Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2009/403 E. 2009/503 K. 11.11.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/403
KARAR NO : 2009/503
KARAR TARİHİ : 11.11.2009

MAHKEMESİ : Elazığ 1.Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28.04.2009
NUMARASI : 2009/72 E-2009/460 K.
Taraflar arasındaki “rücuan tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Elazığ 1.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 07.03.2008 gün ve 2007/290 E- 2008/340 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 17.11.2008 gün ve 2008/4175-5319 sayılı ilamı ile; (“…Davacı vekili, müvekkilinin maliki olduğu, davalı şirkete trafik sigortalı aracın, 15.10.2005 tarihinde Alanya Telekom Müdürlüğüne ait telefon tellerini kopartarak zarara neden olduğunu, zarar bedelinin 04.01.2007 tarihinde Telekom’a ödendiğini ileri sürerek, ödenen 1.934 YTL tazminatın ödeme tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, sorumluluklarının poliçe limiti ve kusur ile sınırlı olduğunu ve gerçek zararın tespit edilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacı vekilinin gerçek zararın tesbiti için bilirkişi incelemesi istememesi nedeniyle meydana gelen zararın belirlenemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece davanın kanıtlanamadığı düşüncesiyle reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç yasal düzenlemeye uygun düşmemektedir. Davacı taraf kendisine ait aracın Türk Telekom A.Ş.’ne ait tellere(telefon kablolarına) zarar verdiğini ve zararı Telekom Müdürlüğüne ödediklerini, aslında meydana gelen zararın trafik sigortası teminatı kapsamında kaldığını açıklayarak, davalı sigorta şirketinden 1.934 YTL’nin yasal faiziyle tahsilini istemiştir. Davalı sigorta şirketi zarar miktarının belirlenmesi gerektiğini vurgulayarak davanın reddini istemiştir. Davacı tarafın bilirkişi incelemesi yaptırmak istememesi üzerine mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Davacı taraf, zarar gören Türk Telekom Şirketinin hasar tesbitine ilişkin belgelerini yeterli görmüştür. Taraflar hasarın tesbiti için ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırmak ve giderlerini karşılamak istemediklerine göre mahkemece BK’nun 42. ve 43.maddeleri gözönünde bulundurularak zarar miktarının adalete uygun biçimde takdir ve hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiştir…”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, rücuan tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, dava dışı Telekom Müdürlüğü’ne ait telefon direğine aracının çarpması sonucu zarar verdiğini,aracının davalı şirkete Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı olduğu halde,davalı şirketin hasar bedelini ödememesi üzerine,bedelin taraflarınca ödendiğini ileri sürüp,bu bedelin ödenmesini istemiştir.
Yerel mahkemece 11.12.2007 tarihli celsede dosyanın zarar ve kusur durumu tespiti için Ankara Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine ve bilirkişi ücreti olan 125’er YTL ile posta masraflarının davacı tarafça karşılanmasına, duruşmanın 07.03.2008 gününe bırakılmasına dair ara kararı verilmiş; 07.03.2008 tarihli celsede ve celse öncesinde sunduğu 06.03.2008 tarihli dilekçesinde olayda kusurun kendilerine ait olduğunu,hasar bedelini makbuzla yatırdığını,bilirkişi incelemesine gerek olmadığını bildirmiş olduğundan mahkemece kusur ve zarar durumunun tespiti için bilirkişi incelemesinin gerekli olduğu,ancak davacı yanın istemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 180.maddesinde “Dava dilekçesinde sözü edilen ve davacının elinde bulunan belgelerin asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerin dilekçeye eklenerek mahkemeye verilmesi ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yapılması ve gerekli posta giderinin pul olarak verilmesi zorunludur.Birinci fıkra hükmünün yerine getirilmemesi veya eksik getirilmesi halinde, hakim ilk oturumda istenen hususların on günlük kesin süre içinde yerine getirilmesini veya eksikliğin tamamlanmasını davacı tarafa bildirir.” hükmü bulunmaktadır.
Buna göre,dava dışı Telekom İdaresine ait telefon direğine davacı tarafından verilen hasar miktarı ve kusur durumunun belirlenmesi için dosyanın bilirkişi incelemesine gönderilmesi gereklidir.
Somut olayda; 11.12.2007 günlü celsede dosyanın bilirkişiye tevdii ile zarar durumunun tespitinin istenmesine, bilirkişi ücreti ile posta masraflarının davacı tarafça karşılanmasına karar verilmiş,sonraki celsede ise, masrafın yatırılmadığı ve davacı tarafça da yatırılmayacağı bildirildiğinden davanın reddine karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme her ne kadar direnme kararında davacı yana kesin süre verildiğinden bahsetmişse de usulüne uygun olarak davacı yana kesin süre verilmediği görülmektedir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 163.madde “Kanunun tayin ettiği müddetler katidir. Bu müddetlerde yapılması lazım olan muamele yapılmazsa o hak sakıt olur. Hakim tayin ettiği müddetin kati olduğuna da karar verebilir. Aksi takdirde tayin olunan müddeti geçirmiş olan taraf yenisini istiyebilir. Bu suretle verilecek müddet katidir. Bir daha verilemez.” hükmünü düzenlemektedir. Buna göre,yerel mahkemece verilecek kesin önel; davayı uzatmak ve sonucunu geciktirmek amacında olan tarafın bu davranışını önlemek için getirilmiş bir tedbirdir. Hakimin tayin ettiği süreler kural olarak kesin değildir, ancak hakim kendisinin tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Eğer hakim sürenin kesin olduğuna karar vermiş ise, tanıdığı süre içinde yapılmasını istediği işlerin neler olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklaması ve kesin süreye uymamasının doğuracağı sonucunu açık olarak anlatması, uyulmaması durumunda sonuçlarını açıkça bildirmesi ve bu suretle ilgili tarafı uyarması, bildirim ve uyarıları tutanağa geçirmesi gerekir.
O halde,mahkemece HUMK’nun 163.maddesine uygun olarak,yukarıda belirtildiği üzere usulüne uygun olarak kesin önel verilmeli,sonucuna göre masrafın yatırılmaması halinde davanın reddine karar verilmelidir.
Özel Dairenin bozma kararına yukarıda açıklanan gerekçe ile uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 11.11.2009 gününde oyçokluğu ile karar verildi.