YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/395
KARAR NO : 2009/451
KARAR TARİHİ : 21.10.2009
MAHKEMESİ : Konya 1.İş Mahkemesi
TARİHİ : 21/04/2009
NUMARASI : 2008/614 E-2009/286 K.
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 1.İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 25.03.2008 gün ve 2007/227 E.-2008/287 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 18.09.2008 gün ve 2008/7712 E.-14073 K. sayılı ilamı ile; (…Dava, davacının 29.05.1984 tarihinden itibaren SSK.lı hizmetleri dışında kalan sürede, tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının 3 adet tarlasını 2007 yılında edindiği, 16.08.1991 tarihli dilekçesinde tarım ile iştigal etmediğini bildirdiği, Ziraat Odası kaydının ise 19.02.2002 tarihinde başladığı, Tarım Kredi Kooperatifi kaydının bulunmadığı gerekçesi ile istemin reddine karar verilmiş ise de bu sonuç eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olduğu gibi dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin yanlış değerlendirildiği anlaşılmaktadır.
Davanın, yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Yasa’nın 10.maddesine göre, kayıt ve tescil işlemlerinde Valilik, Kaymakamlık, Özel İdare, Belediye, Muhtarlık ve Nüfus İdareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifler kanununa göre kurulan pancar ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği, T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu ortadadır.
Somut olayda, davacının Tarım Bağ-Kur sigortasına 29.05.1984 tarihinde tescil edildiği, 20.04.1985 tarihinde başlayan 40 gün SSK zorunlu sigortalılığı nedeniyle tarım Bağ-Kur sigortalılığının sona erdirildiği anlaşılmaktadır.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre; davacının Ziraat Odasına 19.02.2002 tarihinde kaydolduğu, Tarım Kredi Kooperatifine üyeliğinin bulunmadığı, ancak, 3 adet tarlasını satın almadığı, söz konusu tarlaların 2007 yılında kadastro tespiti ile tapuda adına tescil edildiği, zabıta tahkikatına göre de daha önce babasından intikal ettiği, tarım faaliyetinin devam ettiği görülmektedir. Davacının terk dilekçesinde primleri ödeme gücünün bulunmadığından söz etmesi, prim ödeme yükümlülüğünden kaçınmak için terk isteminde bulunduğunu gösterebilir. Öte yandan, Tarım Bağ-Kur sigortalılığı 2926 sayılı yasanın 5. maddesinde yer alan “sigortalı olmak yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz” hükmüne ve 6. maddesinde yazılı sigortalılığın sona erme nedenleri ile ilgili hükümlerine göre salt terk dilekçesinin verilmesi sigortalılığı sona erdiren bir neden de değildir.
Sosyal güvenlik hukuku ile ilgili bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan, davacının tarım faaliyetinin kısa süreli 40 günlük zorunlu SSK sigortalılığından sonra devam edip etmediği konusunda mevcut deliller yeterli görülmediği takdirde Mahkemenin re’sen araştırma yaparak sonuca gitmesi gerektiği dairemizin yerleşmiş görüşlerindendir.
Mahkemece yapılacak iş; davacının tescil tarihinden itibaren tarım faaliyetinin kesintisiz devam edip etmediği konusunda giriş bildirgesini düzenleyen köy muhtarı başta olmak üzere tüm köy muhtar ve gerektiğinde azalarını tesbit ederek tanık olarak dinlemek dosya içerisindeki diğer deliler ile birlikte değerlendirerek sonuca gitmekten ibarettir.
Yazılı şekilde eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı, 29.05.1984 tarihinde 2926 Sayılı Yasaya göre zorunlu tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiğini, ancak 506 sayılı Yasaya tabi 20.04.1985 tarihinde başlayan ve 40 günlük kısa süren çalışması bulunduğunu, bu çalışmasından dolayı 01.01.2005 tarihine kadarki Bağ-Kur hizmetinin davalı kurumca yok sayıldığını, bu işleminin yasaya aykırı olduğunu, zira kendi adına kayıtlı arazisinin bulunduğunu, tarımla iştigal ettiğini, geçimini tarımdan sağladığını belirterek, 506 sayılı yasaya tabi hizmetinin dışlanarak geri kalan sürede tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılmasına ve aksi yöndeki kurum işleminin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Kurum (SGK); davacının SSK’ya tabi çalışması sona erdikten sonra tarım sigortalılığının devam etmesi yönünde kuruma bir talebinin bulunmadığını, prim ödemesinin de yapılmadığını, kurum işleminin mevzuata uygun olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
Uyuşmazlık: Davacının tescil tarihinden itibaren tarım faaliyetinin 40 günlük kısa süreli zorunlu SSK sigortalılığı dışında kesintisiz devam edip etmediği, dolayısıyla bu hususta dosyada mevcut delillere ek olarak tanık dinlenmesine ve dinlenen tanık beyanlarının dosya içerisindeki diğer deliler ile birlikte değerlendirilmesine gerek olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Mahkemece, davacının 3 adet tarlasını 2007 yılında edindiği, 16.08.1991 tarihli terk dilekçesinde tarım ile iştigal etmediğini bildirdiği, Ziraat Odası kaydının ise 19.02.2002 tarihinde başladığı, Tarım Kredi Kooperatifi kaydının bulunmadığı gerekçesi ile istemin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire, yukarıda açıklanan nedenlerle kararı bozmuştur.
Mahkemece, önceki gerekçelerle ve ayrıca yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre sadece tanık beyanlarına dayanarak hüküm kurulamayacağı ve davacının tarımla iştigal ettiğine dair hiçbir kanıt bulunamadığı gerekçesiyle ilk kararda direnme kararı verilmiştir.
Mahkemenin direnmeye ilişkin kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yerleşmiş Yargıtay uygulamalarında da benimsendiği gibi, tarımsal faaliyet süregelirken gerçekleşen kısa süreli SSK’lı çalışmalar tarım Bağ-Kur sigortalılık iradesini ortadan kaldırmadığından, tarımsal sigortalılığın devam ettiğinin kabulü gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.07.2007 gün ve 2007/21-543-541, 28.05.2008 gün ve 2008/10-403-413 sayılı Kararları.)
2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun 3.maddesinin (b) fıkrasında; Tarımsal Faaliyette Bulunanlar: “Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar,” olarak düzenlenmiştir.
Anılan Yasa maddesinde, hayvan yetiştiriciliği açıkça tarım faaliyeti olarak sayılmıştır.
Bu itibarla, mahkemece yapılacak iş; davacının üzerine tapulu olmayan taşınmazlar yönünden dava konusu dönemde icar, ortaklık, kira gibi sözleşmelerle arazi ekip ekmediğinin ve dolayısıyla taşınmazları hangi hukuksal nedene dayalı olarak kullandığının belirlenmesi, ayrıca hayvancılıkla uğraşıp uğraşmadığı, uğraşıyorsa hangi tarihten itibaren uğraştığının ve kaç hayvanı olduğunun tespit edilmesi bakımından davacıya delil sunma imkanı tanınması ve bu hususta tarım il müdürlüğünden, veterinerlik müdürlüklerinden ve diğer ilgili kurumlardan bilgi ve belge istenmesi dosya içerisindeki diğer deliler ile birlikte değerlendirerek sonuca gidilmesinden ibarettir.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. un 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 21.10.2009 gününde, oybirliği ile karar verildi.