YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/354
KARAR NO : 2009/434
KARAR TARİHİ : 14.10.2009
MAHKEMESİ : Şişli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 08/02/2009
NUMARASI : 2009/450-2009/748
Taraflar arasındaki “elatmanın önlenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şişli Asliye 1.Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 4.3.1998 gün ve 1993/10 E.-1998/124 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 09.12.1998 gün ve 1998/7508 E.-9443 K. sayılı ilamı ile; (…Dava; tahsis edilen mezar yerine elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Mahkeme; davanın kabulüne karar vermiş, hükmü; davalı Nizamettin Ergün temyiz etmiştir.
Davacının annesi N. T..’in 1963 senesinde ölümü ile 16.11.1963 tarihli makbuzla N. T.. adına alınan 106 numaralı mezar yerine defnedildiği, daha sonra bu yerin bitişiğindeki 106/A numaralı yerin 4.9.1965 tarihli makbuzla davacının kardeşi dava dışı Metin Tamer tarafından alındığı, davacının kardeşi M. T..’in 23.6.1983 tarihli noter devir senedi ile bu yeri E.. ailesine devrettiği ve E.. ailesinden S. E.. isimli şahsın aynı tarihte buraya gömüldüğü, 24.10.1990 tarihli belgeye göre de M. T..’e tahsis edilen 106/A numaralı yerin yanındaki 90 santimlik 106/B No.lu yerin davalı İ. E..e tahsis olunduğu, dava konusu olan yerlerin ise 106/A ve 106/B numaralı yerler olduğu anlaşılmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; 106/B numaralı yer davalılardan İ.E..’e tahsis olunmuş olup davacının bu yer üzerinde bir hakkı bulunmamaktadır. 106/A numaralı yer ise başlangıçta davacının kardeşi M.T..’e tahsis edilmiş iken, adı geçen tarafından 23.06.1983 tarihli devir senedi ile E.. ailesine devredilmiştir. Dolayısıyla bu yer üzerinde dahi davacının bir hakkı bulunmamaktadır. Bu durumda davanın reddine karar verilmek gerekirken aksine bazı düşüncelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı N. E.. vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
I- Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, işin esasına geçilmeden önce, davalı N. E..e yapılan tebligatın usulüne uygun olup olmadığı, dolayısıyla temyizin süresinde yapılıp yapılmadığı hususu, ön sorun olarak incelenmiştir.
Ön sorunun konusunu oluşturan olgu şudur:
Dava dilekçesi, davalı N.E..’e; …Cad., No .., …-İst. adresinde “bizzat” tebliğ edilmiştir. Mahkeme kararı ile ilgili tebligat işlemi de aynı adreste gerçekleştirilmiştir.
Davalı N. E.., temyiz dilekçesinde yeni adresini; …Cad., .. Sok., No .., ..-İst. olarak bildirmiş ve bozma ilamı ile karar düzeltme dilekçesi, yenileme dilekçesi ve diğer tebligatlar bu adrese yapılmıştır.
Ne var ki, direnme kararının tebliği için davalı N..’in eski adresi olan .. Cad., no .., ..-İst. adresine tebligat çıkartılmış ve Tebligat Kanununun 21. ve Tebligat Tüzüğünün 28. maddeleri uyarınca 01.10.1999 tarihinde tebligat işlemi yapılmıştır.
Hal böyle iken, direnme kararına; “İş bu karar davacı tarafa 23.09.1999 tarihinde, davalı N. E..’e 01.10.1999, diğer davalı İ. E..’e 27.09.1999 tarihinde tebliğ edilmiş olup, taraflarca temyiz edilmemekle 28.10.1999 tarihinde kesinleşmiştir.” şerhi verilerek kesinleştirilmiştir.
Davalı N. E.., direnme kararının eski işyeri adresine gönderildiğini ve tebligat evrakının usulsüz bir şekilde mahalle muhtarına bırakılarak tebligat işleminin yapıldığını, usulsüz tebligattan 15.05.2009 tarihinde haberdar olduklarını belirterek, direme kararını temyiz etmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinde, “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.” hükmü öngörülmüştür.
Aynı Kanunun “Adres değiştirmenin bildirilmesi mecburiyeti” başlığını taşıyan 35. maddesinde ise, muhatabın adresini değiştirmesi halinde tebligatın ne şekilde yapılacağı düzenlenmiştir. Buna göre muhatap, kendisine veya muhatabın adresinde tebligat yapılabilecek kimselerden birine usulüne uygun olarak tebligat yapıldıktan sonra adresini değiştirirse, yeni adresini hemen tebliği yaptırmış olan yargı merciine bildirmek zorundadır. Bu mecburiyeti yerine getirmiş olan muhataba, bundan sonra tebligat yapılması gerekirse, bildirmiş olduğu yeni adresine yapılır.
Somut olayda; Davalı N. E..ün temyiz dilekçesinde bildirdiği yeni adresinde; bozma ilamı ile karar düzeltme dilekçesi, yenileme dilekçesi ve diğer tebligatlar yapılmıştır. Ancak direnme kararının tebliği için davalı N..’in eski adresine tebligat çıkartılmış ve Tebligat Kanununun 21. ve Tebligat Tüzüğünün 28. maddeleri uyarınca tebligat işlemi yapılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; Davalı N.E.. vekilinin, direnme kararını süresinde temyiz ettiği kabul edilerek; oybirliği ile direnme hükmünün esastan incelenmesine geçilmiştir.
II- İşin esasına yönelik olarak yapılan incelemede:
Dava; tahsis edilen mezar yerine elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.
Davacı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü tarafından .. .., 11 ada, l06 parselin aile mezarlıkları olarak tahsis edildiğini, erkek kardeşi olan V. M.. T..’in, aile adına hareket ederek; aynı yerdeki 106/A sayılı mezar yerini 1965 yılında satın aldığını ve çevresinin rüstik tarzda işlenmiş mermer duvarla çevrilerek N.T..’in mezarıyla birlikte birleştirildiğini, ancak daha sonra bu yerin davalılara usulsüz olarak verildiğini ve davalılar tarafından aile mezarlılıklarının bir bölümüne haksız olarak müdahalede bulunulduğunu belirterek, müdahalenin ve işgalinin men’ine, yapılan inşaatın yıkılarak mahallin eski hale getirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Uyuşmazlık, tahsis edilen mezarlıkların tasarruf hakkının kime ait olduğu, dolayısıyla mezar yerine elatmanın bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Mahkemece, aile mezarlığı olarak tahsis edilen yerin bir bölümünün daha sonra 3.şahıslara tahsis edilmesinin “aile mezarlığı” kavramına ters düşeceği ve bu nedenle tahsisin geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalıların mezar yerine müdahalelerinin men’ine ve bu yerin eski hale getirilmesine karar verilmiştir.
Özel Daire, yukarıda açıklanan nedenlerle kararı bozmuştur.
Mahkemenin direnmeye ilişkin kararı davalılardan N. E vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlığın toplandığı nokta itibariyle, öncelikle, davaya konu mezar yerlerinin hukuksal statüsü üzerinde durulmalıdır.
1580 sayılı Belediye Kanunu’na dayalı olarak Bakanlar Kurulu’ nun 01.07.1931 tarih ve 11410 sayılı kararıyla yürürlüğe konulan Mezarlıklar Hakkındaki Nizamnamenin 1. maddesinde, vakfa ait tapulu ve tapusuz mezarlıklar ile metruk ve sahipsiz mezarlıkların tümünün belediyelere intikal ettiği belirtilmiş; 20. maddesinde ise, birinci ve ikinci sınıf mezarların, belediyelerce belirlenecek bir bedel karşılığında, daimi surette temin edilecekleri açıklanmıştır.
Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, Nizamname kapsamındaki mezarlıkların mülkiyetinin ilgili belediyelere ait olduğu; ancak, belediyelerin, uygun bir bedel karşılığında mülkiyeti kendilerinde kalmak üzere, bunların kullanım hakkını devredebileceği açıkça anlaşılmaktadır.
O halde, davalının davaya konu mezar yerlerinin mülkiyetine değil, sadece kullanma hakkına sahip bulunduğu açıktır. Eş söyleyişle, davalının bu yerler üzerindeki hakkının hukuksal niteliği, taşınmaz mal mülkiyeti değil, ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde tesis edilmiş, kendine özgü bir kullanma hakkıdır.
Bunun doğal sonucu olarak, söz konusu hak ve bunun devri, taşınmaz mal mülkiyetinin devrini resmi şekle tabi tutan yasa hükümleri (M.K.md.634,B.K.md.213,Tapu Kanunu md. 26,Noterlik Kanunu md.60/3) kapsamında düşünülemez.
Dava konusu mezar yerlerinin kullanım hakkıyla ilgili devirleri herhangi bir şekle tabi tutan başkaca yasa hükmü de bulunmamaktadır.
Bu durumda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü tarafından ….., 11 ada, 106/A numaralı yerin kullanım hakkının, 04.09.1965 tarihli makbuzla davacının kardeşi dava dışı M..T..’e, M. T..in de 23.6.1983 tarihli noter devir senedi ile E.. ailesine devir işlemlerinin ve ayrıca aynı idare tarafından, 24.10.1990 tarihli makbuzla 106/B No.lu yerin davalı İ. E..’e devir işleminin geçerli bulunduğu kabul edilmelidir.
Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen ve aynı hususlara işaret eden Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı N.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’ un 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 14.10.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.