Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2009/408 E. 2009/486 K. 04.11.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/408
KARAR NO : 2009/486
KARAR TARİHİ : 04.11.2009

MAHKEMESİ : Eyüp İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29.01.2009
NUMARASI : 2008/698 E-2009/76 K.
Taraflar arasındaki “şikayet” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eyüp İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 04.03.2008 gün ve 2007/900 E- 2008/189 K. Sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 27.06.2008 gün ve 2008/10863 E-13601 K. sayılı ilamı ile; (…Alacaklının genel haciz yolu ile başlAttığı takipte, borçlu ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğünü icra mahkemesinde şikâyet yolu ile ileri sürmüş ve mahkemece de istem reddedilmiştir. Ancak incelenen tebligatta 7201 sayılı Kanunun 21.maddesine göre gerçekleştirilen tebliğ işleminde tüzüğün 28.maddesine göre işlem yapılmadığından bu tebliğ işlemi geçersiz olup, mahkemece şikâyetin Tebligat Kanunu 32.maddesine göre kabulü yerine reddi isabetsizdir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, genel haciz yoluyla takipte ödeme emri tebliğ işleminin iptaline, tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak tespiti istemine ilişkindir.
Davacı/borçlu vekili, müvekkili hakkında Eyüp 1.İcra Müdürlüğü’nün 2007/3876 esas sayılı dosyasından gönderilen ödeme emrinin Tebligat Kanununa uygun olarak yapılmadığını, müvekkilinin şirketin ortağı olduğunu, ancak takip alacaklısının bildirdiği adreste oturmadığını, tebliğ mazbatasında yazılı A. G..’ı müvekkilinin tanımadığını, şerhin gerçeği yansıtmadığını, tebligatı 14.11.2007 tarihinde öğrendiklerini belirterek; usulsüz tebligatın iptaline öğrenme tarihinin 14.11.2007 olarak tespit edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı/alacaklı, usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi ibraz etmemiştir.
Mahkemenin, davacı borçluya 7201 sayılı Tebliğat Kanununun 21.maddesine göre kapıya 2 nolu ihbarname yapıştırılarak komşuya haber verilmek suretiyle muhtara tebligat bırakılarak ve beyanda bulunan komşunun imzadan imtina ettiği belirtilerek, kanun ve tüzüğe uygun şerhler verilmek suretiyle tebliğ edildiği anlaşıldığından davacının başka adreste oturduğuna dair herhangi bir belge de ibraz edilmemiş olduğundan davanın reddine dair verdiği karar, Ozel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Dosyada bulunan Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 5 Eylül 2006 tarih ve 6635 sayısı 357.sayfasında; “…Çorap ve Tekstil Sanayi Ticaret Limited Şirketinin Ticari Merkezi; “İstanbul … . cad. .. Sanayi Sitesi .. No:..” adresi olduğu, şirket ortağı M. E..’nin adresinin ise “..Mah. .. Sok. .. ..-Istanbul” olduğu anlaşılmıştır.
Çözümü gereken sorun; davacı/borçluya ödeme emri tebliğ işleminin, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10.maddesine göre yapılması gerekip gerekmediğidir.
Dosyada bulunan Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 5 Eylül 2006 tarih ve 6635 sayısı 357. sayfasında; davacı/borçlu M. E..’nin adresinin “.. Mah. .. Sok. No;…-İstanbul” olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı/borçluya çıkartılan ödeme emrnin, ortağı bulunduğu şirket olan …Çorap ve Tekstil Sanayi Ticaret Limited Şirketinin ticari merkezinin; “İstanbul …. cad. …Sitesi .No:…” adresinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
7201 Sayılı Tebligat Kanunun “Bilinen Adreste Tebligat” başlığını taşıyan 10.maddesinde aynen; “Tebligat tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir.”
Tebligat Tüzüğünün 13.maddesinin 1.fıkrasında; “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa kendi müracaatı, diğer alakalıların bildirilmesi, mevcut vesaik tahkikat veya sair suretlerle bilinen en son adresinde yapılır.”
Postada Tebligat İşlemleri Rehberinin 45.maddesinde ise; “Tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır.
Muhatabın en son adresi, tebliğ evrakında kayıtlı bulunan adres olabileceği gibi, tebliğ yapacak dağıtıcının araştırma ve soruşturma ile öğrendiği adreste olabilir.”
şeklinde hüküm içerdiği görülmektedir.
Yukarıdaki maddeler hükmü gereğince, tebliğ yapılmak istenen kişinin bilinen en son adresine tebligatın çıkartılması gerektiği anlaşılmaktadır.
Davaya konu somut olayda; 22.08.2007 tebliğ tarihinde davacı/borçlunun “piyasada” olduğundan bahisle, Tebligat Kanununun 21.maddesine göre tebligatın yapıldığı belirtilmiş ise de, dosyaya ibraz edilen Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin yukarıdaki sayısında tebligatın yapıldığı tarihte davacı/borçlunun en son adresinin Bahçelievler-İstanbul olduğu anlaşılmaktadır. Bu haliyle, yukarıda açıklanan ilke uyarınca, davacı/borçluya yapılan tebligatın usulüne uygun olduğundan söz edilmesi olanaklı değildir.
Tebligat Kanunun “usulüne aykırı tebliğin hükmü” başlığını taşıyan 32.maddesinde aynen; Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.
Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.” şeklindedir.
7201 sayılı Tebligat Kanununun 32.maddesi tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir, hükmünü içermektedir.
Sonuç olarak; yerel mahkemece, davacı/borçlunun dosyada bulunan Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yazılı bulunan en son adresine tebligat çıkartılması gerekirken, ortağı olduğu şirketin adresine tebligat çıkartıldığı anlaşılmakla, şirket merkezinin bulunduğu adrese çıkarılan ödeme emri tebliğ işleminin yasal anlamda tebliğ yapılmış sayılamayacağından, eş söyleyişle davacı/borçluya yapılan tebligatın geçersiz olması nedeniyle tebliğin usulsüzlüğü göz önünde tutularak, Tebligat Kanununun 32.maddesinin açık hükmü karşısında, borçlunun bu tebliği 14.11.2007 tarihinde öğrendiği kabul edilmek suretiyle işin esasına girilmesi ve davacı/borçlunun meskeniyet şikayeti yönünden bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu davanın reddine ilişkin olarak verilen önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 04.11.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.