadastrosu işlemine karşı davalının bayiinin murisi tapu maliki A….Z…D…. tarafından Orman İdaresine karşı, Kasım 1932 Tarih 13-32 nolu tapulara dayalı olarak açılan dava sonucunda, Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 6.10.1944 Tarih 251-800 sayılı ilamı ile davacının uhde-i tasarrufunda bulunan sınırları bildirilen taşınmazların Devlet ormanı haricine çıkarılmasına ve idarece vuku bulunan müdahalenin men’ine karar verilmiş, bu karar Yargıtay 1.Hukuk Dairesi tarafından 5.2.1945 tarihinde onanmıştır.
Bu tarihten sonra 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesindeki “Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte varolan gerçek veya tüzel kişilere, vakıflara ve köy, belediye, özel idare, kamu tüzel kişiliklerine ilişkin bütün ormanlar bu yasa ile devletleştirilmiştir. Bu ormanlar hiçbir işlem ve bildirime lüzum olmaksızın Devlete geçer” hükmü gereğince çekişmeli taşınmazlar devletleştirilmiştir. Bu husus 16.6.2005 tarihli bilirkişi raporunda da yer almaktadır.
Bilindiği üzere 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesi hükümlerine göre, devletleştirme kapsamındaki ormanların hiçbir işleme ve bildirime gerek olmadan mülkiyeti Hazineye geçeceğinden; devletleştirilmiş olan bu taşınmazın mülkiyeti bu hüküm gereğince hazineye geçmiştir.
Ne var ki, daha sonra “Devletleştirilen bir kısım özel ormanların sahiplerine iade edilmesine ilişkin 5658 Sayılı Yasa 31/03/1950 tarihinde yürürlüğe girmiş; bunun üzerine de, tapularda pay sahibi olan ve Asliye Hukuk Mahkemesinin 1943/251 sayılı dosyasının davacısı olan, A. Z….D… vekili Av. D…B…. aracılığıyla Orman Yönetimine verdiği 28.07.1950 tarihli dilekçe ile, “Üçağaç Çiftliğinde tapulu olan arazide 4785 Sayılı Yasa gereğince evvelce Devletleştirilmiş kısım var ise 5658 Sayılı Yasa hükümlerine göre iadesini” istemiştir.
Bu iade istemi üzerine Orman Yönetimince görevlendirilen 9 Numaralı Orman Tahdit Komisyonunda Mühendis İ…. A… tarafından 05.08.1950 tarihinde düzenlenen ve Orman İşletme Müdür Yardımcısı R.Gümüş’ün de 03.11.1950 tarihinde tasdik ettiği raporun sonuç kısmında aynen “5658 Sayılı Kanun gereğince iadesi istenilen çiftlik ormanlarının mahallen yapılan incelemesinde kuzeyde Karatepe, doğuda Göçbeyliği, batıda Kurtdoğmuş, güneyde Pekmezci Geçidi ve Karaağıl Köyü basit meşe baltalık Devlet Ormanları ile fasılasız bitişik olduğundan ve tahditlerinin de Devlet namına icra edilmiş bulunmalarından 5658 Sayılı Yasanın birinci maddesi gereğince iadesinin mümkün olmayacağı…” hususunun bildirilmesi üzerine, Orman Genel Müdürü tarafından da “Söze konu ormanın dört tarafından Devlet Ormanlarıyla çevrili bulunduğu tesbit edildiğinden 5658 Yasa hükmüne göre iadesine imkan yoktur.” görüşü bildirilerek; aynı gerekçelerle iade istemi reddedilmiştir.
İstemin reddedildiğine dair yazının A….Z…D… vekili Av. D… B… ’a 09.12.1950 tarihinde bizzat tebliğ edilip evrak üzerine imzasının alınmasına karşın, gerek 4785 sayılı yasa, gerekse 5658 sayılı yasa uyarınca yapılan bu işlemlere karşı adli yada idari yargıda dava açılmadığı da dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Öte yandan tapu malikinin Avukatı D… B… , İstanbul Devlet Orman İşletmesi Müdürlüğüne hitaben yazdığı 20.2.1951 tarihli dilekçesi ile “…A…Z… Diler’in Ü… Çiftliği namıyla maruf mahalde bulunan ve 21 parça tapuya müstenit olup 4785 s.k.na göre kamulaştırmaya tabi tutulan orman ve arazinin tapu kayıtlarının sunulduğu…6.11.1932 Tarih 31 nolu tapu kaydının da ilgili Tapu Muhafızlığından istenilmesi için müzekkere yazılması…bu vesikalara binaen 4785 ve 5658 sayılı kanunlara göre muamele yapılarak kamulaştırma bedelinin tarafımıza tediyesini…mülk içinde mevcut olup kamulaştırma kapsamına girmeyen gayrimenkul aksamının kamulaştırma ile alakası olamayacağından bunların devletleştirme mevzuu haricinde bırakılarak tarafımıza aynen iadesini…” istemiştir. Yaptığı bu başvuru sonucunda 25.10.1951 tarihinde komisyonca düzenlenen raporda sonuç olarak aynen “Ormanın bugünkü durumu almasının sebepleri komisyonumuzca mütalaa dışı addedildiğinden 5658 sayılı kanun hükümlerince iade edilemeyeceği bildirilen ve 4785 sayılı kanunla devletleştirilen bu ormanın 5653 sayılı kanunla tarif edilen orman mefhumu dışında;maki sahalarında orman sınırlarının tespitine ait yönetmeliğin Bölüm:1 madde :2 sinegöre MAKİ olarak kabul edilerek kamulaştırmanın lüzumsuzluğu ve buna binaen ziraat arazisi ve orman kısmının tespiti işinin fuzuli olacağı …” bildirilmiş; yine bir kısım eksikler üzerine oluşturulan beş kişilik komisyon tarafından 17.4.1952 tarihinde tutanakla yerinde tespit yapılarak; komisyonda görevli B…S…ve E…T…tarafından düzenlenen 18.4.1952 tarihli raporda “…Tahdit yapıldıktan sonra 1945 ve 1950 senelerinde iki yangın neticesinde birisi 900,diğeri 700 hektarlık sahalar yanmışsa da bu sahaların yanmadan evvelde malik bulunduğu şimdi yine eski durumunu iktisap etmiş olduğu,yangın faillerinin bulunamayıp 1945 senesinden bu yana başkaca bir tahribata rastlanmadığı…sonuç olarak da; mahkeme kararıyla tahdit hudutları haricine çıkarılmış bulunan üç ağaç çiftliğinin halen 5653 sayılı kanunun 1.maddesinin saydığı makilik yerlerden olduğu…” belirtilmiştir.
Sonuç olarak, dava konusu taşınmazlar 1952 yılında yapılan maki tefrik çalışmaları sırasında makiye tefrik edilmiş ve sahiplerine bu nedenle iade edileceği kararlaştırılmışsa da, maki tefrik işlemleri daha sonra 08/09/1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 Sayılı Orman Kanunu kapsamında yeniden incelemeye tabi tutulmuştur.
Bu inceleme sonucunda Makilik Sahalar Tetkik Komisyonu tarafından düzenlenen 2.5.1963 tarihli rapor ile “çekişmeli taşınmazların orman sahasına dahil iken makiliğe tefrik olunan ve esasen evvelden beri bugünkü haliyle devam edegelen tabi ve daimi diri örtü itibariyle orman mefhumu içinde mütalaa olunması icap eden bu sahalara ait makiliğe tefriki muamelesinin iptaliyle orman hududu içine alınma ve orman rejimine tabi tutulması iktiza eder…” görüşü bildirilmiş ve bu rapor doğrultusunda, bu sahaların “Toprak muhafaza karakteri” taşıdığı görülerek 1/j maddesi gereğince evvelce makilik saha olarak tefriki ve iadesi öngörülmüş ise de çiftlik alanı orman tanımı içinde mütalaa edilmiş ve sonuçta 1963 yılında maki tefrik işlemleri henüz tamamlanmadan idari kararla makiye tefrik işlemleri iptal edilerek; Sahalar Tefrik Komisyonu’nun dava konusu yerlerin orman içine alınmasına ilişkin bu teklifi 20.5.1963 tarihinde Orman Bakanlığınca onaylanmıştır.
1962 yılında ise çekişme konusu taşınmazların bulunduğu bölgede arazi kadastrosu yapılmış olup; bu genel kadastro sırasında düzenlenen 31.07.1989 tarihli tutanakta özel orman parsellerine ait olduğu kabul edilen eski tapu kayıtları, mevkii ve sınır olarak anılan köyde hiçbir taşınmaza ait olmadığı gerekçesiyle “uygulanamayan tapu kayıtları listesine” alınmıştır. Çekişmeli taşınmazlar ise paftasında “Devlet Ormanı” belirtmesi yapılarak tespit dışı bırakılmıştır.
Kadastro sırasında eldeki davaya konu taşınmazların da dayanağı olarak gösterilen ve toplam miktarı 968.73 m2 olan Kasım 1932 Tarih 13-32 nolu tapulara dayalı olarak tapu maliki A…. Z…D… mirasçıları “kültür arazisi olarak tespit tutanakları düzenlenen toplam yüzölçümleri 1.638.205 m2 olan 1 ila 223 sayılı kadastral parseller hakkında” Kadastro Mahkemesinde dava açmışlardır. Bu davanın temyiz inceleme tarihi itibariyle derdest olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
1977 yılında da 1 Nolu Orman Kadastro Komisyonunca 1744 sayılı yasa uyarınca dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede Orman Kanunu 2.maddesi uygulaması yapılmıştır. Bu çalışmalar sırasında da tapu maliki A…Zi….. D…, Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 6.10.1944 Tarihli ve 251-800 sayılı mahkeme kararını uygulatmak istemişse de, anılan komisyonca tapuların sınırlarını belirlemenin mümkün olmadığı, bu sahada ağaçlandırma çalışmalarının devam ettiği, çoğunun ormanlık olması nedeniyle sınırları ayırmanın mümkün olmadığı, 1953 tarihli hava fotoğraflarında sınırlarında olduğu belirtilen belirli bir tarla, ağıl yeri gibi noktalara rastlanılmadığı, çekişmeli yerin o gün için de Tapulama Mahkemesinde itirazlı olduğu, uygulama olanağı olmayan mahkeme kararının tekrar mahkemeye intikal ettiğinden anılan mahkemece karar verilmesi gerektiği bildirilerek çekişmeli yerlerin orman sınırları içinde bırakılmasına oybirliği ile karar verilmiştir. 19.11.1981 tarihinde bu uygulama itirazsız kesinleşmiştir.
1984 yılına gelince de, 2896 sayılı yasa uygulaması sırasında 24 nolu komisyon, “Herhangi bir nedenle orman sınırı dışında kalmış ormanların kadastrosunu ve 2-B madde uygulamasını yapmak üzere” görevlendirilmiştir. Adı geçen komisyon da 2896 sayılı yasanın 7. maddesinde verilen yetkiyi kullanarak 1942 yılında yapılan orman tahdidi sırasında dışarıda kalan Ballıca 1, 11, 111 Devlet ormanlarının sınırlamasını yapmıştır. Bu belirleme sırasında da dava konusu taşınmazların sınırlarında bir değişiklik olmadığı, Devlet ormanı olarak vasfını koruduğu bilirkişi raporlarında da belirtilmiş; bu uygulama dava konusu edilmeksizin kesinleşmiştir.
1989 yılında ise, 3302 Sayılı Yasa uyarınca 2B madde uygulaması yapılmak üzere 59 nolu Kadastro Komisyonunun görevlendirildiği, Komisyonun göreve 7.6.1989 tarihinde başlayıp 14.6.1989 tarihinde işi bitirdiği, 2/B maddesi kapsamında kalan sahaları heyet olarak belirlediği, bu arada 31.7.1989 tarihinde Komisyon başkanı ve iki üyeden oluşan 59 nolu komisyonun bir kısmından oluşan grup tarafından, Kadıköy Asliye Hukuk Hakimliği’nin 6.10.1944 Tarih 251-800 sayılı kararın uygulanması için “Mahkeme Kararını Uygulama Tutanağı” başlıklı bir belge düzenlendiği, bu surette oluşturulan özel ormanların tescili için 7.11.1990 tarihinde tapuya yazı yazıldığı ve 12.11.1990 tarihinde de A.Ziyaettin Diler adına çekişmeli taşınmazların da bulunduğu 10 adet parselin özel orman parseli (232,233,234,235,236,237,238,239,240 ve 241 nolu parseller) olarak toplam 8 333 412 m2 miktarla tapuya tescil edildiği; ardından da 12.11.1990 tarihli akitle A…Z…D…mirasçıları adına intikal yapılarak,aynı akitle 235,236 ve 237 parsel nolu çekişmeli taşınmazların davalıya satışının yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Çekişmeli taşınmazlardan 237 parsel sayılı taşınmazın 23.8.2000 tarihinde kamulaştırma nedeniyle ifraza tabi tutularak oluşan 389 ve 391 nolu parsellerin davalı S…M…adına, 390 nolu parselin ise DSİ adına tescil edildiği; yine 236 parsel sayılı taşınmazın da 14.12.2000 tarihinde kamulaştırma sonucunda oluşan 392 ve 394 nolu parsellerin davalı adına, 393 nolu parselin ise DSİ adına ifrazen tescil edildiği kayıtları ile sabittir.
Öte yandan davacı Orman İdaresi, davalı S… M…’e karşı 1994 yılında çekişme konusu 235, 236 ve 237 parsel sayılı taşınmazları konu edinen Pendik 2.Asliye Hukuk Mahkemesine ait 1994/67,68 ve 69 Esas sayılı davaları açmıştır.
Bu davalarda davacı Orman İdaresi, A… Z…. ’in mirasçılarının 5.6.1989 tarihinde müracaatı üzerine 59 nolu Orman Tahdit Komisyonunca, hukuki niteliğini yitirmiş olmasına rağmen Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 6.10.1944 tarih ve 1943/251 Esas 1944/ 800 Karar sayılı ilamının uygulamaya konulduğunu, yapılan uygulama sonucu 235,236 ve 237 parsel sayılı taşınmazların özel orman olarak adı geçen kişi adına tesciline neden olduğu, oysa mahkeme kararının taşınmazın niteliği hakkında bir hüküm içermediği, sadece dayanılan tapu kaydının taşınmazı kapsaması nedenine dayanılarak, o zaman yürürlükte olan yasa hükümleri uygulanarak oluşturulduğu, o tarihte henüz 4785 sayılı yasa yürürlükte olmadığından Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesince dikkate alınmadığı, anılan yasa ile özel ormanların devletleştirmeye tabi tutulduğundan 1944 tarihli mahkeme kararının hükümsüz kaldığı, buna istinaden oluşturulan tapu kayıtlarının da hukuki değerini yitirdiği, devletleştirmede mülkiyetin hiçbir bildirime ve tescile gerek olmadan devlete geçeceği, devletleştirmeden itibaren 90 gün içinde Danıştay’a dava açılması gerektiği,devlet ormanlarının özel mülkiyete konu olamayacağı, 1744,2896 ve 3302 sayılı yasalarla değişik 6831 sayılı yasa ile yapılan uygulamalarda dava konusu taşınmazların devlet ormanı vasfında herhangi bir değişiklik olmadığı, Orman Genel Müdürlüğü müfettişlerince düzenlenen 14.7.1993 tarihli rapor ile 59 nolu komisyonca yapılan işlemlerin yasal olmadığının saptandığı,ayrıca Orman Bakanlığının 5.10.1993 Tarih ve 3 sayılı olurları ile 59 nolu komisyonun mahkeme kararını uygulama tutanağının iptal edildiği, ilgili kadastro komisyon üyeleri hakkında kamu davası açıldığı iddialarıyla; yolsuz oluşturulan tapu kaydının iptali ile çekişmeli taşınmazların Hazine adına ORMAN olarak tescilini istemiştir.
Anılan mahkemece, öncelikle özel orman tahdidine karşı idarece askı süresi içerisinde dava açılmayıp, bu suretle hak düşürücü sürenin geçtiği belirtilerek,özel orman tahdidinin iptalini haklı gösteren bir sebebin de görülmediği; kaldı ki, dava konusu taşınmazların o tarihte yürürlükte olan 3116 Sayılı Orman Kanunu’nun 5653 sayılı yasa ile değişik 1/e maddesi istisnasına giren 22.3.1996 Tarih 5/1 sayılı YİBK uyarınca makiliğe tefrik edilmiş olması nedeniyle, sonradan 1963 yılında makiliğe tefrik işlemleri iptal edilmiş olsa da,öncesi itibariyle orman sayılmayan yer olduğu saptandığına göre,davalı parsellerin 1945 yılında devletleştirilen yerlerden olduğu iddiası ile açılan davanın dinlenemeyeceği gibi sonradan yürürlüğe giren 6831 Sayılı Orman Kanunu ile getirilen düzenlemelerin de mülkiyet durumunu etkilemeyeceği gerekçesi ile sabit görülmeyen davaların reddine karar verilmiştir. Verilen bu red kararları 20.Hukuk Dairesince 1998 yılında onanmış; karar düzeltme istekleri de çoğunluk görüşü ile 1999 yılında reddedilerek kesinleşmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nda yapılan görüşmeler sonucu ilk olarak gerek taşınmazları davalıya satan kişilerin miras bırakanı ile Orman Yönetimi arasında görülen dava sonunda verilen Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 6.10.1944 tarih ve 1943/251-1944/800 sayılı ilamı; gerekse de, davalı Setenay ile Orman İdaresi arasındaki davalar sonunda verilen Pendik 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1994/67-151; 1994/68-152 ve 1994/69-153 sayılı kesinleşen ilamlarının eldeki dava yönünden güçlü delil oluşturup oluşturmayacağı hususu ön sorun olarak ele alınıp; oylanmıştır.
Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 06.10.1944 Tarih, 1943/251-1944/800 sayılı ilamının 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihlinden önce verilmiş ve hazinenin taraf olmadığı bir karar olup; devletleştirme üzerine gerçek kişinin 5658 sayılı yasa hükümlerine göre iade talebinin orman idaresince reddine ilişkin kararın tebliğ edilmesine karşın ilgilisince itiraz edilmediği gibi bu karar aleyhine yasal yollara da başvurulmadığı, bu nedenle karardan sonra yürürlüğe giren yasa gereği yapılan işlemler kesinleşmiş olmakla söz konusu kararın eldeki dava yönünden kesin hüküm ya da güçlü delil olarak kabul edilemeyeceği; Pendik 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1994/67-151; 1994/68-152 ve 1994/69-153 sayılı kesinleşen ilamlarının ise orman yönetimi ile davalı arasında görülüp, Hazinenin taraf olmadığı, her iki davanın tarafları ve dava sebeplerinin farklı olduğu, eldeki davada yolsuz tescile dayanıldığı kabul edilerek neticeten, somut olayda bu davaların eldeki dava için güçlü delil olarak kabul edilemeyeceği sonucuna oyçokluğu ile varılmıştır.
Görüşmelerde ikinci ön sorun olarak da, Hukuk Genel Kurulu’nda davacı Hazinenin açtığı bu davanın dava konusu taşınmazların tamamına yönelik mi yoksa tapu kayıtlarının miktar fazlasına yönelik olarak mı açıldığı, görüşülüp oylanmış ve sonuç olarak gerek Hazinenin dava dilekçesinin tamamı, gerekse yargılama sırasındaki beyanları ve özellikle mahkemeye sunduğu 25.01.2005 tarihli “Davada 59 nolu Komisyonun yetkisi dışına çıkarak dava konusu taşınmazları özel orman olarak sınırlandırıp ilan dahi etmeden , bölgedeki 2/B uygulamaları ile ilgili ilan tarihinden de önce özel orman olarak tapuya tescil etmiş olmasının yolsuz ve yok hükmünde olduğu da ileri sürülmüştür.” şeklindeki dilekçesi de göz önünde bulundurularak, davanın yolsuz tescil iddiasına dayalı olduğu ve davanın çekişmeli taşınmazların tamamına yönelik olarak açıldığı oyçokluğu ile kabul edilmiştir.
İşin esasına gelince, yukarıda ayrıntısıyla açıklanan dosya içeriğinden çekişmeli taşınmazların niteliğinin Devlet ormanı olduğunu ve davalının bayilerinin miras bırakanı adına yolsuz olarak özel orman vasfı ile tescil edildiğini; böylece davalının ediniminin korunamayacağını belirleyen Özel Dairenin bozma ilamı yerindedir.
Yerel Mahkemece, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan ve Özel Daire bozma kararında yer alan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.10.2010 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
1-Davacı Hazine, dava dilekçesinde “…Dava konusu taşınmazlardaki kayıt miktar fazlalıklarının Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden bulunduğundan 235, 236, 237 (389 ve 391) parsel sayılı davalı adına kayıtlı taşınmazların kayıt miktar fazlalıklarının iptaliyle Hazine adına tapuya tescilini istemiştir…” Davacı Hazine davasını 235, 236 ve 237 parsellere uygulanan davalı tarafa ait tapu kayıtlarına dayandırmış ve bunların miktar fazlalıklarının iptalini ve Hazine adına tescilini istemiştir. Davayı bu kapsamda görüp sonuçlandırmak gerekir. HUMK.nun 74 ve 75.maddeleri, hakimin iki tarafın iddia ve savunmalarıyla bağlı olduğunu, talepten fazlasına veya başka bir şeye hüküm veremeyeceğini ve tarafların söylemediği şeyi ve iddia sebeplerini re’sen dikkate alamayacağını amirdir. Bu yargılama usulü kuralı ilk derece mahkemelerini ve yüksek mahkemeyi de doğrudan ilgilendiren bir hükümdür. Yüksek Yargıtay 20.Hukuk Dairesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da bu kuralı görmezden gelemez. Yüksek daire talep dışına çıkmış, talep edilmeyen hususlara girmiş, tapu kayıtlarının tamamının iptali gerektiği yönünde bozma yaparak talepten fazlasına karar vermiştir. Yüksek Hukuk Genel Kurulunun daire bozmasını doğru bulması da bu nedenle yanlış olmuştur.
2-Dava konusu 235, 236, 237 (389 ve 391) parseller bakımından dava dışı Orman İdaresi Pendik 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde 1994/67-68-69 Esas sayılı davaları açmış ve bu tapu kayıtlarının iptalini ve Hazine adına tescilini istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, verilen kararlar Yargıtay 20.Hukuk Dairesince 02.11.1998 ve 23.11.1998 tarihlerinde onanmış, Orman İdaresinin karar düzeltme istemi de 04.05.1999 günü reddedilerek kesinleşmiştir. Eldeki dava ile kesinleşen Pendik 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davaların konusu ve hukuki sebepleri aynıdır. Ormanların çıplak mülkiyeti Hazineye, intifa hakkı ise Orman İdaresine aittir. Her ne kadar eldeki davanın davacısı Hazine ise de taraf birliğinin varlığından da söz edilebilir. Ancak, şekli anlamda HUMK.nun 237.maddesine göre; davanın taraflarının farklı olduğu düşünülse bile taşınmazların niteliği ve tartışılan dava konuları bakımından güçlü delilin bulunduğu tartışmasızdır. Artık, güçlü delilin aksi aynı kuvvette başka bir güçlü delille ispat edilememesi durumunda bu güçlü delille bağlı kalınması gerekir. Yüksek 20.Hukuk Dairesinin ve Hukuk Genel Kurulunun Yargıtay’ın istikrarlı uygulamalarıyla kuvvet kazanan bu ilkeyi görmezden gelmesi doğru değildir.
3-Dava konusu taşınmazların niteliğinin orman olduğu hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak, dava konusu taşınmazlar 6831 sayılı Orman Kanununun 4/C.maddesine göre hususi ormandır. 6831 sayılı Kanunun 55.maddesi, hususi ormanların idare ve muhafazalarının Devletin kontrol ve murakabesi altında Orman Kanunu hükümlerine göre sahiplenince yapılacağını amirdir. Yine TC Anayasasının 169/1.maddesi Ormanların korunması ve geliştirilmesini düzenlerken özel ormanla devlet ormanı ayrımını yapmamış, genel olarak bütün ormanların gözetiminin devlete ait olacağını belirlemiş, 169/2.maddesi ise sadece Devlet ormanlarının mülkiyetinin devredilemeyeceğini düzenlemiştir. Devlet ormanları gibi özel ormanlarda Anayasa ve kanunla Devletin koruması ve kontrolü altındadır. Hal böyle iken dava konusu taşınmazların, Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 6.10.1944 tarih, 1943/251 Esas, 1994/800 Karar sayılı ilamı ve bu karara uygun olarak Orman İdaresince yapılan çalışma ve uygulamalarla kesinleşen özel orman niteliğinin değiştirilerek Devlet ormanı haline dönüştürülmesi de doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle sayın çoğunluğun bozma yönünde oluşan görüşlerine katılmıyorum.
KARŞI OY YAZISI
Yüce Genel Kurulun 20.10.2010 tarihli gündeminin 4.sırasında yer atan 2010/20-478 sayılı tapu iptali ve tescil davasında, Pendik 1 .Asliye Hukuk Hakimliğinin direnme kararının bozulmasına ilişkin üç aşamalı kararın ilk iki aşamasında sayın çoğunluğun görüşüne şu nedenlerle katılamıyorum:
Oncelikle, çekişmeli taşınmazlarında içerisinde bulunduğu alanın 3116 Sayılı Yasaya göre, 1942 yılında orman tahdit sınırları içerisine alınmasından sonra kayıt maliki tarafindan Kadıköy Asliye Hukuk Mahkamesinde açılan dava sonucu, davacı dayanağı 20 adet tapu kaydının kapsamı krokiye bağlanmış; eldeki davada niza konusu olan taşınmazlar da dahil olmak üzere anılan kapsamın “devlet ormanından çıkarılmasına, orman yönteminin elatmasının önlenmesine, karar verilmiş, 6.10.1944 tarih 251.800 sayılı karar 1.Hukuk Dairesince 5.2.1945 tarih 400-629 sayılı kararla onanarak kesinleşmiştir. Bu davada, Hazine taraf değilse de, çekişmeli yerlerin tapu kapsamında kaldığı ve devlet ormanı olmadığı” yönünden güçlü delil halini almıştır. Bu yönüyle, hükmün bağlayıcı olmasının tartışılamayacağı” hukuki istikrar ve hukukun saygınlığı ilkesinin bir sonucudur. Pendik Asliye Hukuk Mahkemesinin 1994/67-68-69 Esas sayılı davalarında verilen kararlarda, bu hususun teyidi anlamında olup, Yüksek Daire tarafindan onanmıştır. Sonradan 1744-2896-3302 Sayılı Yasalar uyarınca yapılan işlemler orman tahdidine alma olmayıp, önceden mahkeme kararıyla devlet orman dışına çıkarılan yerlerin yeniden çıkarılması olup sonucuna etkili değildir. Maki tefrik işlemi iptal edilmiş, idarece 4785 Sayılı Yasa nedeniyle tapu makiline bedel ödemesi de söz konusu olmamıştır.
Bu durumda, sorunun çözümlenmesi bakımından 59 nolu orman kadastro komisyonunun uygulaması yetersiz görülüyorsa, anılan ilamın kapsamlı ve bilim ve tekniğe uygun biçimde uygulanması, nizalı taşınmazların bu kapsamda kalıp kalınadığının belirlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
İkinci aşamada oylamaya sunulan davanın niteliği konusunda gerek dava dilekçesinde açık beyanlardan ve gerekse yargılama sırasındaki 15.12.2004 ve 25.1.2005 tarihli dilekçelerde davanın açıkça “miktar fazlasına yönelik olduğu, orman niteliğinin tartışılmasına gerek bulunmadığı” bildirilmiştir. Tescilin yolsuzluğuna ilişkin ifadeler de, bu kapsamda düşünülmelidir.
Tüm bu nedenlerle, Yüce Kurulun bu konularda verdiği “ilamın bağlayıcı olmadığı” ve “davanın taşınmazların tamamına yönelik bulunduğu” yönündeki kararında sayın çoğunluğun görüşlerine katılamıyorum.
KARŞI OY
Davacı Hazine vekili, 13.11.2000 günlü dava dilekçesi, cevaba cevap dilekçesi, bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içeren 28.12.2004 günlü dilekçesiyle davanın, tapu kayıt miktar fazlasının iptali isteğine dayanan tapu iptal ve tesçil davası olduğunu; dava konusu taşınmazların orman olup olmadığı tartışmasına girmediklerini; bu davaların Orman Genel Müdürlüğü ve vatandaş arasında görülüp, sonuçlandırıldığını, tapu kaydı miktar fazlalıklarının Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki özel mülkiyete konu olmayacak kamu malı niteliğindeki yerlerden olduğunu ileri sürerek; 235, 236, 237 (389 ve 391) parsel sayılı taşınmazların, kayıt miktar fazlalıklarının iptali ile Hazine adına tapuya tesçilini istemiştir.
Davanın reddine ilişkin olarak kurulan hüküm, davacı Hazine vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece davalı yararına oluşturulan sicil kaydının yok hükmünde olan bir işlemle yolsuz olarak oluşturulduğu gerekçesiyle, davaya konu özel orman parsellerinin tapu kayıtlarının iptaline, bitişiğindeki kadastrosu kesinleşen ve Hazine adına tesçil edilmiş olan orman parselleri ile birleştirilerek Hazine adına tesçiline karar verilmesi gerektiğinden söz edilerek bozulmuş; yerel mahkemece, direnme kararı verilmiştir.
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, talebin aşılıp aşılmadığı, Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1943/251 Esas, 1994/800 sayılı ve daha sonra görülen Pendik 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1994/67, 68, 69 Esas sayılı dava dosyasının, bu dava yönünden kesin hüküm veya güçlü delil oluşturup oluşturmayacağı; davacı Hazinenin davasının kabulünün gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Dosyadaki bilgi ve belgelere, bilirkişi raporlarına göre, aşağıdaki hususlar tespit edilmiştir;
3116 sayılı Yasa’ya göre 1942 yılında yapılan ilk orman tahdidi sırasında, davaya konu yerlere ait tapu kayıtlarının kapsadığı alanlar, Devlet Ormanı sınırları içerisinde bırakılmıştır. Kayıt maliki bu tahdide süresinde itiraz ederek, dava konusu taşınmazların da içinde bulunuduğu alanı Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1943/251 Esas, 1944/800 Karar sayılı hükmü ile orman sınırları dışına çıkarttırmıştır. Anılan karar, Yargıtay 1.Hukuk Dairesi’nin 5.2.1945 gün, 1945/400-629 sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiştir. 13.07.1945 tarihinde mevcut olan bütün ormanların devletleştirilmesine dair olan 4785 sayılı Kanun yürürlüğe girmiş; taşınmazlar üzerinde 3116 sayılı Kanun’un “orman” saydığı bitki örtüsü bulunması nedeniyle davaya konu yerler idarece Devletleştirilmiş sayılmıştır.
31.03.1950 tarihinde, 4785 sayılı Kanun’la Devletleşen yerlerden belirli koşullara sahip olanların sahiplerine iadesi öngörüldüğünden kayıt malikleri, 28.07.1950 tarihinde Orman İdaresine başvurmuşlar; mülkleri içinde 4785 sayılı Kanun kapsamında kalan yerleri var ise 5658 sayılı Kanun’a göre iadesini, iade mümkün değilse bedelini talep etmişlerdir. İdare inceleme yaparak, yürürlükteki hükümlere göre taşınmazlar, Devlet ormanı sayılan yerlerden olmadıkları için Devletleştirme bedeli ödenmesine gerek olmadığı sonucuna varmış; bu yerleri Orman Genel Müdürlüğü’nün 14.01.1952 tarih, 5010-45/44 sayılı emri ile sahiplerine iade etmiştir.
Diğer taraftan taşınmazlar maki işlemine tabi tutulmuşlar, 1963 yılında maki tefrik işlemleri iptal edilerek Orman İdaresi tarafından ağaçlandırılmıştır.
Orman Genel Müdürlüğünün, İstanbul Orman Başmüdürlüğü’ne yazdığı 12.01.1966 tarih ve 389 sayılı yazısında, İdarenin iade yükümlülüğünün kapsamını yürürlükte bulunan kanun hükümlerine göre tayin etmesinden sonra, bu sahaların daha sonra yürürlüğe giren 6831 sayılı Kanun’a tabi olduğunun anlaşılmış olmasının, iadeden doğan kazanılmış hakkın bertarafını gerektirmeyeceğinden söz edilerek, 2613,5 hektarlık çiftliğin sahiplerine 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 1/J maddesi çevresinde özel orman statüsünde iadesinin düşünülmesi gerekeceği belirtilmiştir.
6831 sayılı Kanun’un 1744, 2896, 3302-3373 sayılı Kanun’larla değişik 7. madde uygulamaları yapan orman kadastro komisyonları da 3116 sayılı Kanun’la yapılıp kesinleşen Devlet Orman Tahdidini aynen aplike etmişlerdir.
B… Köyü ormanlarında 1744 sayılı Kanun’un gerektirdiği çalışmalar 1 no’lu Orman Kadastro Komisyonu tarafından 19-27 temmuz 1977 tarihleri arasında yapılmış; ilk malikler mahkeme kararını bu komisyona uygulatmak istemişlerse de bu talep komisyon tarafından geri çevrilmiştir. Ballıca Köyü’nde 1744 sayılı Kanun uygulamasını yapan komisyon, önce ilk orman tahdidindeki iç ve dış sınırları araziye aplike etmiş, sonra da 2. madde çalışmalarına geçmiştir.
1744 sayılı Kanun çalışmaları 19.11.1981 tarihinde kesinleşmiştir.
B.. Köyü ormanlarında 2896 sayılı Kanun uygulamaları 1984 yılında yapılarak 15.08.1985 tarihinde kesinleşmiştir. Dava konusu yerlerin durumunda bu uygulamalar sırasında da bir değişiklik olmamıştır.
Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 1943/251 Esas, 1944/800 sayılı Kararının uygulaması, 3302 sayılı Orman Kanunu’nu uygulamak amacıyla Ballıca Ormanlarında çalışan 59 no’lu Orman Kadastro Komisyonu tarafından yapılmıştır. Orman Genel Müdürlüğü Mülkiyet ve Kadastro Dairesi Başkanlığının 15 Mart 1989 tarih, 834 sayılı yazısına göre 59 no’lu komisyon çalışma alanı içindeki belde ve köylerde 3302 ve 3373 sayılı Kanunlarla değişik 6831 sayılı Orman Kanunu’na ya da 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre, orman kadastrosu ve 2/B maddesi uygulaması ile, daha önce tahdit ve kadastrosu yapılmış yerlerde 2/B uygulaması yapmak üzere görevlendirilmiştir. Dosyadaki belgelere göre, 59 no’lu komisyon, Ballıca ormanlarındaki 2/B çalışmalarını 7-13 Haziran 1989 tarihleri arasında tamamlamış, mahkeme kararını ise, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü’nün 23.06.1989 tarih ve Kd-5-59/9396 sayılı yazısı gereğince, orman tahdit tutanak ve haritalarını askıya çıkarmadan 31.07.1989 tarihinde uygulamıştır. Komisyon, hem 15 Mart 1989 tarih ve OGM-3/834 sayılı iş emrinde kendisine verilen görevleri ve hem de mahkeme kararını mahalline uyguladığı bu çalışmaları tamamlayarak, Orman Bakanlığına göndermiştir. Komisyonun yaptığı Özel Orman tespitine olur veren Orman Genel Müdürlüğü, bu ormanlara ait dosyanın B… Köyü’nün orman kadastro dosyası ile birleştirilmesine karar vermiştir. Birleştirilen çalışmalar 14.11.1990 tarihinde ilan edilerek 15.05.1991 tarihinde kesinleşmiştir.
59 no’lu orman Kadastro Komisyonu eski tapuların araziye aplikasyonu işlemlerini, 1943/251 Esas, 1944/800 sayılı kesinleşmiş mahkeme kararına ekli krokiyi araziye uygulamak suretiyle gerçekleştirmiş; tapuların uygulanması sırasında yüzölçümlerini göz önüne almamış, doğal ve sabit sınırları göz önüne almak suretiyle uygulama yapmıştır.
Bilirkişi raporlarına göre dava konusu taşınmazların kadastro paftasındaki durumu;
Ballıca Köyünde ilk kadastro çalışmaları 1962 yılında tamamlanmış; dava konusu parseller 1962 yılında hazırlanan kadastro paftalarında tespit dışı bırakılmışlardır. Dava konusu parsellerin evrakları hazırlanıp, özel ormana ait beyannameler düzenlenmiş, 7.11.1990 tarihinde Tapu Sicil Müdürlüğüne gönderilmiştir. Davalı taşınmazların 1-)Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü Kadastro ve Mülkiyet Dairesi Başkanlığının 06.09.1989 tarih ve 1411 sayılı yazısı; 2-)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tasarruf İşlemleri Daire Başkanlığının 08.10.1990 tarih ve 4111 sayılı yazısı; 3-)Tapu ve Kadastro bölge Müdürlüğünün 24.10.1990 gün ve 4599 sayılı yazısı; 4-)Pendik Tapu Sicil Müdürlüğü’nün 19.10.1989 tarih, 1434 ve 5.11.1990 tarih ve 054.T.34181/2405 sayılı yazılarına istinaden tescil beyannameleri hazırlanmış; 2.11.1990 tarih ve 7990 yevmiye ile Tapu Sicil Müdürlüğünce 10 adet özel ormanın tescili yapılmıştır. 237 parsel numaralı Sarıçamur Özel Ormanı D.S.İ. istimlak çalışmalarında 392, 393 ve 394 numaralı parsellere ayrılarak ifraz işlemine tabi tutulmuş, 393 no’lu parsel 14.12.2000 tarih ve 5701 yevmiye ile DSİ’nin mülkiyetine geçmiştir.
Orman Genel Müdürlüğü tarafından dava konusu taşınmazların son maliki kişi aleyhine açılan 1994/67, 68, 69 Esas sayılı tapu iptali ve tescil isteğini içeren davalar, sabit görülmeyerek reddedilmiş; bu kararlar, Yargıtay 20. Hukuk Dairesince onanmak suretiyle kesinleşmişlerdir.
Bütün bu anlatılanlar karşısında somut olaya bakıldığında;
1- Davacı Hazine tarafından, davalı tapu kayıt maliki kişi aleyhine, tapu miktar fazlasının iptal ve tesçili isteği ile dava açılmış; Özel Dairece, 1086 sayılı HMUK’nun 74.maddesine aykırılık oluşturacak şekilde, davalı adına oluşan tapu kayıtlarının iptali yolunda yerel mahkeme kararı bozulmuş, talep aşılmıştır.
2- Çekişmeli parsellerin bulunduğu yörede ilk orman tahdidi 3116 sayılı Yasa’ya göre 1942 yılında yapılmış; davalı parsellerin de içinde bulunduğu alan, Devlet Ormanı olarak sınırlandırılmış; davalı parsellerin tapu maliki tarafından orman tahdidinin iptali için dava açılmış; yapılan yargılama sonunda Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 tarih ve 251/800 sayılı Kararıyla 1932 tarih, 13 ila 32 sıra nolu tapu kayıtlarının kapsamında kalan taşınmazlar orman sınırları dışına çıkartılmıştır. Verilen hüküm Yargıtay 1.Hukuk Dairesi tarafından onanmak suretiyle kesinleşmiştir. Daha sonra Orman Genel Müdürlüğü tarafından, pendik 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1994/67, 68, 69 Esas numaralarıyla son tapu kayıt malikine karşı açılan davalar reddedilmişler ve Yargıtay 20.Hukuk Dairesi’nce onanmak suretiyle kesinleşmişlerdir. Bu durumda Orman İdaresi aleyhine alınan hükmün, taşınmazların Devlet ormanı olan yerlerden bulunup bulunmadığı konusunda Hazineyi bağlayıcı kesin hüküm olarak kabul edilip edilmeyeceğinin çözümü gerekir. Her ne kadar önceki davada Orman İdaresinin, bu davada ise Hazinenin taraf olarak yer alması nedeniyle, taraf birliği bulunmadığı düşünülebilir ise de 07.01.1948 tarih, 16 Esas, 19/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile ormanlar hakkında açılacak tüm davaların Orman Genel Müdürlüğü tarafından takip edilmesi, Hazineye husumet tevcihine gerek bulunmadığı vurgulanmıştır. Sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararının açık anlamı, Orman İdaresinin ormanlar konusunda Devleti ve dolayısıyla Hazineyi temsil ettiği doğrultusundadır. O halde önceki davada ve bu davada taraf birliğinin varlığını kabul etmek gerekir.
Bu durumda tapu siciline özel orman olarak tescil edilen dava konusu taşınmazların, tapularının iptali için Hazine tarafından açılan davanın reddi yönündeki direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle Genel Kurulun aksi yönde oluşan sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum.