Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2009/413 E. 2009/481 K. 04.11.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/413
KARAR NO : 2009/481
KARAR TARİHİ : 04.11.2009

MAHKEMESİ : Ankara 20.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26.05.2009
NUMARASI : 2009/148 E-2009/163 K.
Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 20.Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.12.2007 gün ve 2005/513 K.–2007/493 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 20.11.2008 gün ve 2008/2397 E.-14390 K. sayılı ilamı ile;(…Dava, trafik kazası sonucu desteğin ölümü nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı Baki Koyuncu hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar R. K.. ile F. K.. hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu olay topun peşinden koşan davacıların desteğinin ikinci şeritte seyreden davalılardan R, K..’un kullandığı aracın çarpmasından sonra sol tarafa düştüğü ve üçüncü şeritte 1 metre arkadan gelen davalı B. K..’nun aracının çarpması sonucunda ölmesi şeklinde meydana gelmiştir. Olayla ilgili ceza dosyasında alınan 02.03.2004 tarihli İstanbul Adli Tıp Kurumu raporuna ve bu dosyada İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim görevlilerinden alınan 02.10.2006 tarihli raporuna göre olayda davalı B. K..’nun hızı yavaş olsa dahi olayın önlenemeyeceği, ölümün hangi aracın çarpmasından sonra meydana geldiği belirlenemediğinden davalı B. K.. olayda kusursuz bulunmuştur.
Desteğe ilk çarpan davalı sürücü R. K.. çarpmadan sonra bir araba boyu gidip durduğu halde desteğe ikinci kez çarpan davalı B. K.. çarpmadan sonra 22–23 metre gidip durabildiğinden hızının 70 km/saat olduğu belirlenmiş ve nizami hız sınırını aştığı ve trafik kurallarını bu eylemi ile ihlal ettiği sabittir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre ölenin araç yoluna kaçan topun peşinden yola tedbirsiz ve dikkatsiz girmesi nedeniyle %75 oranında kusurlu olduğunun belirlenmesi doğrudur.
Çocuğa ilk çarpan R. K..’a diğer davalı B. K..’nun hız limitini aşmak suretiyle ölümün meydana gelmesinde katkıda bulunmuştur. Bu durumda davalıların %25 kusurdan müştereken müteselsilen sorumlu tutulmaları gerekir. Mahkemece her iki sürücünün de sorumlu tutulmaları gerekirken davalı B. K..’nun kusurlu olmadığı gerekçesiyle hakkında açılan davanın tümden reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, trafik kazası sonucu desteğin ölümüne dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda belirtilen gerekçe ile karar bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki gerekçelerle ve ayrıca hâkimin, bilirkişi raporu ile bağlı olmadığı, ancak özel ve teknik bilgiyi gerektiren durumlarda kendisini bilirkişi yerine koyup şahsi bilgisine göre kusur belirlemesi yaparak karar veremeyeceği, yapılan kusur incelemeleri doğrultusunda davalı B..’nin kusurlu olmadığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; küçüğe ikinci kez çarpan B. K..’nun, bilirkişi raporlarında kusurlu olmadığı belirtilmesine karşın, ölümün meydana gelmesinde bu kişinin kusurlu bulunduğunun hakim tarafından kabul edilip edilemeyeceği, bir başka deyişle hakimin, alınan bilirkişi raporlarıyla bağlı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, hukukumuzda Borçlar Kanununun 53.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan yasa maddesinde, “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmü öngörülmüştür.
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Ne var ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Ceza Mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli konumda bulunmasıdır. Maddi olgu saptanarak beraat kararı verilmiş ise; bu yön, hukuk yargılaması sırasında dışlanamaz ve aksi benimsenemez. Yerleşik yargısal uygulamalar bu doğrultudadır.(Hukuk Genel Kurulunun 24.05.2006 gün ve 2006/9-280 E.-319 K. sayılı Kararı).
Somut olayda, ceza mahkemesince Adli Tıp Kurumu raporuna göre kusursuz olduğu anlaşılan B. K..’nun unsurları itibarıyla oluşmayan müsnet suçundan dolayı beraatına dair verilen karar, onanarak kesinleşmiştir.
Mahkemece, ceza mahkemesinin gerekçeli kararında yer alan maddi olguları dikkate alınarak değerlendirme yapılmıştır. Bu durumda, ceza mahkemesinin bu kararının hukuk hakimini bağlayacağı açıktır. O halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
S O N U Ç : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 04.11.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.