YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/413
KARAR NO : 2010/411
KARAR TARİHİ : 22.09.2010
MAHKEMESİ : Kayseri 1. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 23/03/2010
NUMARASI : 2010/156-2010/300
Taraflar arasındaki “boşanma, nafaka ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 1.Aile Mahkemesince, boşanma ve davacı kocanın manevi tazminat isteminin kabulüne, davalı kadının manevi tazminat ile nafaka isteminin reddine dair verilen 07.03.2008 gün ve 2007/96 E – 2008/204 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiş, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 11.01.2010 gün ve 2009/18175-2010/224 sayılı ilamı ile;
(“…1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Toplanan delillerden tarafların eşit kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu yön nazara alınmadan davacı koca lehine manevi tazminat taktiri doğru görülmemiştir.
3-Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. (TMK.m.175) Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde, davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.”
gerekçesiyle mahkeme kararı 1.bentteki nedenlerle onanıp, 2 ve 3.bentteki nedenlerle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 22.09.2010 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacı koca tarafından davalı karısı aleyhine açılan boşanma davası sonunda mahkemece davalı kadın ağır kusurlu bulunarak boşanmaya karar verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir.Mahkeme davalı kadın ağır kusurlu kabul edildiğinden davacı yararına manevi tazminata hükmetmiş,davalı kadının da maddi ve manevi tazminat istemlerinin ve yoksulluk nafakası talebinin reddine karar vermiştir.
Özel daire davalı kadının temyizi üzerine diğer temyiz itirazlarının reddine,ancak taraflar eşit kusurlu bulunduğundan davacı koca yararına tazminata hükmedilemeyeceği,ayrıca davalı kadının kusuru diğer taraftan fazla olmadığından lehine yoksulluk nafakası hükmedilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuş ve mahkemenin direnme kararı da aynı gerekçelerle H.G.K. da kabul edilerek direnme kararı bozulmuştur.Aşağıda açıklanan nedenlerle bozma kararına katılamıyorum:
Mahkeme kararlarının kesin hüküm niteliğinde olan kısmı ( hüküm-karar) bölümüdür,ancak karara sıkı sıkıya bağlı olan gerekçe de tarafların diğer taleplerinde tarafları ve mahkemeyi bağlar.Taraflar arasında görülüp kesinleşen boşanma kararında davalı kadın ağır kusurlu kabul edilip bu husus kararla birlikte kesinleştiğinden artık boşanma dışındaki diğer taleplerde kusur oranının ayrıca tartışılması mümkün değildir. Özel Dairenin eskiden beri uygulaması bu yöndedir.Örneğin 2.Hukuk dairesi 11.2.1982 gün ve 8582/1186 sayılı kararında hakimi hükmü vermeye hukuken zorlayan gerekçenin kesin hüküm niteliğinde olduğunu kabul etmiştir.(Y.K.D. 1982/6-784-786).Keza Özel Daire başka bir kararında yoksulluk nafakasının boşanmanın eki niteliğinde olduğunu,bu nedenle boşanma kararı ve onun gerekçesi ile sıkı sıkıya bağlı olduğunu,boşanmada kusur unsuru tespit edilmiş ise bu hususun kesin hüküm ve bunun sonucu olarak kesin delil oluşturacağını,hüküm fıkrası ile gerekçesi arasında zorunlu bir bağ varsa hükmün gerekçesinin de kesinlik kazanacağını,kesinlik kazanan bir hükmün sonuçlarının ancak yargılamanın iadesi yolu ile mümkün olduğunu,bunun dışında hükmün (dolayısı ile gerekçenin) sonuçlarını kaldırmanın mümkün olmadığını,boşanma davasıyla kesinleşen kusurluluk olayının yoksulluk nafakası için de kesin hüküm ve kesin delil oluşturacağını açıkça belirtmiştir.( Y.2.H.D. 10.2.1993 668/1096- Esat Şener-Nafaka 1994 130-131 Baki Kuru-Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001cilt-5 sayfa 5050-5053)
Bilindiği gibi boşanma davasında yoksulluk nafakası talep edilmemiş ise kararın kesinleşmesinden sonra da belli bir süre içerisinde ayrı bir dava ile yoksulluk nafakası talep edilebilmektedir.Sonradan açılan bu davada mahkeme artık tarafların kusur oranını incelemeyecek,kesinleşen boşanma davasındaki kusur oranı ile bağlı kalarak hükmünü kuracaktır.Olayımızda ise yoksulluk nafakası aynı dava içerisinde talep edilmiştir.Boşanma kararı kesinleştiğine kusur oranı belli olduğuna göre ayrıca kusur araştırması yapılması mümkün değildir.Talepler farklı olsa bile(boşanma,tazminat,yoksulluk nafakası gibi) maddi olay ve kusur aynıdır.Bir olayda bir taraf taleplerin birinde ağır kusurlu,diğer talepte eşit kusurlu olarak kabul edilemez.
Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesindeyim.