Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2010/180 E. 2010/197 K. 31.03.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/180
KARAR NO : 2010/197
KARAR TARİHİ : 31.03.2010

MAHKEMESİ : İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 07/12/2009
NUMARASI : 2009/542-2009/666
Taraflar arasındaki “Borçsuzluğun tespiti ve teminat senedinin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 04.04.2007 gün ve 2004/436 E. – 2007/129 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 17.01.2008 gün ve 2007/6911 E. – 2008/85 K. sayılı ilamı ile;
(…Davacı vekili, hava pilot yarbay rütbesiyle emekli olan müvekkilinin davalı şirkette pilot olarak işe başladığını, davalının 18.000 Euro bedelli bir bono aldığını, davalının uçuş limitleri ve zorunlu dinlenme saatlerine uymadığını, müvekkilinin sözleşmenin 10/a., B.K.’ nun 344 ve İş Kanunu’ nun 24. maddesi uyarınca 10.11.2004 tarihi itibariyle sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini, davalının teminat senedini iade etmediğini, davalının müvekkilinden alacağı bulunmadığını ileri sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunu, davacının hizmet akdini feshinin haklı bir nedene dayanmadığını, yasal uçuş sürelerini dahi tamamlamadığını, davacının eğitim aldığını ve eğitim bedelini müvekkilinin ödediğini, senedin eğitim ücreti karşılığı düzenlendiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre limit fazlası uçuşa rağmen sözleşmeyi feshetmeyen ve çalışmaya devam eden davacının fesihte haklı olduğunun kabul edilemeyeceği, eğitim hizmetini davalının sağladığı davacının eğitim giderinden sorumlu olduğu gerekçesiyle, 17914 Euro bedelli senetten dolayı davacının davalıya 10.499.86 Euro borçlu olmadığının tespitine, fazla istemin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Bilirkişi raporunda davacının davalı şirkette çalışmaya başlamadan önce 20.02.2004 tarihinde Türk Hava Yollarına iş başvurusunda bulunduğunu, şirket tarafından verilen ve lisansına işlenen tip eğitimi sayesinde iş başvurusunun 22.10.2004 tarihinde kabul edildikten sonra 22.11.2004 tarihinde Türk Hava Yollarında çalışmaya başladığı belirtilmiştir.
Davacı, davalı şirkette çalışmaya başlamadan önce davacının 20.02.2004 tarihinde Türk Hava Yollarına iş başvurusunda bulunduğu, 22.10.2004 tarihinde iş başvurusunun kabul edildiği, 10.11.2004 tarihinde davalı şirketle olan iş akdini feshettiği, 22.11.2004 tarihinde Türk Hava Yollarında çalışmaya başladığı, 06.12.2004 tarihinde de eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Dava konusu sözleşme, Borçlar Kanunu hükümlerine tabi bir sözleşme olup, mevcut uygulamaya davacı uzun süre ses çıkarmamış ise, daha sonra somut olayda olduğu gibi, daha iyi şartlarda bir iş başvurusunun kabul edilmesinden sonra bu hakkın ileri sürülmesi M.K.’ nun 2. maddesinde belirilen iyiniyet kuralları ile bağdaşmaz ve hukuken himaye edilemez. Bu durumda mahkemece, objektif iyiniyet kuralları da gözetilmek suretiyle az yukarda belirtilen hususlarda inceleme ve değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir….)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; borçsuzluğun tespiti ve teminat senedinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece, davacının mevcut uygulamaya uzun süre ses çıkarmaması, yeni iş başvurusunun kabul edilmesinden sonra sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği belirtildiğinden, eldeki davada bu hakkın ileri sürülmesi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2.maddesine aykırı olup, hukuken himaye edilemeyeceğinden, objektif iyiniyet kuralları da gözetilmek suretiyle değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Yerel mahkemece, davacının davranışının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesine aykırı olmadığı gerekçesiyle direnilmiştir. Hükmü temyize, davalı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, temyize konu kararın bir direnme kararı mı, yoksa bozma ilamında yapılması gerektiğine işaret edilen tartışma ve değerlendirme yapılmak suretiyle oluşturulmuş yeni bir hüküm niteliğinde mi olduğu, dolayısıyla, temyiz incelemesini yapma görevinin Özel Daireye mi, yoksa Hukuk Genel Kurulu’na mı ait bulunduğu ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir.
Yerel mahkemece, direnme hükmü kurulurken 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2.maddesinde düzenlenen objektif iyiniyet kuralı, bozma ilamında istenen şekilde değerlendirilmiş ve sonuçta yine ilk hüküm yönünde karar verilmiştir.
Hal böyle olunca ortada varlığından söz edilebilecek bir direnme hükmü bulunmayıp, yerel mahkemece bozma kararından esinlenerek oluşturulmuş yeni bir hüküm bulunmaktadır.
O halde, kurulan yeni hükme ilişkin davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kurulan yeni hükme yönelik davalı vekilince yapılan temyiz başvurusunun değerlendirilmesi için dosyanın Yargıtay 19.Hukuk Dairesine gönderilmesine 31.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.