Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2010/452 E. 2010/433 K. 29.09.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/452
KARAR NO : 2010/433
KARAR TARİHİ : 29.09.2010

MAHKEMESİ : Alanya 1.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30.03.2010
NUMARASI : 2010/74 E-2010/159 K.
Taraflar arasındaki “tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 30.03.2007 gün ve 2003/334 E., 2007/379 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 29.05.2008 gün ve 2008/3768 E.-6805 K. sayılı ilamı ile;
(…Dava, tapu kaydına dayalı olarak kadastro harici bırakılan yerin tescili isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacıların miras bırakanları ile dava dışı kişiler tarafından Alanya Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tescil davasının kabul edilerek, taşınmazın tescil davasının davacıları adına 22975 m2 yüzölçümlü ve paylı mülkiyet olarak tesciline karar verildiği ve böylece sicil kaydının oluştuğu, daha sonra 25.8.1958 tarihinde 2613 Sayılı Yasa gereğince yapılan kadastro sırasında tescil hükmü ile oluşan davacıların miras bırakanı ile dava dışı kişilere ait tapu kaydının 131 parsele revizyon gördüğü ve paydaşlar arasında yapılan taksim sonucu 697 ada 1 ve 4 nolu parseller dava dışı paydaşlara, 2 ve 3 nolu parseller ise davacıların murisine bırakıldığı ve adlarına sicil kaydının oluştuğu, tapu kaydının uygulandığı 131 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün 28187 m2 olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davacılar tarafından tapu kaydının yüzölçümünün artırılması konusunda Alanya 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/242 esas sayılı dosyasında açılan davanın reddedilerek temyiz edilmeksizin kesinleştiği görülmektedir.
Davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının sınırları “çay”, “yol” gibi doğal sınırları okumaktadır. Bu nitelikteki sınırların gayri sabit sınır olarak değerlendirilmesi gerekeceği açıktır.
Bilindiği üzere, 3402 Sayılı Yasanın 20.maddesi hükmü uyarınca ilke olarak değişir nitelikli sınırları havi tapu kayıtlarının kapsamı, miktarı ile geçerlidir.
Somut olayda, tapu kaydı 22975 m2 yüzölçümlü olduğu halde kadastro sırasında 28187 m2 olarak sahiplerine bırakılmış, başka bir ifade ile kayıt miktarından fazla yer kayıt maliklerine verilmiştir.
Çekişme dışı 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazların civarında kadastro tespiti sırasında tespit harici bırakılan yerlerin bulunduğu da keşfen sabittir.
Esasen, mahkemece anılan bu tescil harici bırakılan ve keşfen elde edilen bilirkişi raporunda gösterilen yerlerin kayıt kapsamı dışında kalmakla beraber davacılar yararına 3402 Sayılı Yasanın 17. maddesinde öngörülen imar ve ihya koşullarının oluştuğu gerekçesi ile (A) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümler bakımından davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, kadastro harici bırakılan bir yerin imar ve ihya ile kazanılabilmesi için 3402 sayılı yasanın 17.maddesinde öngörülen diğer koşulların yanında taşınmazın il, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda da yer almaması gerekir. Aynı husus bu yasaya göre çıkartılan yönetmeliğin 13.maddesinde de tekrar edilmiştir. Taşınmazın kadastrosu o tarihte yürürlükte bulunan 2613 sayılı yasa hükümleri gereğince yapıldığına göre taşınmazın belediye sınırları içinde imar planları kapsamında kaldığı da dosya kapsamıyla belirgindir.
O halde, davacılar yararına imar ve ihya ile iktisap koşullarının gerçekleştiği kabul edilemez.
Halböyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı Hazine vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kadastro harici bırakılan taşınmazın tapu kaydı ve zilyetliğe dayalı olarak tescili istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece; dava konusu taşınmazın imar ve ihya edilerek muris ve onun ölümü ile davacılar tarafından kullanıldığı, tarım alanı olarak ayrılan, özel mülkiyete konu yerlerden olduğu, davacılar yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddelerinde öngörülen tüm olumlu koşulların gerçekleştiğinin kabulü ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuş, yerel mahkemece; taşınmazın imar planı kapsamı dışında kaldığı, imar planının iptal edilmiş olduğu, imar planı içinde kaldığı kabul edilse dahi imar planının yapıldığı tarihe kadar zilyetlik ile kazanım şartlarının gerçekleşmiş olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında; temyize konu kararın bir direnme kararı mı; yoksa yeni bir hüküm mü olduğu hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
İlkin belirtilmelidir ki, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için; yeni bir araştırmaya girişilmeksizin, yeni bir belgeye dayanmaksızın karar verilmiş olması, kararın bozulan ilk kararda da yer verilmiş olan hususları içermesi ve gerekçenin ancak yine ilk kararda yer alan ana çerçeveden çıkmadan, değiştirilmeden yasal sınırlarda genişletilmiş olması ve açıkça bozma ilamına uyulmamış olması gerekmektedir (HUMK.429 md).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile dayanarak karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olaya gelince; yerel mahkemenin ilk kararı Özel Dairece bozulduktan sonra, davacı vekili tarafından ibraz edilen Belediye Fen İşleri Müdürlüğü yazısı ile Belediye Encümen Kararı dosya içine alınarak, bu yazıların incelenmesi ile, “…taşınmazın bulunduğu yerde imar planı bulunmadığı, 1996 tarihli imar planının idare mahkemesince iptal edildiği, imar planı içinde kalsa dahi imar planı tarihine kadar zilyetlikle kazanım süresinin dolduğu…” gerekçesi ile karar verilmiştir.
Daha açık ifadeyle; mahkemece, bozmadan önce dosya arasında olmayan, yerel mahkemenin ve Özel Dairenin incelemesinden geçmeyen, bozmadan sonra dosya arasına konulan encümen kararı ve imar planına ilişkin yazılar incelenerek karar verilmiş; karar gerekçesinde de bu delile açıkça dayanılmış, dosyaya giren yazılar değerlendirilerek karar oluşturulmuştur.
Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı bu karar gerçekte direnme olmayıp, bozmadan esinlenilerek toplanmış yeni delile dayalı, yeni bir hüküm niteliğindedir.
Yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının inceleme merci ise Hukuk Genel Kurulu değil; Özel Dairedir.
Hal böyle olunca; dosyanın yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 1.Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 29.09.2010, gününde oybirliğiyle karar verildi.