Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2009/374 E. 2009/431 K. 14.10.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/374
KARAR NO : 2009/431
KARAR TARİHİ : 14.10.2009

MAHKEMESİ : Eskişehir İş Mahkemesi
TARİHİ : 11/06/2009
NUMARASI : 2009/791-2009/760
Taraflar arasındaki “iş kazası olduğunun ve ölüm aylığına hak kazanıldığının tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 03.10.2007 gün ve 2006/980 E., 2007/971 K. sayılı kararın incelenmesinin davalı SGK vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 19.02.2009 gün ve 2007/23637 E., 2009/1859 K. sayılı ilamı ile; (…Dava, davacılar murisinin ölümünün iş kazası olduğunun tespiti ile başvuru tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanması ve cenaze masrafı ile birlikte hak ediş tarihinden itibaren yasal faizi ile ödenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
15.10.2005 tarihinde, akşam vakti köydeki evinden sürüsünü ve çobanı karşılamak üzere çıktıktan sonra, daha önce husumeti olduğu anlaşılan şahıs tarafından bıçaklanarak öldürüldüğü anlaşılan davacılar murisinin, 01.06.2002 tarihinden itibaren tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun tanımlar başlıklı 3. maddesinin “g” bendinde iş kazası, tarımsal faaliyetleri dolayısıyla sigortalıları hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olay olarak tanımlanmıştır. Aynı maddenin tarımsal faaliyette bulunanları tanımlayan “b” bendinden ise anılan faaliyetin, kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlamak veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunmak olarak belirlendiği açıktır.
Davacılar murisinin anılan faaliyetler dolayısıyla vefat etmediği, kaldı ki Kuruma 01.05.2002 gün ve 44116 sayı ile intikal etmiş ilgili giriş bildirgesine göre, hayvancılık sebebiyle değil, tahıl üretimi sebebiyle tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, giderek ölümün iş kazası olmadığı, bu sebeple 1479 sayılı Yasanın 41/son maddesi gereği prim ödeme süresi aranmaksızın davacılara ölüm ayığı bağlanamayacağı gözetilmemiştir.
Davacılar murisine davanın yasal dayanaklarından olan 2926 sayılı Yasanın ölüm aylığı koşullarına dair 23. maddesi gereğince ölüm aylığı bağlanıp bağlanamayacağı hususunun değerlendirilmesinde ise, anılan maddenin 4956 sayılı Yasanın 5073 sayılı Yasa ile değişik 56. maddesinin (d) bendi ile 28.01.2004 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmış bulunması, yine 4956 sayılı Yasanın 54. maddesi ile 2926 sayılı Yasaya eklenen ek madde 3 ile 1479 sayılı Yasanın ölüm aylığı koşullarına ilişkin 41. maddesi de dahil bir kısım hükümlerinin 2926 sayılı Yasaya tabi sigortalılar hakkında da uygulanacağının belirtilmesi, 1479 sayılı Yasanın 41. maddesinde yer alan “üç tam yıl prim ödeme” koşulunu “beş tam yıl prim ödeme” olarak değiştiren 619 sayılı KHK’nın 19.maddesinin Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla 08.08.2001 tarihinde yürürlükten kalkmasından sonra, anılan maddenin bu defa 4956 sayılı Yasanın 21. maddesi ile yeniden düzenlenerek ölüm aylığına hak kazanabilmek için “beş tam yıl prim ödeme” koşuluna yeniden yer verilmiş olması, anılan değişikliğe ‘ilişkin düzenlemenin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe gireceğine dair 4956 sayılı Yasanın 57/b bendinin Anayasa Mahkemesinin 24.06.2004 gün ve 2004/18-89 sayılı kararıyla 1479 sayılı Yasanın 41. maddesinin 1. fıkrasının, 4956 sayılı Yasanın 21. maddesi ile değiştirilen (a) bendi yönünden Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilerek iptal kararının Resmi Gazetede yayımlandığı 23.11.2004 tarihinden başlayarak altı ay sonra 23.05.2005 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesi, bu şekilde oluşan yasal boşluğun 02.07.2005 tarih ve 5389 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 4. maddesi ile 4956 sayılı Yasanın 57. maddesinin (a) bendine “1479 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrası, 19,” ibaresinden sonra gelmek üzere “21,” ibaresinin eklenmiş bulunması ve aynı yasanın yürürlüğe dair 5. maddesinde, anılan 4. maddenin 02.08.2003 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğinin düzenlenmiş bulunması ve davacılar murisinin ölüm tarihinin 15.10.2005 olduğu dikkate alınarak sonuca varılmalıdır.
Mahkemece yukarıda açıklanan fiili ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
0 hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı SGK (Devredilen Bağ Kur) vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
I-Dava, 2926 sayılı Kanuna tabi zorunlu tarım Bağ-Kur sigortalısının ölümü ile sonuçlanan olayın iş kazası olduğunun ve davacıların ölüm aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Öncelikle sigortalının ölümü ile sonuçlanan olayın iş kazası olduğunun tespitine ilişkin istem yönünden; bu talebin yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Tarımda Kendi Ad Ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun 2 ve 3. maddelerinin incelenmesi gereklidir.
Anılan Kanunun 2. maddesi uyarınca; Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın 3 üncü maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar. Atıfta bulunulan 3. maddenin “g” bendinde; “İş kazası”; ”tarımsal faaliyetleri dolayısıyla sigortalıları hemen veya sonradan bedence veya ruhca arızaya uğratan olay” olarak tanımlanmıştır. Maddenin “b” bendinde ise “Tarımsal Faaliyette Bulunanlar”; “Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar” olarak ifade edilmiştir.
2926 Sayılı Kanuna tabi zorunlu tarım Bağ-Kur sigortalıları yönünden olayın iş kazası olarak kabulü için Kanunda yer alan iş kazası tanımındaki unsurların gerçekleşmesi, diğer bir anlatımla, sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhca zarara uğratan olayın “tarımsal faaliyetler dolayısıyla” meydana gelmiş olması gereklidir.
Tarımsal faaliyet kavramına giren faaliyetler, Kanunda; kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyet olarak tanımlanmıştır.
Öte yandan, iş kazası tanımında yer alan “dolayısıyla” kelimesinin ifade ettiği anlamın da açıklanması gerekmektedir. “Dolayısıyla” kelimesi; “sebebiyle, yüzünden, .den dolayı” anlamlarını içermektedir. Bu açıklamanın ışığında, sigortalının arızaya uğradığı olayın iş kazası olarak kabulü için tarımsal faaliyet sebebiyle, tarımsal faaliyet yüzünden ve diğer bir anlatımla tarımsal faaliyetten dolayı meydana gelmiş olması gerekli ve zorunludur.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, 2926 sayılı Kanunun 2. maddesi uyarınca; Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın 3 üncü maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar. Bununla birlikte, 5. maddede açıklanan sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz.
Ayrıca belirtilmelidir ki, 2 nci maddeye göre sigortalı sayılmanın bir koşulu da, 3/b maddesinde belirtilen tarımsal faaliyetin kesintisiz sürdürülmesidir.
Açıklanan nedenlerle, tarım Bağ-Kur sigortalılığı için tarımsal faaliyetin devamlılığı gerekiyor ise de, aranan tarımsal faaliyet; tanımda yer alan her türlü faaliyeti içermekte olup, sigortalık tescil belgesinde yazılı faaliyet konusunun tüm sigortalılık döneminde devam zorunluluğu bulunmamaktadır.
Somut olayın incelenmesinde sigortalının yetiştiriciliğini yaptığı sürüyü karşılaması ve yardımı tarımsal faaliyettir. Ne var ki, sigortalının ölümü bu tarımsal faaliyeti dolayısıyla değil, önceden husumeti bulunan üçüncü bir kişinin haksız fiili sonucu meydana gelmiştir. Tarımsal faaliyet dolayısıyla meydana gelmeyen ölüm olayının 2926 Sayılı Kanunun 3. maddesi kapsamında iş kazası olarak kabulü mümkün bulunmamaktadır.
Yerel Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı, açıklanan bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.
II-Bozma ilamlarında bozma sebebine göre inceleme sırası gelmemekle birlikte sadece mahkemenin hükmündeki hatanın varlığına işaret eden, hükmü o yönden eleştiren, mahkemenin aynı hataya düşmemesi için ona bir tavsiye ve yol gösterme amacına yönelik bulunan ifade ve açıklamalar; usul hukuku anlamında “bozma” niteliği taşımamaktadır. Dolayısıyla, yerel mahkemelerin, bozma ilamında yer alan bu tür ifade ve açıklamalara ilişkin direnme ya da uyma kararı veremeyecekleri belirgindir. Yargıtay’ın kararlık kazanmış uygulaması da bu yöndedir.
Bu açıklamalar ile birlikte belirtmek gerekir ki, Yerel Mahkemece Özel Daire ilamının, davacılara 2926 Sayılı Kanunun 23. maddesi uyarınca ölüm aylığı bağlanıp bağlanamayacağına ilişkin yasal mevzuattaki değişikliklerin değerlendirildiği paragrafı da bozma konusu kabul edilerek direnilmiştir. Ne var ki anılan paragrafın bozma konusu teşkil etmediği, Özel Dairece; davacıların anılan Kanunun 23. maddesi uyarınca ölüm aylığına hak kazanıp kazanmadığı hususunun incelenmediği, mevzuatı ilişkin tavsiye ve yol gösterme amacı taşıdığı, açıklamaların; Yerel Mahkeme karara karşı eleştiri mahiyetinde olduğu anlaşılmaktadır. Bozma ilamının eleştiri mahiyetindeki bu kısmına karşı direnilmesi mümkün olmadığından bu kısma yönelik diğer temyiz itirazları incelenmemiş olup, dosyanın temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.
SONUÇ:
1-(I) nolu bentte gösterilen nedenlerden dolayı davalı SGK vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
2-(II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, ölüm aylığına hak kazanıldığının tespitine yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 14.10.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.