Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2009/423 E. 2009/504 K. 11.11.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/423
KARAR NO : 2009/504
KARAR TARİHİ : 11.11.2009

MAHKEMESİ : Susurluk Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 10.06.2009
NUMARASI : 2009/208 E-2009/223 K.
Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Susurluk Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 09.07.2008 gün ve 2008/130 E-1004 K. sayılı kararın incelenmesi, davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 10.11.2008 gün ve 2008/14898-14753 sayılı ilamı ile hüküm; (“…Davacı … Köyü 1315 sayılı parselin 1949 yılında kesinleşen orman kadastrosunda orman sınırları içinde iken 1986 yılında kesinleşen 2/B madde uygulaması ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığını ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescilini ve tapunun beyanlar hanesine 2/B madde şerhinin konulmasını istemiştir. Mahkemece davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6831 Sayılı Yasanın kesinleşen 2/B madde uygulamasına dayalı tapu iptali, tescil ve tapu kaydının beyanlar hanesine 2/B madde şerhi verilmesine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1949 yılmda ve seri bazda yapılarak kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 1986 yılında yapılarak 27.05.1987 tarihinde ilan edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
Keşifte bilgisine başvurulan orman ve fen bilirkişiler birlikte düzenledikleri raporda; dava konusu parselin 1949 yılında yapılan orman kadastrosunda orman sınırları içinde iken 27.05.1987 tarihinde ilan edilen 6831 Sayılı Yasanm 3302 Sayılı Yasa ile değişik 2/B madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığını açıklamışlardır.
Mahkemece, Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.09.1971 tarih ve 1971/135-275 sayılı tescil kararının Hazineyi bağlayan kesin hüküm niteliğinde olduğu nedeniyle, Hazinenin davasının reddine karar verilmişse de, 1971/135-275 sayılı dosyanın Seka’ya gönderilmesi nedeniyle dosya içine konulan mahkeme kararı örneği incelendiğinde, davalının bayii Necip Yaşar’ın taşınmazın 1949 tahdidinin içinde iken 1971 yılında tescil davası açtığı, mahkeme kararının gerekçesinde; keşif tarihinden çok önce kesinleşen orman kadastro haritasının yapıldığı konusunda hiç bir bilginin bulunmadığı, bu konuda bilirkişilerden rapor alınmadığı, dinlenen tanıkların dava konusu taşınmazın Hazine arazisi ve köy merası niteliğinde olmadığı ve davacının kullanımında olduğu konusundaki beyanlarının esas alınarak, taşınmaz o tarihte orman sınırları içinde olduğu ve Medeni Yasanın 713 (639) maddesi gereğince Orman Yönetimi yasal hasım olduğu halde,Orman Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilmediğinden tescil kararının Orman Yönetimini bağlamayacağı, tescil kararı ile 1949 yılında kesinleşen orman kadastrosunun iptal edilmemesi nedeniyle geçerliliğini sürdürdüğü, işte dava konusu taşınmazın kesinleşen orman sınırı içinde iken 31.12.1981 tarihinden önce orman niteliğini kayıp etmesi nedeniyle 6831 Sayılı Yasanın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman rejimi dışına çıkartıldığı ve işlemin kesinleştiği, taşınmazın Hazineye intikal etme nedeninin taşınmazın orman kadastro sınırı içinde kalması olduğu ve temyize konu davada Hazine taşınmazın 1949 tahdidi içinde iken kesinleşen 2/B madde uygulamasıyla orman sınırları dışına çıkarıldığını ileri sürerek Hazine adına tescilini istediğine göre, her iki davanın hukuki sebeplerinin farklı olması nedeniyle Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.09.1971 gün ve 1971/135-275 sayılı kararının H.Y.U.Y.’nın 237.maddesi gereğince kesin hüküm oluşturmayacağı gözetilerek, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır…”) gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda aşağıda açıklanan gerekçelerle direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı Hazine, çekişme konusu taşınmazın 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 2/B maddesi uygulaması sonucunda Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmasına rağmen, kadastro sırasında davalının bayii adına tespit edildiğini ileri sürerek,tapu iptali tescil ve beyanlar hanesine 2/B şerhi konulmasını istemiştir.
Davalı ise, çekişmeli taşınmazı tapu kaydına güvenerek iyi niyetle edindiğini bildirerek, davanın reddini savunmuştur.
Öncelikle Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında mahkemece verilen temyize konu kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, yani ortada bir direnme kararı bulunup bulunmadığı ön sorun olarak görüşülmüştür.
Buna göre, yerel mahkemece ilk olarak davalının bayii ile Hazine arasında görülen zilyetliğe dayalı tescil davasının eldeki dava yönünden kesin hüküm niteliğinde bulunduğundan davanın reddine karar verilmiş; Özel Dairece ormanın yasal hasım olmasına rağmen davada yer almadığı, davacı Hazine ile davalının bayii arasında görülen davanın, eldeki dava ile hukuki sebebinin farklı olduğu, bu nedenle ortada kesin hüküm bulunmadığı, davanın esası hakkında hüküm kurulması gerektiği bildirilerek bozulmuştur. Yerel mahkemece, bu kez çekişmeli taşınmazın tespitinin, 04.11.1987 tarihinde yürürlükte bulunan 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın kadastro tespitinin yapıldığı 31.7.1986 tarihinde yürürlükte bulunan 45/3.maddesi uyarınca tapu kaydı maliki adına yapıldığı ve anılan yasa maddesinde “Orman sınırları içerisinde kalan veya orman dışına çıkarılan alanlarda tapulu yerler ile iskan suretiyle veya toprak tevzi yoluyla verilen yerler başka bir şart aranmadan hak sahipleri adına tespit ve tescil edilir” hükmünün mevcut olduğu, bu hükmün tapulu yerler ibaresinin Anayasa Mahkemesi’nin 01.06.1988 tarih ve 1987/37 E ve 1988/13 K sayılı ilamıyla iptal edildiği ve iptal kararının Resmi Gazetede yayımlanıp yürürlüğe girdiği, ancak tespitin yapıldığı tarihte anılan yasanın yürürlükte olduğu ve idari işlemin usul ve yasaya uygun bulunduğu, sonradan yasa hükmünün iptal edilmiş olmasının,Anayasa Mahkemesi kararları asla geriye yürümeyeceğinden, sonuca etkili olmadığı, yasayla verilmiş bir hakkı sonradan oluşan bir iptal kararıyla yok saymanın mümkün bulunmadığı, kazanılmış hakkın ortadan kaldırılmasının kamu düzeni ve hukuk güvenliğini derinden sarsabileceği gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere;yerel mahkeme, 3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 45/3.maddesini irdeleyerek önceki hükümden farklı, yeni bir hüküm tesis etmiştir. Dolayısıyla ortada bir direnme kararı bulunmadığı için, böylesi bir hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, ilgili Özel Daireye ait olacaktır.
Bu nedenle,dosyanın, temyiz incelemesi yapılmak üzere 20.Hukuk Dairesine gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenle, temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın 20.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 11.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.