YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/112
KARAR NO : 2009/126
KARAR TARİHİ : 29.04.2009
ESAS NO : 2009/12-112
KARAR NO : 2009/126
MAHKEMESİ : Konya 1. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/09/2008
NUMARASI : 2008/733-2008/1056
Taraflar arasındaki itirazın kaldırılması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 1.İcra Hukuk Mahkemesince itirazın kısmen kaldırılması ve takibin devamına dair verilen 14.11.2007 gün ve 2007/568-1107 sayılı kararın incelenmesi davalı/borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 01.02.2008 gün ve 2007/23009-2008/1684 sayılı ilamı ile ; (…..Sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Alacaklının genel haciz yolu ile 32.977,80 YTL asıl alacakla ilgili olarak başlattığı takipte, borçlu borcu ödediğinden bahisle icra dairesine yaptığı itirazla (İİK. 62) takibi durdurmuştur. Alacaklı vekilinin itirazın kaldırılması duruşma aşamasında 14.11.2007 tarihli celsede açıkça 24.977,80 YTL ile bu miktara takip tarihine kadar işlemiş faiz talebinden vazgeçtiğini belirtmesine rağmen mahkemece itirazın bu miktarı aşan kısım üzerinden kaldırılması yerine 24.977,80 YTL üzerinden kaldırılmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir….) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN:Davalı/borçlu vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 68.maddesine dayalı itirazın kaldırılması istemine ilişkindir.
Davacı/alacaklı, Konya 5.İcra Müdürlüğünün 2007/328 E.sayılı dosyasında, davalı/borçlu aleyhine 15.01.2007 tarihinde ilamsız takibe girişerek, 32.977,80 YTL Asıl alacak+ 4.342,04 YTL faiz olmak üzere toplam 37.319,84 YTL alacağın tahsilini istemiştir.
Davalı/borçlu, Akhisar İcra Müdürlüğü kanalıyla gönderdiği 26.01.2007 havale tarihli dilekçesiyle, alacaklıya hiçbir borcu olmadığını, bu borcun ödendiğini, bu fatura bedellerinin ödendiğine ilişkin ellerinde tahsilat makbuzu bulunduğunu, ayrıca alacaklının satış müdürü tarafından verilmiş olan bu faturaların ödendiğine ilişkin belge olduğunu, ifadeyle borca itiraz etmiştir. Dilekçenin icra dairesine ulaştığı 07.02.2007 tarihinde takip durdurulmuş; itiraz dilekçesi de alacaklı vekiline 16.02.2007 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Davacı/takip alacaklısı 29.05.2007 tarihinde eldeki davayı açmış; mahkemece, yetki itirazının reddine ve alacaklının 14.11.2007 tarihli beyanı esas alınarak da hukuki ilişki reddedilmeyip, ödeme iddiasında bulunulduğundan ve bu da İİK 68.maddesinde sayılan belgelerle ispat edilmediğinden, alacaklı yanca asıl alacak miktarı olarak bildirilen 24.977,8 YTL asıl alacak miktarı yönünden davalının itirazının kaldırılmasına ve takibin devamına, bu miktar üzerinde kalan asıl alacağın bir kısmının başka dosyada takip konusu yapıldığı, 3.000 YTL lik kısmının da ödendiği beyanına ve yine bu kısım hakkındaki dava ve feragat beyanına göre 4.342,04 işlemiş faiz talebi hakkındaki itirazın kaldırılması talebinin ise reddine, %40 icra inkar tazminatının davalıdan alınmasına, davalının menfi tespit davası açmakta muhtariyetine, karar verilmiştir.
Davalı borçlu aşamalardaki beyanlarını tekrarla hükmü temyiz etmiş, Özel Daire; davacı vekilinin 14.11.2007 tarihli celsede açıkça yer alan feragat beyanına aykırı karar verildiği gerekçesiyle, hükmün bozulmasına karar vermiştir.
Davacı/alacaklı vekilinin karar düzeltme istemi Özel Dairece oybirliği ile reddedilmiş; bozma sonrası yapılan yargılamada Davacı vekili 14.11.2007 tarihli celsede beyanlarının zapta hatalı geçtiğini, 24.977,80 YTL asıl alacak miktarı yönünden davanın kabulünü, takip tarihine kadar işlemiş faizden feragat ettiklerini beyan ettiklerini, feragat beyanının hiçbir tereddüde mahal vermeyecek açıklıkta olması gerektiğini, ifadeyle direnme kararı verilmesini; davalı/borçlu vekili ise bozmaya uyulmasını istemiştir.
Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hükmü davalı/borçlu vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı/alacaklı vekilinin, 14.11.2007 tarihli celsedeki imzalı beyanı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, takip tarihine kadar işlemiş faiz talebi yanında 24.977,80 YTL asıl alacağa yönelik davadan da feragat ettiğini kabule olanak bulunup bulunmadığı, noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, feragate ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır;
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun Feragat ve Kabul başlıklı Yedinci Faslında yer alan; 91.maddesinde “Feragat, iki taraftan birinin neticei talebinden vazgeçmesidir.” Şeklinde tanımlanmış; 93.maddesinde “Feragat ve kabul beyanı dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır.”; 95.maddesinde ise “Feragat ve kabul, kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl eder.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine, aynı Kanunun 151.maddesinde; “Zabıt katibi hakimin nezareti altında tahkikat ve muhakematın cereyanını zabıtnameye kaydeder.Zabıtname, mahkemenin ve hakimlerin isimlerini, tahkikat ve muhakematın cereyan ettiği mahalli, celsenin açıldığı gün ve saati, iki tarafın ve vekillerinin isimlerini, cereyan eden muhakeme ve muamele ile iki tarafın ne gibi evrak ibraz ettiklerini, muhakemenin aleni icra kılındığını veya aleniyetin ref’ini icap eden esbabı, ikrarı veya sulhu veya davaya kısmen veya tamamen nihayet veren feragati, hulasai iddia ve müdafaatı, şuhut ve ehli hibrenin beyanatını, münaziunfihin keşif ve muayenesi halinde rapor hulasasını ve ittihaz olunan kararla sureti tefhimini ihtiva eder.Zabıtnamade raptedildiği zikrolunan vesikalar münderecatı da zabıtname metni hükmündedir.Hakim tarafından mezuniyet verilmedikçe iki taraf veya vekilleri ifadelerini zabıtnameye imla suretiyle yazdıramazlar. Reis, iki tarafın ifadeleri hülasasını alenen söyliyerek zabıtnameye yazdırır.Zabıtnamenin, şahitlerin ve ehlihibrenin ifadelerine ve iki tarafın ikrar ve sulh ve feragatine taallük eden kısımları bunların huzurunda okunarak kendilerine imza ettirilir.” Denilmekte; hemen ardından da aynı Yasanın 152. maddesinde; “Muhakeme celsesinin hitamında zabıtname muhakemede hazır bulunan hakimlerle zabıt katibi tarafından derhal imza olunur.” Düzenlemesi yer almaktadır. Yine, 153. maddesinde de “Şifahi muhakemenin tarzı cereyanı ancak zabıtname ile ispat olunabilir.” şeklindeki hükümle de zabıtnameye mahkemenin cereyan tarzını ispat gücü verilmektedir.
Açıklanan bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere;
Dava yoluyla bir hak talebinde bulunulabilmesi için, o hakkın maddi hukuk bakımından mevcut olması gerekir; hiç var olmayan veya başlangıçta var olmakla birlikte feragat nedeniyle bizzat hak sahibi tarafından ortadan kaldırılan (böylece, borçlu yönünden söndürülen) bir hak için, usul hukukunun kurum ve kuralları kullanılarak talepte bulunulması mümkün değildir.
Davaya son veren taraf işlemlerinden biri olan feragat, davanın taraflarından birinin (davacının) netice-i talebinden vazgeçmesidir. Hiç kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi (HUMK.79), davacı da açmış olduğu bir davayı sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz. Usul hukukumuzda kural olarak hüküm kesinleşinceye kadar her davadan feragat edilebilir. Ancak bazı istisnai hallerde feragat davayı sona erdirmez (Örn: Hizmet tespiti davaları).
Feragat davayı sona erdiren kesin bir usul işlemidir. Feragatten dönülmesi ve HUMK.nun 83.maddesine göre, ıslah yolu ile feragatin hükümsüz kılınması olanaksız ise de, davacı feragatin hata, hile veya ikrah nedeniyle geçersiz olduğunu aynı davada ileri sürebilir. (Bkz.Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı Cilt V sh.3646 vd.)
Bilindiği gibi, feragat yalnız mevcut davadan değil, o dava ile istenen haktan da vazgeçme anlamına gelmektedir. Davadan feragat neticesinde feragate konu teşkil eden hak tamamen düşer ve artık bir daha dava konusu yapılamaz (Prof.Dr.İ.E.Postacıoğlu Medeni Usul Hukuku Dersleri İstanbul 1975 Altıncı Bası, sh. 479).
Ne var ki, bir Usul Hukuku kavramı olarak davadan feragatin açık, kesin ve koşulsuz olması, yasa gereğidir. Davadan feragatin, kesin hükmün sonuçlarını doğurucu nitelikte olması nedeniyle bütün bu özellikleri içermesi zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında:
Takibe konu edilen asıl alacak miktarı 32.977,80 YTL, işlemiş faiz talebi ise 4.342,04 YTL olup; davacı alacaklı yanca bu miktarın başka bir takibe de konu olan 5.000 YTL lik kısmından 12.09.2007 tarihli celsedeki beyanla, ödendiği bildirilen 3.000 YTL lik kısmından da 18.09.2007 tarihli dilekçeyle feragat edilmiştir. Davacı/alacaklı vekilinin 14.11.2007 tarihinde duruşma tutanağına geçirilen imzalı beyanı ise aynen: “5.000 YTL yönünden kambiyo senetlerine mahsus takip yapılmıştır ve Akhisar İcra Müdürlüğünde devam etmektedir. Bu davanın konusu değildir. Bu davanın konusu olan miktar yapılan ödemelerle bu alacağa mahsuben verilen çekler nedeniyle yapılan kambiyo senetlerine mahsus takip konusu yaptığımız miktar düşülerek asıl alacak miktar 24.977.8 YTL ile bu miktara takip tarihine kadar işlemiş faiz talebimizden vazgeçiyoruz. Davanın sadece asıl alacak yönünden kabulünü talep ederiz.” şeklindedir.
Davacı/alacaklı vekilinin 14.11.2007 tarihli celsedeki bu beyanı, daha önce feragate konu olan bu miktarlarla ilgili açıklama ve takip tarihine kadar işlemiş faiz talebinden feragat mahiyetindedir. Nitekim beyanın son cümlesinde yer alan “davanın sadece asıl alacak yönünden kabulünü talep ederiz” şeklideki ifadesinden bu iradesi açıkça anlaşılmaktadır.
Bu şekliyle feragatin açık, kesin, koşulsuz olduğundan söz edilmeye olanak yoktur. Aynı anda tutanağa geçirilen beyan kendi içinde çelişki içermektedir. Aynı beyan içerisinde asıl alacak miktarından hem vazgeçme, hem de bu miktar yönünden talebin kabulünün istenmiş olması, usulen mümkün olmadığına göre bu beyanın usul hukuku anlamında feragatin kesin sonucunu doğuracak mahiyette olduğunu kabule de olanak bulunmamaktadır. Nitekim, zabıtnamenin tanzimi sırasında hazır bulunan ve beyanı tutanağa yazdıran mahkeme hakimi de bu yöne işaretle; davacı/alacaklı vekilinin tüm beyanlarını birlikte değerlendirerek itirazın kaldırılması istemine konu miktarın 24.977,8 YTL asıl alacak miktarı olduğunu kabulle hükmünü oluşturmuştur.
Ayrıca, icra dosyası kapsamında yer alan, alacaklının alacağını bir başkasına temlikini içeren 14.11.2007 tarihli temlikname içeriği de alacaklı yanın bu miktar üzerindeki taleplerini sürdürdüğünü, açık ve kesin bir feragat iradesi taşımadığını ortaya koymaktadır.
Şu durumda, asıl alacak miktarından daha önce feragat edilen miktarlar dışında kalan 24.977,80 YTL lik kısmı için açık ve kesin nitelikte bir feragat beyanının varlığından söz edilemeyeceği gibi, açıkça bu kısım için davanın devam ettirildiği tutanak kapsamından da anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle; davacı/alacaklı vekilinin tüm beyan ve dilekçeleri yukarıda açıklanan hususlar ile birlikte ele alındığında davaya konu alacak miktarının 24,977,80 YTL olduğu ve mahkemenin bu miktar üzerinden itirazın kaldırılmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
S O N U Ç : Davalı/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA , 29.04.2009 gününde oyçokluğu ile karar verildi.