Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2010/161 E. 2010/213 K. 07.04.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2010/161
KARAR NO : 2010/213
KARAR TARİHİ : 07.04.2010

MAHKEMESİ : Denizli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 08/12/2009
NUMARASI : 2009/189-2009/366
Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 31.07.2007gün ve 2005/231 E.-2007/282 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 01.05.2008 gün ve 2007/11171 E.- 2008/5995 K. sayılı ilamı ile;
(…Davacı, davalı tarafından haksız olarak şikayet edildiğini, bu yüzden kişilik haklarının zarar gördüğünü iddia etmek suretiyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK. nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Davalı, hatalı tedavi nedeniyle hakkında devam eden tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermek suçundan dolayı açılan ceza davasına davacının ibraz ettiği rapordaki “sepsis” kelimesinin sonradan eklendiği iddiası ile evrakta sahtecilik suçundan dolayı davacıyı Cumhuriyet Savcılığına şikayet etmiştir. Yapılan araştırma sonucunda sonradan ilave edildiği iddia edilen yazının raporu veren doktorlar tarafından yazıldığı anlaşılarak davacı hakkında takipsizlik kararı verilmiştir.
Davacının eşi davalı tarafından ameliyat edilmiş ve ameliyattan kısa bir süre sonra ateşlenmesi üzerine tedavi amacıyla davalıya getirildiği halde teşhis konulamaması üzerine Ege Üniversitesi Tıp Fakültesine sevk edilmiştir. Davacının eşi Ege Üniversitesi Tıp Fakültesine sevk edildiği gün ölmüştür. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji başkanlığı tarafından düzenlenen çıkış özeti raporunun tanılar kısmında “toksik hepatit” kelimesinin daktilo ile “sepsis” tanısının ise el yazısı ile yazıldığı, davalının elinde bulunan raporda ise “sepsis” tanısının bulunmadığı davalı tarafından “sepsis” yazısının davacı tarafından sonradan yazılmak suretiyle ceza dosyasına ibraz edildiği kanısı ile şikayet edildiği, her ne kadar raporu yazan doktorlar tarafından bu tanının kendi el yazıları ile yazıldığı kabul edilmiş ise de “sepsis” kana mikrop bulaşması anlamına gelmekte olup bu tanı ile davacının eşinin ölümü nedeni ile davalının sorumluluğuna gidilebileceği, bu yazının da el yazısı ile ve davacının ibraz ettiği raporda bulunması nedeniyle “evrakta sahtecilik” yaptığı yönünde emare bulunduğundan şikayetçi olduğu, yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde, davalının şikayet hakkını hak arama özgürlüğü kapsamında kullandığından davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmaz ve davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmasını gerektirmez. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazları ile davacının tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.un 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 07.04.2010 gününde, oybirliği ile karar verildi.