Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2010/397 E. 2010/436 K. 29.09.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/397
KARAR NO : 2010/436
KARAR TARİHİ : 29.09.2010

MAHKEMESİ : İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 07/10/2009
NUMARASI : 2009/399-2009/534
Taraflar arasındaki “tasarrufun iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 28.05.2007 gün ve 2003/896 E.- 2007/333 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 28.11.2008 gün ve 2008/2522 E.- 5601 K. sayılı ilamı ile;
(… Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı borçlu E… A…. ‘ın, alacaklısından mal kaçırmak amacıyla Beyoğlu, A… M…. Mahallesi, …. Ada, 50 parselde tapuya kayıtlı işhanında bulunan 119, 120, 121, 122, 123 ve 124 nolu büroları 26.2.2001 tarihinde davalı T…. B… ‘a sattığını belirterek tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalı E… A…. vekili cevap dilekçesinde, icra takibinin kesinleşmediğini, aynı alacakla ilgili ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipte ipotekli taşınmazların satış aşamasında olduğunu ve aciz halinin bulunmadığını, taşınmazı 27.500 Dolara sattığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre bedeller arası fahiş fark bulunmadığı, ayrıca satışın gazete ilanı aracılığıyla yapıldığı ve davalı 3.kişinin kötü niyetinin ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK. 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Aynı yasanın 278/3-II. bendi gereğince akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı fiyat kabul ettiği akitler bağışlama hükmünde kabul edilmiş ve iptale tabi olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda dava konusu tasarrufun, tasarruf tarihindeki değeri bilirkişi tarafından 60.000.00YTL olarak belirlenmiştir. Tapudaki bedel ise 9.000.00YTL olup, davalı 3.kişi satış bedeli olarak 27.500 Dolar ödediğini belirterek, ödemeyi banka dekontu ile ispatlamıştır. Mahkemece davalının yaptığı ödeme miktarı; 9.000.00YTL’sı tapuda ödenen, 27.500 Dolar da banka aracılığıyla yaptığı ödeme olmak üzere 35.148.92YTL kabul edilmiş, bedeller arası fahiş fark olmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Ancak varılan sonuç, satış ilanındaki satış bedeli ile davalıların savunmaları birlikte değerlendirildiğinde doğru değildir. Davalı E… A… vekili 24.12.2003 tarihli cevap dilekçesinde müvekkilinin pazarlık payı da dahil 35.000 Dolar ilanıyla satışa çıkardığı taşınmazı davalı Turgay Barut’a 27.500 Dolara sattığını belirtmiş, davalı T… B… vekili de tapu kaydında gözüken 9.000.00YTL’sı değil, 27.500 Doları ödediklerini, bu bedelin de rayiç değere uygun olduğunu savunmuştur. Davalıların savunmaları, satış ilanındaki bedel, banka ödeme dekontu birlikte değerlendirildiğinde, davalı 3. kişinin taşınmazın satış bedeli olarak ödediği bedel, 27.500 Dolar olup bunun da satış tarihindeki karşılığı 26.148.93YTL’dir. Mahkemenin kabul şekline göre ise taşınmazın satış bedeli 36.965.01 Dolar olarak belirlenmiştir ki, bu da savunma ve gazete ilanındaki satış bedeliyle çelişki yaratmaktadır.
O halde bilirkişi tarafından rayiç değeri 60.000.000 YTL olarak belirlenen taşınmazın, 27.500 Dolar karşılığı 26.148.93 YTL’ye satıldığı, dolayısıyla bedeller arası misli farkın oluştuğu kabul edilerek diğer iptal şartları yönünden inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir,…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, işin esasına geçilmeden önce, direnme kararının gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı hususu, ön sorun olarak incelenmiştir.
Ön sorunun konusunu oluşturan olgu şudur:
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Davalı borçlu E… A…., dava konusu büroları toplam 26.148,93 TL.(27.500 Dolar USD) karşılığında diğer davalı Turgay’a satmıştır.
Yerel Mahkeme taşınmazların satış tarihindeki rayiç bedelini belirlemek için bilirkişi heyetinden asıl ve iki ek rapor almış, asıl ve birinci ek raporda rayiç bedel 60.000,00 TL., ikinci ek raporda terditli olmakla birlikte 29.286,250 TL. olarak belirlenmiştir.
Mahkeme ilk kararında, taşınmazın satış tarihindeki rayiç bedelini 60.000,00 TL. olarak belirleyen asıl ve birinci ek bilirkişi raporunu benimsemiş, Yüksek Özel Dairece de bu husus kabul edilmiştir.
Mahkeme direnme olarak adlandırdığı kararında ise; taşınmazın rayiç bedelini 29.286,250 TL. olarak belirleyen ikinci ek bilirkişi raporuna ilk kararda itibar edildiği, karara sehven birinci ek raporda belirtilen 60.000 TL. nin yazıldığı, yani rayiç bedelin 29.286,80 TL. olduğu gerekçesine dayanmış; böylece ilk kararının gerekçesini değiştirerek hüküm oluşturmuştur.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (HUMK.429 mad.).
Eş söyleyişle; mahkemenin gerekçesini değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda da yerel mahkemece, ilk kararda direnildiği belirtilmiş ise de; ilk karardan farklı olarak taşınmazın rayiç bedelini 29.286,250 TL. olarak belirleyen ikinci ek bilirkişi raporuna itibar edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Şu durumda, temyize konu kararın, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429/3. maddesi anlamında bir direnme kararı değil; bozma kararından etkilenilerek, tamamen değişik bir gerekçe ile oluşturulmuş yeni bir hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi ise Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 17.Hukuk Dairesine Gönderilmesine, 29.09.2010 gününde oyçokluğu ile karar verildi.