Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2010/372 E. 2010/408 K. 22.09.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/372
KARAR NO : 2010/408
KARAR TARİHİ : 22.09.2010

MAHKEMESİ : Kadıköy 1.İş Mahkemesi
TARİHİ : 28.04.2010
NUMARASI : 2009/800 E-2010/186 K.
Taraflar arasındaki “Kurum İşleminin İptali ile Borçlu Olmadığının Tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 1.İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen Kadıköy 1.İş Mahkemesinin 27.06.2007 gün ve 2005/1369 E-2007/982 K.sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 14.07.2009 gün ve 2007/19519- 2009/13147 sayılı ilamı ile;
(“..1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-506 sayılı Yasa’nın 3. maddesinin G bendine göre; yabancı bir memlekette kurulu herhangi bir müessese tarafından ve o müessese nam ve hesabına Türkiye’ye bir iş için gönderilen ve yabancı memlekette sigortalı olduğunu bildiren yabancı kimseler bu kanunun uygulanmasında sigortalı sayılmazlar. 5510 sayılı Yasa’nın 4. maddesinin 2/c bendine göre; mütekabiliyet esasına dayalı olarak uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülke uyruğunda olanlar hariç olmak üzere, yabancı uyruklu kişilerden hizmet akdi ile çalışanların, bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından sigortalı olacakları belirtilmiştir.
20.01.1972 tarihinde imzalanarak 01.08.1973 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti İle Fransa Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Konusunda Düzenlenen Sözleşme’nin 1.maddesinin 1.fıkrasına göre; Türkiye’de daimi veya mevsimlik bir faaliyet icra eden Fransız vatandaşı işçiler ve benzerleri, aşağıda 4.maddede sayılan ve Türkiye’de uygulanan sosyal güvenlik mevzuatına Türk vatandaşları ile aynı şartlarla tabidirler ve kendileri ile, Türkiye’de ikamet eden hak sahipleri bu mevzuatla sağlanan haklardan Türk vatandaşları ile aynı şartlarla yararlanırlar. Anılan sözleşmenin 4.maddesinde, Türkiye’de işçiler hakkında uygulanan Sosyal Sigorta mevzuatı Hastalık ve Analık Sigortaları, Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları, İş Kazalarıyla Meslek Hastalıkları Sigortası sözleşmenin kapsamına giren mevzuat içinde belirtilmiştir. Sözleşmenin 1.maddesinin istisnalarını düzenleyen 6.maddesinin 1/a bendinde, İşverenleri tarafından, belli bir işin icrası maksadıyla, izin süreleri de dahil olmak üzere üç seneyi aşmamak üzere diğer ülkeye gönderilen işçilerin, doğrudan doğruya, çalıştıkları memleketin değil, kendi memleketlerinin sosyal güvenlik rejimine tabi oldukları belirtilmiştir.
Davaya konu somut olaya gelince; davacı, Fransız uyruklu çalışanlara yönelik isteğinden, anılan sözleşme gereği, tahakkuk tarihi itibariyle 3 yıldan fazla süredir Türkiye’de çalışanlarla ilgili kısmından feragat etmiş ise de; kendi memleketinin sosyal güvenlik rejimine tabi olduğu anlaşılan Fransız uyruklu çalışanlardan, Türkiye’deki çalışma süresinin tamamı 3 yıldan az olanlar, sözleşmenin 6.maddesinin 1/a bendi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden; 3 yıllık sürenin Kurumun yaptığı tahakkuk işlem tarihi değil, Fransız uyruklu her bir çalışanın, Türkiye’de işe başladığı tarih ile, Türkiye’deki çalışmasının sona erdiği tarih gözetilerek belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemiş olması isabetsizdir.
3-Davacı işveren tarafından çalışanlarına yapılan bir kısım ödemeler, “diğer” adı altında gerçekleşmiş; aynı konudaki uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin davalarda sunulan belgeler ile eldeki dava dosyasında “diğer” adı altında yapılan ödemelerin, başka işyerine atanma halinde ödenen nakliye ve emlakçı giderleri ile kreş bedellerinden oluştuğu kabul edilmiştir.
Kurum işleminin dayanağını oluşturan 22.12.2004 tarihli müfettiş raporu ekindeki listelerden; çok sayıda sigortalıya, maktu değerli ödemelerin gerçekleştiği sonucuna varılabilmektedir. “Diğer” adı altındaki ödemelerin, kaç sigortalıya, hangi süreyle ve ne miktarda yapıldığı belirlenip; sigorta primine esas alınacak, maktu ve düzenli ödeme niteliğinde olup olmadığı yönünü açıklığa kavuşturmak amacıyla; ödemelerin, yasa veya sözleşme hükmüne dayanmaksızın, işverenin atıfeti niteliğini taşıyan, yer değiştirme halinde ödenen nakliye ve emlakçı giderleriyle kreş bedelinden oluşan sosyal yardım nitelikli arızi ödemeler olup olmadığı, müfettiş raporundaki bulgular ve işyeri kayıtları üzerinde yapılacak incelemeyle ortaya konularak, sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Sıralanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.”)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kurum işleminin iptali ve borçlu olmadığının tespiti istemlidir.
Mahkemece; “23.06.2006 tarihli dilekçede belirtilen kasiyer primi, ciro Primi, kâr primi, işsizlik sigortası primleri ile yabancı uyruklu olarak üç yılı aşkın süreden itibaren çalışanlara ait uzun vadeli sigorta kollarına ait primlerle ilgili taleplerin feragat nedeni ile reddine; Kurumun 22.12.2004 tarih 200525 sayılı davalı şirkete ait dava konusu edilen eksik bildirilen kazançlar ve prim belgelerinin verilmesine ilişkin kararının, feragat dışı kalan yol parası, özel sağlık sigortası, diğer, okul yardımı, kasa hız primi ile üç yılı aşmayan yabancı uyruklu olan çalışanlara ait uzun vadeli sigorta kollarına ve işsizlik sigortası primine tabi olmaması gerektiğinden, bu taleplerle ilgili olarak kurum işleminin iptaline, Bu taleplerle sınırlı olarak davacının kuruma borçlu bulunmadığının tespitine” karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece temyiz talepleri kısmen reddedilerek, karar yukarıya aynen alınan bozma ilamının 2 ve 3.maddelerinde yer alan nedenlerle de kısmen bozulmuştur.
Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hükmü davalı vekili temyize getirmiştir.
İşin esasına girişilmezden evvel; hükmün Hukuk Genel Kurulu’nun görev alanına giren direnme mi, yoksa Özel Dairenin görev alanına giren yeni bir hüküm mü olduğunun çözümlenmesi gereği ön sorun olarak ele alınmıştır.
İlkin belirtilmelidir ki, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için; yeni bir araştırmaya girişilmeksizin, yeni bir belgeye dayanmaksızın karar verilmiş olması, kararın bozulan ilk kararda da yer verilmiş olan hususları içermesi ve gerekçenin ancak yine ilk kararda yer alan ana çerçeveden çıkmadan, değiştirilmeden yasal sınırlarda genişletilmiş olması ve açıkça bozma ilamına uyulmamış olması gerekmektedir (HUMK.429 md).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile dayanarak karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise; yerel mahkeme, direnme olarak adlandırdığı kararında daha önce dosyada bulunmayan ve bozmadan sonra dosyaya ibraz edilen Kadıköy 1. İş Mahkemesinin 28.04.2008 gün ve 2005/1233 E, 2008/514 K sayılı olup, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi tarafından 21.03.2010 gün ve 2009/63 E, 2010/3333 K sayılı ilamla onanan kararını dayanak alarak, ilk kararında yer almayan “bu kararın aynı olay nedeni ile aynı taraflar arasında görülmesinden dolayı, eldeki dosya için kesin hüküm oluşturduğu” gerekçesiyle hükme varmıştır.
Bu hüküm açıklanan niteliklere uygun gerçek anlamda bir direnme kararı olmayıp, bozmadan sonra ibraz edilen delillere ve yeni bir gerekçeye dayalı yeni bir hüküm niteliğindedir.
Yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının inceleme merci ise Hukuk Genel Kurulu değil; Özel Daire’dir.
Hal böyle olunca; dosyanın, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 22/09/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.