YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/103
KARAR NO : 2009/190
KARAR TARİHİ : 13.05.2009
MAHKEMESİ : Sarayköy Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/04/2007
NUMARASI : 2007/20-2007/114
Taraflar arasındaki “Çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil; temliken tescil” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda;Sarayköy Asliye Hukuk Mahkemesince elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil davasının reddine, birleşen davada temliken tescil isteminin kabulüne dair verilen 24.06.2005 gün ve 2004/196 E.,2005/412 K. sayılı kararın incelenmesi davacı (birleşen davanın davalısı) vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 22.12.2005 gün ve 12198-13667 sayılı ilamı ile; (…Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil; birleştirilerek görülen dava ise temliken tescil isteklerine ilişkindir.
Dosyaya getirtilen belgelerden, kayden davacıya ait 600 parsel sayılı taşınmazın 3367 Sayılı Yasası hükümleri uyarınca tesis edildiği ve kayıt üzerinde 10 yıl süreyle ahara devir ve temlik edilmeyeceği şerhinin yazılı olduğu, davalının kayıtla bir ilgisinin bulunmadığı görülmektedir.
Davacı, davalının haksız biçimde taşınmazına bina inşa ettiğini ileri sürerek eldeki davayı; davalı da taşınmazı dava dışı kişiden haricen satın aldığını, binayı iyiniyetle yaptığını belirterek birleştirilen davayı açmışlardır.
Mahkemece, Türk Medeni Kanununun 724. ve 725.maddesi koşullarının davalı (birleştirilen davanın davacısı) yararına gerçekleştiği kabul edilerek temliken tescile karar verilmiştir.
Ne varki, toplanan deliller ve keşifteki uygulama sonucu davalının davacıya ait çekişme konusu taşınmaza haklı ve geçerli bir sebep bulunmaksızın yapılanmak suretiyle elattığı, hukuken korunması gerekli bir yararı bulunmadığı, özellikle temliken tescilin öncelikli koşulu olan iyiniyet unsurunun gerçekleştiğinden sözedilemiyeceği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, elatmanın önlenmesi, yıkım ve belirlenecek ecrimisile karar verilmesi, birleştirilen davanın ise reddedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacının temyiz itirazı yerindedir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı-K.davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil; birleşen dava, temliken tescil istemine ilişkindir.
Davacı-k.davalı H. U.. vekili, M. T..’un haksız biçimde davacının taşınmazına bina inşa ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteminde bulunmuştur.
Davalı-k.davacı M. T. vekili, H. U..’ın kendisine ait 600 parsel sayılı arsayı A. K.. isimli kişiye haricen satmış olduğunu, A. K..ın ise bu taşınmazı M.. T..’a ait olan başka bir taşınmaz ile takas ettiğini ve her ikisinin de takas edilen arsalar üzerinde inşaat yapmaya başladıklarını, bu inşaatın Halil Uysal’ın da rızası alınarak ve iyi niyetle yapıldığını, değerinin arsanın değerinin çok üzerinde olduğunu bildirerek, taşınmazın mülkiyetinin uygun bir bedel karşılığında müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini, tescil istemi kabul edilmediği takdirde yapılan faydalı masraflar ile malzeme bedelinin müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Yerel Mahkemece davalı-k.davacı M. Tu..’un dava konusu taşınmaz üzerindeki inşaatı iyi niyetle yapmış olduğu ve yapılan inşaatın değerinin arsanın değerinden açıkça fazla olduğu anlaşıldığından, davacı-k.davalı H. U.. tarafından açılan elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil davasının reddine, birleşen davada temliken tescil isteminin kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, davalı-k.davacının çekişme konusu taşınmaza haklı ve geçerli bir sebep bulunmaksızın yapılanmak suretiyle elatıp atmadığı, hukuken korunması gerekli bir yararı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dava konusu taşınmazın tapu kaydında 10 yıl süre ile takyitli olduğu belirtildiğine göre el atmanın önlenmesi ve yıkım talepleri yönünden Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Diğer taraftan; davacı-karşı davalı el atmanın önlenmesi ve yıkım istemleri yanında ecrimisil talebinde de bulunmuş ancak miktarını belirtmemiş, mahkemece belirlenecek ecrimisile hükmedilmesini talep etmiştir. Keza davalı-karşı davacı da taşınmazın tescili mümkün olmadığı taktirde yaptığı masraflar için mahkemenin yapacağı belirlemeye göre belirlenecek tutara hükmedilmesini istemiştir. Görüldüğü gibi ne davacı-karşı davalının ne de davalı-karşı davacının miktar belirterek ileri sürdükleri bir talepleri yoktur.Oysa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 74. maddesine göre yasanın belirlediği belli hükümler dışında hakim her iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup bundan fazlasına veya başka bir şeye hükmedemez. Görüldüğü gibi bu kural hem dava hem de savunma yolu ile getirilen talepler için geçerlidir.Diğer taraftan Türk Medeni Kanunu’nun 994. maddesi iyi niyetli zilyedin haklarını belirlemiş olup buna göre iyi niyetli zilyet geri vermeyi isteyen kimseden şey için yapmış olduğu zorunlu ve yararlı giderlerin tazmin edilmesini isteyebilir ve bu tazminat ödeninceye kadar şeyi geri vermekten kaçınabilir.Keza T.M.K. 995/2 maddesine göre de kötü niyetli zilyet yaptığı giderlerden ancak hak sahibi için de zorunlu olanların tazminini isteyebilir.Görüldüğü gibi her iki halde de giderlerin tazmini için talep zorunluluğu vardır. Hukuki anlamda talep ise konusu belli bir değer olan isteklerde bu değerin miktar olarak belirtilmesidir.Mahkemenin tarafların miktar olarak belirlemediği isteklerini yasanın belirlediği ayrık durumlar dışında hem belirleyip hem de hüküm altına almasının yasal bir dayanağı bulunmamaktadır.
Sonuç olarak konusu belli bir değer olan talepler ister açılan bir dava ile isterse açılmış bir davada savunma yolu ile getirilsin miktarı belirtilmek suretiyle mahkeme önüne getirilmelidir. Yukarıda da belirtildiği gibi bu husus hem H.U.M.K. 74. madde hem de olayımızda T.M.K. 994 ve 995. madde hükmünün sonucudur.
O halde öncelikle ecrimisil ve yapılan masraflar yönünden taraflara miktar açıklattırılıp, harcı tamamlandıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken bu konu dikkatten kaçırılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle de direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı-k. davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 13.05.2009 gününde,oybirliği ile karar verildi.