YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/139
KARAR NO : 2009/131
KARAR TARİHİ : 29.04.2009
ESAS NO : 2009/8-139
KARAR NO : 2009/131
MAHKEMESİ : Pazar(Rize) Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/06/2008
NUMARASI : 2007/145-2008/152
Taraflar arasındaki elatmanın önlenmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ardeşen Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 03.05.2006 gün ve 2006/9 esas -2006/89 k.sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 22.01.2007 gün ve 2006/7403-2007/244 sayılı ilamı ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Mahkemece davanın reddine ilişkin ilk kararın Özel Dairece bozulmasından sonra yapılan yargılamanın 12.09.2007 günlü celsesinde verilen ara kararı ile bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, ancak 25.06.2008 günlü son celsede bu karardan dönülerek eski kararda direnilmesi yönünde hüküm kurulmuştur.
Burada “usul hukuku” ile ilgili ortaya çıkan sorun; tarafların beyanları alındıktan sonra mahkemece “ bozmanın usul ve yasaya uygun bulunduğu belirtilerek bozmaya uyulmasına” ilişkin ara kararı oluşturulmasına karşın, son celse bu karardan dönülerek açıklanan bu hukuki sonucun tam aksine bir karar verilmesinin hukuken mümkün olup olmadığının belirlenmesinde toplanmaktadır.
Öncelikle belirtelim ki, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429/2 maddesinde bozma sonrası mahkemece yapılacak işlemler açıklanmıştır. Buna göre mahkeme, temyiz edenden 434 madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip, dinledikten sonra Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verecektir.
Mahkemece tarafların beyanlarının alınıp bozmaya uyulmasına da karar verildikten sonra yapılacak iş; bozma gereklerinin yerine getirilmesi olmalıdır. Zira, mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olur. Olayda usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durumda bulunmadığına göre artık uyma yönünde verilen karardan dönülerek önceki kararda direnilmesi usulen olanaklı değildir.
Somut olayda da, davacı yanın temyizi üzerine verilen Yargıtay bozma kararı ve yerel mahkemenin bu karara uyması ile davacı yararına usulü kazanılmış hak oluşmuştur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı R.G. 28.04.1959 gün sayı:10193). Bu ilke Kamu düzeni ile ilgili olup Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
Açıklanan nedenlerle, mahkemece bozmaya uyulmakla gerçekleşen usulü kazanılmış hak nazara alınarak hükmüne uyulan bozma gereklerinin yerine getirilmesi ve sonucuna göre yeni bir karar verilmesi gerekirken, uyma kararından dönülüp direnme kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 29.04.2009 gününde, oybirliği ile karar verildi.