YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/308
KARAR NO : 2009/357
KARAR TARİHİ : 15.07.2009
MAHKEMESİ : Gebze 1.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05.12.2008
NUMARASI : 2005/119 E-2008/683 K.
Taraflar arasındaki “Tapu iptali ve Tescil davasında” dahili davalıların “tavzih” talebi üzerine; Gebze 1.Asliye Hukuk Mahkemesince talebin reddine dair verilen 18.06.2007 gün ve 2005/119 E., 2005/683 K.sayılı ek kararın incelenmesi dahili davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 15.11.2007 gün ve 2007/4725-6395 sayılı ilamı ile; (…Tavzih isteyen dahili davalılar vekili, vekil edenlerinin miras bırakanı R.Ö.’un uyuşmazlık konusu 75 parsel üzerinde 1/3 oranında pay sahibi olduğunu,Gebze 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.12.2005 gün 119/683 esas ve sayılı kararının 1.paragrafında; “davacıların davasının kısmen kabulüne, 46752.03 m2 yüzölçümlü bölümünün ifraz edilmek suretiyle tapu kaydının iptali ile davacıların miras bırakanı A. Ö..adına tapuya tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verildiğini, hükmün aşamalardan geçerek kesinleştiğini,oysa dava dilekçesinde davalı olarak Ş. Ö.. ile H. Ö..’un gösterildiğini, vekil edenlerinin sonradan davaya dahil edildiğini,dilekçede davalı olarak gösterilmeyen miras bırakan R..nin 1/3 payına isabet eden 23697.97 m2’lik yerin iptal kararının dışında bırakıldığını, kararda açıklık bulunmaması nedeniyle tapuda işlem yapılamadığını bildirmiş,miras bırakan R..’nin 1/3 payına isabet eden ve yukarıda miktarı açıklanan bölüme ilişkin kapalılığın giderilmesini istemiştir.
Mahkemece talebin reddine karar verilmesi üzerine karar, tavzih isteyen davaya dahil edilenler vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İstek, HUMK.nun 455. vd.maddeleri uyarınca hükmün açıklanmasına ilişkindir. Mahkemece verilen 30.12.2005 gün 119/683 esas ve sayılı kararda; “davacıların davasının kısmen kabulü ile 75 parselin 18.07.2005 günlü teknik bilirkişi raporunda B harfi ile gösterilen 46752.03 m2’lik kısmının davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile davacıların miras bırakanı A..Ö..adına tapuya tesciline” karar verilmiştir.Dava konusu parselde davaya dahil edilenlerin miras bırakanı R.. 1/3 oranında paydaş olup yargılama sırasında davaya dahil edilmek suretiyle taraf teşkili sağlanmış bulunmaktadır.Hüküm fıkrasında teknik bilirkişi raporunda gösterilen bölümün davalılar adına olan kaydının iptaline karar verilmiş olup R.. payı üzerinde iptal ve tescil kararı verilip verilmediği konusunda bir açıklama yapılmamıştır.Bundan ayrı;tavzih isteyenler vekili hükmün açık olmaması nedeniyle tapuda işlem yapılamadığını ileri sürmüştür.Bu açıklamalara göre hüküm fıkrasındaki kapalılığın mahkemece giderilmesi gerekmektedir.Gerçekten de hüküm fıkrasında dahili davalılardan bahsedilmeyerek sadece davalılar üzerinde kayıtlı bulunan ve teknik bilirkişi raporunda gösterilen bölümün tapu kaydının iptaline karar verilmek suretiyle hükmün infazında duraksamaya yol açacak şekilde karar verilmiştir.Mahkemece verilecek kararların açık ve anlaşılır olması,infazında tereddütler oluşturmaması Anayasa ve HUMK.nun emredici hükümlerindendir.Mahkemece talebin yeniden yargılamayı ve hüküm fıkrasını değiştirecek nitelikte olduğu kabul edilerek reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Dahili davalılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı A. Ö.. 08.10.1976 tarihinde çapın tamamı için değil, sadece paydaş olan Ş. Ö.. ile H. Ö.. paylarının zeminde kapsadığı yer hakkında dava açmıştır. Dava sonucu verilecek karar ile dava konusu taşınmazın geometrik durumunun değişecek olması nedeniyle, tüm paydaşların davada taraf olması gerektiğinden mahkemece davalı olarak gösterilmeyen diğer paydaş da davaya dahil edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 25.11.1992 gün ve 1992/15-398 E.1992/703 K.sayılı kararında da benimsendiği gibi her ne kadar usul hukukunda dahili dava diye bir müessese bulunmamakta ise de, davanın açıldığı tarihte davalı olarak gösterilmeyen kişi daha sonra davaya dahil edilmiş ve mahkemece aleyhine hüküm verildiği halde kararı temyiz etmemiş ise husumeti benimsemiş olduğunun kabulü gerekir.
Tavzih istenilen kararda sadece ilk dava dilekçesi ile aleyhlerine dava açılan iki paydaş hakkında hüküm kurulması gerekirken sonradan davaya katılan diğer paydaş R..mirasçıları aleyhine de hüküm kurulmuş olup verilen karar R..mirasçıları tarafından temyiz edilmesizin kesinleşmiş olduğundan hükmün tavzih yoluyla değişmesi mümkün değildir.
Ne var ki; olayların yukarıda açıklanan biçimine göre davacının talebinin, Ş. Ö..ile H. Ö..un paylarına karşılık zeminde belli bir bölüme ilişkin olduğu anlaşılmakta ise de; bu davada her üç paydaş davalı sıfatı ile aynı tarafta olduklarından burada verilen karar davacı yönünden kesin hüküm oluşturmakla birlikte aynı tarafta bulunan davalılar yönünden kendi aralarında kesin hüküm oluşturmaz. Ayrıca verilen kararda; ifraz edilen ve bilirkişi raporunda da (A) harfi ile gösterilen kısımla ilgili bir hüküm bulunmadığından bu alana ilişkin kesin hükmün varlığından da bahsedilemez. Bu kısımda paydaş Ş. Ö.. ile H..Ö..un haklarının kalıp kalmadığı hususu, talep edilmesi halinde ancak paydaşlar arasında görülecek bir başka davanın konusu olabilecektir.
O halde, tenfizin mümkün olmadığına ilişkin yerel mahkeme kararı yerinde olup delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
S O N U Ç : Dahili davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 15.07.2009 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.