YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/210
KARAR NO : 2009/274
KARAR TARİHİ : 17.06.2009
MAHKEMESİ : Kahramanmaraş 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
TARİHİ : 15/03/2007
NUMARASI : 2006/188-2007/59
Taraflar arasındaki “tespit ve işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kahramanmaraş 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesince davanın reddine dair verilen 10.02.2005 gün ve 2005/244-26 sayılı kararın incelenmesinin davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 21.12.2005 gün ve 2005/14196-40450 sayılı ilamı ile; “…Davacı, davalıya ait işyerinde çıkan yangın dolayısı ile sorumlu tutularak iş akdinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacağının hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı, davacıya (Opel End) makinelerinin başında en az iki personelin bulundurulması konusunda emir verilmesine rağmen, emirleri dinlemeyip bir kişi bırakarak vardiyasındaki personeli yemeğe göndererek, kendisi de yemeğe giderek yangının çıkmasına sebebiyet vermesi nedeni ile iş aktinin haklı olarak feshedildiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının iki işçi görevlendirme imkanı varken, uyarılara rağmen iki işçi yerine bir işçi bırakarak yangına sebebiyet verdiğinden feshin haklı olduğu gerekçesi ile isteklerin reddine karar verilmiştir.
Davacının 4857 sayılı Kanunun 25/II.(ı) maddesi gereğince çıkan yangın dolayısı ile kusuru olup olmadığı hususunda iş ve sosyal güvenlik uzmanı ve makine mühendisi ve teknik bilirkişiden rapor alınmadan, kusurlu olup olmadığı, kusurlu ise kusur oranı ve oluşan zararın 30 günlük ücretinden fazla olup olmadığı, tereddüde mahal vermeyecek şekilde tespit ettirilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tespit ve işçilik haklarından kaynaklanan alacağa ilişkindir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının iş akdinin fesih nedeninin ne olduğunun tespiti ile varılacak sonuca göre kusur durumu ve hasar miktarının belirlenmesinin gerekip gerekmediği, noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 4857 sayılı İş Kanununun 25/II-(ı) maddesine göre “İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya veya maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara veya kayba uğratması” haklı fesih nedenidir.
İşverene bildirimsiz (derhal) fesih imkanı tanıyan bu maddede iki ayrı neden düzenlenmiştir.
Bunlar; işçinin kusuruyla iş güvenliğini tehlikeye düşürmesi hali ile işçinin kusuru ile işverenin malı veya eli altındaki makine, tesisat, eşya veya maddeleri otuz günlük ücretini aşar şekilde zarara uğratmasıdır.
Yeri gelmişken, anılan maddede sayılan fesih nedenlerini ayrı ayrı incelemekte yarar vardır:
Bunlardan ilki; “İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi” halidir. Bu halde , işçi işi aksatmamak ve işyerinde çalışan diğer işçilerin sıhhatini ve yaşayışını tehlikeye düşürmemek zorundadır. Bu zorunluluk, işçinin özen borcundan kaynaklanmaktadır. Eş söyleyişle, işçinin özen borcunun bir gereği olarak iş sağlığını ve iş güvenliğini tehlikeye düşürmekten kaçınması gerekmektedir. Özen borcunun ihlalinin özel bir şekli olan işçinin “işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi” durumunun işveren tarafından bir haklı fesih sebebi olarak kabul edilebilmesi için bir takım şartların bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunların başında işçinin iş güvenliğini tehlikeye düşürmüş olması gelmektedir. Burada zarar olasılığı ve tehlikenin varlığı gerekli ve yeterli bulunmakta; zararın meydana gelmiş olması aranmamaktadır. Bunun yanında tehlikeye düşürme halinin işçinin kendi isteği ile veya savsaması sonucu ortaya çıkmış olması da gereklidir. İşçinin kastı veya savsamasının olup olmadığı ise işin niteliğine göre uzman bilirkişilerden alınacak raporla belirlenecektir.
İkinci fesih nedeni ise; “işçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya veya maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara veya kayba uğratması” halidir. İşverene ait olan ya da onun eli altında bulunan malların işçi tarafından hasara uğratılması veya kaybı halinde, işverenin sözleşmeyi bildirimsiz fesih hakkını kullanabilmesi için; hasara ya da kayba uğratma sonucu oluşan bir zararın varlığı ve bu zararın işçinin kusuru, isteği (kastı) ya da savsamasından (ihmalinden) kaynaklanması gerekir. Bunun yanında ortaya çıkan zarar miktarı da işçinin otuz günlük ücretinin tutarıyla ödenemeyecek boyutta olmalıdır. Eğer zararın miktarında uyuşmazlık varsa bu da işin niteliğine göre uzman bilirkişi düşüncesi alınmak suretiyle çözümlenmelidir. Bu uyuşmazlığın tanık beyanlarıyla çözümlenmesi olanaklı olmadığı gibi, tazmin edilecek miktarın da ayrıca saptanması gerekmektedir. Bu saptamada kusur oranı da göz önüne alınmalıdır.
Diğer taraftan, her iki fesih nedeni yönünden de işçinin kusurlu olmadığını ispat ederek sorumluluktan kurtulma olanağı bulunmaktadır. Zira, zorlayıcı sebep varsa bunun sonuçları işçiye yüklenemeyeceğinden, her iki fesih nedeninde de ön koşul işçinin isteği ya da savsamasının varlığının, konusunda uzman bilirkişiler aracılığıyla, araştırılması ve açıklıkla ortaya konmasıdır.
Tüm bu açıklamalar göstermektedir ki, davanın yasal dayanağını oluşturan 4857 sayılı Kanunun 25/II-(ı) maddesinde düzenlenen iki ayrı fesih nedeni yönünden öncelikle işçinin istek ya da savsamasının varlığının; varsa kusur oranının ve ardından da uyuşmazlığa konu zararın varlığı ile zarar miktarının usulünce belirlenmesi gerekmektedir. Bu da işin niteliğine göre konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurularak gerçekleştirilecektir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular nazara alınarak somut olay değerlendirildiğinde;
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerden; davalı işveren tarafından, davacı işçinin iş akdinin, yangın nedeniyle işyerinde meydana gelen zarara ve bu zararın miktarına dayalı olarak feshedildiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda; 4857 sayılı İş Kanununu’nun 25/II-(ı) maddesinde yer alan bu fesih nedeninin koşullarının somut olay yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin yukarıda açıklanan ilkeler de gözetilerek belirlenmesi gerekmektedir.
Oysa, mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli olmadığı gibi, varılan sonuç ta dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Yerel Mahkemece yapılacak iş; somut olayın açıklanan niteliğine göre, konusunda uzman bilirkişi görüşüne başvurularak, düzenlettirilecek rapor ile öncelikle; feshe dayanak alınan olayın meydana gelmesinde davacı işçinin isteği veya savsamasının bulunup bulunmadığını tespit; varsa kusur oranını belirlemek; ardından zarar miktarı da saptanarak bu miktarın –kusur oranı da gözetilerek – işçinin otuz günlük ücreti tutarını aşıp aşmadığını değerlendirmek ve varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermek, olmalıdır.
O halde, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye dayalı direnme kararı usul ve yasaya aykırı olup; bozulması gerekir.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 17.06.2009 gününde oybirliği ile karar verildi