YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/196
KARAR NO : 2009/255
KARAR TARİHİ : 10.06.2009
MAHKEMESİ : Samsun 1.İş Mahkemesi
TARİHİ : 10.11.2008
NUMARASI : 2008/424 E-2008/622 K.
Taraflar arasındaki “tesbit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Samsun 1.İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.03.2008 gün ve 2006/1342 E-2008/203 K. sayılı kararın incelenmesinin taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 08.07.2008 gün ve 2008/9772-9913 sayılı ilamı ile; (“…Dava, davacının prim tevkifatı sebebiyle ilk kesintiyi takip eden aybaşından dava tarihine kadar 2926 sayılı Yasa kapsamında tarım bağ-kur sigortalısı olduğunun tespiti istemine dair olup, mahkemece, davacının prim tevkifat tarihini takip eden 01.05.1995 tarihinden 31.12.1997 tarihine kadar Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun 36. maddesi “…Kurumun prim alacakları; Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle de tahsil edilebilir” şeklinde bir düzenleme getirdiğinden, bu kural uyarınca davalı Bağ-Kur tarafından tütün üretimi yapan davacıdan, teslim ettiği ürünlerden dolayı 1995,1996,1997 yıllarında prim tevkifatı yapılmıştır.
Yargılama sırasında davacının tarımsal faaliyetinin 1995 yılından itibaren sürekli olarak devam edip etmediği konusunda yeterli deliller elde edilmemiştir .Mahkemenin kararına dayanak yaptığı deliller hüküm vermeye elverişli değildir.Davacının ne zamandan beri köyde ikamet ettiği, kendi mülkünde mi yoksa ortaklık veya kiralama suretiyle başkasının mülkünde mi tarımsal faaliyette bulunduğu tarımsal faaliyetine ara verip vermediği, hangi ürünleri ektiği, ne kadar ürün elde ederek nerelere sattığı, muhtardan ilgili Kurumlardan ve zabıta marifeti ile araştırılmalı, tanıklar dinlenmeli özellikle prim tevkifatının bulunmadığı yıllarda tarımsal faaliyetine ara verip vermediği, bu yıllarda tütün veya başka bir ürün üretiminde bulunup bulunmadığı, şayet bulunmuş ise bu ürünleri nerelere sattığı yeterli şekilde araştırılıp belgelendirilmeden hüküm kurulmuştur.
2926 sayılı Yasanın 2.maddesine göre Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılması koşulu 3.maddede belirtilen tarımsal faaliyetin kesintisiz sürdürülmesine bağlıdır. Bu bakımdan davacının dava edilen süreler itibariyle tarımsal faaliyetinin süregeldiği kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmeli, özellikle de tarım Bağ-Kur sigortalılığına karine sayılan ve Yasanın 10. maddesinde öngörülen kayıtlardan Ziraat Odası kaydı, tarım kredi kooperatifi ile Ziraat Bankası kayıtları gibi kayıtların başlangıçları, bitmişse bitiş tarihleri araştırılmalı, yasal zorunluluk nedeniyle yukarıda belirtilen yıllarda da tarımsal faaliyetinin bulunup bulunmadığı yöntemince saptanmalı, varlığının tespiti halinde davanın kabulüne, aksi halde önceki gibi karar verilmelidir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Taraf vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının 2926 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalılığını gerektirecek tarımsal faaliyetinin kanıtlanıp kanıtlanamadığı noktasındadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunun 2.maddesi uyarınca; Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın 3’üncü maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar.
Aynı Kanunun 3.maddesinde ise “Tarımsal Faaliyette Bulunanlar”; “Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetıştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar” şeklinde tanımlanmıştır.
Yine aynı Kanunun “tescilde esas alınacak kayıtlar” başlıklı 10.maddesinde de; “sigortalıların kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, 21.10.1935 tarih ve 2834 sayılı Kanuna göre kurulan tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin, 18.04.1972 tarih ve 1581 sayılı Kanuna göre kurulan tarım kredi kooperatifleri ve birliklerinin, 24.04.1969 tarih ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulan Pancar Ekicileri Istihsal Kooperatifleri ile Birliği (Pankobirlik), Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtları esas alınır.” Hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulaması ile, Tarım Bağ-Kur’luluğun kanıtlanması yönünde zirai kuruluşların kayıtları karine olarak kabul edilmektedir.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2002 gün ve 2002/21-69-44, 03.07.2002 gün ve 2002/21-576-584 ve 14.02.2007 gün ve 2007/21-73-71 sayılı kararları ile de bu husus benimsenmiştir.
Somut olayda; yerel mahkemece hükme esas alınan prim tevkifatlarını gösteren yazışmaları da dahil olmak üzere dosyada mevcut tüm araştırmalar yanlış kimlik bilgileri ile yapılmıştır. Tarımsal faaliyet araştırması için ilgili kuruluşlara gönderilen yazılarda davacının cinsiyeti ve soyadı yanlış yazıldığı gibi, evlilik nedeniyle soyadı değişikliği de göz ardı edilmiş; tanık beyanları belgelendirilmemiş; tarımsal faaliyette kullanıldığı beyan edilen taşınmazın, davacı tarafından kullanılıp kullanılmadığı, kullanılıyorsa buna dayanak hukuksal nedenin ne olduğu (kiralama, satın alma, intikal vs.) tespit edilmemiş; eksik ve hatalı incelemeye dayanılarak hüküm kurulmuştur.
O halde, mahkemece yapılacak iş; davacının sonradan evlendiği de gözetilerek, kızlık soyadı da belirtilmek suretiyle doğru kimlik bilgilerine yer verilmek suretiyle, yukarıda açıklanan ilke ve yöntemlere göre yeniden araştırma yapıp; tanık beyanlarını belgelerle birlikte değerlendirerek, tarımsal faaliyette bulunulduğu belirtilen taşınmazın davacı tarafından kullanılıp kullanılmadığını, kullanılıyorsa buna dayanak hukuksal nedenin ne olduğunu (kiralama, satın alma, intikal vs.) belirlemek ve sonuçta davacının davaya konu tüm dönem itibariyle tarımsal faaliyeti bulunup bulunmadığını tespitle, varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermek olmalıdır.
Açıklanan nedenlerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Dairenin bozma kararına uyulması gerekirken, eksik ve hatalı araştırmaya dayalı önceki hükümde direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç : Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Ozel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının davacı vekiline geri verilmesine, 10.06.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.