YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/235
KARAR NO : 2010/249
KARAR TARİHİ : 05.05.2010
MAHKEMESİ : Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/12/2009
NUMARASI : 2009/526-2009/511
Taraflar arasındaki “Meraya elatmanın önlenmesi, kal ve eski hale getirme” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Akhisar Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 03.12.2008 gün ve 2008/121-443 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 15.04.2009 gün ve 2009/3697-4862 sayılı ilamı ile;
(…Davacı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, davalının meraya vaki müdahalesinin men’i kal ve vasfı bozulan mer’anın eski hale getirilmesi istemiyle dava açmış, davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme davanın kabulüne karar vermiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, Tarım ve Köy İşleri Baykanlığı tarafından açılan elatmanın önlenmesi, kal ve eski hale getirme istemine ilişkindir.
4342 sayılı Mera Kanununun 4.maddesinde meraların hukuki durumu belirlenmiş, 5. maddesinde ise mera olarak tahsis edilecek yerler sayılmış, 6. maddede tesbit ve tahdit işlemlerinin Tarım ve Köy İşleri Bakanlığınca yapılacağı bildirilmiştir.
Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan meralarda Hazinenin mülk sahibi olarak dava açma hakkı vardır. Mera Kanununun 6. maddesinde mera, yaylak ve kışlakların tesbit, tahdit ve tahsisinin Tarım ve Köy İşleri Bakanlığıca yapılacağı belirtilmiş olup, bakanlığın yetkisi tesbit, tahsis ve tahsisin değiştirilmesi ile sınırlı olduğundan anılan bakanlığın genel mahkemede mera, yaylak ve kışlaklar hakkında onları koruma ya da sahiplenmeye yönelik dava açma hakkı açık bir hükümle tanınmamıştır. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı genel bütçeye dahil idarelerden olmakla birlikte yasa ile verilen görevleri dışında mülkün sahibi olan Hazineyi doğrudan doğruya temsil yetkisi de bulunmadığından aktif dava ehliyeti yoktur.
Bu bilgiler ışığında gerek davacının temyize konu bu davayı açmaya aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın açıklanan nedenle reddine karar verilmesi gerekir. İşin esası incelenerek davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; meraya elatmanın önlenmesi, kal ve eski hale getirme istemine ilişkindir.
Davacı Tarım ve Köyişleri Bakanlığına izafeten Maliye Hazinesi vekili; dava konusu mera vasıflı taşınmaza davalı tarafından zeytin ağacı dikmek suretiyle tecavüzde bulunulduğunu ileri sürerek, davalının müdahalesinin men’i ile ağaçların kal’ine ve taşınmazın eski haline getirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemenin, “mera niteliğindeki taşınmaza davalının zeytin ağacı dikmek suretiyle müdahalede bulunduğunun keşfen belirlendiği” gerekçesiyle esasa ilişkin olarak “davanın kabulüne” dair verdiği karar; Özel Daire’ce yukarıda açıklanan nedenle bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Uyuşmazlık; mera, yaylak ve kışlaklarla ilgili uyuşmazlıklarda Tarım ve Köyişleri Bakanlığının aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
4342 sayılı Mera Kanunu’nun “Mera, Yaylak ve Kışlakların Hukuki Durumu” kenar başlıklı 4. maddesinde; mera, yaylak ve kışlakların kullanma hakkının bir veya birden çok köy veya belediyeye ait olduğu, bu yerlerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu açıklanmıştır.
Aynı Kanunun 6. maddesinde; mera yaylak ve kışlakların tespit, tahdit ve tahsisinin Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yapılacağı ifade edilmiştir.
Anılan Kanunun “Mera, Yaylak ve Kışlakların Korunması” kenar başlıklı 19. maddesinde ise; muhtarlar ve belediye başkanlarının, mera yaylak ve kışlakların ve sınır işaretlerinin korunmasından ve ayrıca tahsis amacına göre en iyi şekilde kullanılmasının sağlanmasından sorumlu olduğu belirtildikten sonra maddenin son fıkrasında; muhtarlar ve belediye başkanlarının, mera, yaylak ve kışlaklara tecavüz olduğu takdirde durumu derhal Bakanlık il veya ilçe müdürlüklerine, il ve ilçe müdürlüklerinin de valilik veya kaymakamlığa bildirmekle yükümlü olduğu, bu makamlarca 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkındaki Kanun veya 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesi uyarınca gerekli işlemin yapılması gerektiği vurgulanmıştır.
Açıklanan bu hukuksal durum karşısında; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yetkisinin mera, yaylak ve kışlakların tespit, tahdit ve tahsis ile sınırlı olduğu, anılan Bakanlığa genel mahkemelerde mera, yaylak ve kışlaklar hakkında onları koruma yada sahiplenmeye yönelik dava açma hakkının açık bir hükümle tanınmadığı belirgindir.
4342 sayılı Mera Kanunu’nun 19. maddesi, Bakanlığa, bir tecavüz olduğunda sadece durumu Valilik yada Kaymakamlığa bildirme yükümlülüğü getirmiş olup, gerekli işlemler yasa çerçevesince bu makamlarca yerine getirilecektir.
Öte yandan, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı; 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 gün ve 174 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki Kanun ile 7.11.1991 gün ve 441 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnameye göre, genel bütçeye dahil idarelerdendir.
Bilindiği üzere kamu tüzel kişiliğinin başında Devlet bulunur. Devlet tüzel kişiliğinden ayrı ve bağımsız tüzel kişilikleri bulunmayan Bakanlıklar, Devlet kamu tüzel kişiliğinin birer organı konumundadırlar. Bununla birlikte bakanlıklar, Devlet tüzel kişiliğinin temsilcisi olmayıp, birer organı durumunda bulundukları için, davada taraf ehliyetine sahiptirler. Devlet tüzel kişiliğini ilgilendiren davalarda temsil yetkisi Maliye Hazinesine aittir. Bu nedenle bir davada iki bakanlık hasım olabileceği gibi, hazine ile bir bakanlıkta hasım olabilir.
Bundan ayrı olarak, 4353 sayılı Maliye Vekaleti Baş Hukuk Müşavirliğinin ve Muhakemat Umum Müdürlüğünün Vazifelerine, Devlet Davalarının Takip Usullerine Dair Kanun gereğince Hazine avukatları genel bütçeye dâhil bakanlıkları davada temsil edebilir. Ancak davadaki tüm işlemler ve verilecek hüküm Hazine ya da Hazine avukatının leh yada aleyhine değil, temsil olunan bakanlık leh yada aleyhine olacaktır. Bu nedenle Tarım ve Köyişleri Bakanlığını temsilen yasa gereği olarak davada Hazine vekilinin bulunması, Hazinenin taraf olduğu anlamına gelmeyecektir.
Sonuç olarak; açık bir yasal düzenleme ile mera, yaylak ve kışlaklar yönünden sahiplenme yada koruma yönüyle Tarım ve Köyişleri Bakanlığına davalarda temsil yetkisi verilmediğinden, yasa ile verilen görevleri dışında mülkün sahibi olan Hazineyi doğrudan doğruya temsil yetkisi de bulunmadığından Bakanlığın aktif dava ehliyeti bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.
Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.04.2006 gün ve E:2006/7-134 K:2006/140 sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyularak, mera, yaylak ve kışlaklarla ilgili uyuşmazlıklarda aktif dava ehliyeti bulunmayan Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, isabetsiz teşhis ve değerlendirme ile işin esasına dair verilen önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 05.05.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.