Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2010/31 E. 2010/24 K. 27.01.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/31
KARAR NO : 2010/24
KARAR TARİHİ : 27.01.2010

MAHKEMESİ : Sincan Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 09/09/2009
NUMARASI : 2009/137-2009/145

Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sincan Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 20.02.2008 gün ve 2006/198 E., 2008/13 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 10.03.2009 gün ve 2008/4694 E., 2009/1463 K. sayılı ilamı ile;
(…Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu, ancak kendisine dairesinin verilmediğini ileri sürerek, B blok 5 nolu dairenin tapusunun iptaliyle, müvekkili adına tescilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının gerekli belgeleri kooperatife sunmadığını, davada temerrüdün oluşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece; davalı kooperatifte diğer üyelerin dairelerinin verildiği, gerekli belgelerin kooperatife sunulduğu ve davacının sorumluluklarını yerine getirdiği gerekçeleriyle, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, kooperatif üyeliğine dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkin olup, kooperatif ile ortağı arasındaki davalarda, davacı üyenin davacı sıfatının yani aktif husumet ehliyetinin yargılamanın sonuna kadar devam ediyor olması gereklidir. Bu hususun, yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekmektedir. Somut olayda, davalı vekilince davacının üyeliğini devredeceğini söylediği, ancak buna ilişkin belgeleri sunmadığı belirtilmiş, daha sonra da davacının 02.04.2008 tarihinde üyeliği üçüncü kişiye devrettiğine dair noter sözleşmesi dosyaya sunulmuştur. Bu durumda, mahkemece davada davacı sıfatının devam edip etmediği araştırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kooperatif hissesine isabet eden dairenin tapusunun iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık; davacının aktif husumet ehliyetinin araştırılmasının gerekip gerekmediği ile somut olayda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 186. maddesinin uygulanma imkanı bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Bilindiği gibi bir dava açıldıktan sonra ve davanın devamı sırasında sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde, dava konusu olan mal veya hakkın (müddeabihin) üçüncü kişiye devredilmesi, temlik edilmesi caizdir ve tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın doğal bir sonucudur.
Dava konusu yapılmış olan mal veya hakkın başkasına devredilmesi ile o mal veya hakka bağlı olan dava hakkı da birlikte devredilmiş sayılır. Dava hakkı asıl haktan ayrı bir hak değildir ve bu nedenle yalnız başına başkasına devredilemez.
Taraflardan birinin, dava sırasında müddebihi başkasına devretmesi halinde, artık o davanın konusu olan mal veya hak üzerinde bir tasarruf yetkisi kalmaz. Başka bir ifadeyle, müddeabihi devreden tarafın, artık o davada taraf sıfatı kalmaz.
Şu hale göre, dava konusu mal veya hakkı başkasına devretmiş olan tarafın, o davaya (eski hali ile) taraf sıfatıyla devam etmesine veya kendisine karşı o davaya (eski hali ile) devam edilmesine olanak bulunmamaktadır.
Bu noktada, davaya kim tarafından veya kime karşı nasıl devam edileceği HUMK nun 186. maddesinde düzenlenmiş olup; anılan hükme göre, dava açıldıktan sonra iki taraftan biri müddeabihi başkasına temlik ederse, diğer taraf dilerse temlik edenle olan davasından vazgeçip müddeabihi temellük eden kimseyi dava eder, dilerse davasını temlik eden hakkında zarar ve ziyan iddiasına çevirir. HUMK.nun 186. maddesi şahsi hak içeren sözleşmelerde de istisnasız uygulanır.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki; davanın açılmasından, bu dava hakkında verilen hükmün kesinleşmesine kadarki dönem içinde, müddeabihin başkasına temlik edilmiş olması halinde; husumetin, yargılamanın her aşamasında re’sen ele alınarak, gerçek hasmın belirlenmesi zorunludur.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre; davanın devamı sırasında davacının dava konusu mal yada hakkı devretmesi durumunda yeni malikin davalının izin yada muvafakatine ihtiyaç kalmaksızın, önceki malikin yerine geçip, davayı kaldığı yerden sürdürebileceği, onun hak ve yetkilerini kullanabileceği kabul edilmektedir.
Somut olayda, davacı Vahit Oğuz’un taşınmazdaki bağımsız bölümünü satarak dava dışı üçüncü kişiye devrettiğinden bahisle bu yönde belgeler ibraz edilmiştir.
Bu durumda mahkemece araştırma yapılarak dava konusu bağımsız bölümün davacı tarafından dava dışı üçüncü kişiye devredildiği hususunun yöntemince araştırılması sonucu, devrin gerçekleştiği kanıtlandığı takdirde HUMK’nun 186. maddesi uyarınca işlem yapılmalı, taşınmazı devralan kişinin davaya devam yönünde bir irade bildiriminde bulunmaması halinde davacının taşınmazdaki hakkını devretmesi nedeniyle aktif husumet ehliyetinin (davacı sıfatının) sona erdiği gözetilerek varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.6.1999 gün ve 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün ve 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün ve 2003/21-35-64 sayılı kararları da aynı doğrultudadır.
Yerel mahkemece bu gerekçeye dayalı bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine 27.01.2010 gününde oybirliği ile karar verildi