Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2010/164 E. 2010/208 K. 07.04.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/164
KARAR NO : 2010/208
KARAR TARİHİ : 07.04.2010

MAHKEMESİ : Söke 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/05/2009
NUMARASI : 2009/84-2009/225
Taraflar arasındaki “İtirazın İptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Söke 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 20.3.2007 gün ve 742-98 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 24.10.2008 gün ve 7904-10028 sayılı ilamı ile;
(“…Davacı vekili, kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarını tahsil için giriştikleri icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili cevabında, müvekkilinin davacı bankaya garantör veya kefil sıfatıyla herhangi bir borcu bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre kredi sözleşmesinde “bu bölüm şube tarafından doldurulacaktır” başlıklı kısımda bulunan kredi limitine ilişkin boşluğun “2.000.000.000” olarak banka şubesi tarafından kefalet sözleşmesinin yapıldığı tarihte doldurulmayıp daha sonraki bir tarihte doldurulduğu anlaşılmış olup, limit bulunmayan kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu ve hukuki sonuç doğurmayacağı, bu nedenle davalının borçlu kabul edilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı kredi sözleşmesi altındaki imzanın kendisine ait olmadığını savunmuşsa da, Adli Tıp Kurumu raporu ile bu savunmanın yerinde olmadığı saptanmıştır. Sözleşmede kefalet limitinin 2.000.000.000 TL olduğu yazılıdır. Bunun sonradan yazıldığına dair yeterli ve inandırıcı bir delil bulunmamaktadır.Bu kısmın daktilo ile yazılması tek başına sonradan doldurulduğuna ilişkin yeterli delil olmamaktadır.Bu nedenle eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…”)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN :Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkin olup; davacı banka tarafından, kredi kartı üyelik sözleşmesine dayalı olarak davalı kefil aleyhine girişilen icra takibine itiraz üzerine, alacaklı banka tarafından açılmıştır.
Mahkemece, kredi kartı sözleşmesindeki kredi limitinin sonradan doldurulduğu ve kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı, hukuki sonuç doğurmayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece, hüküm yukarda açıklanan gerekçe ile bozulmuştur.
Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında işin esasına girilmeden evvel davaya bakan mahkemenin görevli olup olmadığı hususu, görev kamu düzeni ile ilgili olmakla ve yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerekmekle ön sorun olarak ele alınmıştır:
Somut olayda, dava dışı İ… I…. ile davacı Vakıflar Bankası arasında 10.6.1996 tarihinde kredi kartı üyelik sözleşmesi düzenlenmiş, davalı da kefil olarak sözleşmeyi imzalamıştır. Kredi kartının kullanımı sonucunda oluşan borcun tahsili için alacaklı banka tarafından, kart hamili ve davalı kefil aleyhine 20.3.2002 tarihinde ilamsız takip başlatılmış; ödeme emrinin tebliği üzerine davalı kefil 27.3.2002 tarihinde ödeme emrine itiraz etmiştir.
Dava, önce Asliye Hukuk Mahkemesine açılmışsa da, Yerel Mahkemece 31.5.2005 günlü celsede “4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna 4822 sayılı kanunla eklenen 10/A maddesi ile aynı yasanın değişik 23.maddesi de gözetilerek ayrı bir Tüketici Mahkemesi bulunmadığından davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılmasına” karar verilmiştir.
Ne var ki, yargılama sırasında 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5464 Sayılı Banka Kartları Ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. Maddesinde:
“ Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22 nci ve 23 üncü maddesi hükümleri uygulanır.
Kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun görev ve yetkiye ilişkin hükümleri uygulanır.”
hükmü getirilmiş; böylece kredi kartı çıkaran bankaların açacağı davaların genel mahkemelerde çözümleneceği benimsenmiştir.
Öte yandan Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında 44/2.maddenin lafzından “…Kart hamilleri aleyhine açılacak davalar…” dan bahsedildiğine göre,kart hamili olmayan kefil olanlar aleyhine açılacak davaların genel mahkemede görülemeyeceği görüşü ileri sürülmüşse de, çoğunlukça kefalet müessesesinin feri nitelikte bir kurum olup, asıl ilişkinin tabi olduğu hükümlere göre sonuca gidilmesi gerektiği, asıl ilişkide kredi kullanan aleyhine açılacak dava genel mahkemede görüleceğinden kefil aleyhindeki davalara da genel mahkemelerde bakılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bilindiği üzere, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 7.maddesinde:
“…Diğer bir mahkeme yahut idari makam veya yargı merciinin görevine giren bir dava veya iş kendisine arz olunan mahkeme, duruşma yapmadan görevsizlik kararı verebileceği gibi davanın her safhasında kendiliğinden görevli olmadığına da karar verir. Görev itirazı davanın her safhasında ileri sürülebilir.”
Denilmektedir.
Açıklanan nedenlerle, tüketici mahkemesi davaya bakmakla görevli olmayıp, genel mahkemeler görevlidir.
O halde, davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakan yerel mahkemece, 5464 Sayılı Yasa’nın 44/2 ve HUMK’nun 7.maddesi uyarınca görevsizlik kararı verilmesi gerekir.
Sonuç itibariyle, mahkeme kararının açıklanan değişik gerekçelerle bozulması gerekir.
Yerel Mahkemenin, direnme kararının bu değişik gerekçelerle bozulması gerekmiş; bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazları incelenmemiştir.
S O N U Ç :Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının değişik gerekçe ile H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 7.4.2010 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ
14.6.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4822 sayılı yasa ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna 10/A maddesi eklenmiş ve Kredi Kartları ile ilgili düzenleme yapılmıştır.
4077 sayılı yasanın 23.maddesindeki düzenlemeye göre Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun uygulanmasıyla ilgili çıkacak her türlü ihtilafa Tüketici Mahkemelerinde bakılacağı kabul edilmiştir. Yasanın bu hükmüne göre çıkan uyuşmazlıkta davacının banka, tüketici (kredi kartı hamili) olup olmadığına bakılmaksızın davaya bakmaya tüketici mahkemesi görevlidir.
1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile banka kartları ve kredi kartlarına ilişkin bir düzenleme yapıldığı gibi çıkacak uyuşmazlıklarda görevli mahkemede belirlenmiştir. Yasanın 44.maddesi “Bu Kanunun uygulanması ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22 ve 23. maddesi hükümleri uygulanır.
Kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda 1086 sayılı HUMK görev ve yetkiye ilişkin hükümleri uygulanır.” Düzenlemesini getirmiştir.
5464 sayılı yasanın 44/1 maddesinin bu hükme göre kural olarak kart hamilini tüketici olması halinde kredi kartı ve Banka kartı ile ilgili uyuşmazlıkta görevli mahkeme Tüketici mahkemesidir. Ne var ki yasanın 44/2.maddeye göre kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda genel mahkemeler görevlidir.
5464 sayılı yasanın tanımlar başlığı altında 3.maddesi (j) bendinde Kart hamili: Banka Kartı veya kredi kartı hizmetlerinden yararlanan gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder. Şeklinde tanımlanmıştır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı banka olmakla birlikte davalı Yüksek 19.Hukuk Dairesinin ve mahkemenin de kabulünde olduğu üzere kredi kartı sözleşmesinin kefilidir. Davalı yukarıda tanımı verilen kart hamili kapsamı içinde kalmamaktadır. Hal böyle olunca davacı banka ile kart hamili arasında diğer bir deyişle 5464 sayılı yasanın 44/2. maddesi kapsamında kalan bir uyuşmazlık olmadığından davaya bakmak 4077 sayılı yasanın 10/A ve 23.maddeleri ile 5464 sayılı yasanın 44/1.maddesi gereğince tüketici mahkemesi görevi içinde kalır. Mahkemece davaya Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla bakılıp sonuçlandırılması doğru olduğundan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.