YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/439
KARAR NO : 2009/494
KARAR TARİHİ : 11.11.2009
MAHKEMESİ : İzmir 9.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11.06.2009
NUMARASI : 2009/196 E-2009/226 K.
Taraflar arasındaki “Kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 9.Hukuk Mahkemesince “davanın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden husumet nedeniyle reddine, davalı İZSU Genel Müdürlüğü yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına” dair verilen 31.12.2007 gün ve 2006/197 E- 2007/491 K. Sayılı kararın incelenmesi davacı vekili ve davalılardan İZSU Genel Müdürlüğü vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 06.04.2009 gün ve 2008/17874-2009/5301 sayılı ilamı ile; (…Bilirkişi kurulunun 14.06.2007 tarihli raporuna ve rapora ekli Harita ve Kadastro Mühendisi H.. A..’a ait krokiye göre; dava konusu taşınmazda ihata duvarı ve zemin kaplamasının kaldırıldığı, pis su tesisine giden yoldaki asfalt kaplamanın söküldüğü, tesise araç girişinin devam ettiği görülmekle bu hususun araştırılarak sonucuna göre bu bölümün bedeline hükmedilmesi yönünde bozma yapılması gerekirken taşınmazın tümünün bedelinin tahsili için kararın bozulduğu görülmekle;
Davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 09.10.2008 gün 2008/9350-11460 sayılı Bozma kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra yapılan incelemede;
Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelini tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden davanın husumetten reddine, davalı İZSU Genel Müdürlüğü yönünden ise konusu kalmayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı İZSU Genel Müdürlüğü vekilince temyiz edilmiştir.
Fen elemanı krokisinde 1/B ve 1/A- 1 harfleri ile gösterilen yolun hangi davalı idare tarafından açıldığı, asfaltı sökülmüş olsa bile halen pis su tesisine gidiş yolu olarak idareler tarafından kullanılıp kullanılmadığı araştırılıp bu yerin imar planında yol olarak ayrılıp ayrılmadığı, yol olarak ayrılmış ise el atmaya son verilmiş olsa bile imar planında yol niteliği değiştirilmedikçe yolu açan ve kullanan idarenin sorumluluğunun devam edeceği gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu bölüm için hükümdeki gerekçelerle eksik inceleme ile ret kararı verilmesi,
Doğru görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili ile davalı İZSU Genel Müdürlüğü vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırmasız el atma iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin paydaş bulunduğu 2028 Ada 1 numaralı parsele, davalılar İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve İZSU Genel Müdürlüğü’nce fiilen yol ve tesis yapmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığını ileri sürerek, asıl ve birleşen davada davacının 2874/4800 payına tekabül eden 100.000,00 YTL kamulaştırmasız el koyma karşılığının arta kalan kısımda değer azalışı ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili, davacı tarafça yaptırılan tespitte taşınmazın 88 m2 sine İZSU tarafından pis su toplama tesisi yapıldığı ve imar planında bulunmayan 244 m2’lik yolun ise bu tesise ulaşmak için açıldığı belirlendiğine göre, husumetin müvekkiline yöneltilemeyeceğini savunmuş; davalı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü vekili, müvekkili tarafından yapılan dökü tesisinin dava konusu taşınmaza tecavüzü bulunmadığını ve yol yapma görev ve yetkisi olmayan müvekkilince dava konusu yolun açılmadığını, ayrıca iddia edildiği gibi kalıcı bir el atmanın da söz konusu olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemenin, “davalı İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin taşınmaza el atmadığı anlaşıldığından bu davalı yönünden davanın husumet yönünden reddi gerektiği, davalı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nün ise dava tarihinden sonra taşınmaza el atmayı sonlandırdığı ve taşınmazı eski hale getirdiği belirlendiğinden davanın konusuz kaldığı” gerekçesiyle “davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, davalı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına” dair verdiği karar, davacı vekili ile davalılardan İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece verilen ilk karar, Özel Daire’nin 09.10.2008 gün ve 2008/9350-11640 sayılı ilamıyla, “Dava konusu taşınmaz imar planında belediye hizmet alanında kalmaktadır. Her ne kadar davalı İzsu tarafından bu dava açıldıktan sonra dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmaya son verilmiş ise de; onaylı imar planında dava konusu taşınmaz belediye hizmet alanından çıkarılmamış olup halen belediye hizmet alanı olarak durmakta olduğundan el atmaya son verilmesi sonuca etkili değildir. İşin esasına girilerek taşınmazın tamamının bedelinin tesbiti ile imar planını değiştirme yetkisi olduğu halde bu değişikliği yapmayan davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden davanın kabulüne, İzsu yönünden ise konusu kalmayan davanın reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesi, doğru görülmemiştir” gerekçesiyle bozulmuş; davacı tarafça karar düzeltme talebinde bulunulmamıştır.
Davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Yüksek Özel Daire’ce yeniden yapılan incelemede, “Fen elemanı krokisinde 1/B ve 1/A-1 harfleri ile gösterilen yolun hangi davalı idare tarafından açıldığı, asfaltı sökülmüş olsa bile halen pis su tesisine gidiş yolu olarak idareler tarafından kullanılıp kullanılmadığı araştırılıp bu yerin imar planında yol olarak ayrılıp ayrılmadığı, yol olarak ayrılmış ise el atmaya son verilmiş olsa bile imar planında yol niteliği değiştirilmedikçe yolu açan ve kullanan idarenin sorumluluğunun devam edeceği gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu bölüm için hükümdeki gerekçelerle eksik inceleme ile ret kararı verilmesinin doğru olmadığına” işaretle hükmün bozulmasına karar verilmiş; Yerel Mahkemece, “davalı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nün el atmayı sonlandırdığı, diğer davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı aynı zamanda dava konusu taşınmazda davacı ile müşterek paydaş olduğundan taşınmazda payı oranında yararlanma hakkı bulunduğu” gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
Hükmü, davacı vekili esasa ilişkin nedenlerle her iki davalı yönünden; davalı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü vekili, vekalet ücretine hasren temyiz etmişlerdir.
1-Özel Daire’ce bozulan ilk kararda Mahkemece davalı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nün davanın açılmasına sebebiyet verdiği gerekçesine dayalı olarak, anılan davalı aleyhine nispi vekalet ücretine hükmedilmiş; davalı tarafça özel temyiz sebebi yapılan bu hususa değinilmeden, hüküm esasa ilişkin nedenlerle bozulmuştur. Ücreti vekalet konusu bozma dışında kalmış olmakla kesinleştiği; bu itibarla davalı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nün kararı vekalet ücretine ilişkin temyize hakkı bulunmadığı anlaşıldığından, davalı vekilinin temyiz talebinin reddi gerekir.
2-Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında, davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden verilen direnme kararının gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı hususu bir ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Yerel Mahkemece verilen ilk kararda, davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca taşınmaza el atılmadığı sonucuna varılarak davanın reddine hükmedilmiştir. Direnme kararında ise, bu kez önceki gerekçeden farklı olarak, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın dava konusu taşınmazda davacı ile müşterek mülkiyet üzere paydaş bulunduğu ve taşınmazdan payı oranında yararlanma hakkı olduğu gerekçesine dayanılarak ret kararı verilmiştir.
Bu durumda; Yerel Mahkemenin, davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden verdiği direnme kararı, gerçekte Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429/3. maddesi anlamında bir direnme kararı niteliğinde olmayıp, öncekinden tamamen farklı bir gerekçeye dayalı, yeni bir hükümdür.
O nedenle, kararın temyizen incelenmesi görevi Yargıtay 5. Hukuk Dairesine ait olup; davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.
3-Davacı vekilinin İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü yönünden verilen direnme kararına ilişkin temyizine gelince;
Mahkemece davalı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü yönünden “konusu kalmayan davanın reddine” dair verilen ilk hüküm, Özel Daire’nin “… İzsu yönünden konusu kalmayan davanın reddine karar verilmesi gereğine…” işaret eden 09.10.2008 gün ve 2008/9350-11640 sayılı ilamıyla bozulmuş, bozma ilamına karşı davacı tarafça karar düzeltme talebinde bulunulmamıştır.
Bu noktada öncelikle, usulü kazanılmış hakkın varlığından söz edilip edilemeyeceğinin çözüme kavuşturulması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.
Bilindiği üzere, bir davada, mahkemenin veya yanların yapmış olduğu bir usul işlemi ile yanlardan biri lehine ve diğeri aleyhine doğmuş ve buna uyulması zorunlu olan hakka, usulü kazanılmış hak denilir.
09.05.1960 gün ve 1960/1-9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı gibi; Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nda, usuli kazanılmış hakka ilişkin açık bir hüküm yok ise de, Yargıtay’ın bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan gayesi ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma amacıyla kabul edilmiş olması yanında, hukuksal anlamda istikrar amacına ulaşmak isteğinin kabul edilmiş bulunması bakımından, usule ait kazanılmış hak kurumu, Usul Yasasının dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile de ilgilidir. Esasen, hukukun kaynağı sadece yasa olmayıp, yargısal içtihatlar dahi hukukun kaynağı olduğundan, söz konusu usulü kazanılmış hak için kanunda açık hüküm bulunmaması, onun kabul edilmemesini gerektirmez.
Usul hukukunun temel taşlarından bulunan usulü kazanılmış hak ile ilgili olarak yapılan bu genel açıklama çerçevesinde somut olaya bakıldığında; yukarıda aşamaları açıklanan şekilde, mahkemece verilen “davalı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü yönünden konusu kalmayan davanın reddine” dair kurulan ilk hüküm, Özel Daire’ce “… İzsu yönünden konusu kalmayan davanın reddine karar verilmesi gereğine…” işaretle 09.10.2008 gün ve 2008/9350-11640 sayılı ilam ile bozulmuştur. Söz konusu bozma, kesin bozma niteliğindedir. Davacı tarafça anılan bozma ilamına karşı karar düzeltme yoluna gidilmemiş, davalı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü yönünden verilen karara karşı koymamakla, hükmü kabul etmiştir.
Böylece, usulü kazanılmış hakkın varlığını ortadan kaldıracak bir neden de bulunmadığından, davalı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü lehine usulü kazanılmış hak gerçekleşmiştir. Artık bu aşamadan sonra davacının da razı olduğu bu hüküm dışına çıkılarak, davacı yararına başka bir hüküm kurulması olanaklı değildir ve böyle bir karar verilmesi davalının kazanılmış haklarının ihlali anlamına da gelir.
Hal böyle olunca; davalı lehine usulü kazanılmış hakkın varlığı göz önüne alındığında, Mahkemece İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü yönünden verilen karar usul ve yasaya uygun olup, direnme kararının onanması gerekir.
S O N U Ç : 1-Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle davalı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz talebinin REDDİNE,
2-Yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Yukarıda (3) numaralı bentte belirtilen nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, Mahkemece davalı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü yönünden verilen direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına,
11.11.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.