YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/226
KARAR NO : 2009/245
KARAR TARİHİ : 10.06.2009
MAHKEMESİ : Bursa 4. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/04/2008
NUMARASI : 2008/396-2008/619
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 4.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 05.06.2007 gün ve 2007/384-1032 sayılı kararın incelenmesi davalı/borçlu vekilinin tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 03.12.2007 gün ve 16636-18288 sayılı ilamı ile; “…Davacı (komisyoncu), davalı ile taşınmaz satışına yönelik komisyon sözleşmesi imzaladığını; davalı, satış sonrası yazılı akit gereği ödemekle yükümlü olduğu %3 komisyon ücretini ödemediğinden; icra takibi yapıldığını, icra takibine davalının haksız itiraz ettiğini iddia edilerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, taşınmazın satımı sırasında tanzim olunan tarihsiz “Alım-satım Ön Anlaşması” başlıklı yazılı sözleşmede yer alan komisyon ücretini dava dışı İ. Z..’e ödediğini; Zira, komisyon sözleşmesinin davacı ile değil, İ. Z.. adındaki kişiyle yapıldığını savunarak; davanın reddi istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
BK.nun 404/son maddesinde “gayrimenkul tellallığı sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmış olmadıkça muteber olmayacağı” açıkça hükme bağlanmıştır. Bu itibarla tellallık sözleşmesinin yazılı olması ve taraflarca imzalanması şarttır. Bu şekil geçerlilik koşuludur. Davacının dayandığı sözleşmenin incelenmesinde; sözleşmede tellal (komisyoncu) olarak davacının imzası ve kaşesi bulunmamaktadır. Sözleşmeyi komisyoncu olarak dava dışı İ. Z..’in imzaladığı, davacının ise; tanık olarak bu sözleşmede yer aldığı ve tanık olarak imzaladığı , davalı tarafın temyiz dilekçesinin ekinde sunduğu sözleşmede de davacının tanık olarak bile yer almadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle, taraflar arasında usulüne uygun, geçerli, yazılı bir sözleşmenin varlığından söz edilemez. Davacı, geçerli olmayan bu sözleşmeye dayanarak herhangi bir hak iddiasında bulunamaz.
Mahkemece, yukarıdaki açıklamalar ve maddi olgular ışığında, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı/borçlu vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı/alacaklı icra takibine konu alacağın taşınmaz satışına ilişkin komisyon (tellallık) sözleşmesinden kaynaklandığı iddiasındadır.
Davalı yan ise davacı ile böyle bir sözleşme imzalamadığını, davacıyı tanımadığını, taşınmazının satımı konusunda düzenlenen tarihsiz sözleşmede dava dışı İ. Z..’in komisyoncu olarak yer aldığını ve makbuz karşılığı olmak üzere bu kişiye 1.650,00 YTL komisyon ücreti ödediğini, bu nedenle icra takibine itiraz ettiğini, itirazında haklı olduğunu savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacının ibraz ettiği sözleşme ve davacı asil ile davalı tanığının beyanları da esas alınarak yazılı sözleşmenin varlığı ve ücrete hak kazanılma koşullarının oluştuğu kabul edilerek, itirazın iptaline ve %40 tazminata hükmedilmiştir.
Davalı vekilinin kendisinde bulunan sözleşme örneğini de eklediği temyiz istemi üzerine Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde yer alan nedenlerle hüküm bozulmuştur.
Mahkeme; önceki kararında direnmiş; hükmü davalı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yanlarca dosyaya ibraz edilen sözleşmelerin kapsamlarına göre, davacının sözleşmede komisyoncu sıfatıyla imzasının olup olmadığı ve sonuçta taraflar arasında geçerli yazılı bir (komisyonculuk) tellallık sözleşmesinin varlığının kabulüne olanak bulunup bulunmadığı, noktasında toplanmaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Tellallık-Simsarlık” başlıklı üçüncü faslında yer alan ve bu tür sözleşmelerin “tarifi ve şeklini” içeren 404.maddesinde:
“Tellallık, bir akittir ki onunla tellal, ücret mukabilinde bir akdin yapılması imkanını hazırlamağa veya akdin icrasına tavassut etmeğe memur edilir.
Tellallık hakkında, umumi surette vekalet hükümleri caridir.
(Ek fıkra: 29/06/1956 – 6763/41 md.) Gayrimenkul tellallığı, akdi, yazılı şekilde yapılmadıkça muteber olmaz.”
Hükmü yer almaktadır.
Bu hükme göre gayrimenkul tellallık sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması geçerlilik koşuludur. Dolayısıyla yazılı şekilde yapılmayan ve tarafların imzasını taşımayan tellallık sözleşmesi geçerli kabul edilemez.
Tellallık ücreti ise Aynı Kanunun 405.maddesinde düzenlenmiş; maddede tellalın ne zaman ücrete hak kazanacağı hüküm altına alınmıştır.
Eldeki uyuşmazlıkta taraflar kendilerinde kalan “Alım-Satım Ön Anlaşması” başlıklı sözleşme suretlerini ibraz etmişlerdir. Davacının dayandığı surette de, davalının dayandığı surette de sözleşme komisyoncu sıfatıyla dava dışı İsmail Zeybek tarafından imzalanmıştır. Satıcı olarak davalının imzası ile alıcı dava dışı kişinin imzası da her iki sözleşmede aynı şekilde yer almaktadır. Sözleşmeler arasındaki tek fark davacı yanca ibraz edilen surette davacı komisyoncunun kaşesinin sözleşmenin sağ üst ve sağ alt kısmında yer alması ve şahit ibaresi altında isim ve imzasının bulunmasıdır. Davalının ibraz ettiği surette davacının ismi şahit ibaresi altında yer almakta imzası ve kaşesi ise bulunmamaktadır. Bu şekliyle her iki sözleşmede davacının komisyoncu sıfatıyla taraf olmadığı, tanık olarak yer aldığı, hatta davalıda kalan surette imzasının dahi olmadığı belirgindir.
Davalı taşınmazının satışı konusunda İ. Z.. ile anlaştığını ve komisyon ücreti olarak 1.650 YTL ödediğini ileri sürmüş ve gerek sunduğu sözleşme örneği gerek ödeme belgesi ile bu iddialarını kanıtlamıştır. İ. Z.. imzasını taşıyan ödeme belgesinde, tapu takip için davalıdan 1.650 YTL alındığı yazılıdır. Duruşmada tanık sıfatıyla dinlenen İ. Z.. bu miktar parayı davalıdan aldığını doğrulamış; başka bir alacağa ilişkin olduğu belirtilmişse de, hangi alacağa ilişkin olduğunu açıklamamıştır.
Dosyada bulunan belgeler ve tanık sıfatıyla dinlenen İ. Z.. beyanı ile davacının beyanından davacı ile davalının tellallık sözleşmesi için bir araya gelmedikleri de belirgindir. Geçerliliği yazılı şekle bağlı bulunan sözleşme içeriklerinde de davacı ile davalı arasında tellallık sözleşmesi akdedilmediği belirgindir.
Durum bu olunca, taraflar arasında usulüne uygun, geçerli, yazılı bir sözleşmenin varlığından söz edilemez. Davacının, geçerli olmayan bu sözleşmeye dayanarak herhangi bir hak iddiasında bulunması da olanaklı değildir. Davalı borçlu takibe itirazında haklıdır.
Öyle ise, Mahkemece, mevcut delillerin aksine taraflar arasında tellallık sözleşmesinin bulunduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiş olması ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 10.06.2009 gününde, oybirliği ile karar verildi.