YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/251
KARAR NO : 2009/294
KARAR TARİHİ : 24.06.2009
MAHKEMESİ : Şarkışla Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 16/12/2008
NUMARASI : 2008/132 E-2008/236 K.
Taraflar arasındaki “Kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şarkışla Kadastro Mahkemesince davanın reddine dair verilen 11.02.2008 gün ve 2006/191 E -2008/1 K. sayılı kararın incelenmesi davacı L.Y. tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7.Hukuk Dairesi’nin 13.06.2008 gün ve 2008/1983-2636 sayılı ilamı ile; (“…Mahkemece dava ve temyize konu 136 ada 120 parsel sayılı taşınmaz üzerinde tespit gününde adına tescile karar verilen zilyet davalı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve soruşturma hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Taşınmazın tespitine bir kayıt ve belge esas alınmamış, yargılamada taraflar bir kayıt ve belgeye dayanmamışlardır. Davacı taraf kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli taşınmazın 1/2 payına yönelik olarak dava açmıştır. Davalı taraf ise tespit nedenlerine tutunmuştur. Somut olayda bu olgular ile uzman bilirkişi tarafından düzenlenen haritada dava ve temyize konu 136 ada 120 parsel sayılı taşınmazın sınırında eylemli biçimde devlet ormanının bulunduğu dikkate alındığında somut olayda uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığının duraksamasız belirlenmesi gerekir. Ne var ki mahkemece bu doğrultuda yöntemine uygun bir araştırma ve soruşturma yapılmamıştır.
Gerçekten mahkemece bir yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığının yöntemine uygun olarak belirlenebilmesi için aşağıdaki kararlılık kazanan ilkelerin göz önünde tutulması gerekir. Kural olarak orman kadastrosuna tabi tutulan bölgelerde bir yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığı kadastro tespit gününden önce kesinleşmiş olmak koşulu ile orman sınırlandırma harita ve tutanağının yöntemine uygun şekilde yerine uygulanması yoluyla belli edilir. Aksi halde aynı doğrultudaki araştırmanın 6831 sayılı Yasanın 1. maddesi hükmü uyarınca yapılacağı kuşkusuzdur.
O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için dava ve temyize konu taşınmazın bulunduğu bölgelerde 6831 sayılı Orman Kanunu uyarınca orman sınırlandırması ve orman sınırlarında değişiklik yapılmasıyla ilgili yönetimsel işlemler yapılmış ise bölgede ilk kez yapılan çalışmalarda düzenlenen orman sınırlandırma harita ve tutanağı ile daha sonra bölgede 6831 sayılı Yasanın 1744 sayılı Kanunla Değişik 2. aynı Yasanın 2896, 3302 ve 3373 sayılı Yasalarla Değişik 2/B maddesi hükmü uyarınca yapılan yönetimsel işlemlerin dayanağı harita ve eki belgeler kesinleşme günlerini gösterecek şekilde orman idaresinden getirtilmeli, bundan sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız yerel ve uzman bilirkişi fen memuru ve uzman ormancı bilirkişi ve uzman jeolog bilirkişileri tutanak bilirkişileri hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, yerel bilirkişi yardımı, uzman ormancı bilirkişi eliyle bölgede orman sınırlandırması ve orman sınırlarında değişiklik yapılmış ise bununla ilgili açık bir anlatımla 6831 sayılı Yasanın 1744 sayılı Kanunla değişik 2 ve aynı yasanın 2896, 3302,3373 sayılı Yasalarla değişik 2/B maddesi hükmü uyarınca yapılan yönetimsel işlemlerin dayanağı harita ve eki belgeler yerine uygulanmalı, uygulamada kadastro paftasının ölçeği ile orman sınırlandırma yapılmış ise orman sınırları dışına çıkarma ile ilgili yönetimsel işlemlerin dayanağı haritaların ölçekleri eşitlenmeli, yerel bilirkişi yardımı uzman bilirkişi eliyle haritalar çakıştırılarak yerine uygulanmalı, özellikle uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal yada yapay sınır yerlerinden yararlanılmalı, taşınmazın bulunduğu bölgede orman sınırlandırması yapılmamış ise 6831 sayılı Yasanın 1.maddesi hükmü uyarınca orman araştırması yapılmalı, bu inceleme ve değerlendirme yapılırken taşınmazın fiziksel yapısı, meyil durumu, komşu taşınmazlarla mukayesesi yapılmalı, ayrıca taşınmazın sınır komşularını oluşturan taşınmazların eylemli durumu da dikkate alınmalı, bu yolla taşınmaz mahkemece bizzat görülüp gözlenmeli, gözlem keşif tutanağına aynen yansıtılmalı, uzman ormancı bilirkişilerden ve uzman fen memurundan keşfi izlemeye bilirkişi sözlerini denetlemeye ve çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığını duraksamasız gösterecek biçimde ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, dava ve temyize konu 136 ada 120 parsel sayılı taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı sonucuna varıldığı takdirde taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı bilgiler alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık anlatımları ile tutanak bilirkişilerinin beyanları çeliştiği takdirde tutanak bilirkişileri de taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenerek çelişki duraksamasız giderilmeli, özellikle çekişmeli taşınmaz üzerindeki ağılın ve kümesin hangi günde kim yada kimler tarafından yapıldığı taşınmaz üzerindeki konumu duraksamasız belirlenmeli, uzman bilirkişiye haritada işaret ettirilmeli, ayrıca dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan su gözesinin bulunduğu kesimde uzman jeolog bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılarak sözü edilen suyun özel yada genel sulardan olup olmadığı taraflar dışında anılan sudan kadim yararlanma hakkı bulunan gerçek veya tüzel kişiler bulunup bulunmadığı duraksamasız belirlenmeli, ayrıca sözü edilen sudan özellikle her iki tarafın mı yoksa taraflardan birinin mi açık bir değişle davacı yada davalının mı yararlandığı konularında yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı bilgiler alınmalı, uzman jeolog bilirkişilerden de konusunda ayrıntılı gerekçeli yargı denetimine açık haritalı raporlar alınmalı, öte yandan davanın dayanağını oluşturan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/son maddesi hükmü uyarınca aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla davacı taraf ile miras bırakan babası varsa dava dışı paydaşları adına başkaca taşınmaz mal tespit edilip edilmediği Tapu Sicil Kadastro ve Hukuk Mahkemeleri Yazı işleri Müdürlüklerinden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, dava ve temyize konu taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı saptandığı takdirde davanın az yukarıda vurgulandığı üzere 136 ada 120 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payına yönelik olarak açıldığı dikkate alınarak yanlar arasındaki uyuşmazlığın payla sınırlı olarak çözümleneceği göz önünde tutulmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek ve kesinleşen yönler de dikkate alınarak sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece bu olgular göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Davacı, çekişme konusu 120 parsel sayılı taşınmazın yarısının zilyedinin kendisi olmasına rağmen, tamamının davalı adına tespit edildiğini ileri sürüp, taşınmazın yarı payının adına tespitini istemiştir.
Mahkemece, davacı lehine zilyetlik koşullarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine ve tespit gibi davalı adına tesciline karar verilmiş; davacının temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçelerle, öncelikle çekişmeli taşınmazın ormana komşu olması nedeniyle orman niteliğinde bulunup bulunmadığının araştırması, orman değilse, zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin yeterince araştırılması gerektiğine, işaretle karar bozulmuştur.
Yerel mahkemece, bu kez ilk hükümde yer almayan orman kadastrosunun önceden kesinleştiği, dava konusu parselin orman dışında olduğu, Hazine ve orman idaresinin taraf olmadığı davada re’sen orman araştırması yapılamayacağı gerekçeleriyle, önceki kararda direnildiği ifade edilerek, davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki, ilk hükümde yer almayan, ilk kez değerlendirilen olguların gerekçenin yesal çerçevede genişletilmesi anlamına gelmeyeceği de gözetildiğinde, mahkemenin bozma ilamından esenlenerek, tamamen yeni gerekçelerle verdiği karar dirennme niteliğinde olmayıp, yeni bir hüküm niteliğindedir. Yeni hükme yönelik temyiz itiraezlarının, Hukuk Genel Kurulu’nca değil, Özel Dairesince incelenmesi gerekir.
Bu nedenle; yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle, yeni hükme yönelik temyiz itirazları incelenmek üzere, dosyanın 7.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 24.06.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.