YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/359
KARAR NO : 2009/448
KARAR TARİHİ : 21.10.2009
MAHKEMESİ : Hatay 3.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20.3.2009
NUMARASI : 2009/3 E. 2009/73 K.
Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Hatay Asliye 3.Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.6.2007 gün ve 2006/98-2007/171 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 16.6.2008 gün ve 2007/12898-2008/8263 sayılı ilamı ile; (…1-Dava kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Davalı S. Ö. .avukat olup diğer davalı R…V..’nun vekili durumundadır. R..V.., davalı olduğu başka bir davaya karşı hazırlamış olduğu yazılı savunmasını vekili olan S. Ö..’a göndermiş, O da 14.11.2005 tarihli bir üst yazı ile mahkemeye sunmuştur. Böylece vekil sıfatı ile yasal savunma görevi kapsamında müvekkiline karşı görevini yerine getirmiş olup, onun hazırladığı yazılı savunmaya katıldığı veya katkıda bulunduğu konusunda bir ifade bulunmamaktadır. Avukat olarak müvekkilin hazırladığı böyle bir belgeyi onun onayını almadan değiştirme veya reddetme hakkı da yoktur. Haksız eylemde vekalet söz konusu olamayacağından davalı S. Ö..’a husumet düşmez. Bu nedenle onun hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan aleyhine karar verilmiş olması doğru olmadığından hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2- Davalı R. V..’nun temyiz itirazlarına gelince; davalı konumunda olduğu haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istekli davaya karşı, yaşamakta olduğu yurtdışında yazılı cevap hazırlamış ve bunu vekili olan diğer davalı aracılığıyla dosyaya göndermiştir. Dava konusu bu dilekçede, o davada taraf olmayan eldeki davanın davacılarına yönelen ifadeler ile kişilik haklarına saldırı yapıldığı iddia edilerek manevi tazminat istenmektedir.
Dosyadaki delil ve belgelere göre, davalı R. V.. aralarında miras uyuşmazlığı olan davacılar ile birlikte Ü. Ş.. isimli kişiyi sahte belge düzenleme iddiası ile şikayet etmiş, davacılar hakkında ceza davası açılarak Ünal Şahin hakkında takipsizlik kararı verilmiştir. Bundan sonra Ü.Ş..’in haksız yere şikayet edildiği iddiası ile açtığı manevi tazminat davasına karşı verilen dava konusu yazılı savunmada, olayların gelişimi anlatılarak davacıların olaylarla ilgisi, haklarında ceza davası açılmış olduğu ve Ü.. Ş.. yardımı olmadan bu işleri yapamayacağı anlatılmıştır. Böylece yasal savunma amacı için hazırlanmış olan dilekçe içeriğinde davacılar hakkında kullanılan sözler de savunma kapsamında değerlendirilmelidir. Davacılar o davada taraf olmasalar bile olay bir bütünlük arz ettiğinden davacılardan söz edilmesinde savunma yönünden gereklilik söz konusudur. Dava konusu yazılı beyan bu doğrultuda değerlendirildiğinde, davacılara yönelen sözlerin kullanılması nedeniyle savunma amacı aşılmış değildir. Bu itibarla yasal savunma sınırları içinde kullanıldığı anlaşılan sözlerde hukuka aykırılık bulunmadığından davanın reddine karar verilmelidir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Taraf vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, manevi tazminat isteğine ilişkindir.
Davacılar, davalılardan R. V.. ile eldeki davada vekilleri olan Ü. Ş.. arasında görülen 2003/556 esaslı haksız şikayete dayalı manevi tazminat davası sırasında sunulan, davalı R.V..’nun beyanlarını içeren “ifade” başlıklı belgede, taraflarına hakaret edilip küçük düşürülerek kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu, diğer davalı S.Ö..’ın da davalı R..vekili olarak bu belgeyi dosyaya sunmakla müvekkilinin eylemine katıldığını ileri sürerek, manevi tazminat istemişlerdir.
Davalılar,davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacıların taraf olmadıkları davada,davalı R. V.. tarafından bildirilen beyanların davacıların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu ve diğer davalı S. Ö..’ın da vekalet kapsamında bulunmayan, hukuka aykırı nitelikteki beyanları dosyaya sunmakla eylemine iştirak ettiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle verilen hüküm bozulmuş ve mahkemece önceki kararda direnilmiş olup,hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Somut olayda,davalı R.V..,yurt dışında yaşamakta iken,sağlığında annesine bıraktığı ve Belediye’deki bir takım işlerinin yürümesi için imzaladığı boş kağıtların,annesinin ölümünden sonra davalı kardeşleri tarafından doldurularak,miras paylarını devretmiş gibi beyanlar yazıldığını,belgelerin sahte olduğunu iddia ederek Cumhuriyet Savcılığına yaptığı şikayet üzerine,davalılarla iş birliği içerisinde bulunduğunu iddia ettiği Ünsal Şahin ve diğer davacılar aleyhinde takibat yapılmış ve sonuçta Ünsal Şahin hakkında delil yetersizliğinden takipsizlik kararı verilmiş;diğer davacılar hakkında ise açılan dava sonucunda; özel evrakta sahtecilik suçundan dolayı Hatay 2.Asliye Ceza Mahkemesi’nce “…Yasal sürede şikayet yapılmadığı gerekçesi ile davanın düşürülmesine…” dair verilen karar, Yargıtay 6.Ceza Dairesinin 8.3.2005 Tarih,2259 karar sayılı ilamı ile “…1-Sanık T.V..’nun, açığa imzalı kağıdı, katılanla aralarındaki; anlaşmaya aykırı olarak doldurduktan sonra, diğer sanıklar S. T.., S.C.. ve S.. Ş..’e verdiği, onların da Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 1.5.2001 gün ve 70/77 sayılı kararı uyarınca hukuka aykırı olarak ele geçirdikleri bu belgeyi TCK’nun 509/2, maddesinin yollamasıyla aynı Yasanın 345. maddesine uygun biçimde açtıkları davalarda kullandıkları, sanık T. V..nun eyleminin de belgeyi onlara vermek suretiyle sahtecilik suçlarına doğrudan katılma niteliğinde olduğunun ve TCK’nun 345.md.ne uyan suçların kovuşturulmasının yakınmaya bağlı olmadığının düşünülmemesi suretiyle davanın esası yerine yazılı şekilde hüküm kurulması gerektiği…” bildirilerek bozulmuştur.Davacıların vekili ve aynı zamanda davacı S. Ş..’in oğlu Ü. Ş..de, haksız şikayet edildiği iddiası ile davalı R.V..’na karşı 2003/556 esaslı manevi tazminat davasını açmıştır.Davalı R. V.. bu dosyaya, 22 sayfadan ibaret olan ve savunmasını içerir ifade başlıklı belgeyi, vekili diğer davalı S. Ö..aracılığı ile sunmuştur.
Öncelikle;her ne kadar bozma ilamında 1.bentte davalı S. Ö..ın ifade başlıklı davalı R. V..’nun beyanlarını içerir belgeyi vekil olarak dosyaya sunmasının vekillik görevini yerine getirmek olduğu,anılan davalıya karşı açılan davanın husumetten reddinin gerektiğine değinilmişse de; içeriğinde suç veya haksız fiil teşkil edecek ya da kişilik haklarına saldırı teşkil edecek beyanlar bulunan bir dilekçenin, sadece üst yazı ile dahi dosyaya sunulmasının vekillerin yasal sorumluluğunu doğuracağı açık olduğundan,Özel Dairenin bozma ilamının 1.bendinde geçen vekille ilgili bu belirleme yerinde değildir.Bu durumda kişilik haklarına saldırının varlığının kabul edilmesi halinde,asıl ve beyanları sunan vekil sorumlu olacaktır.
Ne var ki,bozma ilamının 2.bendinde de belirtildiği üzere,davacılar ile kardeşleri olan davalı R. V.. arasında cereyan eden olaylar gözetildiğinde,“ifade” başlıklı belgenin içeriğinde düzenlenen beyanların davalı R. V..’nun yasal savunma hakkı sınırları içerisinde kaldığı,savcılığa suç duyurusunda bulunulmasının esas dayanağının davacıların da katıldığı iddia edilen sahtecilik eylemi olduğuna göre,haksız şikayete dayalı olarak dava dışı Ü. Ş.. tarafından açılan tazminat davasında davacılardan bahsedilmiş olmasının olağan bulunduğu, belge içeriğinin davacıların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı anlaşılmıştır. Buna göre gerek davalı R.V.u’nun, gerekse vekili olarak belgeyi dosyaya sunan davalı S.Ö…’ın eyleminin, manevi tazminat sorumluluğunu gerektirmeyeceği sonucuna varılmıştır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan gerekçelerle usul ve yasaya aykırı bulunan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harçlarının geri verilmesine, 21.10.2009 gününde ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
KARIŞI OY YAZISI
Davalının davacılardan S. Ş.. hakkında “kocasının çok fazla emri altındadır. İlişkileri köle-efendi ilişkisi niteliğindedir.”, S. C.. hakkında “evinin görünümüne aşırı düşkün olduğu için büyük ve devamlı meşgalesi evidir. Annesi ile geçinemediği için ve annesi onu pek sevmediği için”, S. . T.. hakkında “üç kızın en az zeki olanıdır. Basit şeyleri bile anlaması için, kağıt üzerinde iki üç defa izah edilmesi gerekir.” T.V… hakkında “beklenildği gibi eskiden çok kolay olduğu halde liseden ileri bir okula gidememiştir. Bütün hayatı boyunca iş sahibi olamamıştır. Hiç okumadığı için kültürsüzdür şeklindeki beyanlarının, dilekçeye konu davayla bir ilgisi olmayan, davacıların olayla ilgilerini anlatmak için ve savunma yönünden sarfedilmesinde zorunluluk olmayan beyanlar olduğunu ve yasal savunma sınırı içinde kalmadığını düşünüyorum. Avukatın da kişilik haklarına saldırı içeren müvekkiline ait dilekçeyi vermemesi, müvekkilini uyarması gerektiğinden, haksız fiil teşkil eden, savunma sınırını aşan eylemlere katılma görevi bulunmadığından, Baro’dan da disiplin cezası aldığı nazara alınarak sorumluluğu sözkonusudur. Direnme kararının uygun olduğu düşüncesiyle, dosyanın diğer yönlerden incelenmek üzere Dairesine gönderilmesi gerektiği kanaatiyle yüce çoğunluğun bozma kararına katılamıyorum.