YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/220
KARAR NO : 2010/269
KARAR TARİHİ : 12.05.2010
MAHKEMESİ : Ankara 3.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23.12.2009
NUMARASI : 2009/278 E-2009/425 K.
Taraflar arasındaki “Maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 3.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 14.02.2008 gün ve 2005/180 E- 2008/57 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 27.04.2009 gün ve 2008/10868-2009/5914 sayılı ilamı ile;
(“…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının manevi tazminat istemine ilişkin temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davacının maddi tazminat istemine yönelik temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istem reddedilmiş; karar davacı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacının kiracı olarak oturduğu taşınmaz ihale sonucunda davalı tarafından satın alınmış ve davacı hakkında tahliye emri düzenlenmiştir. Tahliye emrinin durdurulması istemi ile açtığı davanın reddine ilişkin karar, davacı tarafından icranın ertelenmesi istemli olarak temyiz edilmiş ve davacıya 26/4/2004 gününde icranın ertelenmesine ilişkin kararı sunması için 30 günlük süre verilmiştir. Davalı tarafından 28/4/2004 günü davacının da taşınmazda bulunduğu sırada yıkım işlemleri başlatılmış ve dava konusu eşyaya zarar verilmiştir.
Davacı, icranın ertelenmesi kararının sunulması için tanınan süre içerisinde yapılan tahliye işlemlerinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek uğradığı zararın ödetilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davacının taşınmazı tahliye etmediği ve zararın doğumuna neden olduğu gerekçesiyle istemin tümden reddine karar verilmiştir.
Davacı, tahliye emrinin durdurulması isteminin reddine ilişkin karara karşı temyiz yoluna başvurmuş ve davacıya icranın ertelenmesi kararı sunması için 26/4/2004 günü 30 günlük süre tanınmıştır. Davacının bu yasal hakkını kullanmasını bekleyerek, 30 günlük süre içerisinde tahliyeye yönelik eylem ve işlemlerde bulunmaması gereken davalının, 28/4/2004 günü gerçekleştirdiği tahliye eylemi hukuka aykırıdır. Ancak,davacının da taşınmazın tahliyesine ilişkin süreç içerisindeki tutum ve davranışları bölüşük kusur niteliğindedir. Şu durumda, davalının maddi tazminat istemi yönünden sorumluluğu bulunduğu benimsenerek zararın kapsamı belirlenmeli, davacının da bölüşük kusuru bulunduğu gözetilerek belirlenen maddi tazminat tutarından uygun bir indirim yapılmalıdır.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilmeyerek, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…”)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı, çekişmeli taşınmazı gözlükçü olarak kiraladığını, taşınmazın bulunduğu binanın ortaklığın giderilmesi davası sonucu davalıya satıldığını,davalının tahliye emri gönderdiğini,buna karşı tahliye emrinin iptali için dava açtığını, dosya Yargıtay aşamasında iken İcra Müdürlüğünden tehiri icra kararı getirmek üzere 26.4.2004 tarihinde 30 gün süre almasına rağmen, bu süreye uyulmayarak,davalının dükkanının içinde bulunduğu binayı yıktığını ve gözlüklerinin zarar gördüğünü, kendisinin de küçük düştüğünü ileri sürerek,maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, davacının kendi kusuru ile zarara sebebiyet verdiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece, davacının manevi tazminat istemine ilişkin temyiz itirazları reddedilmekle bu konuda verilen red kararı kesinleşmiştir.
Uyuşmazlık, davacı lehine maddi tazminata hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasındadır.
Somut olayda, davacının kiracı olarak oturduğu taşınmazın ihale sonucunda davalı tarafından satın alınıp davacı hakkında tahliye emri düzenlendiği, davacının tahliye emrinin durdurulması istemi ile açtığı davanın reddedildiği, bu kararın davacı tarafından icranın ertelenmesi istemli olarak temyiz edilerek davacıya 26.4.2004 gününde icranın ertelenmesine ilişkin kararı sunması için 30 günlük süre verildiği, bu aşamada davalı tarafından 28.4.2004 günü davacının da taşınmazda bulunduğu sırada yıkım işlemlerinin gerçekleştirildiği ve bu sırada dava konusu eşyaya zarar verildiği belirgindir.
Açıklanan maddi olgu ve dosya içeriğine göre; çekişmeli taşınmazı ihale sonucunda satın alan davalının tahliye istemi haklı olmakla beraber, davacının tahliyeye ilişkin icranın ertelenmesi yönünde karar alma konusundaki yasal hakkını kullanmasını ve erteleme için verilen süreyi beklemeden 28.4.2004 tarihinde yıkım olayını üstelik davacının dükkanında eşyalar mevcutken, bu eşyaları binadan tahliye etmeden gerçekleştirmesi, böylece üzerine düşen özeni göstermemek suretiyle davacının zararına neden olması hukuka aykırıdır.
Ancak, bozma ilamında da değinildiği üzere, davacının da taşınmazın tahliyesine ilişkin süreç içerisindeki tutum ve davranışları da bölüşük kusur niteliğindedir.
Şu durumda mahkemece yapılacak iş; davalının maddi tazminat istemi yönünden sorumluluğu bulunduğu benimsenerek zararın kapsamının belirlenmesi, davacının bölüşük kusurunun varlığı da gözetilerek belirlenen bu maddi tazminat tutarından uygun bir miktarda indirim yapılması olmalıdır.
Açıklanan nedenlerle, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 12.5.2010 gününde, oybirliği ile karar verildi.